Çünkü Tanrı Öyle Söylüyor: İlahi Buyruk Teorisi Üzerine – Spencer Case

//
3077 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Tanrının olduğunu varsayalım, o halde Tanrının emirleri ile ahlak arasındaki ilişki ne olurdu? Tanrının ahlaken mükemmel olduğunu ve bütün emirlerinin tamamen iyi şeyler olduğunu varsayarsak şu şekilde iki ayrı iddia ortaya koyabiliriz:

  • a. Bir şey iyi olduğu için Tanrı tarafından emredilmiştir.
  • b. Bir şey Tanrı emrettiği için iyidir.

Eğer (a) doğruysa, iyilik hakkındaki gerçekler Tanrının isteğinden bağımsız olarak var olur. Tanrının emirleri ise sadece onların bir yansımasıdır.  Eğer (b) doğruysa, Tanrı’nın buyruklarının kendisi iyilik ve kötülükle ilgili bütün gerçekleri yaratırlar. (a) ve (b) arasındaki felsefi ayrım, bir versiyonu Plato’nun Euthyphro diyaloğunda görüldüğü için “Euthyphro İkilemi’’ olarak bilinir. (b)‘yi kabul etmek, buradaki odak noktamız olacak olan etik hakkındaki İlahi Buyruk Teorisini kabul etmektir (bundan böyle İBT).

1. İlahi Buyruk Teorisi Nedir?                                                       

Devam etmeden önce, ilk olarak İlahi Buyruk Teorisi’nin ne olmadığını açık hâle getirelim. İlahi Buyruk Teorisi, Tanrı’nın gerçekte ne emrettiğiyle ilgili hiçbir iddiada bulunmadığı için hangi spesifik eylemlerin iyi ya da kötü olduğuyla ilgili bir şeyler söyleyen bir teori değildir. Aynı zamanda etik gerçekleri nasıl bildiğimize dair bir teori de değildir. Tanrı’nın, emirlerini nasıl bilindik kıldığı, hatta onları duyurmayı seçip seçmediği hakkında bir şey söylemez. Son olarak, İlahi Buyruk Teorisi ateizmle tutarsız değildir. İkisi mantıksal olarak uyumludur, ancak birlikte, tıpkı anarşi durumunda neyin yasal olduğu hakkında hiçbir gerçek olmayacağı gibi, ahlak ile ilgili hiçbir gerçeğin bulunmamasını gerektirir.

İlahi Buyruk Teorisi ile Doğal Hukuk Kuramı (bundan sonra DHK) arasındaki ayrıma da ayrıca dikkat etmemiz gerekir. Doğal Hukuk Kuramına göre ahlaki gerçekler evrenin doğal düzenine ve insanların doğalarına dayanır. Elbette, Doğal Hukuk Kuramı‘nı onaylayan teistler, Tanrı’nın doğal düzeni yarattığını ve böylece ahlaki düzeni de yarattığını savunabilirler. Ancak bu konum İlahi Buyruk Teorisi’nden farklıdır. Her iki teori de Tanrı’nın evrende ahlaki bir düzen yarattığı konusunda hemfikir olmasına rağmen, biri Tanrı’nın doğal düzeni yaratarak ahlaki düzeni yarattığını savunurken diğeri Tanrı’nın bir şeyleri emrederek ve yasaklayarak ahlaki düzeni yarattığını savunduğundan dolayı birbirinden ayrılırlar.

İlahi Buyruk Teorisi ile Doğal Hukuk Kuramı arasındaki bir diğer fark ise şu şekilde bakabiliriz: Eğer bir DHK savunucusu, ateizmin sonuçta doğru olduğuna karar verdiyse, en azından bazı ahlaki inançlarını sürdürmek için ahlaki teorisini terk etmesi gerekmez. En azından, tasarlanmamış bir doğal düzenin etik gerçekleri temellediği düşünülebilir. Ama, eğer bir ilahi buyruk teorisyeni ateizmi benimserse, ya ahlak teorisini değiştirmek ya da ahlaki gerçeklerin olmadığını kabul etmek zorunda kalacaktır.  

2. İlahi Buyruk Teorisi için İki Problem

İlahi Buyruk Teorisi dinin popüler savunmaları için cazip görünse de ilk bakışta, aslında konumu dini düşünürler arasında tartışmalıdır. Hıristiyanlıkta Ockhamlı William’ın İlahi Buyruk Teorisi’ni savunmasıyla beraber birçok Protestan’ın da onu takip etmesine rağmen, Doğal Hukuk Kuramının Hıristiyan filozoflar arasında daha yaygın bir görüş olduğunu söyleyebiliriz. İslam’da ise, itikadi mezheplerden birisi olan Eş’ariyye kelâm ekolü İlahi Buyruk Teorisi’ni kabul ediyormuş gibi görünüyorken, Mutezile ekolü ise bunu reddeder. Çoğu Eş’ariyye’nin görüşleri bile önemli nitelikler içerir. (al-Attar 99-140).

Neden inançlı düşünürlerin çok azı İlahi Buyruk Teorisi’ni kabul eder? Tanrı’nın neden hırsızlık, yalan söyleme ve zinayı yasakladığını sormayı düşünün. “Çünkü bunlar kötü şeyler’’ şeklinde cevap vermek isteriz. Ama bu şekilde bir gerekçelendirme vermek, İlahi Buyruk Teorisini terk etmek anlamına gelir. Çünkü İlahi Buyruk Teorisine göre, Tanrı’nın iradesinin ahlakın açıklayıcı temeli olması gerekir. Böylece, İlahi Buyruk Teorisi Tanrı’nın emirlerini tamamen keyfi hâle getirmiş oluyor.

İlahi Buyruk Teorisini kabul etmenin getirdiği önemli problemlerden birisi keyfilik iken, bir diğeri ise Tanrı’nın gerçekten korkunç şeyleri emretme olasılığıdır. Akla gelebilecek ahlaken en kötü şeyi düşünün. Düşündüğünüz şey her ne ise, eğer İlahi Buyruk Teorisi doğru ise, Tanrı emrederek bu şeyi ahlaken doğru hâle getirebilir. Wes Morriston bu düşünceyi İlahi Buyruk Teorisine karşı şu argümanlarla biçimlendirmiştir:

  1. İlahi Buyruk Teorisi, Tanrı’nın emrettiği her şeyin ahlaki olarak zorunlu olmasını gerektirir.
  2. Tanrı X’i emredebilir.
  3. Eğer İlahi Buyruk Teorisi doğru ise, X ahlaki olarak zorunlu olması gerekir.
  4. Ama X ahlaki olarak zorunlu olmayabilir.

    Bu yüzden, İlahi Buyruk Teorisi yanlıştır. (Morriston 251)

İlahi Buyruk Teorisi (1)’i ve (3)’ü gerektirir. Bu yüzden, bu teorinin savunucuları (2) ya da (4)’ün en azından birini kesinlikle reddetmesi gerekiyor. Kişi belki Tanrı’nın ebedi ve değişmeyen doğasına başvurarak (2)’yi çürütebilir. Belki Robert M. Adams’i (2)’yi reddeden biri olarak yorumlayabiliriz. Adams, emirlerin sevgi dolu bir tanrıdan geldiği İlahi Buyruk Teorisinin biraz değiştirilmiş bir versiyonunu onaylıyor (Adams 249-276; Morriston 254-259). Bu yüzden belki de Tanrı onun sevgi dolu doğası tarafından sınırlandırılmıştır. (2)’nin reddiyle birlikte gelen problem ise Tanrı’nın her şeye gücünü yeten bir varlık olduğu anlayışını küçümsüyor oluşudur.

(4)’ü reddetmek ise filozofların bir tür “mermiyi ısırmak’’ olarak adlandırdıkları bir tür eğilimdir çünkü X’in ahlaki olarak zorunlu olma olasılığını düşünen çoğu insanın bunun reddine karşı içgüdüsel bir sezgisi olduğunu söyleyebiliriz. Ockhamlı Willian bu duruma yakınlaşıyor olsa dâhi, onun bile sonrasında tereddüt ettiğini söyleyebiliriz (King 239-240). Bu yaklaşımdaki Müslüman filozoflar arasındaki en göze batan isim ise Al-‘Ashari’dir (al-Attar 111-122).

İlahi Buyruk Teorisi’ni destekleyen herhangi bir iyi argüman var mıdır? Belki de İlahi Buyruk Teorisini desteklemenin en iyi yolu, eğer Tanrı’ya inanıyorsanız, İlahi Buyruk Teorisini neden doğru ahlak teorisi olarak kabul etmemiz gerektiğini göstermeye çalışmaktır. Tanrı’nın gücüne yönelik yapılan bir itiraz burada etkili olabilir:

  1. Tanrı düşünülebilecek en güçlü şeydir.
  2. Bir şeyleri kendi iradesiyle iyi ya da kötü olduğuna karar veren bir varlık yapamayan bir varlıktan daha güçlüdür.
  3. Bu yüzden, eğer bir şeyleri iyi ya da kötü yapan şey Tanrı’nın buyrukları değil ise, akıl edebilecek en güçlü şey Tanrı değildir (çünkü bunu yapabilecek bir şeyi düşünebiliyoruz).
  4. Ama bu saçmadır.

    Bu yüzden, Tanrı neyin iyi neyin kötü olduğuna karar verebilir (İlahi Buyruk Teorisinin tanımı).

Kendi başına bu argüman ateistleri ikna etmek için yeterli değildir, çünkü Tanrı’nın var olduğu varsayımıyla ilerler. Ama, Tanrı!nın varlığı için diğer argümanlarla birlikte kullanılabilmesi açısından yararlıdır (örneğin Aquinas’ın beş argümanından biri olarak kullanılabilir).

İlahi Buyruk Teorisini eleştirenler (1)’i Tanrı’yı, O’nu anladıkları gibi, her şeyin çıkış noktasında en güçlü olarak değil de iyilik de dahil olmak üzere tüm ilahi niteliklerle tutarlı olan en güçlü varlık olarak görmeyi reddedebilirler. Konuyu derinlemesine düşünen insanların çoğu, ahlaki olarak keyfi kararlar verebilme potansiyeli olan bir Tanrı’yı kabul etmekten ziyade, her şeye gücen yeten ama bu özellikten taviz verebilen bir Tanrı’yı kabul etme eğilimindedirler. Düşünülünce, yapabilme gücünün olması bir şeyi doğru yapmaz. Bu Tanrı’nın gücü olsa bile.

Refaranslar

Bağlantılı Metinler


Spencer Case- “Because God Says So: On Divine Command Theory”, (Erişim Tarihi: 24.07.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2014/03/31/because-god-says-so/

Çevirmen: Alparslan Bayrak

Çeviri Editörü: Talha Gülmez

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kürtaj Etiği – Nathan Nobis

Sonraki Gönderi

Türcülük – Dan Lowe

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü