Hukuk Felsefesine Genel Bir Bakış – Mark Satta

//
1900 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Felsefecilerin çalıştığı hukukla ilişkili pek çok konu bulunmaktadır. Bu makale de hukuk felsefesindeki yaygın konulara genel bir bakış sunar. [1]

1. Analitik Hukuk Bilimi (Analytic Jurisprudence)

Yirminci yüzyılın büyük kısmı boyunca dünyanın İngilizce konuşulan bölgelerinde hukuk felsefesi öncelikli olarak şu sorulara odaklandı:

  • Hukuk nedir?
  • Hukuk ve ahlak arasındaki ilişki nedir?

Bu sorular hakkındaki felsefi tartışmalar bazen “analitik hukuk bilimi” olarak sınıflandırılır. [2]

Doğal hukuk kuramcıları bir şeyi yasa yapan şeyin, bir bakıma ahlaki gerçeklere bağlı olduğunu iddia eder. [3]

Hukuki pozitivistlerse aksi şekilde, bir şeyin yasa olarak statüsünün ahlaki gerçeklere bağlı olduğunu reddeder. Hukuki pozitivistler yasanın yasa olarak statüsünün yalnızca bir toplumun güç ve otoriteyi nasıl dağıttığı hakkındaki gerçeklere bağlı olduğunu iddia eder.

Sonuç olarak hukuki pozitivistler, ahlaklı olmayan -ve ahlaken kötü oldukları yönünde eleştirilebilen- yasaların gerçek yasalar olduğunu düşünmeye meyilliyken doğal hukuk kuramcılarıysa zaman zaman, ahlaklı olmayan yasaların gerçek yasalar olduğunu tamamen reddeder.            

Kayda değer doğal hukuk kuramcıları arasında Aziz Thomas Aquinas (1225 – 1274) ve John Locke (1632–1704) bulunurken, kayda değer hukuki pozitivistler arasında John Austin (1790 – 1859) ve H.L.A. Hart (1907-1992) bulunur. [4]

2. Ceza Hukuku (Criminal Law)

Ceza hukuku, devletlerin belli türden eylemleri suç haline getirmek ve bu eylemleri yaptıkları için suçlu bulunan kişileri cezalandırmak amacıyla yasal prosedürlere başvurduğu hukuk dalıdır.

Ceza hukuku felsefesinin temel soruları arasında şunlar vardır: Eğer öyle bir durum varsa devlet, hangi durumda, insanları suçlu eylemlerde bulunmaktan dolayı cezalandırmak konusunda gerekçeye sahiptir? Ve devletin bu gerekçeye sahip olmasının nedeni nedir?

Cezai uygulamalar hakkında da dört önemli kuram bulunmaktadır: [5]

  • Caydırıcılık kuramlarında ceza, cezayı alan kişiden başka kişileri gelecekte işleyebilecekleri suçlarda bulunmaktan caydırmayı hedefler;
  • Rehabilitasyon kuramlarında ceza, suçluları suç işlemeden toplumda başarılı şekilde işlev görebilen kişilere dönüştürmeyi hedefler;
  • Cezalandırıcılık kuramlarında ceza, suçlulara hak ettiklerini vermeyi hedefler;
  • Onarıcı ya da tazmin edici kuramlarda ceza, kurbanların esenliğini -mümkün olabildiğince- onarmayı hedefler. [6]

Bunun dışında, hangi cezaların adil olduğu; cezanın nasıl adil ve önyargısız şekilde uygulanabileceğiyle ilgili sorular da mevcuttur. [7]

Ceza hukuku felsefesindeki pek çok soru, yaptığımız eylemlerden dolayı hangi durumda ahlaken sorumlu tutulmamız gerektiği veya hangi durumda ahlaken suçlanmayı hak ediyor olduğumuzla ilgili etik sorularla yakından ilişkilidir. [8]

Bunlar arasında, bir eylemin suçtan dolayı cezalandırmanın (kabul edilebilir şekilde) öznesi olması için o eyleme hangi zihinsel durumların eşlik etmesinin gerekebileceği hakkında sorular bulunur. Muhtelif suçlardan suçlu bulunmanız için devletin hem suçlu eylemde (actus reus) bulunmuş olduğunuzu hem de eylemde bulunurken suçlanabilir bir zihinsel duruma sahip olduğunuzu kanıtlaması gerekir (mens rea). [9]

Ceza hukuku felsefesindeki diğer sorular epistemolojideki sorularla yakından ilişkilidir. [10] Bunlara örnek olarak şu sorular verilebilir:

  • Dava sürecinde bir şey hangi durumlarda kanıta dahil edilmeli veya kanıt olmaktan çıkarılmalıdır?
  • Birini yalnızca suç işlemiş olma ihtimaline dair istatistiksel kanıtlara dayanarak suçlu bulmanın kabul edilebilir olduğu bir durum var mıdır?
  • “Akılcı bir şüphenin ötesinde olmak” gibi üzerinde uzlaşılmış kanıt standartları nasıl yorumlanmalı ve uygulanmalıdır?

Bu türden sorular büyüyen bir alan olan hukuk epistemolojisinin (legal epistemology) parçasıdır. [11]

3. Hukuki Yorum (Legal Interpretation)

Yasaları yorumlamanın en iyi yolunun ne olduğu üzerine çok sayıda tartışma gerçekleşmiştir. En meşhur iki tartışma, (1) yasaları yorumlamak için kullanılan amaçsalcı (purposivist) ve metinselci (textualist) kuramlar ve (2) anayasal yorum hakkındaki orijinalist (originalist) ve canlı anayasacı (living constitutionalist) kuramlar arasındaki tartışmadır. [12]

Amaçsalcılık ve metinselcilik birer grup görüşü kapsamaktadır. Amaçsalcılar, yasa koyucu bir kurumun bir yasayı kabul ederken hangi akla yatkın amaca sahip olmuş olabileceğini belirlemenin ve o yasayı buna göre yorumlamanın üzerinde durur. Metinselciler, metindeki sözcüklerin anlamını belirlemenin ve (bu türden bir yorum, yasanın en akla yatkın amacı olarak görülebilecek şeyle uyumsuz görünse bile) yasayı buna göre yorumlamanın  üzerinde durur.

Örneğin, “Parka araç girişi yasaktır” ifadesini barındıran bir yasanın yorumlanmasında bir amaçsalcı, nelerin bir “araç” olarak sayılabileceğine karar verirken o yasanın hizmet etmesinin hedeflenmiş olduğu amaca; bir metinselciyse ilgili toplumda “araç” kelimesinin gündelik dildeki anlamına tekabül ettiğini düşündüğü şeye öncelik verebilir. [13]

Amaçsalcılık ve metinselciliğin bir spektrumun farklı uçlarında yer aldıkları düşünülebilir. İş uygulamaya gelince pek çok hakim ve avukat -davanın ve değerlendirmeye alınan metnin durumuna göre- amaçsalcı ve metinselci akıl yürütmenin ikisine de güvenen plüralistlerdir.

Orijinalizm ve canlı anayasacılık da birer grup görüşü kapsamaktadır. Orijinalistler anayasanın onaylandığı zamandaki anlamına; [14] canlı anayasacılarsa (ahlaki, toplumsal ya da dilsel değişimler gibi) zaman içindeki değişimlerle birlikte anayasanın anlamının evrilebileceği yollara öncelik verirler. [15]

Örneğin, ABD Anayasası’nın Sekizinci Değişikliği’nin “insafsız ve olağandışı cezalar”ı yasaklamasının yorumlanmasında bir orijinalist muhtemelen, 1790’larda insafsız ve olağandışı kelimeleriyle neyin kastedildiğini; bir canlı anayasacıysa büyük olasılıkla, günümüzde neyin insafsız ve olağandışı olarak değerlendirildiğini belirlemeye çalışırdı.

4. Hürriyet, Haklar ve Adalet

Hukuku, adil hükumetler ve toplumsal yapıların felsefi olarak incelenmesiyle ilişkilendiren pek çok felsefi soru da bulunmaktadır. Bunlar arasında hürriyetin doğası üzerine ve yasal hakları, diğer türden haklarla olan ilişkisi üzerinden kavramsallaştırmanın en iyi yolunun ne olduğu gibi sorular vardır.

Bu sorular çeşitli bağlamlarda sorulabilir. Örneğin, felsefeciler şunları tartışmaktadırlar:

  • Eğer bu tür bir kuram varsa, hangi kuram özel mülkiyet hakkını en iyi şekilde savunur? [16]
  • Sözleşmeye dahil olma hakkının sınırı ve gerekçesi nedir? [17]
  • Hukuk, özgürlüklerin ve eşitliğin geliştirilmesini nasıl dengelemelidir? [18]
  • Bir şeyi insan hakkı yapan nedir? Bu hakları yürürlüğe koymak kimin sorumluluğudur? [19]
  • Hangi ifade eylemleri ifade özgürlüğüne dahil olarak koruma altına alınmalıdır? [20]

Felsefeciler ve hukuk uzmanları hukukun adaleti sağlamakta başarısız olduğu yolları da eleştirmektedir. Meşhur örnekler arasında, hukukun sistemik ırkçılığı nasıl sürdürdüğünü inceleyen eleştirel ırk kuramı ve patriarkinin hukuki sistemler üzerindeki etkisini inceleyen feminist hukuk felsefesi bulunur. [21]

5. Sonuç

Hukuk felsefesi, hukuku ve yasal sistemleri incelemenin ve eleştirmenin değerli bir yolunu sağlamaktadır. Hukuki akıl yürütmenin (hukuk ve işleyişiyle ilgili, altında sorgulanmamış varsayımların yattığı bir akıl yürütmeye sıklıkla gereksinim duyan) diğer biçimlerinden farklı olarak hukuk felsefesi, büyük bir çeşitlilikteki felsefi düşünceleri kullanarak kişinin bu türden altta yatan varsayımları dahi sorgulamasına izin verir.


Dipnotlar

Referanslar


Mark Satta“Philosophy of Law: An Overview”, (Erişim Tarihi: 10.07.2022)

Çeviri: Eren Yıldız

Çeviri Editörü: Semih Gözen Esmer

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kadın Düşmanlığı (Mizojini) Nedir? – Odelia Zuckerman & Clair Morrissey

Sonraki Gönderi

Bir Gökkuşağı Gibi – Keith Frankish

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü