Afrikalı Ubuntu Etiği – Thaddeus Metz

//
1119 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

“Ubuntu” kelimesi Güney Afrika bölgesindeki kimi dillerde bulunmakta ve kelimenin tam anlamıyla “insaniyet” anlamına gelmektedir. Ubuntuya sahip olmak; gerçekten insanca yaşayan bir birey olmak, ubuntudan yoksun olmak ise insani mükemmelliğe ulaşamamış olmak anlamına gelir.

Afrika’nın yerli siyahi toplumu, yaygın olarak kişinin hayattaki temel amacının toplumdaki diğer insanlarla olan ilişkilerine değer vererek ubuntuya sahip olmak olduğuna inanır.

Bu makale, ubuntu kavramını inceleyip iyi yaşamın ve ahlaklı eylemin özünü nasıl oluşturduğunu ele almaktadır.

1. Kişinin İnsaniyetini Geliştirmesi Olarak Ubuntu

Güney Afrikalı ünlü Nobel barış ödülü sahibi Desmond Tutu, “Birini fazlasıyla takdir ettiğimizi belirtmek istediğimizde Yu u nobuntu: bakın, şu kimse ubuntuya sahip.” deriz der. [1] Pek çok Afrikalı siyahi kültürüne göre kişinin hayatı, ubuntuya sahip olduğu sürece, bir başka deyişle insani mükemmelliğini arttırdığı ölçüde daha iyi hale gelmektedir.

İyi bir hayata dair bu anlayış, yaşamanın iki mümkün yolunu (hayvan ve insan) birbirinden ayırmakta; kişinin gerçekten insanca bir hayat sürmesi gerektiğini ve canavarca ya da insanlık dışı şekilde yaşamaktan kaçınması gerektiğini söylemektedir.

Ubuntu üzerine bir felsefe geliştirmiş olan Mogobe Ramose “İnsanlara bir insan haline gelmesi için komut verilmiş hatta emredilmiş gibidir.” der. [2] Kişi, insan haline gelmeyi başaramazsa pek çok Afrikalı onun hakkında “O, bir birey değil” hatta “O, bir hayvandan farksız” diyecektir. [3] İyi yaşamayan kişinin, -biyolojik olarak insan olsa da- kendine ait insan doğasının değerli yönlerini geliştirmekte başarısız olduğunu iddia edeceklerdir. [4]

Bu türden kendini gerçekleştirmeye yönelik bir ahlak anlayışı özellikle çağdaş Batılı psikologlar ve felsefeciler arasında popüler olan iyi yaşama dair diğer anlayışlardan farklıdır. En çarpıcı olanı ise bu ahlak anlayışının insanların hayvanlarla paylaştığı ortak özelliklerden olan, bir bireyin zevk veya tatmin duyması gibi, hazcı değerlere odaklanmamasıdır.

2. Ubuntu ve Toplumsal İlişkiler

Pek çok Afrikalı siyahi toplum, kişinin hayattaki temel amacını “Bir birey, diğer bireylerle birlikte birey haline gelir.” ve “Ben böyleyim çünkü biz böyleyiz.” gibi ifadelerle özetlemektedir. [5] Bu ilkeler kural koyucu veya normatif anlamlara sahiptir. Diğer insanlarla belli şekillerde ilişkilere sahip olarak gerçek bir birey haline gelmesi ya da gerçek kişiliğine hayat vermesi için kişiyi yönlendirirler.

Daha açık söylemek gerekirse, Sahra Altı Afrikalıların iyi yaşama dair anlayışları, bireyin kendini gerçekleştirmesini karakteristik olarak toplumsal ve harmonik ilişkiler üzerinden kavrar. Ubuntuyla ciddi şekilde meşgul olmuş ilk ahlak felsefecilerinden olan Augustine Shutte şöyle söylemektedir:

‘En derin ahlaki yükümlülüğümüz daha eksiksiz bir insan olmaya yöneliktir. Ve bu da diğer kişiler aracılığıyla topluma daha fazla dahil olmak anlamına gelmektedir. Yani amaç bireyin gelişimi olsa da bencilliğe yer yoktur. [6]

Dolayısıyla, ubuntuya dayalı bir ahlak anlayışı bireyin kendini gerçekleştirmesine odaklanmasına rağmen toplumsal bir yapıya sahiptir. Bu, insanlar arasında olan ideal bir etkileşim biçimidir. İnsanların oluşturmaya ve sürdürmeye çalışması gereken bir bağdır.

Toplum -ya da toplumsal bağ- iki etkileşimin birleşimi şeklinde analiz edilmektedir: diğerleriyle özdeşleşmek ve onlarla özgeci olmak. [7]

Başkaları ile özdeşleşmek insanların kendilerini aynı grubun üyeleri olarak görmeleri demektir. Kendilerini “biz” olarak düşünmeleri, başkalarının eylemleriyle gurur ve utanç duymaları, eş ya da en azından birbiriyle uyumlu olan amaçlara ulaşmak için koordine olarak ortak çalışmalara dahil olmaları anlamına gelir.

Özgecilik bir yönüyle yardımcı davranışlarda bulunmak ve başkalarının yararına olmasının beklendiği davranış biçimlerine sahip olmaktır. Özgecilik, sempati duymak ve başkalarının refahı için yardımda bulunmak gibi diğer kişilerin iyiliğine yönelik olumlu tavırları, duyguları ve güdüleri içermektedir.

Başkaları ile özdeşlemek ve onlarla özgeci olmak ile kastedilenin “arkadaşlık” (ve hatta “sevgi”) kavramının geniş anlamıyla kullanımı olduğuna dikkat edilirse; kendini gerçekleştirmenin, başka kişilerle etkileşime dair toplumsal bir anlayışa değer vererek temellendirilmesine olan yatkınlık fark edilecektir. Tutu, Afrika’nın ahlak anlayışından bahsederken; “Uyum, cana yakınlık ve topluluk büyük değerlerdir.” demiştir. [8]

Ubuntu ideallerine dayanan iyi bir yaşam anlayışı ile batının eudaimonia ve erdem kavramları arasında benzerlikler vardır. Aristoteles’e göre, kendini gerçekleştirmenin (pratikte çoğunlukla aksi bir durum olabilse de) büyük ölçüde zaruri olarak diğer kişileri içermeyen, kişinin -soyut düşüncelere dalması ya da kendinin kontrolünde olması gibi- kendine odaklandığı bir kısmı bulunmaktadır. Buna karşın, pek çok Sahra Altı Afrika dünya görüşüne göre birey kendini yalnızca başka kişiler aracılığıyla gerçekleştirebilir. Kendini gerçekleştirmek, ahlaki erdemleri dikkate aldığımız sürece cazip bir durum olan başka kişileri değerlendiren bir göze sahip olmakla zuhur eder. [9]

3. Ubuntu ve Eylem

Peki, bireyin başkalarıyla olan toplumsal ve harmonik ilişkileri üzerinden kendini gerçekleştirmesi tam olarak neleri içermektedir?

Tipik olarak Sahra Altı Afrika geleneğinde bu soruya çeşitli erdemlere başvurarak cevap verilir. [10] Kibarlık, nezaket, sempati, duyarlılık, iyilik, özveri, fedakarlık, affedicilik, merhamet ve hoşgörü gibi karakter özelliklerini sergilediği ölçüde kişi kemâle erir.

Cana yakınlığa verilen bu değer ile kendini gerçekleştirmenin barışçıl bir tutumu gerektirdiği düşünülebilir fakat görünüşe bakılırsa bu doğru değildir. Suçu önlemek gerekli (ve muhtemel) olduğunda arkadaşça olmayan ve çatışmacı -yani saygısızlık yapmayı ve zarar vermeyi içerecek- şekilde davranarak birey, (tartışmalı olarak) cana yakınlık ve topluluk değerlerine önem verir.

İyi yaşama dair bu anlayış, yaptıkları seçimlerde bireylere rehber olma amacındadır ve dolayısıyla Afrika toplumlarındaki toplumsal karar alımlarını da etkilemiştir. Çağdaş Afrikalı entelektüeller ve izlenen politikaları belirleyenler, kamusal ve diğer büyük çaplı kurumların nasıl organize edileceğini düşünürken sıkça ubuntuya başvururlar. [11] Bu kurumlar insanların hayatlarını iyileştirmelidir ve bu sebeple en iyi nasıl yaşanacağı konusunda akla yatkın bir anlayış olan ubuntuyu teşvik etmek üzere yapılandırılmış olmaları gerekir. [12]

4. Sonuç

Alandaki yazılı akademik çalışmalar yeni olsa da ubuntu, Sahra Altı toplumları arasında birkaç yüzyıldır varlığını sürdüren bir etik görüş ve yaşam biçimidir. Ubuntuyla ilişkilendirilen idealler, bu ilhamın büyük kaynaklarından biridir ve ubuntunun taşıdığı değerler dünya genelindeki okurların ilgisini çekeceğinden, ilham alanı yalnızca Sahra çölünün altında yaşayanlar ile sınırlı değildir.

İnsanların yaşam kaliteleri, tipik bir çağdaş batılı yaklaşımında olduğu gibi yalnızca iyi hissetmeleriyle mi artar yoksa cana yakın kişiler olmanın bir yolu olan erdemlere sahip olmalarıyla mı?[13]


Dipnotlar

  • [1] Tutu, 1999, 31
  • [2] Ramose, 1999, 52.
  • [3] Bhengu, 1996, 27.
  • [4] Mnyaka & Motlhabi, 2005, 224–226, 236.
  • [5] Örneğin, Mandela, 2013, 227; Mkhize, 2008, 40; Mnyaka & Motlhabi, 2005, 218; Tutu, 1999, 35.
  • [6] Shutte, 2001, 30; ayrıca bkz. Mnyaka & Motlhabi, 2005, 221–228; Tutu, 1999, 35.
  • [7] Tanımlara dair bu ifadeler Metz, 2011, 537–540’tan alınmıştır. Bireye ubuntu bahşeden, başka kişilerle olan toplumsal ve uyumlu ilişki; kimlik ve özgeciliğin birleşimi olarak anlaşılmaktadır. Güney Afrikalı bir entelektüelin (Nkondo, 2007, 91) belirttiği gibi, “Kendini ubuntuya adamış kişilere soracak olursanız: Hayatınızı etkileyen ve düzenleyen ilkeler nelerdir?… Cevaplar, kimliklerinin oluştuğu topluluğun refahına adanmışlığı ve topluluklarının parçası olarak yaşantılarını sürdürme ihtiyacını dile getirecektir.”
  • [8] Tutu, 1999, 35.
  • [9] Bkz. Metz & Gaie, 2010, 275; Mnyaka & Motlhabi, 2005, 222–228.
  • [10] Örneğin, bkz. Gyekye, 2010; Mnyaka & Motlhabi, 2005; Paris, 1995, 129–156.
  • [11] Örneğin, bkz. Eze, 2010; Murove, 2009; Nkondo, 2007.
  • [12] Güney Afrika bağlamında iki örneğe göz atalım. İlk örnek, Apartheid Dönemi suçlarıyla cezalandırıcı olmayan yoldan meşhur şekilde başa çıkmış olan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun kurulmasında ubuntuya dayalı bir ahlak anlayışının büyük oranda etkili olmasıdır (Tutu, 1999). İkincisi ise Güney Afrika Cumhuriyeti Anayasası’ndaki Haklar Bildirgesi’nde temsil edilen yaşam hakkı ve insan onurunun değeri ile idam cezasını tutarsız bulmak için Anayasa Mahkemesi’nin ubuntunun değerine başvurmuş olmasıdır (Cornell & Muvangua, 2011, 65–94).
  • [13] Bu makale, Springer Nature’dan izin alınarak uyarlanmış ve yayımlanmıştır: Metz T. (2014) Ubuntu: The Good Life. In: Michalos A.C. (ed.) Encyclopedia of Quality of Life and Well-Being Research. Springer, Dordrecht. Makalesinin düzenlenmiş ve kısaltılmış bu halini 1000-Word Philosophy okurları için erişilebilir kılan Profesör Metz’e editörler teşekkürlerini sunuyorlar.

Referanslar

İleri Okumalar


Thaddeus Metz “The African Ethic of Ubuntu”, (Erişim Tarihi: 15.08.2022)

Çeviri: Eren Yıldız

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Model Halüsinasyonlar – Philip Gerrans & Chris Letheby

Sonraki Gönderi

“…’dan başka bir şey değil” İndirgemeciliği İyi Bir Bilim Değildir: Bir Nörobilimci Olarak Niçin İndirgemeciliği Reddediyorum? – Patrick McNamara

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü