Kamm’ın Üçlü Etki Prensibi (ÜEP) şuna benzer bir şey söylüyor:
Bazı durumlarda iyi şekilde niyetlenilmiş G1 etkisine ve öngörülebilir kötü E etkisine neden olan ancak bu E etkisinin nedensel olarak iyi bir etki olan niyetlenilmemiş G2’ye neden olduğu ve bu G2’nin kişinin ϕ eylemini gerçekleştirme nedenlerinden biri olduğu ϕ eylemlerinin gerçekleştirilmesine izin verilebilir.
İşte Kamm’ın çok ciddi bir ahlaki önemi olmayan örneklemesi: güzel vakit geçirmek için bir parti veriyorsun (G1); bunun ortalığın dağılmasıyla sonuçlanacağını öngörüyorsun (E); ancak partiye gelen kişilerin bunu temizlemede sana yardımcı olmasını bekliyorsun (G2). Sana temizlemede yardımcı olsunlar diye parti vermiyorsun ve sana yardım etmelerine niyetlenmedin ancak sana yardım etmeleri yönündeki beklentin partiyi verme nedenlerinden birisiydi (örn, bu beklenti ortalığın dağılması engelleyicisini engelliyor).
Şimdi öyle görünüyor ki ÜEP aslında orantlılık koşulunu anlamanın spesifik bir yoluyla beraber esasen Çifte Etki Prensibi’dir (ÇEP). Spesifik olarak, ÜEP öngörülebilir kötülüklerin sonucu olan öngörülebilir iyiliklerin orantılılık hesaplamasında meşru olarak kullanılabileceği anlayışına sahip bir ÇEP’tir. Biri elbette öngörülebilir kötülüklerin sonucu olan öngörülebilir iyiliklerin orantılılık hesaplamasında meşru olarak kullanılmasını yasaklayan ödünsüz bir ÇEP anlayışına sahip olabilir. Ancak bu ödünsüz ÇEP yanlış bir anlayış olurdu.
Alice’in bacağının bir ağacın altında kaldığını ve ağacı hemen oynatmadığın durumda Alice’in bacağının kesilmek zorunda kalacağını varsayalım. Ek olarak, kaçma şansları olmayan Bob ve Carl’ın yanında aç bir boz ayı var ve her ikisine de yardım edemiyorsun. Ayı yalnızca Bob ve Carl’dan birini yiyecek kadar aç. Eğer öyleyse, birini yediği için diğerini bırakacak. Ayı Bob’a doğru saldırıyor. Eğer Alice’e yardım etmek için ağacı oynatırsan ayı senin tarafına bakacak ve bunu yaparken Carl’I fark edip Bob’u yemek yerine Carl’ı yiyecek. Tüm bu üç insan sana yabancı.
Alice’i kurtarırken ayının kimi yiyeceğini değiştiriyor olmanın Alice’i kurtarma yönündeki iyi ahlaki nedenini ortadan kaldırmadığını söylemek makuldür. Ancak, eğer ödünsüz bir ÇEP’e sahipsek o zaman ortada bir problem vardır. Alice’i kurtarıyor olman iyi bir etkiye neden oluyor, Alice’in bacağı kurtuluyor, ve bir de kötü etkiye, Carl’ın yenmesi. Bu şekilde orantılı olduğumuz söylenemez: bir yabancının bacağını bir diğer yabancının yaşamı pahasına kurtaramayız. Bu yüzden ödünsüz bir ÇEP bu eylemi yasaklar. Ancak orantılılığı daha yumuşak şekilde anlayan bir ÇEP doğru cevabı verir: ayının Carl’ı yemesinin Bob’u kurtardığı gerçeğini hesaba kattığımızda orantılılık sağlanır ve Alice’in bacağını kurtarabilirsin.
Aynı zamanda, niyetlendiğin iyi G1’in kötü E’ye kıyasla önemsiz kalmamasının önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer mesele Alice’in bacağını kurtarmak değil de yerden birkaç kuruş toplamak olsaydı bunu yapmaman gerekirdi (bu yöndeki daha fazla argüman için buraya bakınız). Öyleyse, eğer haklıysam, ÇEP’in orantılılık hesaplaması şunlara sahip olmalıdır:
- Niyetlenilmemiş kötülüklerin nedensel sonucu olan niyetlenilmemiş iyilikleri orantılılık için hesaba katmalıyız, ancak
- niyetlenilmemiş kötülüklere kıyasla önemsiz kalan niyetlenilmiş iyilikler orantılılığı ortadan kaldırır.
Bir diğer deyişle, niyetlenilmiş iyilikler (G1) kendi başlarına orantılılık için yeterli olmak zorunda olmasalar da niyetlenilmemiş ikincil iyiliklerin (G2) hesaba katılması gerekebilir ancak yine de niyetlenilmemiş iyiliklerin (G1) orantılılık için önemli bir katkısının olması gerekmektedir.
Alexander Pruss- “Reducing Triple Effect to Double Effect”, (Erişim Tarihi: 18.11.2020), Erişim Kaynağı: http://alexanderpruss.blogspot.com/2020/11/reducing-triple-effect-to-double-effect.html
Çevirmen: Yiğit Aras Tarım