A. J. Ayer’in Din Diline Dair Yaklaşımı – Stephen Law

//
1380 Okunma
Okunma süresi: 11 Dakika

Öz

Bu metin Ayer’in dinsel inanca yönelik radikal eleştirilerinin bir özeti niteliğindedir. Ayer’e göre “Tanrı vardır” gibi bir cümle bırakın yanlış bir şey ileri sürmeyi, hiçbir şey ileri sürmemektedir.

Günümüzde dinsel inanç elbette sürekli olarak birçok farklı cepheden çeşitli eleştirilere maruz kalıyor. Bu eleştirileri yapan eleştirmenler en çok -Tanrı’nın ya da Tanrıların varlığı, İsa’nın ölümden sonra dirilmesi, ahiretin olup olmaması gibi- dinlerin hakikate dair iddialarına odaklanıyorlar ve bu iddiaların asılsız olduğu konusunda ısrarcı davranıyorlar. Hatta bazıları daha da ileri giderek bu iddiaların doğru olduğuna inanmanın makul olmadığını ve hatta tam tersine makul olanın, bu iddiaların yanlış olduğuna inanmak olduğunu iddia ediyorlar.

Alfred Jules Ayer (1910-1989)

Bunların yanında dikkat çeken çok daha radikal bir eleştiri türü daha var. Bu daha radikal diye nitelediğimiz eleştirmenler, dini iddiaların doğru olmadığı konusunda dini muhaliflerle hemfikirler. Ancak bunun yanında bu iddiaların aslında yanlış da olmadığını söylüyorlar. Bu daha radikal eleştirmenlere göre, “Tanrı vardır” gibi bir önerme aslında hiçbir anlam ifade etmez.

Birisi “Tanrı vardır” derse doğru ya da yanlış olma potansiyeli olan bir şey iddia ediyormuş gibi görünüyor. Böyle bir cümle kuran bir  teist doğru bir şey iddia ettiğini düşünürken, Tanrı’nın varlığını reddeden katı bir ateist yanlış bir şey iddia ettiğini düşünür. Ancak bahsettiğimiz daha radikal eleştirmenlere göre, bu bakış açısı aldatıcıdır. “Tanrı vardır” diyen birisi bırakın doğru ya da yanlış bir şey iddia etmeyi, herhangi bir şey iddia etmeye yaklaşamaz bile. Bu daha radikal türden ateistler “Tanrı vardır” önermesinin haksız veya hatta asılsız bir iddia olduğunu söylemezler, “Tanrı vardır” önermesinin herhangi bir iddiada bulunmayı başaramadığını söylerler.

Filozof A.J Ayer, belki de bu daha radikal türe ait en popüler eleştirmenlerdendir. Ayer’e göre “Tanrı vardır” önermesi anlamlı hiçbir şey iddia edemez, peki neden?

Ayer’in eleştirisini anlamanın yolu, Doğrulama İlkesi adı verilen ilkeyi anlamaktan geçer:

  • Bir ifade, ancak ve ancak doğrulanabilirse anlamlıdır.
  • Bir ifade, sadece o ifadenin doğru veya yanlış olduğunu varsaymak için sebepler varsa doğrulanabilirdir.

Örneğin:

  • Eyfel Kulesi Fransa’da bulunur.

Yukarıdaki ifade doğrulanabilirdir. İfadenin bariz bir şekilde doğru olduğunu düşünmek için birçok sebep vardır. Fransa’ya yaptığım bir gezide bizzat kendim bu ifadenin doğru olduğunu doğruladım – Eyfel Kulesini kendi gözlerimle gördüm. Ancak Paris’e gitmemiş olsanız bile bu ifadeyi birçok farklı şekilde doğrulayabilirsiniz. Paris’e gitmiş ve kuleyi görmüş diğer güvenilir kişileri dinleyebilirsiniz, coğrafya kitapları veya Paris haritası gibi güvenilir kaynakları inceleyebilirsiniz, Google Earth kullanabilirsiniz vs.

Ayrıca bazı ifadelerin de yanlış olduğunu doğrulayabiliriz. Örneğin:

  • Eyfel Kulesi New York’da bulunur.

Bu ifadenin de yanlış olduğu çeşitli gözlemlerle kolayca doğrulanabilir.

Bir ifadeyi doğrularken, onun doğru olduğunu düşünmek için yalnızca bazı temellere ihtiyacınız olduğuna dikkat edin. Tüm olası şüpheleri veya hatta makul şüpheleri aşan bir kanıta ihtiyacınız yok. Sadece bazı kanıtlar -ifadenin doğru olduğunu kanıtlamaktan çok uzak kanıtlar olsalar bile- onu doğrulanabilir kılmak için hala yeterlidir.

Ayrıca Doğrulama İlkesine göre bir ifadenin anlamlı olması için doğrulanabilir olması gerektiğini unutmayın. Yani aslında doğrulanmış olması gerekmiyor. İfadenin doğru veya yanlış olduğunu onaylayacak bir gözlem mümkünse, böyle bir gözlemin yapılmış olması veya yapılacak olmasından bağımsız olarak, ifade doğrulanabilirdir.

Ayer, Doğrulama İlkesini kabul eder ve bir ifadenin doğrulanabileceği iki yolu açıklar:

İlk olarak, bir ifade gözlem yoluyla doğrulanabilir. Eğer bir ifadenin doğru veya yanlış olduğunu belirlemeye yardımcı olan gözlemlere sahipsek, o ifade doğrulanabilirdir. Örneğin, yanına gidip doğrudan Eyfel Kulesi’ne bakarak onun Paris’te olduğunu doğrulayabilirim. Ya da bahçeden gelen bir havlama sesi duyarsam köpeğimin bahçede olduğunu doğrulayabilirim.

Ayer’e göre bir ifadenin doğrulanabilmesinin ikinci yolu, ifadenin anlam bakımından (tanımı gereği) doğru olmasıdır. Örneğin “Bütün üçgenlerin üç kenarı vardır” ifadesi tanımı gereği doğrudur. Bu cümlenin doğru olduğunu bilebilmemiz için onun anlamını kavramamız gerekir. Gidip bir üçgen gözlemlememize gerek yoktur. Benzer şekilde, sadece ifadenin tam olarak ne demek istediğini kavrayarak “Bütün üçgenlerin üç kenarı yoktur” cümlesinin de yanlış olduğunu biliriz. Gidip gerçek üçgenleri kontrol etmemize gerek yoktur. Bütün üçgenlerin üç kenarı olduğu oturduğumuz yerden, düşünerek bilebileceğimiz bir şeydir. Anlam bakımından tanımı gereği doğru olan bu tarz benzer ifadelere Analitik İfadeler denir.

Peki ya elektronların var olduğu, Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğü veya Dünya’nın milyonlarca yaşında olduğu gibi bilimsel ifadeler? Bu ifadeler doğrulanabilir mi?

Evet, doğrulanabilirler. Elbette “Elektronlar vardır” analitik bir ifade değildir, gelecekte yanlış olduğu ortaya çıkabilir. Ama elektronların var olduğunu gözlemleyerek doğrulayabiliriz. Elbette çok küçük olmaları sebebiyle  elektronları doğrudan gözlemleyemiyoruz, ancak elektronların var olduğunu doğrulayan bazı bilimsel sonuçları gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca unutmayın ki elektronların doğrulanabilir olması için bu deneylerin elektronların var olduğunu doğrudan kanıtlaması gerekmez. Sadece bize elektronların var olduğunu düşündürmek için bir sebep vermeleri yeterlidir. Benzer şekilde, dünyanın milyonlarca yıl önce var olduğunu doğrudan gözlemleyemesek de; dünyanın en az o kadar yaşlı olduğunu doğrulayan birçok şeyi gözlemleyebiliriz (ayaklarımızın altındaki kayalardaki tortul tabakalar veya milyonlarca yıl boyunca meydana gelen yavaş tektonik plaka hareketinin sonuçları.)

Böyle bakıldığında dini ifadelerin de en azından bir kısmı doğrulanabilir görünüyor. Örneğin, bir mucizenin gerçekleşip gerçekleşmediği doğrudan veya dolaylı bir gözlemle doğrulanabilir. Tanrı’nın tüm evreni yaklaşık 6000 yıl önce yarattığı da doğrulanabilir bir ifadedir – ki gözlemler yanlış olduğunu belirlemiştir. Peki ya “Tanrı vardır” ifadesi? İşte bu noktada Ayer, Doğrulama İlkesini kullanarak “Tanrı vardır” ifadesinin anlamsız olduğunu göstermeye çalışır. Çünkü Ayer’e göre “Tanrı vardır” doğrulanabilir değildir. Analitik bir ifade değildir. Bunun yanında onun lehine veya aleyhine sayılabilecek hiçbir akla yatkın gözlemsel kanıt da yoktur. Bu nedenlerle Ayer “Tanrı vardır”ın anlamsız olduğunu söyler.

Ayer’in yaptığının ’anlamsız’ terimini kullanmanın oldukça sıra dışı bir yolu olduğuna dikkat etmekte fayda var çünkü bakıldığında genellikle bir iddiada bulunamasa da birçok cümlenin ’anlamlı’ olduğunu söyleyebiliriz. ‘Kapı kapalı’ ifadesi bariz bir şekilde bir şey iddia ediyor. Ama ‘kapı kapalı mı?’ sorusu veya ‘kapıyı kapat!’ emri bir iddiada bulunmuyor. Bir şey olduğunu iddia etmiyorlar. Dolayısıyla da doğrulanamazlar. Böyle olsa da normalde bu ifadelerin anlamsız olduğunu söylemeyiz. ’Baba olduğun için tebrikler!’ ve ’Kahrolsun monarşi!’ gibi ifadeler de herhangi bir şeyi iddia edemezler, ama normalde bu cümlelerin anlamsız olduğunu söylemeyiz. Bu sebeple Ayer’in ‘anlamsız’ terimini özel bir anlamda, ‘hiçbir şey iddia etmeyen’ veya ‘herhangi bir şey ileri sürmeyen’ anlamında kullandığına dikkat etmekte fayda var.

Yani Ayer’e göre ‘Tanrı vardır’ ifadesi yanlış olmaktan çok anlamsızdır. Bir iddiada bulunuyor gibi görünür, ama daha yakından incelendiğinde, ifadenin doğrulanamaz olduğunu anladığımızda, aslında hiçbir şey iddia etmediği ortaya çıkar. Elbette ‘Tanrı vardır’ diyen dindarlar çok önemli bir iddiada bulunduklarını düşünüyor olabilirler ancak Ayer’e göre bu ifade hiçbir şey iddia etmiyor. Dolayısıyla Ayer radikal türden bir ateisttir.

Ayer’in ‘Tanrı vardır’ gibi dini iddialara yönelik eleştirisini ortaya koyduk, aslında yaptığı şey hiçbir şey iddia etmediklerini göstermek için Doğrulama İlkesinden yararlanmak. Bu bakış açısıyla, bu tarz ifadeler ‘anlamsız’lar.

Peki, Ayer haklı mı?

Haklı olduğunu düşünmüyorum. Ben de bir ateistim ancak Ayer’in radikal türünden değilim. Bence kesinlikle çoğu durumda insanlar ‘Tanrı vardır’ cümlesini bir iddiada bulunarak kullanıyorlar. Ben sadece bu iddianın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Ayer’in argümanını eleştirmenin iki yolu vardır. İlki, doğrudan Doğrulama ilkesine saldırmaktır. Bu ilkenin yanlış veya en azından gerekçelendirilmemiş olduğunu gösterebilirseniz, böylece vardığı sonuç olan -‘Tanrı vardır’ ifadesinin bir iddiada bulunamaması- da gerekçelendirilmemiş olur. İkincisi; Doğrulama ilkesinin makul bir ilke olup olmadığını tartışmak ya da ‘Tanrı vardır’ ifadesinin aslında doğrulanabilir bir önerme olduğunu söylemektir. Şimdi gelin bu eleştirilere sırasıyla bakalım.

Doğrulama İlkesinin en bilinen eleştirisi muhtemelen, kendisinin doğrulanabilir olmadığına yönelik eleştiridir. Bu nedenle, kendi açısından anlamsızdır. Eğer sınavda Ayer’in din dili üzerine bir soru yanıtlıyorsanız ilk yazmanız gereken eleştiri budur.

Ancak, Doğrulama İlkesinin doğrulanamaz olduğu doğru mu? Onu destekleyen veya baltalayan gözlemler olamaz mı? Şu argümanı düşünün: ‘Dili, gözlem yoluyla öğrenmeye başlarız’. Dilin bu şekilde başladığı gözlemleyebildiğimiz bir şeydir. Özellikle küçükken çocukların, kelimeleri çevrelerinde gördükleri şeylerle ilişkilendirmeyi öğrendiklerini görebilmemiz mümkün. Örneğin aileleri bir yandan arabayı işaret ederken bir yandan araba kelimesini duyarlar. Bu, dilin temellerinin gözleme dayandığını önerir. O halde belki de günün sonunda şunu sorabiliriz: Dil, olası herhangi bir gözlemden tamamen koptuğunda, herhangi bir anlam ifade etmez mi? Bunun iyi bir argüman olduğundan hiç emin değilim. Ama saçma bir argüman da değil. Bu durumda, belki de Doğrulama İlkesi lehine, gözlem temelli bir gerekçelendirme yapabiliriz. Belki de direkt olarak Doğrulama İlkesinin doğrulanamaz olduğunu varsaymamalıyız.

Doğrulama ilkesi kendini baltalamıyor olsa dahi, bu onun doğru ve hatta makul olduğu anlamına gelmez. Ayer, Dil, Doğruluk ve Mantık kitabında Doğrulama İlkesini “Tanrı vardır” önermesinin bir şey iddia etmekte başarısız olduğunu kanıtlamak için kullansa da; kitapta ilkenin doğru olduğunu düşündürmek için herhangi bir gerekçe sunmaz. Dolayısıyla kitapta Ayer’in argümanı oldukça tartışmalı ve gerekçelendirilmemiş olan bir ilkeye dayanmaktadır. Ki bu durumda vardığı sonuç da gerekçelendirilmemiştir.

Bir anlığına Doğrulama İlkesinin doğru olup olmadığını bir kenara bırakırsak, “Tanrı vardır” ifadesi gerçekten doğrulanamaz mıdır?

Bazıları, Tanrı’nın var olduğunu Tanrı’nın ne olduğuna yönelik yaptığımız tanımdan bilebileceğimizi önerir. Tanrı ‘akla gelebilecek en muazzam varlık’ anlamına geliyorsa ve bu da öyle bir varlığın var olmasını gerektiriyorsa, o zaman Tanrı’nın var olduğu analitiktir! Ki bu durumda Tanrı’nın var olduğu doğrulanabilirdir. Alternatifinde, belki de Tanrı fikrinin kendisi bir tür mantıksal çelişki içerir (biraz dört kenarlı bir üçgen fikri veya uzamsal olmayan bir dağ fikri gibi). Eğer bu çelişkiyi gösterebilirsek, ‘Tanrı var” ifadesinin yanlış olduğunu doğrulamış oluruz. Dolayısıyla doğrulanabilir bir ifadedir.

Peki ya gözlem yoluyla ‘Tanrı var” ifadesini doğrulayabilmek mümkün müdür? Tanrı’nın var olmadığına dair iyi gözlemsel kanıtlar olduğuna inanan pek çok insan vardır -dünyada gördüğümüz acının derinliği gibi-. Çünkü tanrı deyince son derece güçlü, bilgili ve iyi bir varlığı kast ediyorsak o zaman evrende anlamsız bir ıstırap olmamalıdır. Buna rağmen olağanüstü bir miktarda ıstırap var gibi görünüyor. Bu Tanrı’nın olmadığının güzel bir kanıtı değil midir?

Bazıları; Tanrı’ya olan inancın gözlem yoluyla kesin olarak kurulmasa bile, en azından gözlem yoluyla desteklendiğini iddia eder. Örneğin evrenin sahip olduğu ince ayarın bize onun ilahi bir mimar tarafından tasarladığına dair en azından bir kanıt sağladığı varsayılır. Bu durumda Tanrı için kanıtlar vardır.

Ayrıca Ayer’in argümanı biraz belirsizdir. Neler tam olarak bir ‘gözlem’ sayılır veya sayılmaz? İlahiyatçı John Hick, “Tanrı var” ifadesinin potansiyel olarak ancak biz öldükten sonra teyit edilebileceğini öne sürüyor – çünkü o zaman Tanrı ile tanışabiliriz (Buna ‘Öbür Dünyaya Ait Doğrulama’ diyor). Ayer’in Doğrulama İlkesi bu tür bir ‘doğrulama’ya izin veriyor mu? Bu bir ‘gözlem’ olarak sayılabilir mi? Bu gibi soruların cevapları tam net değil.

Ayer’in  “Tanrı var” ifadesinin yanlış değil ancak bir şey iddia etmekte başarısız olduğunu söylediği  bu radikal ateizm argümanı, yakından incelendiğinde oldukça üzücü bir başarısızlık örneği gibi görünüyor.


Stephen Law– “Ayer on Religious Language“, (Erişim Tarihi: 07.10.2022)

Çevirmen: Yağız Kaygı

Çeviri Editörü: Alparslan Bayrak

Samsun İbrahim Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi'nde eğitimine devam etmektedir. Başta psikoloji ve felsefe olmak üzere insan bilimlerine ilgilidir. Daha çok ilgilendiği felsefe alanları zihin felsefesi ve epistemolojidir. Bunlar haricinde öncelikle sinema olmak üzere sanat ve fantastik rol yapma oyunları ilgi alanlarından bazılarıdır.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Uzun-Dönemcilik: Uzak Geleceği Ne Kadar Önemsemeliyiz? – Dylan Balfour

Sonraki Gönderi

Kitap Analizi: “Yapay Zekâ Miti” – Melinda Gülsüm Esen

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü