Noam Chomsky’nin Radikal Dil Yaklaşımı – Luke Dunne

/
1331 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Noam Chomsky dilin bilimsel olarak incelenmesinde nasıl kalıcı bir devrim yarattı ve teorileri o zamandan beri nasıl gelişti?

Dile ilişkin sağladığı teorilerle Chomsky şüphesiz tüm zamanların en önemli dilbilimcilerinin başında gelir.

Chomsky’nin şaşırtıcı derecede uzun ve rengarenk bir kariyeri olmuştur ve altmış yılı aşkın amacına kanalize olmuş araştırmasını tek bir makale hiçbir şekilde özetleyemez. Bu yazının tek amacı Chomsky’nin dile yaklaşımına genel bir bakış sağlamak, araştırma programının zaman içinde nasıl geliştiğine dair bir fikir vermek ve çalışmalarının felsefi bileşeni üzerine düşünmektir. Öncelikle, dilbilim ve felsefenin hem genel olarak hem de Chomsky’nin çalışmaları özelinde nasıl ilişkili olduğunu açıklayacağım. Ardından, Chomsky’nin programının yıllar içinde nasıl geliştiğini ortaya koyan kısa bir tarihsel genel bakışı sunacağım. Son olarak da Chomsky ve Frege arasında dil ve mantık arasındaki ilişkiye dair felsefi bir anlaşmazlığı ele alacağım.

Felsefe ve Dilbilim

Dilbilimin felsefi önemi, belirli araştırma alanlarına makul bir şekilde çeşitli yönlerden yaklaşılabilmesinde yatmaktadır. Pek çok filozof dilin doğasıyla ilgili sorular sormak ve problemleri çözmek isterken, pek çok filozof da benzer şekilde dile komşu konularla (iletişim, biliş vb.) ilgilenmektedir.

Chomsky’nin çalışmalarını felsefi bir perspektiften anlamanın en iyi yolu çalışmalarını iki yönlü bir perspektiften incelemekte yatar. Birincisi, onun dile bakış açısı dil felsefesinin ilgi alanına girmektedir. Bunun nedeni, Chomsky’nin teorisinin filozofların dille ilgili temel sorularının çoğuna yanıt vermeyi amaçlaması ve bu tür diğer sorular için daha dolaylı sonuçlara sahip olmasıdır. Chomsky’nin kendisi de Austin ve Quine başta olmak üzere zamanının bazı önemli filozoflarından büyük ölçüde etkilenmiş ve gençliğinde mantık alanında oldukça kapsamlı araştırmalar yapmıştır. İkinci olarak, Chomsky’nin teorisi dile “bilimsel” bir yaklaşım olduğunu iddia ettiği ölçüde, ona eşlik eden bir dil felsefesi inşa etmek isteyen herkes için bazı temel veriler sağladığı görülebilir. Bu perspektif bilim ve felsefe arasındaki ilişkiye dair getirilen bir anlayıştır.

Evrensel Dilbilgisi Kavramı

Noam Chomsky, Evrensel Dilbilgisi (veya UG) teorisini geliştirmesiyle tanınır. UG’nin gelişimi iki düzeyde gerçekleşmiştir. Birinci düzeyde, teorinin dayandığı dil ve dil edinimi hakkındaki genel fikirler yer almaktadır. Bu, dil yeterliliği, dil performansı ve dilin doğuştanlığı kavramlarını içerir. Diğer bir düzeyde ise teori, tarihsel ve sosyal bağlamla yakından bağlantılı olan sözdizimine ilişkin bir açıklama içerir. Başka bir deyişle, sözdizimi kavramlarında bir dizi görünür süreksizliğe ve yön değişikliğine yol açan kaymalar vardır.

Chomsky’nin teorisini doğru anlayabilmek için bazı terimleri tanımlamak gerekir. İlk olarak, dil edinimi basitçe insanların büyüdüklerinde konuştukları dili nasıl öğrendiklerini ifade eder. Yeterlilik ve performans birbirleri açısından anlaşılabilecek kavramlardır. Dilsel yeterlilik, kabaca, kişinin dili hakkında bildikleridir; performans ise kişinin kendini bu dilde ifade etme becerisidir. Sözdizimi, bizim amaçlarımız doğrultusunda, basitçe cümle yapısı çalışması olarak anlaşılabilir.

Chomsky’nin Çalışmalarının Evreleri

Chomsky’nin dil araştırmaları çeşitli aşamalardan geçmiştir. Sözdizimsel Yapılar olarak adlandırılan orijinal model, adını Chomsky’nin 1957’de yayımlanan ve açık “üretici” kavramını ya da biçimsel tanımlamaya vurgu yaparak “üretici dilbilgisi” kavramını ortaya koyan kitabının başlığından almıştır.

Bu ilk teori,  bir dilin temel yapılarını oluşturan ve ‘çekirdek cümleler’ olarak adlandırılan cümle yapısı kuralları ile bunları edilgen veya olumsuz cümlelere dönüştürerek çeşitli şekillerde değiştiren dönüşümler arasında ayrım yapar. Bu nedenle popüler adı “dönüşümsel üretici dilbilgisi” veya “TGG’dir (dönüşümsel-üretken dilbilgisi, ç.n.). Chomsky’nin vardığı sonuçlardan önemli biri, cümlelerin dil bilim kurallarına uygun olsa bile anlamsız olabileceğini ve dolayısıyla sözdiziminin anlambilimden bağımsız olduğunu göstermeyi amaçlayan “Renksiz yeşil fikirler öfkeyle uyur” cümlesiydi. Anlambilim dildeki anlamın incelenmesidir.

Dönüşümsel Üretici Dilbilgisi teorisinin yerini, Chomsky’nin 1965 yılında yayımlanan Aspects of the Theory of Syntax (Sözdizimi Kuramının Çeşitli Yönleri) kitabından sonra Aspects Modeli olarak bilinen ve daha sonra Standart Teori olarak adlandırılan yeni bir model almıştır.

Çalışmalarının bu aşamasında Chomsky, cümledeki “derin” ve “yüzeysel” yapının tanınmasının önemli olduğu dil bilgisi ve dil kullanımı arasındaki yeterlilik/performans ayrımı fikrini ortaya atmıştır. Bunu örneklemek için kullanılan iki klasik cümle şunlardır: (1) John’un diğer insanları memnun ettiğini ima eden “John is eager to please” ve (2) diğer insanların John’u memnun ettiğini ima eden “John is easy to please.” Bu iki cümle aynı yüzeysel yapıya sahip olmakla birlikte, “John”un “please” fiilinin öznesi ya da nesnesi olarak hareket edebildiği derin yapı bakımından farklılık göstermektedir.

Chomsky’nin teorisinin bu versiyonu daha sonra yerini ilke ve parametre kavramlarını ortaya koyan ve yaygın olarak “Yönetim ve Bağlama Model” olarak adlandırılan modele bırakmıştır. İlkeler, diller arasında değişmez olan dille ilgili kurallardır, parametreler ise dillerin değişebileceği sınırlı sayıda yolu belirler.

O zamandan bu yana (diğer şeylerin yanı sıra) sözdiziminin yeniden düşünülmesini ve kelime dağarcığına yeniden odaklanılmasını içeren başka aşamalar da olmuştur ancak Chomsky’nin çalışmasının arkasındaki temel motivasyon, belirli ilke ve parametrelerin basitleştirilmesi ve (gerektiğinde) değiştirilmesi veya silinmesi olmaya devam etmektedir. Başka bir deyişle, onun amacı diller arasında hangi benzerliklerin esas olduğunu bulmaktır.

Zihin ve Anlam

Chomsky’nin tüm teorileri, dil hakkında nelerin bilinebileceği ve bu bilginin nasıl edinildiğine dair bir açıklama getirmeye çalışır. Chomsky, ilgisinin nihai olarak dille değil, zihinle olduğunu çok açık bir şekilde ifade etmiştir.

Dil, her bir insanın zihnindeki bir şey olarak ele alınır ancak bu dilin tüm kapsamı değildir; aynı zamanda belirli fiziksel şeyleri de içerdiği anlaşılmaktadır: yazılı kelimeler, konuşulan sesler ve zihnin dışında var olan diğer şeyler. Bu iki alan arasındaki ilişki uzun zamandır dille ilgili çözülmeyi bekleyen bir sorundur.

Chomsky’nin belirttiği gibi: “Her dil, sesler ve anlam arasındaki belirli bir ilişki olarak görülebilir”. Her iki alanı da tek başına ele almak genellikle daha kolay ve daha az tartışmalıdır. Chomsky’ye göre, zihin bu boşluğu, dilin seslerini konuşmacıların zihinlerindeki anlamlarla ilişkilendiren bir “hesaplama sistemi” aracılığıyla kapatır.

Chomsky’nin bu aşamadan sonraki araştırmaları, bu hesaplama sisteminin sınırında gerçekleşen şeylere odaklanmaktadır. Bir yandan, hesaplama sistemi tarafından kullanılan dilin iç biçimlerinin bir dilin daha temel bileşenlerine dönüştürülmesi söz konusudur. Pratikte bu, Chomsky’nin Duyu-motor (sensorimotor system) olarak adlandırdığı şeyi kullanarak bedenlerimizle seslerin yaratılmasıdır.

Öte yandan, zihnin Chomsky’nin “kavramsal-yönelimsel sistem” (conceptual-intentional system) dediği şeyi kullanarak temsilleri zihinsel kavramlara dönüştürmesi söz konusudur. Buradaki temas noktaları, dil bilgisi ile kendi başına dil olmayan iki alan arasındaki ara yüzlerdir: Seslerin dış dünyası ve kavramların iç dünyası. Hesaplama sisteminin çalışabilmesi için iki “erişim” sistemine sahip olması gerekir: Her iki noktada da ara yüz oluşturabilmelidir çünkü dilin hem ifade edilmeye hem de zihinsel kavramlar biçiminde bütünleştirilmeye ihtiyacı vardır.

Chomsky, Mantık ve Frege

Chomsky’nin dil teorisinin, özellikle biliş ve zihinle ilgili olanlar olmak üzere, felsefi araştırmanın diğer ana alanlarına ne kadar dokunduğu zaten açıktır.

Chomsky’nin kişisel olarak ilgilendiği bir diğer önemli felsefe alanı da Mantıktır. Bunun neden önemli olduğunu açıklamak için burada dilbilgisi ve mantık arasında bazı bağlantılar kurulmalıdır. Dilbilgisi, dilbilim bağlamında sadece sözdizimi değil (ya da bu kavram yerine genellikle kullandığımız “grammar” kavramı değil), bir kişinin zihninde dil bilgisine dair bulunabileceklerin tamamıdır.

Dilbilgisi hem cümlenin nasıl telaffuz edildiğini -bir ses dizisi, vurgu kalıpları, tonlama vb. olarak- hem de cümlenin gerçekte ne anlama geldiğini- x bir özel isimdir, y bir fiildir vb. göstermelidir. Vivian Cook ve Mark Newson’ın belirttiği gibi, “Dilbilimcinin dilbilgisi, bu yüzden gerçek sesleri açıklayabilen bir sesbilimsel temsil, anlamı temsil edebilen bir anlambilimsel temsil ve bunları birbirine bağlayan sentaktik yapıyı açıklayabilen bir sözdizimsel temsil yöntemi gerektirir. Aşağıda açıklamaya devam ettikleri gibi bu ihtiyaç, iki kavramın daha oluşturulmasını gerektirmektedir:

İlkeler ve Parametreler Teorisi, ses ve anlam arasındaki bu köprüyü, ses dizileri olarak gerçekleştirilen Fonetik Form (PF) ve anlamın belirli yönlerinin temsilleri olan Mantıksal Form (LF) teknik yapıları aracılığıyla yakalar.

Bu son kavram Chomsky için çok özel bir yere sahiptir ve bu kavramla ne demek istediğini şöyle ifade eder: “Mantıksal form ifadesiyle, dilbilimsel yapı tarafından belirlenen anlamın kısmi temsilini kastediyorum”. Dolayısıyla bir dilin mantıksal formu, dilin anlamının sadece bir parçasıdır.

Bu, Gottlob Frege gibi önceki filozofların mantığı anlama şeklinden bir hayli farklıdır. Onlar mantığı bir dilin gerçek anlamını temsil etmek olarak anlamışlardır. Chomsky mantıksal formun “tam bir anlamsal temsil” olmadığını, bunun yerine dilde yapısal olarak gerekli olana karşılık geldiğini oldukça açık bir şekilde ifade eder.

Bu felsefi anlaşmazlığın büyük ölçüde bir odak noktası meselesi olduğunu belirterek bir sonuca varabiliriz. Frege gibi bazı filozoflar dilin ne anlama geldiğini bilmek ve bunu temsil etmenin bir yolunu bulmak isterler. Chomsky, dilin ne anlama geldiğine kendi başına odaklanmak yerine, dildeki anlamın analizinin dilin temel yapılarının ve nihayetinde dilin zihinde nasıl çalıştığının analizine olanak sağladığı bir yaklaşımı temsil eder.


Luke Dunne – “Noam Chomsky’s Radical Approach to Language“, (Erişim Tarihi: 14.06.2023)

Çevirmen: Ali Tacar

Çeviri Editörü: Alparslan Bayrak

Necmettin Erbakan Üniversitesi Almanca Öğretmenliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi. Almanca ve İngilizceden felsefi ve edebi çeviriler yapıyor. Şiir ve öykü yazıyor. İlgi alanları; din felsefesi, epistemoloji, zihin felsefesi ve başta ontoloji olmak üzere felsefenin tüm alanlarıdır.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Ölümlülüğü Reddetmek: Ernest Becker’den 5 Temel Kavram – Klejton Cikaj

Sonraki Gönderi

Platon’un Estetiği – Nickolas Pappas (Stanford Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü