Ne Kadar İyiyiz? – Pesimizm Üzerine Çalışmalar- Michael Huemer

//
4282 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Ne kadar iyiyiz?

İnsanların, ortalama olarak, korkunç olabileceğini düşünüyorum.

Bazen insanlar “insan doğası” hakkında tartışıyorlar. Mesela, liberallerin* insanların “özünde iyi” olduğunu düşünmeye meyilli olduklarını duyuyorum. Sanırım muhafazakârlar da insanın genel olarak kusurlu olduğuna inanıyor.  Bahsi geçtiğinde çoğu vakit insanların vasat olduklarını söylerim. İnsanların çoğu ne özellikle iyidir, ne de özellikle kötü. Bunların arasında bir yerdedir.

Bunların dışındaki zamanlardaysa insanların korkunç derecede ahlaksız olduklarını düşünüyorum. Etkileşime girdiğimiz insanların çoğunluğu iyi, düzgün insanlar gibi görünür —hırsızlık yapmazlar, bilerek başkalarını incitmezler, siyaset dışındaki yerlerde şiddeti tasvip etmezler. Fakat bunun tek nedeni onlarla çok dar, lehte şartlar altında etkileşimde bulunmanız ve sadece size ve o şartlar altındaki diğer insanlara nasıl davrandığına bakmanız. Buz dağının altında, potansiyel katiller yatmaktadır. Eğer şartlar sizi öldürmek toplumsal olarak kabul edilebilir ve kârlı bir hale gelecek olursa, öldürürler.  Hiçbir ahlâki test ortalama birinin kalacağı kadar basit değildir. Ortalama insan için hiçbir ahlaki neden kaçacak keyiflerinden değerli değildir.

  • Tahmin edilebileceği üzere, Yahudi Soykırımı’yla başlıyorum. Adolf Hitler bunu kendi başına yapamazdı. Milyonlarca insanın yardımına ihtiyacı vardı. Ve dünyanın dört bir yanından bulabildiği en kötü suçluları toplamış da değildi. Hayır, etrafındaki sıradan insanlarla çalışmıştı. Şimdi, tarihin o kısmı hariç, Almanlar genel olarak diğer ülkelerdeki insanlardan daha kötü gibi durmuyorlar. Bundan yapılabilecek makul çıkarım, doğru şartlar altında çoğu insanın bir soykırıma katılacağıdır.
  • Burada insanların kişiliklerinin oluşmasına yardımcı olan erken çocukluk dönemi şartlarından bahsetmediğimizi de belirtelim. Hayır, Naziler Nazi olduklarında çoğunlukla kişilikleri tamamen oturmuş yetişkinlerdi.
  • Bu örneği kullanıyorum çünkü en ünlüsü; belki de tarihte ününü hak eden tek vaka. Fakat tarih boyunca insanların benzer davranışlar sergilediği, kendi grubu dışındaki gruplara kitlesel baskı ve kıyım uyguladıkları çok, pek çok zaman var.
  • Eğer Amerikanların, yahut günümüz insanlarının, daha iyi olduğunu düşünmek istiyorsanız, sıradan insanların üçte ikisinin masum başka bir insanı elektrik vererek öldürmeye ikna edilebileceğini gösteren Milgram deneyinden haberdar olmanız gerekir. Bu vakada mağdur kendilerinin dışındaki bir gruptan dahi değil; kendi sosyal gruplarının bir parçası. Sıradan insanın kötülüğünün bir sınırı var mı? Belki kendi ailelerinden birini bir otorite figürü emrettiği halde gerçekten öldürmeyebilirler.
  • Bu insanlar, insanlık dışı psikolojik baskıya maruz kalmış bile değillerdi. Milgram kimseye masum bir yabancıya elektrik vermeleri için işkence uygulamamıştı ya da ailelerini tehdit etmemişti. Oradaki baskı, beyaz önlüklü birinin sürekli olarak bir şeyi yapmanızı söylemesiydi. Eğer işin ucunda başkasının hayatı varsa, bu türden bir baskının asgari düzeyde düzgün bir insan için dayanılmaz olmaması gerekir.
  • Olay çoğu insanın fırsat olduğunda bir soykırıma katılması ihtimali de değil sadece. Çoğu halihazırda zaten her gün soykırım-benzeri kötülükte bir davranışta bulunuyorlar, hem de neredeyse hiç vicdan azabı duymadan.  Diğer hayvanların da acıyı hissetme yetisine sahip olduklarını biliyorlar; ama diğer bilinçli varlıkların sırf insanlar etlerini çiğneyebilme zevkinden mahrum kalmasın diye işkence görmesinden, öldürülmesinden ve parçalara ayrılmasından hiçbir şekilde rahatsız olmuyorlar.
  • Bu söylendiği vakit ise, neredeyse herkes  -muhtemelen %95’in üstündeki bir kesim- ya (a) dinlemeyi reddediyor, (b) absürt ve açık rasyonalizasyonlara başvuruyor veya (c) bunun yanlış olduğunu kabul edip bu davranışlarını sürdürüyor. En basit, açık fikirleri birine kabul ettirmek, eğer bu kişinin keyfini kaçıracaksa, iğne deliğinden deve geçirmek kadar zor bir iş.  Bunu başarabilseniz bile, (c)’ye çekiliyorlar. Yani ne derseniz deyin, çoğu insan bu üçünden birini yapıyor. Bu yanıtlardan hangisi en kötüsü emin olamıyorum. Nazilerle ya da psikopatlarla tartıştığınızda yaşayacaklarınız da buna benzer olacaktır diye tahmin ediyorum.
  • Bu, ahlakı önemseyeceğini düşündüğünüz gruplar için bile geçerli. Zeki entelektüeller için geçerli, kariyerlerini doğru ve yanlış hakkında konuşmak üzerine inşa eden profesyonel ahlak felsefecileri için de, sürekli baskın paradigmaya karşı çıkmanın ve ön yargılarla mücadele etmenin öneminden bahsedip duran ideologlar için de. Bu gruplardan hiçbirinde, %10’dan daha fazla kişi, eğer o amaç sosyal grupları içinde kabul görmüyorsa, keyiflerini en ufak derecede kaçıracak bir şeyi sırf ahlaki nedenlerden dolayı yapmaya ikna edilemez. Çoğu kişi için ahlaki konular kabile sinyalciliği için bir fırsattan başka bir şey ifade etmiyor.

Neden komşularınız şu anda herhangi bir (insan) soykırımına katılmıyor?  Neden diğer ırkları köleleştirmiyor ya da diğer ülkeleri sömürgeleştirme çağrısı yapmıyor?

  • Sebep #1: Çünkü modası geçti. Eğer tekrar moda olursa, bunu kabullenirler -ya da daha doğrusu, göz yumarlar, çünkü ne olup bittiği aslında o kadar umurlarında değil. Ahlaki ilerlemenin itici gücü, vicdana sahip olan ufak bir azınlıktır.
  • Sebep #2: Bugün, eskiden ezip geçtiğimiz insanlar siyasi güce sahip (bir raddeye kadar), bu da artık haklarını umursadığımız (bir raddeye kadar) anlamına geliyor. Ortalama bir insan güce sahip olmayan kimseyi umursamaz. Eğer biri sizden korkmuyorsa, sizi önemsemez de.
  • Bu aynı zamanda devletlerin tarihinden de öğrenebileceğimiz bir ders. Devlet aktörleri tüm iktidara sahip olduklarını düşündüklerinde ve artık halktan korkmadıklarında, insanları sırf tatmin amacıyla bile baskı altına alır ve öldürür.


*Yazarın kullandığı liberal kelimesi, Amerikan siyasi diskuru bağlamındadır ve bizde sosyal demokrata tekabül etmektedir. (ç.n.)

Yazan: Michael Huemer

Kaynak: fakenous.net

 

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

2 Yorum

  1. Güzel olmuş teşekkürler.Son zamanlarda ahlâkî eylemler gerçekleştirmemin saçma olduğu hakkındaki düşüncelerime alev gibi geldi eğer bize güç sağlayacaksa ve zarar riski düşükse çoğu eylem yapılabilir.Ki insanlar farkında olmasa da yapıyor da.

  2. Rasyonalize davranmanın bir biçimde korkmak değil midir acaba. Düşünsenize bir eylemi baskın paradigmanın etkisi altında çevre ile ilişkilerinizi gözeterek yapmak konforlu bir iştir çünkü aksini yapmak hem zahmetli bir iştir hemde çeşitli tehlikeler barındırır.
    Huemer’in yazdıkları bu durumu da açıklar aslında ama yazının merkezinde yer almıyor. Konformizmolayin merkezinde yer alıyor bence.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kabile Siyasetinin Kuralları – Jason Brennan

Sonraki Gönderi

Taner Beyter-Kötülük Problemi “Evrendeki Kötülükler Ateizme Delil Midir”

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü