Şu iki görüşü bir arada benimsemek oldukça güç görünmektedir: (a) Aquinas’ın transsübstansiyonda (ÇN: Ekmek ve şarabın İsa’nın eti ve kanına dönüştüğünü iddia eden Katolik doktrini.) ekmek ve şarabın arazlarının varlıklarını bu cisimler yok olduklarında da sürdürdüğü yönündeki görüşü; (b) Arazların yüklem atıflarının doğru kılıcıları oldukları.
Çünkü eğer ekmeğin beyazlık arazı ekmek beyazdır önermesinin doğru kılıcıysa, ekmeğin transsübstansiyonun ardından da beyaz olması (absürt de olsa) gerekmektedir. Zira önermenin doğru kılıcısı gerçekten varsa, bu doğru kılıcının doğru kılacağı önerme de doğru olmalıdır.
Dolayısıyla eğer arazların bağlı oldukları cisimler yok olmasına rağmen varlıklarını sürdürülebilmelerinin mantıksal açıdan mümkün olması isteniyorsa, arazların yüklem atıflarının doğru kılıcıları oldukları tezi modifiye edilmelidir. Belki de bunun yerine x önermesinin doğruluk yapıcısının x’in F olması ve x’in bileşimi olduğu söylenebilir. Bu, ekmeğin transsübstansiyonun ardından da beyaz olması problemini çözer, zira transsübstansiyonun ardından ekmek yok olur ve eğer doğru kılıcı beyazlık arazı ve ekmeğin bileşimiyse transsübstansiyonun ardından doğruluk kılıcının ‘ekmek’ olan kısmı yok olmuş olur. Her şey yolunda.
Ancak şimdi de başka bir bilmece var. Sezgisel olarak diyebiliriz ki Tanrı ekmeğin arazlarını ekmekten ekmek yok olurken ayırabilir, o halde neden Tanrı ekmek var olmaya devam ederken de ekmeğin arazlarını ondan ayıramasın ki? Ancak eğer Tanrı ekmeğin arazlarını ekmek varlığını sürdürürken ekmekten ayırabiliyorsa, o halde Tanrı, E ekmeğinin B beyazlığını mesela, ekmekten ayırabilir ve ekmek siyaha boyanabilir. Eğer bu mümkünse, B ve E’nin ekmeğin beyaz olduğu önermesinin doğru kılıcıları oldukları doğru olamaz, çünkü bu durumda B ve E ekmek beyaz olmadan da varlıklarını sürdürmeye devam edebilir.
Dolayısıyla cisimlerin ve onların arazlarının bir arada yüklem atıflarının doğru kılıcıları olduklarını kabul edip de Aquinas tarzı transsübstansiyonun mantıksal açıdan mümkün olduğunu söylememiz halinde Tanrı’nın ekmeğin arazlarını ancak ekmeği yok ederek ekmekten ayırabileceğini kabul etmemiz gerekir. Bu da sezgilerimize aykırı görünür.
Yapılabilecek başka bir manevraysa şudur: Bir “bağlanma” tropunun olduğunu varsayın. Böylece x bir F olduğunda, üç tane tikel şey olur: x, x’in F olma arazı ve x ile x’in F olma arazı arasındaki bağlantıyı sağlayan bir bağlanma tropu. Dahası, transsübstansiyonda sıradan arazların var olmaya devam ettiklerini ancak bağlanma troplarının ortadan kalktıklarını varsayın. Artık “Ekmek beyazdır” önermesinin doğru kılıcılarının E, B, ve bunlar arasındaki bağlanma tropu olduğunu söyleyebiliriz. (Burada bir sonsuz geriye gidiş söz konusu değil zira bağlanma tropunun diğer şeylerden ayrı var olamayacağını varsayabiliriz.) Ancak Tanrı B’yi bağlanma tropu olmadan da var edebilir veya B ile ya da B olmadan var edebilir.
Ancak bağlanma tropunun sırf transsübstansiyon doktrinini kurtarabilmek için var kabul edilen bir metafiziksel unsur olması rahatsızlık vericidir. Dahası, bağlanma tropları Tanrı’nın yaratılmış varlıkların yapabildikleri her şeyi destekleyebileceği yönündeki Thomistik prensibin de karşı örneğini teşkil ederdi. Çünkü bağlanma tropunun ekmek olmadan var olamayacağı bu senaryonun asli bir unsurudur.
Muhtemelen Thomistin yapabileceği en iyi manevra arazların (onların altında yatan cisimlerle beraber ya da onlardan bağımsız olarak) yüklem atıflarının doğru kılıcıları olduklarını reddetmek. Eğer bunu yapsaydık, hoş bir bonus olarak cisimler arasında hareket edebilen arazlara sahip olmuş olurduk ve bu da flamingoların neden pembe bir şeyler yedikten sonra pembeye dönüştüklerinin şık bir metafiziksel açıklamasını sunardı.
Alexander Pruss- “Accidents and truthmakers”, (Erişim Tarihi: 20.11.2020), Erişim Kaynağı: http://alexanderpruss.blogspot.com/2020/03/accidents-and-truthmakers.html
Çevirmen: Berat Mutluhan Seferoğlu