Pruss’un Eleştirisi: Teizm ve Qualia – Mehmet Mirioğlu

//
10 Okunma
Okunma süresi: 12 Dakika

Alexander Pruss “Teizm ve Qualia” (https://onculanalitikfelsefe.com/teizm-ve-qualia-alexander-pruss/) makalesinde şu altı öncülün mantıksal olarak uyumsuz olduğunu iddia ediyor:

  1. Acı özünde kötüdür.
  2. Acı bir qualia’dır.
  3. Qualia gerçek varlıklardır.
  4. Tüm gerçek varlıklar Tanrı tarafından yaratılmıştır.
  5. Tanrı özünde kötü değildir.
  6. Tanrı tarafından yaratılan hiçbir şey özünde kötü değildir.

Ardından Pruss, “Teizm Doğru İse Qualia Temel Varlıklar Kategorisinde Değildir” (https://onculanalitikfelsefe.com/teizm-dogru-ise-qualia-temel-varliklar-kategorisinde-degildir-alexander-pruss/) makalesinde bu öncüllerin bir kısmını şu argümanla, qualia aleyhinde bir argüman haline getirmiştir

  1. Eğer Tanrı varsa, tüm temel varlıklar özünde iyidir.
  2. Acı qualia’sı özünde iyi değildir.
  3. O halde acı qualia’sı özünde temel varlık kategorisinde değildir.

Ben, bu yazıda Pruss’un her iki iddiasına da karşı çıkacağım. Lakin bundan önce Pruss’un örtük bir kabulü olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Küçük bir detaya (detaylar zaten küçük olmaz mı?) dikkat çekmek istiyorum. İkinci argüman geçerli gibi gözüküyor, ama Pruss’un yapmaya çalıştığı şey için yetersiz bir adım olduğunu ve Pruss’un bunu fark etmediğini düşünüyorum. Öncelikle makalenin adına dikkat edin “Teizm doğruysa QUALİA temel varlıklar kategorisinde değildir.” Fakat argümanın sonuç öncülünde bir ekleme dikkat çekiyor “ACI QUALİASI özünde temel varlık kategorisinde değildir.” Aslında Pruss, acı qualia’sının temel varlık olmadığını gösterdiğinde örtük şekilde qualia’nın temel varlık kategorisinde olmadığını iddia ediyor. Lakin bu geçerli değil. Bunu sadece makalenin başlığı ve argümanın sonucu arasındaki gerilimden yola çıkarak da iddia etmiyorum. Zira “Teizm ve Qualia” makalesine küçük bir not düşüyor: “Bir teist bunu qualia’ya karşı bir argümana dönüştürebilir.” Aslında Pruss’un bu iki argümanla göstermeye çalıştığı şeyin başarısız olduğunu düşünme sebebim de bu: acı qualia’sı kötü olsa bile Tanrı qualia’yı yaratmış fakat acı qualia’sı sonradan zuhur etmiş olabilir. Bunu açacağım. Fakat öncelikle, Pruss’un argümanını bir “Acı Qualia’sı Karşıtı Argüman” olarak değil de “Qualia Karşıtı Argüman” olarak yorumlamamız gerektiğini anlatmak istedim.

Öncelikle kavrama yabancı olanlar için qualia’dan, kavramın bana izin verdiği ölçüde bahsedeyim. Bu, fiziksel süreçlere eşlik eden öznel deneyime verdiğimiz isim. Kolunuza bir ağrı sağlandığında tüm atomik süreçlerin yanında bir de onun size nasıl hissettirdiğinden bahsettiğimizde değinmeye çalıştığımız şey qualia’dır. Kırmızı rengine baktığınızda gözünüze gelen ışık ışınlarını, bu ışınların hangi reseptörler tarafından algılanıp hangi nöronları hareket ettirdiğini ve beynin hangi kısmını aktif hale getirdiğini dışarıdan açıklayabilecek olsak da kırmızı rengini gördüğünüzde aslında ne gördüğünüzü asla bilemeyiz. İşte o bilemediğimiz tecrübenizdir qualia. Hissettiğiniz fakat fiziksel parametrelere indirgeyemeyen yaşadığınız size has tecrübeye qualia ismi veriliyor. Bunun evrenin yapısına içkin mi yoksa evrendeki her şeyden bağımsız yeni bir töz mü olduğu, fiziksel parametrelere indirgenen özelliklerle arasındaki ilişkisinin ne olduğu, fizikalizmin qualia’yı açıklayabilip açıklayamayacağı tartışma konusu. Lakin bu yazı için qualia derken hiç değilse ne kastettiğimize dair bir fikre sahip olmanız yeterli.

Bu ön bilginin akabinde Pruss’un iki argümanını incelemeye başlayabiliriz. Pruss’un argümanında hata olduğunu düşündüğüm iki nokta var. Birincisinde sanırım Pruss da bana katılacaktır fakat ikinci önerim Pruss ile özünde çelişeceğimiz nokta olacak.

İlk olarak, acı qualia’sının özünde kötü bir qualia olup olmadığını sorgulayabiliriz. Her seferinde zihnimize yabancı bu kavramı kullanmak istemediğimden yazının devamında “acı qualiası” demek yerine sadece acı diyeceğim. Acının kötü ve kaçılması gereken bir şey olduğu fikri ilk etapta sezgilere uygun gibi gözükse de ben bunun aksini savunuyorum. Pruss’la benzer düşündüğümüz kısım sanıyorum burası. Acı özünde kötü olan değil, dil ile kötü etiketini kazanmış bir qualia’dır. Acı, yalnızca ona kötü dediğimiz zaman kötüdür. Fakat kendi içinde hem iyi hem de kötü için kullanılabilir. Hem iyi hem kötü için kullanılabilecek bir şey de ne iyi ne kötüdür. Ne kastediyorum? Stoacı bir şeyler kastediyorum. Bakalım.

Stoacı sınıflandırmada eylemler üç kategoride değerlendiriliyor: iyiler, kötüler ve farksızlar. İyiler bilgelik, adalet, cesaret, ölçülülük, özveri, disiplin; kötüler tiranlık, cehalet, tembellik, adaletsizlik, korkaklık ve savurganlık gibi özelliklere verilen genel isim. Bir de ne iyi ne kötü olduğu için, erdemler açısından hiçbir fark yaratmayan kategoriler var. Onlar, sizin erdemli olup olmadığınızı belirlemediği için erdeminiz açısından “farksız”dır. Zenginliği insanlara yardım için de kullanabilirsiniz, zorbalık yapmak için de. Mevkiye sahip olduktan sonra hem yozlaşabilirsiniz hem de adaleti daha geniş çevrelere yayma fırsatı elde edersiniz. Sağlıklı olunca bunu kendinizi geliştirmek için de kullanabilirsiniz insanlara işkence etmek için de. Şüphesiz ki eğer sağlıklı olsa sayısız insana işkence edecek olan kişi için sağlıksız olması ve hastalıktan kıvranması aslında iyidir. Eğer parası olsa silah sanayiye yatırım yapıp yeni savaşların çıkması için çaba harcayacak kişinin fakir olması iyidir. Yani hem iyi hem kötü için kullanılabilecek şeyler ne iyi ne kötüdür. Onların doğru kullanımı iyi, yanlış kullanımı kötüdür. Zenginliğin doğru kullanımı parayı akıllıca kullanmak, ölçülü davranmak, sağlıksız alışkanlıklara sürüklenmemek, narsistik düşüncelere bürünmemektir. Fakirliğin doğru kullanımı ise sadeliğe özen göstermek, kontrol edemeyeceği şeyleri arzulamamayı öğrenmek ve sabretmek olabilir. Kısacası zenginlik de fakirlik de ne iyi ne kötüdür. Bir “fakirlik qualia’sı” olsaydı, sadece paraya yanlış değerler atfeden kişiler bu qualia’ya kötü diyeceklerdi. Ama eğer böyle qualia’lardan söz edebilseydik ne “fakirlik qualia’sı” kötü olurdu ne de “zenginlik qualia’sı” iyi.  

Bu açıdan bakıldığında “acı” iyi mi kötü mü farksız mıdır? Her ne kadar ilkel sezgilerimiz acıyı kötü olarak adletse de aslında acı “farksız” kategorisinde değerlendirilebilecek bir özellik. Kısacası Pruss’un ilk altı önermesindeki ilk, argümanındaki ikinci önermenin yanlış olduğunu, sezgilerimiz ilk bakışta tersini söylese de savunmak mümkün. Zira sizi iyi ya da kötü yapan şey, başınıza gelen olaylar değil o olaylara nasıl tepki verdiğinizdir. Zenginlik sizi iyi ya da kötü yapmaz, zenginliği iyi için mi kötü için mi kullandığınız sizi iyi ya da kötü yapar. Fakir olunca iyi ya da kötü olmazsınız. İyi bir karakter fakirliği iyi, kötü bir karakter fakirliği kötü kullanır. Bu şekilde bakıldığında acı, iyi ya da kötü değil iyi ya da kötü kullanılabilecek bir özelliğe benziyor. Acının bedeninizde zuhur etmesi sizi iyi ya da kötü yapmaz; eğer güçlü ve erdemli bir karakter inşa etmişseniz acıyı iyi için kullanmanız ve karakterinizi inşa etmek için pek de kafa yormadıysanız acısızlık halini kötü için kullanmanız mümkün. Acıyı; dayanıklılığınızı geliştirme, sabrınızı test etme, bedeninizdeki duyumlardan ibaret olmadığınız d gerçeğine dair hatırlama, diğer insanların acısıyla bağ kurup onlarla empati kurma, bu yolla insanlara şefkat ve merhamet besleme, şikâyet etmeksizin kabul etme becerinizi geliştirme, aynı acıyı çekenlerin acısını dindirme, acıya dair daha gerçekçi bir bakış elde etme fırsatı gibi çok sayıda iyilik fırsatı için kullanabilirsiniz. Aynı acıya gerçeği yansıtmayan genellemeler yapma ve bu yolla hakikatten uzaklaşma, eleştirel olmayan tepkiler verme, şikâyet ederek hem kendinize hem çevrenize olumsuz bir atmosfer oluşturma, olayı kişiselleştirme ve acının sebebi olan bir şey veya kişi varsa ona öfke ve intikam arzusu besleme gibi çok sayıda kötülük için de kullanabilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında, acı iyi ya da kötü değildir. Acı, sizin başınıza gelen bir malzemedir. Malzemeler, iyi veya kötü olmaz, iyi veya kötü için kullanılır. Fizik özünde iyi veya kötü müdür? Ne iyi ne kötüdür, o iyi ve kötü için kullanılabilecek bir malzemedir. Bu malzemeden atom bombası da yapabilirsiniz, nükleer tıbbı da geliştirebilirsiniz. Onu iyi ya da kötü yapan nasıl kullandığınızdır. O halde, Pruss’un bana muhtemelen katılacağı açıklama, ilk itirazımı sunmam için yeterli olmuştur sanırım.

Bu, stoacı ben olarak verdiğim cevaptı. Şimdi ise panpsişist ben olarak cevap vereceğim.

Acı qualiası, kötü bir qualia olsa bile, ki bu konuda karşı argümanlar ve bazı sezgilerim benim de kafamı bazen karıştırıyor, Pruss’un argümanına ve iddialarına yine de karşı çıkardım. Çünkü Pruss’tan daha farklı bir qualia yaklaşımına sahibim. Ben, qualia’nın evrenin yapısına içkin bir özellik olduğunu ve evrendeki temel varlıklar kategorisinde olduğuna inanıyorum. Buna rağmen bunu “qualia” için iddia ediyorum, “acı qualia’sı” için değil. Acı qualia’sı, sadece bir qualia türüdür, o kadar. Evrenin temel varlık kategorisi spesifik olarak bu qualia değildir. Tıpkı “kırmızı qualia’sı” ya da biraz daha genellersek “renk qualia’sı”nın evrenin temel varlıklarından olmaması gibi. Evrenin temel varlığı “qualia” denilen soyut cismin kendisidir; onun spesifik tezahürleri değil. Şimdi dilerseniz bunu açalım.

“Qualia” ve “acı qualia’sı” arasındaki ilişki için verilebilecek en güzel örnek, sürtünme kuvvetinin evrendeki yeri olacaktır. Evrende, şu anki yaygın fizik paradigmasına göre, dört temel kuvvet vardır: güçlü nükleer kuvvet, zayıf nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve kütleçekim kuvveti. Genel görelilik ile kuantum mekaniğini birleştirmeye çalışan modern teoriler bunlara alternatif üretmeye veya bazılarını birleştirmeye çalışıyor olsa da şu an için bunlar teknik ayrıntı olacağından buradan devam edelim. Bu dört kuvvetin temel olmasının anlamı, evrendeki herhangi bir kuvveti bu kuvvetlerin cinsinden yazabileceğimizdir. Örneğin sürtünme kuvveti elektromanyetik kuvvet ile kütleçekim kuvvetinin etkileşiminin sonucu açığa çıkan bir yan kuvvettir. Cismin yer ile temas halinde olan yüzeyinin atomları ile yerin atomları arasındaki elektromanyetik etkileşim ile kütleli cismin dünya ile yerçekimi aracılığıyla kurduğu etkileşimin sonucu olarak sürtünme kuvveti denilen yavaşlatıcı kuvvete ulaşırız. Sürtünme kuvveti, evrenin yapısına içkin olan bir özellik değil, evrenin yapısına içkin temel kuvvetlerden çıkan bir yan üründür. Sürtünme kuvveti, varsayalım ki, “kötü bir kuvvet” olsaydı bile (artık bu her ne demekse) temel varlıklar kategorisinde olmadığı için bu muhtemelen bir sorun olmazdı. Daha ziyade elektromanyetik kuvvet ve kütleçekim kuvveti “iyi bir kuvvet” sayılırsa (bu da her ne demekse) bunların nasıl kötü bir kuvvet olan sürtünmeye yol açtığı bir tartışma konusu olabilir. Fakat sürtünme, temel varlık kategorisinde değildir. Yahut elektromanyetik yük evrenin yapısına içkin temel varlık kategorisi olarak sayılabilir, fakat “negatif elektrik yük” temel varlık kategorisi değildir. Bu, temel varlık kategorisi olan elektrik yükünün özelliklerinden sadece biridir. Bu örnekleri, qualia ile acı qualia’sı arasındaki bağı daha kolay tahayyül edin diye verdim. Qualia temel varlık kategorisidir; tıpkı elektromanyetik kuvvet, kütleçekim kuvveti ve elektromanyetik yük gibi. Acı qualia’sı bu temel varlığın spesifik durumlarda kazandığı özelliklerden veya yan ürünlerden biridir; tıpkı sürtünme kuvveti ya da negatif elektrik yük gibi. Dolayısıyla acı qualia’sı kötü olsaydı bile, argüman geçersiz olurdu. Zira bu haliyle argüman sadece acı qualia’sının temel varlık kategorisinde olmadığını söyler, qualia’nın değil. Qualia temel varlık kategorisinde olup kötü olmayan bir temel varlık olabilir ve bir şekilde (belki de özgür irade ile) kötü olan acı qualia’sına yol açıyor olabilir. Tanrı varsa ve teizm doğruysa bile qualia’nın temel varlık kategorisinde olduğunu iddia etmekte bir sorun gözükmüyor.

Pruss’un argümanıyla en iyi ihtimalle acı qualiası’nın temel varlık kategorisinde olmadığı söylenebilir ki qualia’nın temel varlık kategorisi olduğunu iddia eden bir panpsişist zaten hiçbir zaman bunu iddia etmez de. Zira bir taşın da qualia’sının olduğu iddia edilirken aslında bir taşın acı çekip zevk alabildiği iddia edilmez. “Bir taşa, o taşın fiziksel özellikleri doğrultusunda kendine has bir qualia eşlik eder” gibi bir önerme panpsişistin iddia ettiği şey olacaktır. Acı qualia’sı; beynin, duyuların, merkezi sinir sisteminin, hormonların ve nörotransmitterlerin evrimleşmesinden sonra açığa çıkan bir yan özelliktir. Karmaşık bilişsel yetilere sahip varlıklara eşlik eden bir qualia biçimidir. Tıpkı renk qualia’sı ya da ses qualia’sı gibi. Rengi algılayamayan bir canlıda renk qualia’sının olmayışı, sesi algılayamayan bir canlıda ses qualia’sının olmayışı gibi, sinir sistemi gelişmemiş bir canlıda da muhtemelen acı qualia’sı bulunmaz. Bu açıdan renk qualia’sı, ses qualia’sı ya da acı qualia’sı temel varlıklar değil, temel varlık olan “fiziksel süreçlere eşlik eden zihinsel nitelik” anlamındaki qualia’nın karmaşıklaşmış versiyonlarıdır. Aynı sürtünme kuvveti veya elektromanyetik yük gibi. Sadece karmaşık sistemlerde açığa çıkan bu özelliklerin temel varlık kategorisinde olduğunu iddia etmek, zaten panpsişizmi yanlış anlamanın bir yoluna benziyor. Acı qualia’sı kötüyse bile, bu, onu oluşturan karmaşık sistemlerin bir sorunu olabilir. Kötülük problemi dilinde söyleyecek olursak, bu qualia’nın kötü oluşu özgür iradeli varlıkların açığa çıkmasının bir ürünü olabilir. Aslında bu noktada argümanın bu yapısı standart bir kötülük problemi incelemesinden farksız olacaktır. Dolayısıyla burada bitirelim: teizmin panpsişizmle uyumlu olduğunu göstermek bu makale için yeterli. 

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Röportaj: Rebecca Buxton

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü

Röportaj: Rebecca Buxton

Kadınlar, genellikle en ünlü filozoflar arasında sayılmaz. Geçenlerde bir arkadaşıma zor bir soru yönelttim: beş kadın