İyilik Problemi Diye Bir Şey var mı? – Jonathan David Garner

/
1422 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Sözüm ona İyilik Problemi, eğer mutlak iyi bir Tanrı yoksa o halde dünyada neden bu kadar haz, güzellik ve iyi niyet olduğu gerçekliğine işaret eder. Yani dünyadaki tüm bu iyi şeyler aslında kötü bir Tanrı’nın var olmadığının kanıtı değil midir?

Haz ve güzellik deneyiminin var olmasının, hakikaten de kötü bir Tanrı’nın varlığına karşı kanıt olduğunu düşünüyorum. Ayrıca haz ve güzelliğin varlığının Tanrı’nın varlığının bir tür kanıtı olabileceğini de düşünüyorum, ancak burada biraz dikkatli olmalıyız. Dünyada bazı iyiliklerin var olması aslında, kayıtsız bir Tanrı veya iyi ve kötü karışımı olan bir Tanrı hipotezinden daha şaşırtıcı olmayacaktır. Yani iyilik, Tanrı’nın varlığını, başka türlü olabileceğinden (veya aksinden) daha muhtemel hale getirse bile (yani, spesifik ve belirli bir özelliğe sahip olmasa bile) bu, söz konusu hipotezin doğrulandığı anlamına gelmez.

Sonuç olarak iyilik, “kötü Tanrı” hipotezi için, kötülük ise “iyi Tanrı” hipotezi için şaşırtıcıdır. Bu, dünyanın bir iyilik / kötülük KARIŞIMI olduğu gerçeğini dile getirir ancak bu söylem, teizmin veya misoteizmin (kötü bir Tanrı’nın), diğer bazı hipotezlerden çok daha kötü olduğu söylemiyle uyuşmaz. Ne teizmin ne de misoteizmin bir tür karışımı (iyilik ve kötülük karışımını) öngörmediğini varsaymak mantıksız değildir, (dünyaya, iyilik ve kötülüğe) kayıtsız veya sınırlı bir Tanrı’nın dünyadaki verileri açıklamak için pek de kötü bir hipotez olmayacağı (veya klasik teizmden daha kötü bir hipotez olmayacağı) doğrudur.

Ancak büyük resme baktığımızda, kayıtsız bir Tanrı, ‘kayıtsızlık’ olarak bilinen sınıfın bir alt kümesidir. Kayıtsızlık natüralizm, doğaüstü olmayan, panteizm vb. ile uyuşur ve onları kapsar. Kayıtsızlık maksimum iyiliği veya maksimum kötülüğü ise öngörmez. Teizm ve misoteizm bunları tahmin ediyor gibi görünüyor!

Kötü Tanrı Meydan Okuması

Eğer bu kadar çok iyiliğin varlığına dayanarak kötü bir tanrıyı gözden çıkabilirsek veya saf dışı edebilirsek, o zaman neden bu kadar kötülüğün varlığına dayanıp iyi bir Tanrıyı gözden çıkaramaz veya saf dışı edemeyiz? Görünüşe göre bu durum simetriktir. Kötü bir Tanrı’nın varlığı kavramsal argümanlara dayanarak göz ardı edebileceğimiz iddia edilebilir, ancak bu yine kavramsal argümanlara dayanarak iyi bir Tanrı’nın varlığını da göz ardı edemeyeceğiz anlamına gelmez. Ve birinin kavramsal argümanları olsun ya da olmasın, hala epistemik olasılıklarla uğraşıyorsunuzdur (1); (2).

Kötü bir Tanrı’nın varlığına dair bir diğer meydan okuma da Şüpheci Teizm’dir, ve böyle bir durumda şüpheci bir misoteizmdir. Dünyadaki tüm iyi şeylere dayanarak kötü bir Tanrı’nın varlığı reddedemeyiz. Bunun nedeni, kötülükler hakkındaki bilgimizin (şu an ki kötülük bilgimizin) tüm kötülükleri temsil ettiğini düşünmek için hiçbir nedenimiz olmamasıdır. Bu fikir ile ilgili problem gerçekten de dünyadaki bu kadar çok iyiliğin varlığının, en azından kötü bir Tanrı’nın var olma olasılığını azaltıyor gibi görünmesidir. İkinci olarak şüpheci misoteizmin yolunu takip etmek aslında, şüpheci teizmin reductio ad absurdum’u olabilir. Şüpheci teizm, şüpheci misoteizmin kabul etmemiz anlamına geliyorsa bu epey büyük bir adımdır. Bu yüzden geriye dönüp şüpheci teizme tekrar göz atmamız gerekir çünkü elimizde mantıksız bir çıkarımız var. Buna ek olarak eğer biri, kötü bir Tanrı’nın varlığını bu kadar çok iyiliğin varlığına dayanarak göz ardı edemiyorsa (ki bunu yapabiliriz), o halde bu kişi kavramsal argümanlara dayanarak kötü bir Tanrı’yı göz ardı etmeye çalışmak durumundadır. Ancak yine de iyi bir Tanrı’ya karşı da kavramsal argümanlar vardır. Bu yüzden şüpheci teizm tek başına, kötülük vs Tanrı itirazına dair bir reddediş sağlamamaktadır. Aslında, şüpheci teizmin vurguladığı gibi bilişsel sınırlılığımıza dayanmak, kötü bir Tanrı’nın varlığına dair argümanlara güç kazandıracaktır.

Diğer yandan Tanrı’nın varlığı için Ahlak Argümanı’na*** dayanarak da kötü bir Tanrı itirazından sıyrılmaya çalışabilirsiniz. Ancak buradaki asıl problem, bu ahlak argümanlarının iyi bir Tanrı’yı kötü bir Tanrı’dan çok daha muhtemel kılacak kadar başarılı olması gerektiğidir. İkinci olarak kötü bir Tanrı için de ahlak argümanları vardır. Kötü bir Tanrı, var olan ahlaki çatışma ve anlaşmazlığın varlığı ile psikopatların varlığını iyi bir Tanrı’dan çok daha iyi açıklar. Üçüncüsü iyi bir Tanrı’nın varlığı aleyhine başka argümanlar da vardır; örneğin İlahi Gizlilik Argümanı**** (the argument from divine hiddenness). Sonuç olarak iyi bir Tanrı için ahlak argümanlarından destek alsak bile o zaman kişi ilahi gizlilik argümanlarını da hesaba katmak durumundadır.

Notlar

(1) Bazı teistlerin teizmin 1 olasılığına sahip olduğunu iddia etmelerinin de önemli olmasının nedeni budur. Onların söyledikleri nesnel olasılığın 1 olmasıdır.  Daha da kötüsü, gösterdikleri tek şey, eğer teizmin (bu belirli versiyonu) doğruysa, nesnel bir olasılığı 1’dir. Daha da kötüsü, onların gösterdikleri tüm şey, eğer teizm (bu özel versiyon) doğruysa nesnel olasılığı 1’dir. Ve teizm zorunlu olarak doğru olsa bile bu, kişinin (teizme) güven düzeyini 1’e çıkarma hakkı olduğu anlamına gelmez. Aksine bir kişinin bir önermeye olan güven düzeyini 1’e çıkarması irrasyoneldir. Bunun nedeni, hiçbir kanıtın artık fikrinizi değiştiremeyeceği/değiştirmemesi gerektiğidir.

(2) Tanrı’nın varlığıyla ilgili tartışmaların çoğu zaman öncelikli olasılıklar yüzünden açmaza girdiğini fark ettim. Ancak birisi inanılmaz derecede CİMRİ değilse ve mantıksız bir biçimde Tanrı’nın varlığına 1 veya 0 gibi epistemik olasılıklar atamıyorsa, o zaman hala dünyadaki verilere bakmamız gerekecektir.


* misoteizmin (tanrı nefreti, tanrı karşıtlığı) anlamına gelir. Yazar bu kavramla ile Tanrısızlık ve iyi bir Tanrı’nın varlığını reddetmeyi ima etmektedir.

** reductio ad absurdum (saçma olana indirgeme) olarak çevrilebilen mantıksal bir safsata türüdür. Bir iddiayı alakasız veya yanlış bir sonuca bağlayarak reddetme türündeki bir safsatadır. (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Reductio_ad_absurdum)

*** Ahlak Argümanı: Kabaca, nesnel bir ahlak sahibi olmak veya nesnel bir ahlak sahibi olmayı temellendirmek için Tanrı’ya inanıyor olmamız gerektiğini iddia eden teistik bir argüman demetidir; birçok farklı versiyonu mevcuttur. Tanrı’nın emir ve buyruklarının, iyi ve kötü olan şeyleri nesnel bir şekilde tanımladığı ancak teist olmayanların ellerinde bu türden bir nesnellik kriteri olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Dostoyevski’nin deyimi ile; “Tanrı yoksa her şey mubahtır!”

**** J.L. Schellenberg’in savunduğu bu argüman, Tanrı’nın samimi şekilde arayanlara sunması gereken kanıtların, mesela bilimsel kanıt olmak zorunda olmadığı, yalnızca onu arayanlara yeterli olacak şekilde kanıt sunmasının kafi olduğunu iddia eder. Ancak birçok ateist, eğer bir Tanrı varsa, kendini bu kadar gizlemesinin veya kanıtlarla onun varlığına ulaşılmasının bu kadar zor olmasının anlamsız olduğu iddia edecektir.


Jonathan David Garner- “Is there a ‘Problem of Good’?”, (Erişim Tarihi: 21.11.2020), Erişim Kaynağı: https://jonathandavidgarner.wordpress.com/2018/12/22/is-there-a-problem-of-good/

Çevirmen: Taner Beyter

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve meta-felsefe ile ilgilenir. Öğretmen olup, STK’larda görevlidir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen’in “Zorunlu Varlık” Anketi ve Sonuçları – Musa Yanık

Sonraki Gönderi

Eğitim Neye Benzer? – Taner Beyter

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü

Pop Emperyalizmi – Roger Scruton

Soğuk Savaş sırasında Birleşik Devletler hükümeti Amerika’nın dünyadaki imajını korumak için önemli girişimlerde bulundu. Bu dönemde