Endoktrinasyon (Aşılama): Birini Endoktrine Etmek Ne Demektir? – Chris Ranalli

//
4005 Okunma
Okunma süresi: 14 Dakika

Okulların öğrencilere önemli bilgiler öğreterek ve beceriler kazandırarak eğitmesi beklenir.

Ancak, okullar bazen öğrencileri endoktrine etmekle (aşılama yapmakla) suçlanır: Örneğin öğrencileri belirli dini görüşlere inanmaya zorlamak, yaygın olarak kabul edilen bilimsel gerçekleri eğip bükmeye ikna etmek veya tartışmalı ahlaki veya siyasi görüşlere inanmaya teşvik etmek gibi. [1]

Fakat, endoktrinasyon (aşılama) nedir? Her zaman için kötü müdür? Eğer öyleyse niçin kötüdür? Bazı endoktrinasyonlar zorunlu, kaçınılmaz ve hatta iyi bile olabilir mi?

Yazımız, bu sorulara dair başlıca yaklaşımları ele almaktadır.

1. Endoktrinasyon Nedir?

Endoktrinasyon teorileri, “içerik” (ne öğretiliyor), “yöntem” (nasıl öğretiliyor) ve “sonuç” (öğretilenin sonuçları) teorileri olarak kategorize edilir. [2] 

1.1. İçerik: İdeoloji

İdeolojik Endoktrinasyon Teorisi, eğitim-öğretim içerisinde bir ideoloji olduğu zaman, endoktrinasyonun eğitimden farklı olduğunu iddia eden içerik temelli yaygın bir teoridir. [3]

Bir ideoloji, insanların düşünmelerine ve eylemlerine rehberlik eden, dünyanın ne olduğu ve nasıl olması gerektiği ile ilgili birbirine bağlı değerler ile katı inançların bir bütünüdür. [4]  Birçok başka ideolojinin yanı sıra belli başlı ideolojiler şunlardır: Marksizm, Hristiyanlık, Hümanizm, İslam, Nazizm ve Liberal Demokrasi vb.

İdeolojik Endoktrinasyon Teorisi, öğrencilere örneğin Marksizmin doğru olduğuna inanmaları öğretiliyorsa, bunun endoktrinasyon olduğunu söyler, çünkü Marksizm bir ideolojidir.

Fakat neden ideoloji öğretmenin her zaman endoktrinasyon olduğu düşünülür?

Bir sebep şudur ki, öğrencilere ideolojilere inanmayı öğretmek; eğitimin açık fikirlilik, merak ve kanıtlara karşı duyarlılık gibi entelektüel erdemleri geliştirme hedefiyle çelişiyor gibi görünmesidir. [5] Entelektüel erdemler, öğrencileri sorgulamaya, eleştirel düşünmeye ve inançlarını kanıtlarla desteklemeye teşvik eder. [6]  Bunun aksine ideolojik düşünme, öğrencileri tartışmalı inançların –örneğin temel doktrinlerin-, kanıtları değerlendirmeden tartışmasız doğru ve hakikat olduğuna inanmaya yönlendirir.

Fakat endoktrinasyonun her zaman için ideoloji öğretmeyi içerdiği iddiasının bazı sezgisel sonuçları vardır.

İlk olarak; ideoloji olmadan eğitim-öğretimin nasıl mümkün olduğu görmek zordur. [7]  Öğrencilere, örneğin demokrasinin neden adil olduğunu öğretmek, demokrasi ideolojisini teşvik etmek anlamında ideolojiktir. Eğer ideolojik eğitim endoktrinasyon ise, ana akım yurttaşlık eğitimi de ideolojileri teşvik etmek anlamına gelir. Fakat yurttaşlık eğitimi ve endoktrinasyon farklı şeylerdir.

İdeoloji yanlıları, “iyi” ve “kötü” ideolojiyi ayrımı yaparak itiraz ederler: Kötü ideolojiler yanlış ya da gerekçelendirilmemiş inançlardır. İyi ideolojiler ise doğru ya da gerekçelendirilmiş inançlardır ve onlara göre kötü ideolojiyi öğretmek endoktrinasyonken, iyi ideolojiyi öğretmek değildir.

Sorun şudur ki, hangi ideolojinin yanlış ya da gerekçelendirilmemiş olduğu her zaman için açık değildir. Mantıklı insanlar bile birçok dini ve politik ideolojiler konusunda hemfikir değillerdir. Bu durum, İdeoloji Teorisi’ni, endoktrinasyonu eğitimden ayırma konusunda yararsız kılar.

1.2. Yöntem: Rasyonelliği Saf Dışı Bırakmak

Umut vaat eden yöntem teorilerden biri de, Rasyonellliği Saf Dışı Bırakmak Teorisi’dir. Bu teori, endoktrinasyonun, öğretmenlerin öğrencileri, inançları rasyonel olarak değelendirmelerine izin vermeden bir şeylere inandırdığında meydana geldiğini söyler.

Eğitimcilerin öğrencilerin ceza almadan sorgulamalarına veya karşı çıkmalarına izin verilmeyecek şekilde Tanrı’nın var olduğunu öğrettiği derslere katılmaya zorlandığını düşünün. Bazıları bunu endoktrinasyon olarak değerlendirebilir; çünkü eğitim, öğrencilerin kendi başlarına bunu lehine ve aleyhine olan gerekçeleri rasyonel bir şekilde değerlendirmelerine izin vermek yerine, onları inanmaya zorluyor gibi görünmektedir. [8]

Fakat bu teori, bazı problemler barındırmaktadır. İlk olarak, öğrencilerin bilgileri sadece ezberlenmiş olsa da, endoktrinasyon onları inançlarını nasıl savunacakları konusunda bilgi ile donatabilir. Bunun bir örneği öğrencilere Tanrı’nın var olduğuyla ilgili argümanlar ve itirazlara yönelik çürütmeler öğretildiğinde gerçekleşebilir. Bu durumda öğrenciler, inançlarına yönelik belirli eleştirileri rasyonel bir şekilde ele alabilirler fakat biz yine de onların endoktrinasyona maruz kaldıklarını söyleyebiliriz gibi duruyor. [9]

İkinci olarak, bazen öğrencilerin rasyonelliğini saf dışı bırakmak iyi olabilir. Örneğin, öğrencilere eleştirel düşünme becerileri kazandırmak için öğretmenler, öncelikle bazı akıl yürütme ilke ve biçimlerini sorgulamadan kabul ettirmelidir. Münakaşa içine girmek bazen eğitimi sekteye uğratabilir. [10]

1.3. Sonuç: Dogmatizm

Güçlü bir Sonuç teorisine göre endoktrinasyon, kişinin inandığı şey hakkında dogmatizm üretmesi durumunda ortaya çıkar. Dogmatizm, kişinin inançlarıyla ilgili eleştirileri görmezden gelmesi ya da reddetmesidir. [11]  Buna, Dogmatik Endoktrinasyon Teorisi denir. [12]

Kendilerine katılanlara, İslam’a (köktendinci yorumuna) inanmamanın yanlış olduğunu öğreten IŞİD eğitmenlerini düşünün. Bu eğitmenlerin sundukları eğitim, öğrencileri arasında dogmatizme yol açıyor; çünkü diğer alternatif ve olanakları değerlendirmek için iyi sebepleri olmasına rağmen öğrencilere bunları görmezden gelmeleri öğretiliyor.

Bu, dogmatizmin kötü bir örneği gibi görünüyor fakat dogmatizmin bazı örnekleri iyi görünür: Örneğin, iklim değişikliğini reddedenlerin iddialarını dogmatik biçimde reddeden insanlar, cidden kötü bir şey mi yapıyor?

Eğer yapmıyorlarsa, bu potansiyel olarak problem-içermeyen endoktrinasyonlara kapı aralar. Şayet bazı öğrencilere doğru olana inanmaları ve dolayısıyla alternatifleri reddetmeleri endoktrine ediliyorsa, sadece yanlış pozisyonları reddetmiş olurlar. Bu, iyi bir şey gibi görünüyor. [13]

2. Etik ve Endoktrinasyon

Tüm bunlar bizi etik alanına götürür. Birini endoktrinasyonla suçlamak, onun yanlış bir şey yaptığı anlamına gelir. Fakat endoktrinasyon her zaman için yanlış mı ki? Bu, endoktrinasyon ile ne kast ettiğmize ve endoktrinasyonun ne olduğuna bağlıdır.

Eğer endoktrinasyon bir ideoloji öğretme meselesi ise, öğrencileri yanlış yönlendirdiği zaman, kötü ve yanlıştır. İdeolojiler genellikle mantıklı insanların aynı fikirde olmayabileceği sorulara sabit cevaplar verirler: Örneğin Tanrı’nın kesinlikle varolduğunun (ya da kesinlikle var olmadığının) öğretilmesi, öğrencileri yanlış yönlendirmektir; çünkü mantıklı insanların bunu inkar etmediklerini öne sürer. [14]

Fakat diğer yandan, şayet endoktrinasyon öğrencilerin rasyonelliklerini saf dışı bırakacak biçimde bir şeye inanmalarını sağlamak ise, bu kabalık ve nezaketsizlik olarak görünebilir. Mevcut inançlarını rasyonel biçimde değerlendirebilecek öğrencilerin, rasyonelliklerini saf dışı bırakmak yanlıştır.

Dogmatist teori, iyi endoktrinasyonu onaylar: Örneğin, öğrencilere Dünya’nın yuvarlak olduğu öğretildiğini ve öğrencilerin de sonuç olarak buna dogmatik olarak inandığını varsayalım. Bu öğrencilere, örneğin düz dünya komplo teorisyenlerinin iddiaları hiç öğretilmemiştir.

Belki de bu zararsız bir endoktrinasyondur; çünkü aksini yapmak, onlara öyle olmasa da bu konu hakkında, yani dünyanın yuvarlık olup olmadığı hakkında, sanki bir tartışma varmış gibi yanlış bir izlenim verir. Her şeye rağmen, insanları yanlış yönlendirmek doğru değildir. Bazı inançlar, kimilerinin yanlış bir biçimde ciddiye aldığı alternatifler dikkate alınmadan doğru olarak kabul edilir. [15]

3. Sonuç

Endoktrinasyonu daha net bir şekilde anlamak, eğitimcilere yöneltilen suçlamaları yakından inceleyebilmemize yardımcı olur. Ayrıca, endoktrinasyonun yanlış olduğu durumlarda bunun neden yanlış olduğunu değerlendirmemize de yardımcı olur. Gördüğümüz gibi yanıt çok da açık değil.


Notlar

  • [1] Genel bir bakış için, bkz. Thiessen (1984). Genel bir bakış ve bazı vakalardaki gerekçeler için, bkz. Merry (2005).
    Örneğin, dini özel okulların bazıları, öğrencileri dini görüşler aşılamakla ya da Dünya’nın yaşı gibi bilimsel gerçekleri tarafsız bir şekilde sunmamakla suçlanmıştır. Kimi seküler özel okullar da endoktrinasyon suçlamalarıyla karşılaşmıştır. Birleşik Krallık’taki “Londra Amerikan Okulu” yakın zamanda ‘ırksal endoktrinasyon’ yapmakla suçlanmıştır. Bkz. Wolcock (2021). Devlet okulları da evrimi öğrettikleri ve kimilerinin problemli olarak gördüğü ahlaki veya siyasi görüşleri teşvik ettikleri için öğrencilere endoktrinasyon uygulamakla eleştirilmektedir. Örneğin, ABD’deki bazı devlet okulları ‘Marksist endoktrinasyon’ yapmakla suçlanmıştır. Nisan 2021’de Idaho Vali Yardımcısı Janice McGeachin, Idaho Eğitiminde Endoktrinasyonu İnceleme Ekibi kurdu. Kuzey Carolina da devlet okullarında ‘endoktrinasyonu’ engellemek için resmi önlemler almıştır. Bkz. Greene (2021). Ayrıca, Nazi rejimi altındaki Alman okulları, öğrencilere endoktrinasyon uygulayan okullar olarak gösterilmektedir. Bkz. Holokost Ansiklopedisi (2021). Bununla birlikte üniversiteler, medya ve sosyal ağlar da endoktrinasyon yapmakla suçlanmıştır.
  • [2] Bkz. Callan ve Arena (2009).
  • [3] Bkz. White (1967).
  • [4]  Böylesi bir ideoloji tanımı için, bkz. Fine & Sandstrom (1993). İdeolojiyi, inanan kişinin gerçekliği doğru bir şekilde yorumlamasını engelleyen inançlar veya düşünme biçimleri olarak tanımlayan başka ideoloji tanımları da vardır. Bu tanıma göre, ideolojiler epistemik açıdan her zaman için kötüdür, yani bilgi edinme ve cehaletten kaçınma açısından zararlıdır. Bkz. Mills (2017).
  • [5] Birçok filozof, eğitimin en temel amaçlarından birinin merak ve açık fikirlilik gibi entelektüel erdemleri geliştirmek olduğunu savunur. Eleştirel düşünme de entelektüel bir erdem gibi görünmektedir. Eğitimin entelektüel erdemi geliştirmeyi amaçlaması gerektiği fikrinin savunusu için, bkz. Siegel (1988), Pritchard (2013) ve Baehr (2013).
  • [6] Elbette, entelektüel erdemlere sahip olmak, her zaman için doğru veya gerekçelendirilmiş inançlara sahip olmayı güvence altına almaz. Entelektüel erdemler kişinin yanlış veya gerekçelendirmemiş inançlar oluşturmasını önlemeye yardımcı olabilir fakat entelektüel erdemlere sahip olmak, kişinin doğru ve gerekçeli inançlar edineceğini garanti etmez. Örneğin neyin doğru neyin yanlış olduğunu söylemenin son derece zor olduğu tehlikeli bir ortamdaki bir öğrenci, açık fikirliliğine, merakına ve kanıtlara karşı duyarlılığına rağmen pek çok hata yapabilir.
  • [7] Bu bir ‘endoktrinasyon paradoksu’ örneğidir. Eğitim, mevcut inançlarına rasyonel ve açık fikirli bir şekilde sahip olabilen öğrenciler yetiştirmeyi amaçlar fakat bu, öğrencilerin rasyonel olarak değerlendiremeyecekleri ya da değerlendirmemeleri gereken akıl yürütme yöntemlerinin ilkelerini kabul etmelerini gerektirir. Bkz. Macmillan (1983).
  • [8] Bu görüş için, bkz. Kleinig (1982) ve Merry (2005). Rasyonelliği Saf Dışı Teorisi, endoktrinasyonun esasen bir tür inanç manipülasyonu olduğu fikriyle bağlantılıdır. Ayrıca bkz. Yaffe (2003).
  • [9] Bu itiraz için, bkz. Callan ve Arena (2019). Şöyle yazıyorlar: “…en bariz endoktrinatörler inançlarını öğretirken sıklıkla muhakeme zincirlerine başvuracaktır. Örneğin, dini veya siyasi endoktrinasyonlar genellikle sapkınlıkların hatalı akıl yürütmelerini ifşa etme iddiasında olan standart argümanların öğretilmesini içerir ve hepsi olmasa da bazı endoktrinasyon vakaları, endoktrinasyon kurbanı olanların gönüllü olarak girdikleri ortamlarda gerçekleşir.” (Callan ve Arena 2019,108).
  • [10] Bu durum, bir tartışma olduğunda, ancak tartışmanın en azından bir ‘tarafı’ konuya son derece yanlış bilgilendirilmiş bir konumdan yaklaştığında ve bu nedenle konuyu tartışmak o tarafın gerçekte olduğundan daha mantıklı veya kanıta dayalı düşünen biri gibi görünmesine neden olduğunda ortaya çıkabilir. Eğitim bağlamında, her iki taraf da eşit derecede tartışmalıymış gibi konuya yaklaşmak ve münazara etmek öğrencileri yanlış yönlendirebilir ve dolayısıyla eğitimi sekteye uğratabilir.
    Örneğin, öğrenciler Holokost’u öğreniyorsa, (“revizyonizm” maskesi altındaki) Holokost  inkarcılığının Holokost tarihi hakkında sağlam veya iddialı bir pozisyonmuş gibi ciddi bir şekilde tartışılması, öğrencileri yanlış yönlendirecektir.
    Bazen insanlar, örneğin iklim değişikliği veya aşıların etkililiği gibi bir tartışmanın ‘her iki tarafının’ da eşit derecede ciddiye alınmaya değer olduğunu söylerler. Bu, ‘taraflardan’ biri mantıklı, bilgili bir pozisyon olmadığında yanlıştır. Farklı bakış açılarının eşit derecede mantıklı (veya eşit derecede problemli) olarak sunulması, tüm taraflara adil görünme isteğinden kaynaklanır fakat bakış açılarından en az biri yanlış bilgilendirilmiş ve mantıksız olduğunda bu yanıltıcıdır ve bu nedenle ciddi bir şekilde değerlendirilecek bir görüş olarak sunulmamalıdır. Bu durum, ‘her iki tarafın da taraf tutması’ olarak adlandırılır. Bkz. Boyd (2017):
  • [11] Dogmatizme dair böylesi bir yaklaşıma yakından bakmaz için, bkz. Battaly (2018). Neyin kişinin inancına uygun bir alternatif sayılacağı felsefi açıdan tartışmalıdır. Bazı filozoflar, bir meydan okumanın ya da alternatif inancın nesnel olarak doğru olma ihtimali varsa bunun uygun olabileceğini söyler. Diğer filozoflar ise bir alternatifin, inanan kişinin bunun doğru olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünmek için iyi bir gerekçesi mevcutsa (nesnel olarak olmasa bile) uygun olduğunu söyler.
  • [12] Ranalli’de (yakında çıkacak) bir dogmatist veya kapalı fikirlilik teorisi geliştirip savunuyorum. Dogmatizm teorisi için ayrıca bkz. DiPaolo & Simpson (2016).
  • [13] Bazı filozoflar da yankı odaları hakkında aynı türden iddialarda bulunmaktadır. Örneğin, bkz. Lackey (2021).
  • [14] Bazı filozoflar “sahne sunmama” için şu tür bir argüman öne sürmektedir: Yanlış veya zararlı pozisyonlara sahip kişileri sahneye çıkarmak, öğrencileri hangi pozisyonların gerçekten ciddi tartışmaların parçası olduğu konusunda yanıltmaktadır. Bkz. Levy (2019).
  • [15] Dogmatizmin, yani bir inancı alternatiflerini ciddi bir şekilde göz önüne almadan benimseme eğiliminin iyi ya da kötü olarak değerlendirilebileceği farklı yollar olabilir.
    Bunun bir yolu, epistemik olarak iyi ya da kötü olup olmamaya odaklanmaktır. Bu kabaca, ‘doğru inançları korumak ve yanlış inançlardan kaçınmak açısından iyi ya da kötü’ anlamına gelmektedir. Açık fikirliliğin neden bazen epistemik olarak kötü olduğu konusunda, bkz. Fantl (2018) ve Battaly (2018). Bu, dogmatizmin iyi ya da kötü olduğuna dair ahlaki ve sağduyuya dayalı değerlendirmelerden farklıdır. Dogmatizm, ahlaki açıdan kötü olsa bile epistemik açıdan iyi, epistemik açıdan kötü olsa bile ahlaki açıdan iyi ya da ahlaki ve epistemik açıdan kötü fakat sağduyuya dayalı açıdan iyi, yani dogmatik olan kişi için iyi olarak değerlendirilebilir. Ahlaki açıdan iyi ancak epistemik açıdan kötü dogmatizme örnek olarak, kişinin irrasyonel bir şekilde edindiği bir inanca sahip olduğu fakat irrasyonel bir şekilde sahip olduğu inancı nedeniyle bu inanca yönelik ahlaki açıdan itici-yanlış itirazları ciddiye almadığı bir duruma işaret edilebilir.

Referanslar


İlgili Yazılar


Chris Ranalli -“Indoctrination: What is it to Indoctrinate Someone?“, (Erişim Tarihi: 27.01.2023)

Çevirmen: Mustafa Calp

Editör: Taner Beyter

Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü son sınıf öğrencisi. İlgi alanı zihin felsefesi ve Daniel Dennett ile Paul Churchland'ın bilinç ile ilgili görüşleri üzerine çalışıyor. Felsefede ilgisini en çok çeken konu ise bilincin gizemi.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Anlaşmazlığın Epistemolojisi – Jonathan Matheson

Sonraki Gönderi

“Düşünüyorum, O Halde Varım”: Descartes’ın Bilginin Temelleri Üzerine Yaklaşımı – Charles Miceli

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü