Zihin Felsefesi (Felsefe Sözlüğü)

/
1981 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Giriş

Zihin Felsefesi, zihnin doğasını (zihinsel olaylar, zihinsel işlevler, zihinsel özellikler ve bilinç) ve onun fiziksel bedenle ilişkisini inceleyen bir felsefe disiplinidir. Nörobiyoloji, bilgisayar bilimi ve psikoloji alanlarıyla bazı konularda kesişir.

Zihin Felsefesi, erken dönemdeki filozoflar tarafından da tartışılmış olmasına rağmen, felsefede genellikle metafiziğin bir parçası olarak kabul edilir ve Analitik Felsefe, Fenomenoloji ve Varoluşçuluk gibi düşünce ekolleri tarafından özellikle incelenmiştir. Ölümün doğası, özgür iradenin doğası, kişi olmanın ne demek olduğunun (ya da özdeşliğinin ve benliğinin) doğası ve duygunun, algının ve belleğin doğası gibi felsefi sorular üzerinde potansiyel bir etkisi var.

Zihin Felsefesindeki ana odak noktası, zihin-beden problemidir (zihnin bedenle ilişkisi) ve bu alandaki ana zorluk, maddi olmadığı varsayılan zihnin, maddi bir bedeni nasıl etkileyebileceğini veya tam tersi durumu açıklamaktır. Bu sorunu çözmek için öneride bulunan iki büyük düşünce ekolü (Düalizm) İkicilik ve (Monizm) Bircilik olsa da (Pluralizm) Çoğulculuk görüşü de küçük bir azınlık tarafından savunuluyor.

Bununla birlikte, sorunu tamamen zihinsel ve biyolojik sözcük dağarcığının uyumsuz olması nedeniyle ortaya çıkan aldatıcı bir sorun olarak görüp gerçek bir problem olduğunu reddedenler (özellikle Ludwig Wittgenstein ve takipçileri) de var. Bu kişilere göre, zihin ve beden kavramlarından biri diğerinin terimleriyle tanımlanmaya çalışırsa veya kelime hazinesi veya zihinsel kelime haznesi yanlış bağlamlarda kullanılıyorsa bu tür yanıltıcı sorunlar ortaya çıkar.

İkicilik (Düalizm)

İkicilik (düalizm), zihin ve bedenin kategorik bir şekilde birbirinden ayrı olduğunu ve zihinsel fenomenlerin doğası gereği fiziksel olmayan bir doğaya sahip olduğunu iddia eder. Bu görüşün savunucuları Platon, Aristoteles ve Hindu felsefesinin Sankhya ve Yoga okullarına kadar izlenebilir, fakat en kesin olarak 17. yüzyılda René Descartes tarafından formüle edilmiştir. Descartes, zihni bilinç ve öz farkındalıkla net bir şekilde özdeşleştiren ve bilinci zekânın fiziksel yeri olan beyinden ayıran ilk kişiydi.

İkicilik (düalizm), felsefi eğitim almamış insanların büyük çoğunluğunun sağduyu sezgisine hitap eder ve sonuç olarak, çoğu insana zihinsel ve fiziksel olanın oldukça farklı ve belki de uzlaşmaz özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Zihinsel olayların belirli bir öznel niteliği vardır (qualia veya “şeylerin bize görünme biçimleri” olarak bilinir), oysa fiziksel olayların böyle bir öznel niteliği yoktur.

İkicilik (düalizm) yaklaşımında baskın olmuş üç ana düşünce ekolü vardır:

1-Madde Düalizmi (veya Kartezyen İkicilik), zihnin uzayda bir uzantısı olmadığı ve maddi bir şeyin düşünemeyeceğinden dolayı, zihnin maddeden bağımsız olduğunu savunur. Bu düşünce, en bilindik şekliyle Descartes tarafından savunulan düalizm türüdür ve ölümsüz ruhların fiziksel dünyadan farklı, bağımsız bir varoluş “alanı” işgal ettiğini iddia eden çoğu teolojiyle uyumludur.

Madde Düalizmi’ni üç farklı ana başlığa ayırabiliriz:

  • Etkileşimcilik, zihinsel sebeplerin (inançlar ve arzular gibi) maddi etkiler üretebileceğini, maddi olaylara sebep olabileceğini ve maddenin de zihni etkileyebileceğini savunur. Descartes, bu etkileşimin fiziksel olarak epifiz bezinde (beynin geometrik olarak tam orta kısmında yer alan küçük bir endokrin-içsalgı bezi) gerçekleştiğine inanıyordu.
  • Okasyonalizm (Aranedencilik veya Vesilecilik), maddi ve maddi olmayan arasındaki etkileşimin tamamen maddi bir temelde imkânsız olduğunu ve etkileşimlerin gerçekte her bir olayda Tanrı’nın müdahalesinden kaynaklandığını iddia eder. Bu görüşün en büyük ve bilindik savunucusu Nicholas Malebranche idi.
  • Paralel Düalizm (veya Psiko-fiziksel Paralel İkiciliği), zihinsel etkilere yalnızca zihinsel sebeplerin, fiziksel etkilere de yalnızca fiziksel sebeplerin neden olabileceğini, fakat Tanrı’nın, fiziksel ve zihinsel olaylar (gerçekte birbirlerinden tamamen bağımsız olan atomlardan oluşan) sanki birbirlerinden kaynaklanıyormuş gibi görünecek şekilde önceden belirlenmiş bir uyum yarattığını savunur.

2-Nitelik Düalizmi, zihnin beyinden ortaya çıkan bir grup bağımsız özellik olduğunu, ancak onun ayrı bir madde olmadığını savunur. Böylelikle, madde uygun şekilde organize edildiğinde (yani, yaşayan insan bedenlerinin düzenlendiği şekildeki gibi), zihinsel özellikler ortaya çıkar.

  • Epifenomenalizm, zihinsel olayların nedensel olarak etkisiz olduğunu (yani fiziksel sonuçları olmadığını) öne sürer. Bu görüşe göre, fiziksel olaylar başka fiziksel olaylara neden olabilir ve fiziksel olaylar zihinsel olaylara neden olabilir, ancak zihinsel olaylar, fiziksel dünyanın beyninde (yani epifenomenlerde) meydana gelen fiziksel olayların nedensel olarak etkisiz yan ürünleri oldukları için hiçbir şeye neden olamaz. Bu doktrin, Thomas Hobbes’un çok daha önceki Materyalizm teorilerine dayanmasına rağmen, ilk olarak 19. yüzyılda Thomas Henry Huxley tarafından formüle edilmiştir.

3-Yüklem Düalizmi, dünyayı anlamlandırmak için birden fazla yüklemin (bir önermenin konusunu nasıl tanımladığımız) gerekli olduğunu ve yaşadığımız psikolojik deneyimlerin, doğal dillerin fiziksel yüklemleri açısından yeniden tanımlanamaz (veya indirgenemez) olduğunu savunur.

Bircilik (Monizm)

Bircilik (monizm), zihnin ve bedenin ontolojik olarak birbirinden farklı türden varlıklar olmadığını savunan pozisyondur. Bu görüş ilk olarak Batı Felsefesinde MÖ 5. Yüzyılda Parmenides tarafından savunulmuş ve bu görüşün biraz farklı varyasyonları 17. yüzyılda Baruch Spinoza ve 18. yüzyılda George Berkeley tarafından benimsenmiştir.

Bircilik (monizm) görüşte baskın olmuş üç ana düşünce ekolü vardır:

1-Fizikalizm (veya Materyalist Monizm), zihnin tamamen fiziksel bir yapı olduğunu (var olan tek maddenin fiziksel olduğunu) ve günümüzdeki bilimin gelişmeye devam etmesiyle beraber, zihnin sonunda tamamen fiziksel teori ile açıklanabileceğini savunur. 20. yüzyılda bilimdeki (özellikle atom teorisi, evrim, sinirbilim ve bilgisayar teknolojisindeki) büyük atılımlarla, Fizikalizm görüşünün çeşitli varyantları baskın doktrin haline geldi.

Fizikalizmi iki ana başlık altında inceleyebiliriz:

  • İndirgeyici Fizikalizm, fizikalizmin 20. yüzyıldaki en popüler formudur ve tüm zihinsel durumların ve özelliklerin er ya da geç fizyolojik süreçlerin ve durumların, bilimsel açıklamalar ile açıklanacağını savunur. İndirgeyici Fizikalist görüşü savunan dört ana ekol vardır:
  • Davranışçılık, zihinsel durumların sadece gözlemlenebilir davranışların açıklamaları olduğunu savunur.
  • Tür Özdeşliği Fizikalizmi, çeşitli zihinsel durumların beynin belirli fiziksel durumları veya türleri ile aynı olduğunu savunur.
  • Simge Özdeşliği Fizikalizmi, zihinsel durumların belirli örneklerinin beynin belirli fiziksel durumları ile aynı olduğunu savunur.
  • İşlevselcilik, zihinsel durumların (inançlar, arzular, acı içinde olma vb.) yalnızca işlevsel rollerinden oluştuğunu ve zihinsel olmayan işlevsel özellikler açısından nitelendirilebileceğini savunur.
  • İndirgemeci Olmayan Fizikalizm, beynin zihinde olan tek şey olmasına rağmen, zihinsel tanımlamalarda ve açıklamalarda kullanılan yüklemlerin ve sözcüklerin, fizik biliminin diline ve alt düzey açıklamalarına indirgenemeyeceğini savunur. Bu nedenle, zihinsel durumlar fiziksel durumlara bağlıdır (bağlıdır) ve fizikselde bir miktar değişiklik olmaksızın zihinselde hiçbir değişiklik olamaz, ancak zihinsel durumlar fiziksel durumlara indirgenemez.

İndirgemeci olmayan fizikalist görüşü benimseyen üç ana görüş vardır:

  • Aykırı Bircilik, zihinsel olayların fiziksel olaylarla özdeş olduğunu, ancak zihnin alışılmışın dışında olduğunu, yani bu zihinsel olayların katı fiziksel yasalarla düzenlenmediğini savunur.
  • Belirimcilik, her biri kendi özel bilimine karşılık gelen, artan karmaşıklığa göre düzenlenmiş katmanlarla, katmanlı bir doğa görünümünü içerir.
  • Eliminativizm veya Eliminatif Materyalizm, insanların sağduyu anlayışının (“halk psikolojisi”) umutsuzca kusurlu olduğunu ve sonunda, genellikle nörobilim olarak kabul edilen bir alternatifle değiştirileceğini (ortadan kaldırılacağını) savunur.

2-İdealizm (veya Zihincilik veya Anti-maddecilik), zihnin var olan her şey olduğunu (var olan tek özün zihinsel olduğunu) ve dış dünyanın ya zihinsel olduğunu ya da zihnin yarattığı bir yanılsama olduğunu savunur. İdealizme göre, zihin ve beden arasındaki etkileşim sorunu aslında bir sorun değildir. İdealizmin en belirgin biçimi Piskopos George Berkeley tarafından benimsendi ve bu görüşün varyasyonları Alman İdealizm ekolünün Kant, Fichte, Schelling ve Hegel dâhil çeşitli üyeleri tarafından formüle edildi.

3-Nötr Monizm, varoluşun, kendi içinde ne zihinsel ne de fiziksel olan, fakat zihinsel ve fiziksel yönleri veya nitelikleri olan bir tür ilkel tözden (dolayısıyla bircilikten) oluştuğunu savunur (bu nedenle, bazen çift yönlü teori olarak tanımlanır). Dolayısıyla, başka, nötr bir madde vardır (farklı biçimlerinde bu şey Madde, Doğa veya Tanrı olarak adlandırılır) ve hem madde hem de zihin bu diğer bilinmeyen maddenin özellikleridir. Böyle bir pozisyon, bir süre Baruch Spinoza ve ayrıca Bertrand Russell tarafından benimsenmiştir.


Kaynak (Erişim Tarihi: 21.04.2021)

Çevirmen: Alparslan Bayrak

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Mantıksal Pozitivizm (Felsefe Sözlüğü)

Sonraki Gönderi

Hayvanlar – Voltaire (Felsefe Ansiklopedisi)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü