Gottlob Frege matematik, mantık ve dil alanlarının en etkili filozoflarından biriydi. Bu alanlarda başlattığı gelişmeler, özellikle İngilizce konuşulan dünyada bu alanları ilerletmeye hala devam ediyor.
Gottlob Frege, son 200 yılın en önemli ve etkili filozoflarından biridir. O bir mantıkçı, bir matematikçi ve dilin doğası, anlam, referans ve matematik ile mantık arasındaki ilişki hakkında önemli teoriler öneren çok yönlü bir dahi idi. Çalışmaları, İngilizce konuşulan ülkelerde (ve de ötesinde) sonraki felsefelerin çoğunu biçimlendirdi. Bu makale Frege’nin hayatını ve felsefe dünyasına yaptığı en önemli katkılardan birini; mantıkçılığın savunumu veya aritmetiğin mantığa indirgenebileceği fikrini ele alıyor.
Gottlob Frege: Gerçek Bir Profesör
Gottlob Frege, 20. yüzyılın en önemli filozoflarından biriydi. Frege’nin hayatı birçok yönden eserleriyle ilgisizdi. Oldukça entelektüel, orta sınıf bir Alman ailesinde doğdu. Babası bir kız okulunun müdürüydü, tüm kariyerini çeşitli Alman üniversitelerinde geçirdi.
Frege’nin eğitimi ve profesörlük çalışmalarının büyük kısmı doğası gereği felsefi değildi, daha çok matematik ve fizik konularına odaklanmıştı. Diğer matematikçilere ve filozoflara karşı eli açıklığı ve meslektaş yardımseverliği ile tanınıyordu. Örneğin bilindiği üzere, Bertrand Russell felsefi rehberlik almak için kendisine geldiğinde genç Ludwig Wittgenstein’ı ona o yönlendirmiş ve böylece tarihteki en etkili felsefi ortaklıklardan birinin kurulmasına vesile olmuştu.
Ancak onun felsefesini bu şekilde incelemeden önce, Frege’nin kendisinden sonra gelenler için önemi hakkında bir şeyler söylemede fayda var. Kendisinden önceki felsefi gelenekle fazla alakadar olamayan bir matematik profesörünün, kendisinden sonraki gelenek üzerine nasıl bu kadar nüfuz ettiğini sorgulamak önemlidir.
Gottlob Frege ve Büyük Proje: Mantıkçılık
Frege, belki de en fazla, İngilizce konuşulan üniversitelerdeki baskın bir alan olan ve şimdi ‘analitik felsefe’ olarak da bilinen şeyin gelişiminde merkezi rol oynadığı kanıtlamış, oldukça etkili olan dil felsefesi ile tanınmakta. Fakat, Frege’nin yaşam boyu süren entelektüel ilgisi dil ile ilgili değildi. Frege bir dilbilimci, filolog veya çok dille konuşan biri değildi. Yaşamak için dil eğitimi de almamıştı, bunun yerine matematik okudu.
Fregeci felsefi projenin kökünde, aritmetiğin hakikatlerinin analitik olduğunu ve özellikle bunların mantık yasalarını oluşturduğunu gösterme eğilimi vardır. Bu felsefi pozisyon artık mantıkçılık olarak adlandırılıyor. Bu, Gottlob Frege’nin hayatının büyük bir bölümünü adadığı bir tasarıydı; burada sadece belli bir kısmına değinmek mümkün olacak.
Aritmetiğin tanımlanması oldukça kolaydır: sayıları, özelliklerini ve onlarla yaptığımız şeyleri ele alan bir matematik dalıdır; sayma, hesaplama vb. Daha fazla dikkat gerektiren ikincil kavram, “analitik” kavramıdır. “Analitik” kavramı, analitik olduğu kabul edilen gerçeklerle sentetik olduğu kabul edilen gerçekler arasındaki ayrıma atıfta bulunur. Bu, ilk olarak Immanuel Kant’ın çalışmasında ortaya çıkan bir ayrımdır.
Analitik ve Fregeci Tasarı
Frege’nin analitik anlayışına odaklanmak, Fregeci projeyi en başta neyin motive ettiğinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Frege’nin analitik kavramını anlamak için önce bu kavramın Kantçı açıklamasını anlamak oldukça önemlidir. Özellikle Kant ve Frege’nin analitiklik kavramları arasındaki farkı anlamak çok daha mühimdir.
Kant bu ayrımı şöyle yapar:
Bir öznenin yüklemle ilişkisinin düşünüldüğü tüm yargılarda (olumsuz yargılara uygulanması kolay olduğu için yalnızca olumlu yargıları dikkate alıyorsam) bu ilişki iki farklı şekilde mümkündür. Ya B yüklemi, bu A kavramında (gizlice) içerilen bir şey olarak A öznesine aittir veya B, onunla bağlantılı olduğundan emin olmak için A kavramının tamamen dışında kalır. İlk durumda, yargıya analitik, ikincisinde ise sentetik diyorum.
Burada özne spesifik bir şey olarak algılanabilir, kalem gibi fiziksel bir nesne olabilir, belki de sayı gibi daha soyut bir şey de olabilir. Bir yüklem, o şey hakkında bir şey belirtmek olarak algılanabilir. Örneğin ‘yeşil kalem’ ifadesinde bir özne (kalem) ve bir de yüklem (yeşil) vardır. Önemli olan Kant’ın yüklemlerin öznelerle ilgili olabileceğine dair söylediği iki yolu gözlemlemektir: yüklemler ya öznelerde “içerilerek” ya da onların “tamamen dışında” kalarak öznelere ait olabilirler.
İlki analitik, ikincisi de sentetik bir bağlantıdır. Buradaki ilke oldukça basit görünüyor; bazı şeyleri belli niteliklere sahip olmadan düşünmek imkansızdır. Kant, ‘bütün cisimler genişletilir’ örneğini kullanır çünkü bir cismin sadece içinde var olmak ve yer kaplamak anlamına gelen ‘genişletilme’ olmadan var olduğunu tasavvur etmenin imkânsız olduğunu düşünür. Ancak daha basit bir örnek olarak ‘bekarlar evli değildir’ verilebilir. Evli olmamak, hiçbir bekarın eksik kalmayacağı bir niteliktir.
Frege’nin Kantçı Bakışa Eleştirisi
Yüklemin belirli bir özne kavramımızda ‘içerilmesi’ fikri, Gottlob Frege’nin karşı çıkacağı türden bir fikirdir. Kendisi özellikle, psikolojik çağrışımlara karşı çıkmıştır (Yüklemlerin analitik mi yoksa sentetik mi olduğunu belirleyenin bir şeye ilişkin kavramımız olduğu önerisi, insanların bir şey hakkında nasıl düşündüklerinin o şeyin herhangi bir nesnel niteliğinden daha önemli olduğu anlamına gelir.) Aynı şekilde, analitik gibi görünen çeşitli türde önermeler de vardır (örneğin, babamın annesi olan herkes benim büyükannemdir). Bunlar yine de kavramlar arasındaki ilişkilerle ilgili oldukları sürece Kant’ın “kapsama” teorisi içinde yer almazlar, belirli bir kavram içinde yer alan şeyler değildirler.
Mantıksal Sabitlere Giriş
Bu nedenlerden dolayı Frege, analitikliği daha çok, herhangi bir şey hakkında herhangi bir özel düşünme veya konuşma biçiminden bağımsız olan mantıksal sabitler açısından düşünmemizi istemişti. Mantığın Aristoteles’in çalışmalarının ötesine önemli ölçüde geçemediğini ve disiplinin artık tamamlanmak üzere olduğunu öne süren kişinin Kant olması makul gözüküyor. Frege, Kant’ın analitik anlayışındaki hataları tam anlamıyla aşmak için günümüzde modern simgesel mantığın ve modern felsefenin büyük bir kısmının temeli olan devrimci bir mantık sistemi yaratmıştır.
Frege’nin aritmetiğin analitik olduğu görüşünün temelini açıklamak için, bunu geometrinin sentetik olduğu şeklindeki Kantçı görüşle (kendisinin de katıldığı bir görüş) karşılaştırır. Mantıklı çıkarımlar yapmak için geometrinin belirli bölümleri hakkında yanlış varsayımların kullanılabileceğini gözlemlemiştir. Bunu, geometrinin gerçeklerinin sentetik olduğunu ve aritmetiğin gerçeklerinin ise olmadığını göstermek için kullanır.
Gottlob Frege’nin aklında neler döndüğünü görmek için, ‘eğer erkek kardeşin bir kız olsaydı, o senin kız kardeşin olmalıydı’ diyebileceğimi düşünün ve makul bir sonuca varmak için de yanlış olan bir varsayımı (erkek kardeşiniz kızdır) kullanabilirim. Oysa Frege, biri sayılarla ilgili yanlış varsayımlar kullanıldığında çıkarım yapamayacağını iddia eder.
Gerçekten de kişi bunu kavramaya çalışırsa, bir bütün olarak düşünmek neredeyse imkânsız hale gelir. Frege, “aritmetiğin temelinin geometrininkinden daha derinlerde yattığını” savunmuştur. Aritmetiğin gerçekleri, sayılabilen her şeyi yönetir. Bu, hepsinden de daha geniş bir alanıdır çünkü sadece gerçek ve sezilebilen değil, düşünülebilen her şey ona aittir.
Frege’nin inanışı, sayı yasalarının “düşünce yasalarıyla çok yakından bağlantılı” olduğu fikriydi ve Frege’nin kısıtlı bir mantıksal kavram anlayışına sahip olduğu, yani mantıksal bir kavramın herhangi bir konu hakkında düşüncede uygulanabilen bir kavram olduğu göz önüne alındığında, bu hareket bizi hızlıca Frege’nin aritmetiğin gerçeklerinin analitik olduğu yönündeki ilk iddiasından alıp, onun aritmetiğin gerçeklerinin mantıksal yasalar olduğu şeklindeki ikinci iddiasına götürüyor gibi gözüküyor.
Frege’nin Mantıkçılık Projesindeki Savunmasızlıklar
Günümüz filozofları, Frege’nin projesini büyük bir başarısızlık olarak görüyorlar ve çalışmalarında da pek çok kusur buldular. Bu nedenle, böyle bir itiraz bulunmasa da bir savunmasızlık alanının ne olduğunu belirleyerek sonuca varmak fena olmaz.
Söz konusu olan savunmasızlık, onun mantıksal kavram tanımından ibarettir. Mantıksal kavramın Fregeci kavrayışı, onu, düşünülebileceklerin ışığında anlamlandırır. Bu, düşünce anlayışımızın mantık anlayışımızdan önce geldiğini ve mantığın tam olarak ne olduğunu söylemek için, düşüncenin ne olduğunu oldukça kesin bir biçimde söylemek gerektiğini gösteriyor gibi gözüküyor. Mantık anlayışımızı zihin anlayışımıza dayandırma zorunluluğundan, ‘düşünce’yi çok geniş bir şekilde tanımlayarak kaçınılabilir; bu da ‘kafamızda’ ya da ‘zihnimizde’ devam ettiği söylenebilecek ve düşünce olmayan hiçbir şey olmadığı anlamına gelir.
Ya da bu itiraza alternatif olarak, kişinin düşünce olarak tanımladığı herhangi bir şeyin tanımlamanın kendisi önemli olduğu için değil de amaç sadece düşünceyi mümkün olan en geniş şekilde tanımlamaktan ibaret olduğunu için düşünce olduğu iddia ederek cevap verilebilir. Yine de Gottlob Frege zihinsel yaşantımızın tüm yönlerini kendi düşünce tanımına eklemek istiyorsa, içsel yaşantılarımızın yaratıcı ve tutkulu öğeleri dahil olmakla birlikte, o zaman bizi düşünce ve mantığın normalde kavrandığından oldukça uzağa götürmüş gözüküyor.
Bu kesinlikle gayri meşru değildir fakat Gottlob Frege’nin sürdürmek istediği olağan düşünce ve mantık anlayışımızın çağrışımları varsa veya nihayetinde bu şeylere ilişkin mevcut olan yanlış yönlendirilmiş anlayışımızı yeni kavramlarla değiştirmek istiyorsa, bu istenmeyen bir durum olabilir. Bununla beraber, düşünce dar bir şekilde tanımlanırsa, işte o zaman mantıksal kavramlar tanımımız düşünce tanımımızdan önce gelir.
Luke Dunne – “A Proponent of Logicism: Who is Gottlob Frege?“, (Erişim Tarihi: 09.07.2023)
Çevirmen: Emre Kahvecioğlu
Çeviri Editörü: Beyza Nur Doğan