Zamanın Bir Başlangıcı Olmalı Mıdır? Craig’in Apriori Argümanları Üzerine Bir İnceleme – Wesley Morriston

//
1475 Okunma
Okunma süresi: 33 Dakika

Not:

Metnin orijinalinde başlık “Must the Past Have a Beginning” olsa da Zikri Yavuz’un burada yayınlanan aynı isimli makalesinden ötürü “Craig’in Apriori Argümanları Üzerine Bir İnceleme” kısmını ben ekledim. Aslında bu ekleme olduk yerinde oldu çünkü Morriston bu makalesinde Craig’in a priori argümanlarına yoğunlaşıyor. O burada, kendisinin de belirttiği gibi, zamanın bir başlangıcının olmadığını kanıtlama adına pozitif bir tutum sergilememektedir. Aksine, Craig özelinde söz konusu a priori argümanların zamanın bir başlangıcının olduğunu kanıtlamada başarısız olduğunu göstermeye çalışarak negatif bir tutum sergilemektedir.


William Lane Craig, evrenin yaratılmış olması gerektiği iddiasını savunurken, sonsuz bir geçmişin imkânına karşı iki farklı felsefi argüman öne sürer. Bunlardan ilki, gerçek bir sonsuzluk fikrinin yarattığı çeşitli paradokslara başvurmaktadır. İkincisi ise zamanın doğasına ilişkin dinamik(şimdici) bir teoriye başvurmakta ve bu temelde sonsuz bir olaylar dizisinin “art arda ekleme yoluyla oluşmuş” olamayacağını göstermeye çalışmaktadır. Bu makale, bu iki argümandan ikincisiyle ilgilidir. İkinci argümanın, ilk argümandan bağımsız olarak kendi başına ayakta duramayacağını, Craig’in bunu standart itirazlara karşı savunmada başarılı olamadığını ve dinamik(şimdici) bir zaman teorisini kabul etmeye meyilli olanların bile Craig’in savunusunda söyledikleriyle ikna olmamaları gerektiğini göstermeye çalışıyorum.

Giriş

Acaba evrenin tarihinde bir İlk Olay olmak zorunda mıdır? Ya da başka bir şey (belki de çok küçük,temel bir şey) her zaman var olmuş olabilir mi? Aquinas bu sorunun akıl yoluyla çözülemeyeceğini, ilahi vahiy olmadan Tanrı’nın dünyayı sonlu yıllar önce yoktan yarattığını bilmemizin mümkün olmadığını savunmuştur. Ancak Aristoteles’in daha az etkisinde kalan diğer Ortaçağ teologları bu görüşü reddetmiştir. Bu düşünürlere göre, evrenin zaman içinde bir başlangıcı olduğu kanıtlanabilirdi. Ve onların düşüncesine göre bu, Tanrı’nın varlığının ya da en azından evreni çok uzun yıllar önce var eden bir İlk Neden’in varlığının çok basit bir şekilde kanıtlanması için en önemli dayanaktır.

Son yıllarda William Lane Craig, Tanrı’nın varlığını “kanıtlamanın” bu yolunu şiddetle savunmuştur. Craig bu argümanın İslami kaynaklarını göz önünde bulundurarak ona kelam kozmolojik argüman adını vermiştir. Argüman çok basit bir yapıya sahiptir:

  • 1. Var olmaya başlayan her şeyin bir nedeni olmalıdır. 
  • 2. Evren var olmaya başlamıştır. 
  • 3. Dolayısıyla evrenin bir nedeni vardır. 

Craig 1. önermeyi açık bir metafizik gerçek olarak görmektedir.1 Argümanı savunurken esas olarak 2. önermeye odaklanmaktadır. Çeşitli bilimsel değerlendirmelere2 ek olarak, evrenin sonlu bir zaman önce var olmaya başladığını düşünmek için iki önemli felsefi argüman olduğuna inanmaktadır. Her iki argüman da geçmişte bir ilk olay olması gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Her ikisi de geçmişte sonsuz sayıda farklı ve birbiriyle örtüşmeyen[ayrık] olay olamayacağını savunarak bu hususu güvence altına almaya çalışır, ancak bunu oldukça farklı şekillerde yaparlar.

İlk argüman, gerçekte sonsuz bir küme fikrini çevreleyen çeşitli paradokslara başvurur. Tüm paradokslar, şu ya da bu şekilde, herhangi bir sayılabilir sonsuz kümenin, sahip olduğu kadar üyesi olan sonsuz sayıda uygun alt kümeye sahip olması gerçeğinden oluşur. (Örneğin, çift ve tek sayıların toplamı kadar çift sayı vardır, sonsuz bir yıllar dizisinde tam olarak yıllar kadar gün vardır). Craig bu paradoksların gerçek saçmalıklar olduğunu ve soyut düşünce alanında durum ne olursa olsun, gerçekte sonsuzun olamayacağını gösterdiğini düşünmektedir. Sonsuzu tanımlama şeklimiz göz önüne alındığında, sonsuz sayıda sayı vardır, ancak örneğin sonsuz sayıda atom olamaz. Başlangıcı olmayan bir geçmiş olaylar dizisi gerçek varlıkların gerçek bir sonsuzluğunu oluşturacağından, Craig bunun bizi bir İlk Olay olması gerektiği sonucuna götürdüğünü düşünmektedir.

İkinci argüman, gerçekliğin herhangi bir alanında gerçek bir sonsuz mümkün olsa bile, geçmiş olaylar dizisinin gerçekte sonsuz olamayacağını göstermeye çalışır. Neden? Çünkü geçmiş olaylar birbiri ardına gerçekleşir ve bu şekilde oluşan hiçbir seri gerçekte sonsuz olamaz. Geçmiş potansiyel olarak sonsuzdur; gittikçe daha fazla gelecekteki olay önce şimdi sonra da geçmiş hale geldikçe sınırsızca büyür. Ancak asla gerçek bir sonsuz değildir, çünkü “büyümesinin” her aşamasında yalnızca sonlu sayıda geçmiş olay vardır. 

Bu argümanın uzun ve seçkin bir tarihçesi vardır. Ortaçağ Yahudi ve Müslüman teologları tarafından kullanılmış ve Hristiyan geleneğinde Bonaventure bunu Aquinas’a karşı kullanmıştır. Kant Birinci Antinomi’de bu argümanı çok ciddiye almıştır ve hala çok etkilidir – bence Craig’in sonsuz geçmişe karşı ilk argümanından çok daha fazla…

İlk argümanın zaman felsefesinden çok matematik felsefesiyle ilgisi vardır. Bir kişinin gerçek bir sonsuz olabileceğini düşünüp düşünmediği, kısmen, matematiksel varlıklar hakkında “realist” olup olmadığına bağlıdır. Örneğin, tüm doğal sayılar gerçekten varsa, o zaman en az bir gerçek sonsuz vardır.

Craig, gerçek sonsuzun paradokslarını matematik felsefesinde realizme karşı güçlü bir argüman olarak görmektedir.3 Öte yandan O, Alvin Plantinga’nın Tanrı’nın soyut varoluşlara en iyi açıklamayı getirdiği iddiasını da desteklemektedir. Michael Tooley ile yaptığı tartışmada Craig şöyle yazmaktadır: 

İnsanlar, sandalyeler, dağlar ve ağaçlar gibi somut nesnelerin yanı sıra, filozoflar sayılar, kümeler, önermeler ve nitelikler gibi soyut nesnelerin de var olduğunu fark etmişlerdir. Bu tür şeyler daha ziyade fikirler gibi kavramsal bir gerçekliğe sahip gibi görünmektedir. Yine de bunların yalnızca bir insan zihnindeki fikirler olmadığı açıktır. Peki bu tür soyut varlıkların metafizik temeli nedir? Teistin bu soruya makul bir yanıtı vardır: Tanrı’nın zihninde temellenirler.4

Bu argümanın değeri ne olursa olsun5, “gerçek sonsuzdan kaçınmada nasıl başarılı olduğunu görmek zordur. Tanrı’nın anlayışındaki sonsuz bir kavramlar kümesi, serbestçe yüzen sonsuz bir soyutlar kümesinden kesinlikle daha az gerçek değildir.”6

Ancak bu makalede benim endişem farklı bir yöndedir. Craig’in gerçek sonsuza karşı geliştirdiği argüman hakkında daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Bunun yerine, iki argümandan daha popüler olan ikincisine, sağlam olup olmadığını ve daha genel olan ilk argümandan bağımsız olarak kendi başına ayakta durup duramayacağını belirlemek amacıyla çok yakından bir bakış atacağım. Her iki soruya da cevabım olumsuz olacaktır. Bu argümana yönelik standart eleştirilerin doğru olduğunu ve Craig’in bu eleştirilere karşı argümanı savunma girişimlerinin başarısız olduğunu göstermeye çalışacağım.

1

Craig’in argümanının özetiyle başlayalım. 

  • 2.21 Ardışık toplama ile oluşan bir dizi gerçekte sonsuz olamaz. 
  • 2.22 Geçmiş olayların zamansal dizisi, ardışık toplama yoluyla oluşturulmuş bir dizidir. 
  • 2.23 Dolayısıyla, geçmiş olayların zamansal dizisi gerçekte sonsuz olamaz.7

Craig’in geçmiş olaylar zincirinin “ardışık eklemelerle oluştuğu” söyleminde, bunun sadece belirli bir zaman ölçütüne göre daha önce ve daha sonra gelen olaylardan meydana geldiğini kastetmediğini görmek önemlidir. Eğer Craig’in kastettiği sadece bu olsaydı, o zaman farklı olaylardan oluşan gerçekte sonsuz bir zamansal dizi, onun için farklı nesnelerden oluşan gerçekte sonsuz bir uzamsal diziden daha sakıncalı olmazdı ve öncül 2.21’in doğruluğu tamamen Craig’in gerçek sonsuza karşı genel argümanının sağlamlığına bağlı olurdu. Ancak Craig, geçmiş olaylar dizisinin sonsuz olduğu iddiasında zamanın doğasıyla ilgili özellikle sakıncalı bir şeyler olduğunu düşünmektedir.

Öncül (2.22), olayların birbiri ardına seri bir şekilde gerçekleştiği dinamik(şimdici) bir zaman görüşünü varsaymaktadır. Olaylar dizisi, bilinçte art arda beliren bir tür zamansızca var olan dünya-dizisi değildir. Aksine oluş gerçektir ve zamansal süreç için esastır.8

Bu neden önemlidir? “Dinamik bir zaman görüşü” burada ne fark yaratır? Yanıt: eğer zaman gerçekten “geçiyorsa” şimdiki zamanda son bulan sonsuz bir olaylar dizisinin her seferinde bir kere daha kat edilmiş olması gerekirdi, şeklindedir. Bu süreçte, Craig’in saçma olduğuna inandığı sonsuz bir seri tamamlanmış olacaktır. “Sonsuza ulaşmadan önce her zaman bir tane daha eklenebileceğinden,” diyor Craig, “gerçek sonsuza ulaşmak imkansızdır.”9 Ama buradaki argüman tam olarak ne anlama geliyor? Görünüşe göre şöyle: 

  1. “Gerçek sonsuzluğa” ardışık eklemeyle ulaşmak mümkün değildir.
  2. Bu nedenle, gerçek sonsuz bir dizi, ardışık eklemeyle “oluşturulmuş” olamaz.

1’den 2’nin nasıl çıkarılacağını görmek kolay değildir. 1’in açıkça doğru olduğu tek anlam şudur: Sonsuz kümenin bir üyesinden başlayarak, diğerlerini teker teker ekleyip bitirmek imkansızdır. Ancak bundan çıkan tek sonuç, sonsuz bir serinin ilk üyeden başlayan bir “ardışık toplama” ile “oluşturulamayacağıdır”. Neden bir ilk üye ile başlamayan bir “ardışık toplama” ile oluşmuş olmasın? Craig’in argümanının varsaydığı dinamik(şimdici) zaman teorisi göz önüne alındığında bile, geçmiş olaylar serisi neden serinin her bir üyesinin bir öncekinin geçmiş olmasından sonra geçmiş olduğu ardışık bir eklemeyle oluşmuş olmasın? Birbirinden farklı ve örtüşmeyen olaylardan oluşan sonsuz bir serinin sonlu bir zaman diliminde “ardışık ekleme yoluyla oluşamayacağı” kabul edildiğinde, sonsuz (başlangıçsız) bir geçmişte bu şekilde oluşmuş olamaz mı?

Bu elbette Craig’in savunduğu argümana yönelik oldukça standart bir itirazdır ve kendisi de bu itirazın farkındadır. Ancak “sonsuzu aşmanın imkansızlığının” “mevcut zaman miktarıyla hiçbir ilgisi olmadığı” konusunda ısrar etmektedir. Aksine, “sonsuzluğun doğasına ait olan şey, onun bu şekilde oluşturulamayacağıdır” demektedir.10

Böyle bir şeyin “sonsuzluğun doğasına ait olduğu” hiç de açık değildir. Ayrık ve örtüşmeyen bir olaylar serisinin “ardışık ekleme yoluyla oluşabilmesinden” iki şekilde bahsedebiliriz: (i) “üyelerden biriyle başlamış ve sonra diğerlerini eklemiş olmak”; ve (ii) “her zaman onları eklemekte olmak”. (i) “sonsuzluğun doğası” ile bağdaşmaz. Öte yandan (ii) öyle değildir – ya da en azından öyle olduğunu düşünmek için henüz bir argümanımız yoktur. 

Ancak Craig ikinci alternatifin meseleyi daha da kötüleştirdiğinde ısrar etmektedir.

Sonsuz bir zamansal dizinin başlangıçsız özelliği, ardışık eklemelerle oluşumundaki zorluğu daha da belirgin hale getirir. Bu durumda, geçmiş, Zeno’nun İkili Paradoksu’nun ikinci versiyonu gibi, Achilles’in belirli bir noktaya ulaşmak için başlangıçsız ve açık bir uçta sonsuz aralıkları kat etmesi gerektiği bir duruma dönüşür. Ancak geçmişte, stadyum örneğinde olduğu gibi, aralıklar gerçek ve eşittir. Hiçbir başlangıcın olmaması, hatta en uzaktaki bir başlangıcın bile yokluğu, zorluğu daha da artırır.11

Dikotomi Paradoksuna yapılan atıf kafa karıştırıcıdır. Zeno’nun bulmacası, Craig’in ilgilendiği vakadaki mevcut olmayan özelliklere dayanmaktadır. Zeno’nun hikayesinde, Achilles önce mesafenin yarısını kat etmeli ve bunu yapmak için önce bu yarının yarısını kat etmeli ve bu şekilde sonsuza kadar devam etmelidir. Paradoksun bir yorumuna göre Zeno, sonsuz sayıda işin sonlu bir sürede yapılamayacağı sezgisini kullanmaktadır. Ancak elbette bu sezgi Craig’in sonsuz zamanın imkânsızlığı iddiasını hiçbir şekilde desteklemez.

Bir başka olası yoruma göre, Zeno’nun anlatmak istediği şey, Achilles’in yolculuğu tamamlayamayacağı çünkü yolculuğa başlayamayacağıdır. Yolculuğuna başlayamaz, çünkü başlamak için yolculuğu oluşturan görevlerden birini yerine getirmesi gerekir. Ancak bir diğerini zaten yerine getirmeden (ve dolayısıyla zaten başlamış olmadan) bunlardan herhangi birini yerine getiremez. Eğer Craig’in aklındaki Dikotomi Paradoksu’nun yorumu buysa, o zaman bu karşılaştırmanın onun argümanına nasıl yardımcı olduğunu anlamak güçtür. Geçmişin başlangıcı olmadığı iddiasını, başlangıcı olmayan bir geçmişin asla başlayamayacağını savunarak çürütmek pek mümkün değildir! 

Olayı ilgilendiğimiz konuya yaklaştırmak için, Achilles’in sonlu bir mesafeyi değil, sonsuz bir mesafeyi kat etmek zorunda olduğunu ve bunu yapmak için sonsuz bir zamana sahip olduğunu varsayalım. Son olarak, Zeno’nun aksine, Achilles’in saniyede bir adım hızla ilerleyebileceğinin şart koşulduğunu varsayalım. Hala bir sorun var mıdır? Achilles böyle bir görevi tamamlayabilir miydi?

Achilles’in sonsuz uzunluktaki metreyi aşmasının tek bir yolu varmış gibi görünebilir. Her zaman koşuyor olmalıydı. Achilles tarafından geçilen bir “ilk adım” olmamalıdır. Ancak Craig bunun “zorluğu daha iyi değil, daha kötü hale getirdiğinde”12 ısrar eder. 

Bunun neden böyle olduğunu anlamak zor. Kuşkusuz sonsuz sayıda adımı sonlu bir zamanda kat etmenin zorluğu aşılmıştır. Başlayamama zorluğu da öyle. Böyle bir zorluk yoktur, çünkü Zeno’nun örneğindeki yarışın aksine, bu yarışın bir başlangıcı olması gerekmez.

Ama belki de Craig herhangi bir mesafeyi “kat etmenin” bir başlangıcı olması gerektiğinin açık olduğunu düşünüyor. Onun böyle düşündüğü, soruna getirdiği bir başka düşünceden anlaşılmaktadır. Sonsuz bir sayı dizisinin bir sayıdan başlayarak “tanımlanması” gerektiğinden, gerçekte sonsuz bir dizinin ardışık toplama yoluyla “oluşturulamayacağını” savunur. Bu noktaya değinmek için, görevini tamamlamış ya da tüm negatif sayıları sayan bir “sonsuz sayaç” hayal eder.

Geçmişin ardışık eklemeyle “oluşturulmuş” olması, yani “kat edilmiş” olması, birinin tüm negatif sayıları saymayı başarıp sayımı 0’da bitirdiğini söylemeye eşdeğerdir. Ancak bu akıl almaz gibi görünmektedir; Whitrow’un ısrarla belirttiği gibi, *w[konumuzu ilgilendirdiği ölçüde sonsuz olayların ardışıklığına dair, matematikteki omega, doğal sayıların sonlu olmayan sıralaması] türünden bir koleksiyon basitçe oluşturulamaz. Whitrow, sonsuz geçmişin imkanını Cantor’un sonsuz kümeler teorisine dayandıranların, bu türden bir olaylar dizisinin nasıl oluşturulabileceği sorusunu çoğu zaman göz ardı ettiğini belirtir. Aslında, sonsuz negatif tamsayılar kümesini tanımlayabilmemizin tek yolu -1 ile başlamaktır, ancak bu, onlarla ilişkilendirmek isteyebileceğimiz olayların zaman içinde meydana gelme sırasına karşılık gelmez.13

Craig, negatif sayılar serisini tanımlama biçimimizin, {0, -1, … -n …} dizisinin her bir üyesinin “sayılma” şekliyle ilgili bize bir fikir verdiğini ve bunun da geçmiş olayların serisinin sonsuz olamayacağını göstermeye çalıştığını ifade ediyor olabilir. Belki de argüman şu şekildedir: 

  • 1. {0, -1, … -n …} serisi sıfırdan başlayarak “tanımlanmıştır”. 
  • 2. Dolayısıyla, {0, -1, … -n …}’in tüm üyelerini saymaya kalkışacak olursak, sıfırdan başlamak zorunda kalırız. 
  • 3. Sıfırdan başlayarak {0, -1, … -n …} serisinin tüm üyelerinin sayımını tamamlamak mümkün değildir. 
  • 4. Bu nedenle, bu serinin tüm üyelerinin sayımını tamamlamak mümkün değildir. 
  • 5. Eğer geçmiş olaylar serisi hem sonsuz olsaydı hem de ardışık toplama ile oluşturulsaydı, o zaman {0, -1, … -n …} serisinin tüm üyelerinin sayımını tamamlamak mümkün olurdu. 
  • 6. Bu nedenle, geçmiş olayların sonsuz bir serisi ardışık toplama ile oluşturulamaz.

Bu iyi bir argüman değil. Bir kere, ikinci önerme ilk önermeden çıkmıyor. Eğer biri bu serinin tüm üyelerini saymaya başlayacak kadar aptal olsaydı, bir yerden başlamak zorunda kalırdı, ancak sıfırdan başlaması gerekmezdi. Örneğin, kişi bunları şu sırayla sayabilir: {-1, 0, -3, -2, -5, -4 …}. 

Elbette, nereden başlanırsa başlansın, {0, -1, … -n …}’in tüm üyelerinin sayımını tamamlamanın imkansız olacağı doğrudur. Ancak sayımın bir yerden başlaması gerektiği gösterilemediği sürece bunun Craig’in argümanına bir yardımı olmaz. Serinin “tanımlanma” şeklini ortaya koymanın bütün amacı buydu. Ancak sayımın, serinin diğer tüm üyelerinin “tanımlandığı” sayı ile başlaması gerekmiyorsa, bir yerden başlaması gerektiğini düşünmek için herhangi bir nedenimiz ve dolayısıyla sıfırda biten başlangıçsız bir sayımın imkansız olduğunu düşünmek için herhangi bir nedenimiz kalmaz. Bu nokta güvence altına alınmadığı sürece, 4. öncülü ortaya koymak için hiçbir yolumuz kalmaz ve argüman başarısız olur.

Burada birbirinden oldukça farklı iki “dizinin” söz konusu olduğunu unutmamalıyız. Birincisi mantıksal bir sayı dizisidir. İkincisi ise ilk serideki sayıların art arda sıralandığı zamansal bir “sayma” dizisidir. Mantıksal anlamda bir sayı dizisi sıfırla “başlasa” bile (çünkü diğer tüm sayılar sıfıra göre “tanımlanmıştır”), olayların zamansal sıralamasında, dizinin tüm sayılarının sayımının sıfırla bitmesi yine de mümkün olabilir.

Serinin “tanımlanma” şekline yapılan itirazın Craig’in iddiası için hiçbir destek sağlamadığı sonucuna varıyorum. Ancak Craig başlangıçsız bir sayımın imkansız olduğunu düşünmek için başka bir neden daha sunar. Ona göre, eğer birinin sıfırda biten tüm negatif sayıları sayması mümkün olsaydı, o zaman yönü tersine çevirip hepsini sıfırdan başlayarak saymak da mümkün olurdu.

Eğer kişi sonsuza kadar sayamıyorsa, sonsuzdan aşağıya nasıl sayabilir? Eğer bir kişi sonsuzu bir yönde hareket ederek geçemiyorsa, ters yönde hareket ederek nasıl geçebilir?14

Şimdi eğer geçmiş sonsuz olsaydı, bu sanki birisinin ‘0’da son bulacak tüm negatif sayıları saymayı bitirdiğini iddia etmesi gibi olurdu ve bu kesinlikle saçmadır. Eğer sonsuza kadar sayamıyorsanız, sonsuzdan geriye doğru nasıl sayabilirsiniz? Sonsuz bir mesafeyi bir yönde koşarak kat edemiyorsanız, geri dönüp ters yönde koşarak nasıl kat edebilirsiniz?15

“Sonsuzdan geriye saymak”, “geri dönmek ve ters yönde koşmak” gibi pek iyi tanımlanamaz. Bu; başlangıcı olan bir serinin tanımına benziyor – ki bu seri, biri “geri döndüğünde” “başlayan” bir seridir, oysa sonsuzdan saymanın bir başlangıcı yoktur. Ama belki de Craig gerçekten, sıfıra doğru sayımını yeni tamamlamış sonsuz bir sayaç olsaydı, o zaman “geri dönüp” adımlarını geri takip edebilmesi ve sonunda hepsini geri takip ettiği bir noktaya varması gerektiğini düşünüyor. Ama neden böyle bir şey düşünelim ki?

Belki de Craig herhangi bir numaralandırmanın (prensipte) tersine çevrilebileceğini düşünüyor. Bu, elbette, tam sayılardan oluşan herhangi bir sonlu seri için doğrudur. Herhangi bir m ve n tam sayısı için, eğer {m … n} serisi m’den başlayarak tamamen sayılabiliyorsa, o zaman n’den başlayarak da tamamen sayılabilir. Ancak söz konusu küme sonsuz olduğunda, işler o kadar net değildir. Sıfırdan başlayarak tüm negatif sayıları saydığım bir noktaya ulaşamam. Ancak bu, sıfırla biten tüm negatif sayıları saymanın imkansız olduğu anlamına gelmez. Eğer saymanın bir başlangıcı olmasaydı – eğer “sayaç” sürekli “sayıyor” olsaydı – sıfırla biten tüm negatif sayıları sayabilirdi. Sonuç olarak, geçmiş olaylar dizisinin sonsuz olup olamayacağını bilmeden tüm sayımların tersine çevrilebilir olduğunu nasıl bilebileceğimizi anlamıyorum; bu nokta sonsuz geçmişin imkânına karşı bir argümanla basitçe kabul edilemez.

İlginç bir şekilde, Craig sonucu baştan varsayanların(beginning the question-kısır döngü) kendisine muhalif olanlar olduğunu iddia etmektedir. O Quentin Smith’e yanıt verirken şöyle yazar: 

Ancak Smith, “olayların toplamı sonlu bir zaman içinde sonsuz bir toplama ulaşamaz, ancak sonsuz bir zamanda sonsuz bir toplama ulaşabilir” diye karşılık verir. … Kelam argümanına verilen bu bilindik yanıt, soru işaretleri yaratmaktadır. Zira argüman zamanın kendisi açısından yeniden ifade edilebilir. Eğer zamanı eşit süreli zamansal bölümlere, örneğin saatlere ayırırsak, o zaman eğer geçmiş gerçekten sonsuzsa, şimdiki saat gelmeden önce sonsuz sayıda önceki saatin art arda geçmiş olması gerekir ki bu da argümana göre saçmadır. Şimdi, argüman zamanın kendisiyle ilgili olduğu için, olayların sadece sonlu bir zamanda geçmelerinin imkansız olduğu cevabını vermek açıkça saçma olacaktır. Dolayısıyla, sonsuz olduğu iddia edilen bir koleksiyonun (geçmiş olaylar dizisi) nasıl olup da ardışık ekleme yoluyla oluşturulabildiğini, yine ardışık ekleme yoluyla oluşturulan ve sonsuz olduğu iddia edilen bir başka koleksiyonla (geçmiş saatler dizisi) ilişkilendirerek açıklamak oldukça güçtür.16

Craig’in ipucunu takip ederek, argümanını “zamanın kendisi açısından” yeniden ifade edelim.

  • 2.21* Ardışık toplama ile oluşan bir koleksiyon gerçekte sonsuz olamaz. 
  • 2.22* Geçmiş yıllar serisi, ardışık toplama ile oluşturulmuş bir koleksiyondur. 
  • 2.23* Bu nedenle, geçmiş yıllar dizisi gerçekte sonsuz olamaz.

Smith’in hala aynı itirazı yapabileceği görülmektedir. “Eğer ilk yıl olmasaydı, yıllar sonsuz bir koleksiyon oluşturabilirdi” diyebilir. Bu cevap, “sonsuz olduğu iddia edilen bir koleksiyonun, sadece sonsuz olduğu iddia edilen başka bir koleksiyonla ilişkilendirilerek nasıl ardışık toplama yoluyla oluşturulabileceğini” açıklama girişimi olarak tanımlanamaz. Craig, sadece ilk yılın olmadığı bir seri olabileceğini varsayarak sonucun baştan varsayıldığını söyleyebilir. Ancak bence bu, itirazın amacını gözden kaçırmak olur. Mesele sonsuz bir geçmişin mümkün olduğunu kanıtlamak değil, sadece Craig’in bunun mümkün olmadığını kanıtlamakta başarısız olduğunu göstermektir. Eğer bildiğimiz kadarıyla ilk yıl diye bir şey olmamışsa, o zaman bildiğimiz kadarıyla sonsuz sayıda yıl geçmiş olabilir ve Craig’in argümanı başarısız olur. 

Eğer Craig 2.21*’in doğru olduğunu göstermeyi başaracaksa, bu bariz olasılığı dışlamak için bağımsız bir gerekçe bulmalıdır. Sonsuz bir olaylar dizisinin ardışık toplama yoluyla oluşturulamayacağı gerçeğinden hareketle bu olasılığın dışlandığını söylerse, o zaman sonucu baştan varsayanların (beginning the question) yine kendisi olacaktır.

2

Craig’in cephanesi henüz tükenmemiştir, bir mermisi daha vardır. Sonsuzdan geri sayımın imkansızlığını, böyle bir geri sayımın “her zaman zaten” tamamlanmış olması gerektiği gerekçesiyle savunmaktadır.

… sonsuzluktan beri saydığını ve şimdi bitirdiğini iddia eden bir adamla karşılaştığımızı varsayalım: … , -3, -2, -1, 0. Neden dün, önceki gün ya da önceki yıl saymayı bitirmediğini sorabiliriz. O zamana kadar zaten sonsuz bir zaman geçmişti, dolayısıyla o zamana kadar çoktan bitirmiş olmalıydı …. Aslında, geçmişte ne kadar geriye gidersek gidelim, sayan adamı asla bulamayız, çünkü ulaştığımız herhangi bir noktada çoktan bitirmiş olacaktır.17

Sonsuz sayıcının dün sonsuz sayıda sayı saymış olacağı doğrudur. Gerçekten de, sayımı sırasında herhangi bir günde zaten sonsuz sayıda sayı saymış olacağı doğrudur. Ancak bugünden önceki herhangi bir günde sayımını “tamamlamış” olduğu doğru değildir. Neden mi? Çünkü sıfıra doğru sayıyordu ve bugünden önceki hiçbir günde sıfıra ulaşmamıştı. Dün yalnızca -1’e ulaşmıştı, bir önceki gün yalnızca -2’ye ulaşmıştı ve bu böyle devam etti. Dolayısıyla, adamın sıfıra doğru geri sayımı için “her zaman zaten” bitirmiş olduğu sonucuna varmak için hiçbir neden yoktur. 

O halde Craig’in argümanı sonsuz sayıda negatif sayıyı saymakla tüm negatif sayıları saymayı birbirine karıştırıyor gibi görünmektedir.18 Ancak Craig böyle bir kafa karışıklığı yaşadığını reddetmektedir. Aksine, burada başı dertte olanın rakibi olduğunu söyler. Sonsuz geçmişin savunucusu (Craig’in varsayımına göre), sonsuz sayıcının bunu yapabilmesi için yeterli zamanın zaten geçmiş olduğu gerekçesiyle bugün sıfıra kadar saymış olacağını söylemeli ve böylece kendisini zaten her zaman yeterli zaman olduğu itirazına açık hale getirmelidir.

Eğer sayacın neden gelecek yıl ya da yüz … yıl sonra bitmeyeceğini soracak olsaydık, itirazcı, içinde bulunduğumuz yıldan önce sonsuz sayıda yılın zaten geçmiş olacağını, dolayısıyla Tekabüliyet İlkesi uyarınca tüm sayıların şimdiye kadar sayılmış olması gerektiğini söyleyecekti. Ancak bu akıl yürütme itirazcıya geri teper: çünkü gördüğümüz gibi, bu hesaba göre sayaç geçmişteki herhangi bir noktada tüm sayıları saymayı çoktan bitirmiş olmalıdır, çünkü geçmişteki yıllar ile negatif sayılar arasında bire bir uygunluk vardır.19

Ancak sayacın neden gelecek yıl ya da yüz yıl sonra bitmeyeceği sorusuna verilecek doğru yanıt, “Çünkü içinde bulunduğumuz yıldan önce sonsuz sayıda yıl geçmiş olacak, dolayısıyla Tekabüliyet İlkesi uyarınca tüm sayıların şimdiye kadar sayılmış olması gerekirdi” demek değildir. Tekabüliyet İlkesi en fazla tüm sayıların şimdiye kadar sayılmış olabileceğini gerektirir, sayılmış olduklarını değil. Bu nedenle doğru yanıt, “Evet, gelecek yıla ya da yüz yıl sonrasına kadar bitiremeyecek bir sayaç olabilirdi. Ancak şu anda işini bitirmekte olan biri de olabilir.”

Eğer Craig sonsuz sayıda negatif sayıyı sayma görevini tüm negatif sayıları sayma göreviyle karıştırmıyorsa, aynı derecede zarar verici bir başka hata daha yapmış demektir: Tekabüliyet İlkesi’nin tüm sayıların mümkün olan en kısa sürede sayılmış olmasını gerektirdiğini varsaymak. Başka ne olabilir de herhangi bir zamandan önce sıfıra çoktan ulaşılmış olması gerektiğini düşünebilir ki? Ne var ki bu düşünce tarzının tamamı hatalıdır. Herhangi bir sayıda sonsuz sayaç olabilir. Biri dün tüm negatif sayıları saymayı “bitirmiş” olabilir. Bir diğeri bugün bitiriyor olabilir. Bir diğeri ise yarına kadar sıfıra doğru saymayı bitiremeyebilir.

Craig şüphesiz bunun saçma olduğu konusunda ısrar edecektir. Görevler aynı hızda yerine getirilse de, üç sayacın farklı zamanlarda bitmesi gerçeğinin de gösterdiği gibi, farklı miktarlarda zaman alıyor gibi görünmektedirler. Ancak elbette her üç sayacın da tamamlanması sonsuz zaman alır; dolayısıyla, görünüşleri ne olursa olsun, tamamlanması farklı süreler almaz. Eğer burada bir saçmalık varsa20, bu saçmalığın zamanla ya da ardışık toplama ile oluşan sonsuz bir geçmişin imkansızlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu, herhangi bir gerçek sonsuzu etkileyen bir saçmalıktır. Örneğin, her bir kitabın çıkarılmasıyla küçülmeyecek sonsuz bir kütüphane olasılığı kişiyi rahatsız etmiyorsa, o zaman kişi daha önce tamamlanan sonsuz sayımların daha sonra tamamlananlar kadar zaman aldığı fikrinden de rahatsız olmayacaktır.

O halde Craig’in iddiasını savunmak için sonsuz geçmişe karşı ileri sürdüğü iki argümandan ilkine geri çekilmesi gerekiyor gibi görünmektedir. İkinci argüman ilkinden bağımsız olarak sürdürülemez. Ve elbette, Craig yukarıda alıntılanan paragrafı, gerçek bir sonsuz fikrine yönelik saldırısına geri dönerek sonlandırmaktadır.

Ancak bu noktada daha derin bir saçmalık ortaya çıkmaktadır: diyelim ki günde bir negatif sayı hızında sayan başka bir sayaç var. Sonsuz küme teorisi ve sonsuz ötesi aritmetiğin temelini oluşturan Tekabüliyet İlkesine göre, sonsuz sayaçlarımızın her ikisi de geri sayımlarını aynı anda bitirecektir, biri diğerinden 365 kat daha hızlı sayıyor olsa bile! Bu tür senaryoların gerçekte var olabileceğine, ancak benimsenmiş mantıksal kurallar ve aksiyomlara göre tamamen kavramsal bir alemde oynanan hayali bir oyunun sonucunu temsil etmediğine inanan var mı?21

Bu da olabilir. Benim burada ilgilendiğim diğer “daha az derin” saçmalıktır. Gerçek dünyada gerçek bir sonsuzluk mümkün olsa bile, başlangıcı olmayan bir dizi geçmiş olay hakkında yine de imkansız bir şeyler olur muydu? Bu iki düşünce çizgisi kolayca karıştırılabilir ve Craig bunları birbirinden ayırarak gerçek bir hizmette bulunmuştur. Ancak benim buradaki tek endişem bu iki argümandan ikincisidir.

3

Benzer açıklamalar Craig’in Tristram Shandy vakasına ilişkin tartışması için de geçerlidir. Hatırlanacağı üzere Tristram Shandy, Sterne’un romanında, otobiyografisini yazan bir roman karakteridir. O kadar yavaş yazıyor ki, bir günü anlatması bir yılını alıyor ve üçüncü cilde kadar doğumuna gelemiyor! Ancak Craig’e göre, eğer geçmiş sonsuz olsaydı, Tristram Shandy otobiyografisini gerçekten de bitirebilirdi.

Son sayfasını nasıl kaleme alıyor olabilir? Burada, gerçek dünyada Tekabüliyet İlkesi’nin iflas ettiğini görüyoruz. Çünkü bu ilkeye göre, günler ve yıllar arasında birebir bir ilişki kurulabilir ve böylece gerçek sonsuz sayıda yıl verildiğinde kitap tamamlanmış olur. Ancak böyle bir sonuç açıkça saçmadır, çünkü Tristram Shandy bugünün olaylarını henüz yazmış olamaz. Gerçekte asla bitiremezdi, çünkü her gününü yazmak bir yıl daha çalışmasını gerektirirdi. Ama eğer Tekabüliyet İlkesi gerçek dünyayı tanımlıyor olsaydı, bitirmiş olması gerekirdi – ki bu imkansızdır.22

Bu argümanda yanlış olan iki şey vardır. (1) Tekabüliyet İlkesi istenen (gereken) sonucu çıkaramaz. (2) Tristram Shandy’ın hikayesinin özünü oluşturan yıl-gün eşlemesinden kaynaklanan paradokslar, sonsuz bir geçmişin ardışık ekleme yoluyla oluşturulup oluşturulamayacağı sorusuyla değil, herhangi bir gerçek sonsuzun olup olamayacağı sorusuyla ilgilidir.

Tekabüliyet İlkesi’nin geçmişin sonsuz olduğu teziyle birleşimi, Tristram Shandy’nin işinin bitmiş olmasını gerektirmez. Olsa olsa, bitirmek için yeterli zamana sahip olmasını gerektirir. Tristram Shandy’nin -şimdi- bitirememesinin nedeni, sahip olduğu zaman miktarıyla değil, bir gün geçmeden o gün hakkında yazamayacağı yönündeki örtük varsayımla ilgilidir. Bu varsayım göz önüne alındığında, bugün kaydedebileceği en son günün bir yıl önce gerçekleşmiş olacağı sonucu çıkar. Bir günü kaydetmesi yalnızca bir gün sürmüş olsaydı bile, bugünün olayları kaydedilmeyi beklediği için otobiyografisini bugün bitiremezdi.

Quentin Smith’in baskısı altında Craig bunun doğru olduğunu kabul eder görünmektedir. “Argümanı eleştirenler,” diye yazar, “şu ana kadar haklı çıkmış görünmektedir. “23 Ancak Craig yılmadan, sonsuz bir geçmişin imkânsız olduğunu kanıtlayan bir başka paradoksun ortaya çıktığında ısrar eder. Zaman geçtikçe, Tristram Shandy, her gününü bir yıl hızında yazarken, kaçınılmaz olarak daha da geride kalacaktır. “Bu nedenle, Tristram Shandy’nin otobiyografisini şimdiye kadar tamamlamış olacağını değil, tam tersine şu anda sonsuz derecede geride kalmış olacağını iddia etmemiz gerekmez miydi?”24 Gerçekten de, her zaman sonsuz derecede geride kalmış olmalıdır ve Craig’in düşünce tarzına göre bu, herhangi bir şey yazıyor olması için sonsuz yıllar önce gerçekleşmiş bir gün hakkında yazıyor olmasını gerektirir. Bu açıkça imkansız olduğundan, Craig “sonsuz bir geçmiş olaylar dizisinin saçma olduğu” sonucuna varır.

Craig’in bu noktadaki argümanı tam olarak nedir? Sanırım şöyle bir şey olmalı: 

  • 1. Eğer geçmişin sonsuz olması mümkünse, Tristram Shandy’ın otobiyografisini her gününü bir yıl hızında yazıyor olması mümkündür. 
  • 2. Eğer Tristram Shandy bunu yapıyor olsaydı, o zaman her zaman sonsuz derecede geride kalmış olurdu. 
  • 3. Ama bu imkansızdır. 
  • 4. Bu nedenle geçmişin sonsuz olması imkansızdır.

Eğer 1 ve 2’nin zorunlu doğrular olduğunu varsayabilirsek, o zaman argüman geçerlidir. Ama nasıl geçerli olabileceklerini anlamıyorum. Öncelikle, 1’in doğru olması durumunda 2’yi yanlış yapan bir yol varmış gibi görünüyor. Tek yapmamız gereken, Tristram Shandy’nin her zaman geçmiş bir gün hakkında yazması gerektiğini söyleyen kısıtlamayı gevşetmek. Geçmiş günlerin yanı sıra gelecek günler hakkında da yazmasına izin verirsek, o zaman yıllar prensipte günlerle öyle bir şekilde eşleştirilebilir ki Tristram Shandy hayatının her günü hakkında yazmayı bitirmiş olur. İşte olası bir eşleme:

Bu yıl, bu yılın son günü hakkında yazıyor. Geçen yıl, bu yılın son gününden bir sonraki günü hakkında yazdı ve bu böyle devam etti ....

Ancak Tristram Shandy’nin yaptığı şey bu olsaydı, sonsuz derecede geride olduğu bir nokta olmazdı. Her yıl, kaydedilen günden sonlu sayıda yıl ve gün sonra olurdu. 

Craig bu tür bir tepkiyi öngörmektedir. Ona göre, “mantıksal tutarlılığa ancak metafiziksel saçmalık pahasına ulaştık”: 

… çünkü Tristram Shandy hiçbir şey bilmediği gelecek günleri nasıl kaydedebilir? Birinin otobiyografisini yavaşça yazma görevi açıkça tutarlı bir görevdir; ancak sonsuz zaman için gerçekleştirildiğinde paradoksal hale geliyorsa, o zaman çözüm geleceğin kayıtlarını yapmanın ek saçmalığını ortaya koymak değil, sonsuz geçmiş zamanın metafiziksel imkanını inkar etmektir.25

Tristram Shandy’nin geleceği hakkında yazması mantıksal ya da metafiziksel olarak “saçma” mıdır? Görünüşe göre Craig böyle düşünmektedir – aksi takdirde iddia edilen “saçmalığın” tartışılan konuyla nasıl bir ilgisi olduğunu görmek zordur. Ancak Craig’in düşündüğü buysa, bu şaşırtıcı değildir, çünkü ne de olsa Tanrı’nın her zaman gelecek hakkında tam ve yanılmaz bilgiye sahip olduğunu savunmaktadır. Muhtemelen Tanrı geleceğin istediği herhangi bir bölümünün tam bir “kaydını” yapabilir. Eğer Tanrı isterse, Tristram Shandy’ye ne yazması gerektiğini bile söyleyebilirdi!

Ancak argüman hatrına, Tristram Shandy’nin geleceğine dair kayıtlar tutmasının metafiziksel olarak imkânsız olduğunu varsayalım. Craig’in bundan yanlış bir sonuç çıkardığına şüphe yok. Eğer Tristram Shandy’nin, otobiyografisini neden her gününü bir yıl hızında yazmış olamayacağını açıklamak için geleceği önceden bilmenin iddia edilen “metafiziksel saçmalığı “na başvurulması gerekiyorsa, o zaman “sonsuz geçmiş zamanın metafiziksel imkânını inkâr etmek” zorunda değiliz. Bunun yerine 1. önermenin zorunlu olarak doğru olduğunu reddedebiliriz. Sonsuz bir geçmişin salt imkânı, Tristram Shandy’nin otobiyografisini her gününü bir yıl hızında yazmış olmasını mümkün kılmak için tek başına yeterli değilse, o zaman 1. öncül zorunlu bir doğru değildir ve argüman geçersizdir.

Craig’in argümanı sadece aşağıdaki üç önermenin mantıksal olarak tutarsız bir küme oluşturduğunu göstermektedir. 

  • a. Geçmişin sonsuz olması mümkündür. 
  • b. Eğer geçmiş sonsuz olsaydı, Tristram Shandy’nin otobiyografisini her güne bir yıl düşecek şekilde yazıyor olması mümkün olurdu. 
  • c. Tristram Shandy hiçbir yıl boyunca gelecekteki bir gün hakkında yazamaz.

Bu önermelerden biri yanlış olmalıdır. Craig (c) önermesinin zorunlu olarak doğru olduğunu ve bu nedenle (a) önermesinin reddedilmesi gerektiğini düşünmektedir. (b) önermesini reddetme olasılığını fark edememektedir. Açıkça doğru olanın (b) değil, (b*) olduğu söylenebilir: 

b*: Eğer geçmiş sonsuzsa ve Tristram Shandy gelecek günler hakkında yazabiliyorsa, o zaman Tristram Shandy’nin otobiyografisini her güne bir yıl oranında yazıyor olması mümkündür. 

Ancak (b) yerine (b*) koyarsak, artık elimizde tutarsız bir önerme kümesi kalmaz ve (b*) ve (c)’nin doğruluğu (a)’nın yanlışlığını gerektirmez. Sonuç olarak, bana öyle geliyor ki Craig’in Tristram Shandy vakası üzerine düşünceleri, sonsuz bir geçmiş olaylar dizisinin ardışık ekleme yoluyla oluşturulamayacağı tezine herhangi bir destek sağlamamaktadır.

4

Sonsuz bir geçmiş fikrinin şundan daha fazlası olmadığı varsayımıyla hareket ediyordum: her geçmiş olay için, ondan önce gerçekleşen daha önceki bir geçmiş olay vardır. Ancak bu Craig’in itiraz edeceği bir varsayım olabilir. Kesinlikle Whitrow (Craig tarafından sıklıkla büyük bir onay ile alıntılanır) bunu reddeder. Whitrow, bir olaylar dizisindeki her bir olay geçmişse, dizinin bir bütün olarak geçmiş olması gerektiğini iddia eder. 

5

Craig gibi biz de “zamansal oluş “un nesnel gerçekliğine inanıyorsak, zamanın geçtiğini -her “şimdi”nin geçmiş bir şimdi haline geldiğini ve yerini yeni bir “şimdi “ye bıraktığını- kabul etmeliyiz. Bu, zamanın bir bütün olarak şimdiki zaman haline geldiği ve sonra da geçmiş olduğu anlamına -artık bu ne demekse-  gelmez. İlk bir “şimdi” olduğunu ya da zamanın bir başlangıcı olduğunu da ima etmez. Ama eğer ilk “şimdi” yoksa, o zaman sonsuz sayıda “şimdi” geçmişe dönüşmüştür ve geçmiş “şimdi” dizisi gerçek bir sonsuzdur. 

Craig bunun mümkün olmadığını göstermeyi başaracaksa, ilk “şimdinin” olamayacağını düşünmek için bir neden vermelidir. Geçmişteki sonsuz bir şimdiki zaman serisinin zamanın doğasıyla nasıl uyumsuz olması gerektiğini tam olarak açıklamalıdır. Sadece bir noktadan başlayarak sonsuza gidilemeyeceğini belirtmek yeterli olmayacaktır. 

Peki bu durumda kelam argümanı ne durumdadır? Bence cevap, bir İlk Olay olması gerektiğini kanıtlamak için, argümanın büyük ölçüde, gerçek bir sonsuzun imkânına karşı genel felsefi argümana dayanmak zorunda kalacağıdır. Bu argüman hakkındaki eleştirel değerlendirme başka bir makalenin konusudur.


Kaynakça

**Bu kavram, Georg Cantor tarafından oluşturulan sonsuz kümeler teorisinde önemli bir yer tutar. Aleph-sıfır, özellikle doğal sayıların büyüklüğünü (sonsuzluğunu) tanımlamak için kullanılır.(Ç.N)

Metin boyunca [  ] bana ait.(Ç.N)

  1. Bunun ciddi bir hata olduğuna inanıyorum. Şu makaleme bakınız: “Does the Beginning of the Universe Have a Personal Cause?” (Faith and Philosophy.)
  2. Craig özellikle evrenin kökenine ilişkin Büyük Patlama Teorisi’ne ve termodinamiğin ikinci yasasına başvurmaktadır. 
  3. Craig, Theism, Atheism, and Big Bang Cosmology (Oxford: Oxford University Press,1993) .
  4.   “A Classical Debate on the Existence of God” (with Michael Tooley at the University of Colorado, Boulder, November 1994).
  5. Ben şahsen Craig’in gerçek sonsuza karşı argümanının başarılı olduğunu düşünmüyorum. Bu argümanın derinlemesine bir eleştirisi için bakınız: Paul Draper, “A Critique of the Kalarn Cosmological Argument,” Philosophy of Religion: An Anthology, ed. Louis P. Pojman, 3. rd. ed. (Belmont, Calif.: Wadsworth 1998, s. 42-46). Ayrıca bakınız: William Wainwright, “Critical Review of William Lane Craig, “The Kalam Cosmological Argument, ” Nous 16, no. 2 (Mayıs 1982): 328-34).
  6. Bu noktayı Andy Egan’a borçluyum.
  7. Craig, 1The Existence of God and the Beginning of the Universe”.
  8. a.g.e
  9. a.g.e
  10. a.g.e
  11. Craig, “Professor Mackie and the Kalam Cosmological Argument,”.
  12. Craig, “The Existence of God an the Beginning of the Universe”.
  13. Craig, “Professor Mackie and the Kalam Cosmological Argument.”
  14. Craig, “The Existence or God and the Beginning of the Universe.” 
  15. Does God Exist? A Debate between William Lane Craig and Quentin Smith” (March 22, 1996, on the Campus of Southern Methodist University).
  16. Craig, Theism, Atheism, and Big Bang Cosmology, p. 105.
  17. Craig, “The Existence of God and the Beginning of the LTniverse.” 
  18. Richard Sorabji, Time, Creation and the Continuum (Ithaca, NY: Cornell University Press, 1983), pp. 213, 222-23. 
  19. Craig, “The Existence of God and the Beginning of the Universe”
  20. Öyle olduğuna inanmıyorum. Bakınız: Draper, ‘”, A Critique of the Kalam Cosmological Argument.”
  21. Craig, “The Existence of God and the Beginning of the Universe.”
  22. Craig, Theism, Atheism, and the Big Bang Cosmology.
  23. a.g.e 
  24. a.g.e 
  25. a.g.e 
  26. G.J. Whitrow, “On the Impossibility of an Infinite Past,” British .Journal for Philosophy of Science, 29 (1979): 42-43.

Wes Marriston – “Must The Pust Have A Begining?”, (02.10.2024)

Çevirmen: Kemal Furkan Onat

Editör: Emir Arıcı

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bir Felsefe Metni Nasıl Yazılır? – 1000 Word Philosophy Editörleri

Sonraki Gönderi

Bitki Felsefesi – Doç. Dr. Mustafa Yavuz & Taner Beyter

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü