Andy Warhol, 1964 yılında piyasada satılanlardan görsel olarak ayırt edilemeyen Brillo kutularının birebir kopyalarını bir sanat galerisinde sergiledi. Galerideki kopyaları sanat yapan ama markettekileri sanat yapmayan şey tam olarak neydi? Bu olay Arthur Danto’yu sanat eseri ile sanat eseri olmayan şey arasındaki farkın, ki eğer bu fark yalnızca görsel yollarla belirlenemiyorsa, ne olduğuna dair ünlü araştırmasını yapmaya yöneltti. (1)
Dünyada sanat eseri olan pek çok şey ve sanat eseri olmayan pek çok şey vardır. Peki ama aradaki farkı nasıl söyleyeceğiz? Sanatı tanımlama çalışması da tam olarak bu soruyu yanıtlayama yönelir. Pek çok insan bu türden konular söz konusu olduğunda güçlü sezgilere sahiptir. Felsefenin işi de her zaman gibi meseleyi çözme umuduyla hareket edip uygun bir noktada devreye girerek mevcut konuyu açıklığa kavuşturan işlevsel ayrımlara işaret etmektir. Fakat sanat eseri olan ile sanat eseri olmayan şeye dair paradigma vakaları ortaya koyan pek çok kişi, sanatın ne olduğuna yönelik keskin sınırlar çizmekte zorlanmaktadır.
Şayet sanatı tanımlamakla (neyin sanat olduğunun sınırlarını çizmekle) ilgileniyorsak, kategorize etmemiz gereken çok fazla şey vardır. Tarihin (Batı tarihi) büyük bir bölümünde resim, heykel, drama, müzik, dans ve daha fazlası sanat olarak kabul edilmiştir. Bu türden şeylerin çoğunun birbiri ile pek fazla benzerlikleri yok gibi duruyor; ayrıca paylaştıkları ortak noktaların çoğu ise kesinlikle biçimsel veya kavramsal yapılarına içkin şeyler değil. Buna rağmen bu şeylerin çoğunu sanat olarak tanımlar ve adlandırırız. Sanatı tanımlama amaçlarından biri de tüm bu söz konusu farklılıklarına rağmen, bu şeylerin sanat eseri olarak adlandırılmalarını mümkün kılan ortak noktalarının ne olduğunu tespit edebilmektir.
1. Hangi Sanat Tarihi?
Lascaux mağara resimleri 17. 000 yıldan daha eskidir. Günümüzdeki Batı Avrupa merkezli sanat anlayışımızın temelleri büyük ölçüde 18. yüzyılda atılmıştır. Sınırlarını belirleyeceğimiz sanat tanımımız Lascaux mağara tasvirlerini de kapsıyor olmalı mı? Yoksa Fransız Akademisi’nin kuruluşundan dahi önce sanat olarak adlandırdığımız şeyleri bile kapsaması gerektiğini mi söylemeliyiz? Tam da bu soru bizi sanat kavramımızın kültürel bağlam ve bağıntısına meselesini gündeme getirmeye zorlamaktadır. Şüphesiz ki insanlar (veya bize epey benzeyen kişiler) var olmadan sanat da var olmaz, bundan ötürüdür ki bizden, eylemlerimizden ve ilgi alanlarımızdan ayrı bir biçimde var olan, tarih dışı, insandan bağımsız bir sanat biçimi olamaz. Metafiziksel boyutu bir yana, sanatı tanımlamak demek, sadece ve sadece sanat eseri olarak kategorize edilebilecek şeyleri içeren koşullara işaret etmek anlamına gelir. Pek çok kişi için sanatın tanımı, demin bahsini açtığımız, hem belirli tarihsel dönemleri hem de görsel olarak kopyalarından ayırt edilemeyen çağdaş sanatımızı ve belki de Lascaux tasvirlerine kadar uzanan Rönesans öncesi sanatını içermelidir. (2)
2. Sınıflandırmacı vs Değer Bildirmeci
Sanatı tanımlamaya yönelik karşılaştığımız bir başka engel, sanat kavramını iki önemli ve farklı kullanımını göz önüne alarak ortadan kaldırılabilir. İnsan bazen sezgisel açıdan sanat eseri olarak kabul etmeyebileceği bir şey hakkında, mesela çok düzgün biçilmiş bir çim alanı, güzel yapılmış bir pasta veya basketbolda fantastik bir üçlü atış hakkında “İşte bu bir sanat eseri” dendiğini duyar. (3) Bu türden ifade ve tepkilerle kastedilen şey genellikle, atıfta bulunulan şeyin estetik değer veya performans becerisi gibi bazı yüksek niteliklere ulaştığı-sahip olduğudur. (4) Bu türden değer bildirmeci kullanımlar, elimizdeki soruya teğet geçtiği için şimdilik bir kenara bırakılabilir. Bizim ilgilendiğimiz şey, şeyleri, sanat eseri/sanat eseri olmayan olarak doğru bir şekilde tanımlayan sınıflandırıcı bir anlamı yakalamaktır.
3. Tanımlama vs. Açıklama
Sanatın ne olduğuna dair soru, sanatın anlamları ile sanatın açıklamaları arasındaki bir başka ayrımla daha da bulanıklaşmaktadır. Kimileri için sınıflandırma sorusu, herhangi bir X için X’in bir sanat eseri olup olmadığının belirlenebileceği bir tanıma göre cevaplanmalıdır. Fakat bu görüşe herkes katılmıyor, kimilerine göre ise sanatın ne olduğuna sorusuna bir cevap vermek demek, yeryüzündeki kültürlerin niçin sanat yaptığını ve sanata kıymet verdiğini, sanatı değerli kılan şeylerin veya sanatın değerlerinin neler olduğunu vb. anlamayı da içeren bütüncül bir pratik olarak sanatın bir açıklamasını yapmaktır. Bir tanımı katı bir biçimde sınıflandırmadaki amaç, spesifik olarak X’in ne zaman sanat eseri olduğuna dair zorunlu ve yeterli koşulları sunmaktır. Böylesi bir yaklaşım, bir sanat açıklamasının dikkate aldığı daha geniş çaplı soruları ilk etapta göz önüne almaz ve diğer soruşturmalara bırakır.
4. İşlevselcilik vs. Proceduralism
Tanımlama ve açıklama arasında bu denli net bir ayrım olduğuna herkes ikna olmuş değil. Kimileri doğru bir sınıflandırıcı tanımlamanın sanatın uygun/asli işlevini de içeriyor olması gerektiğini ve bu uygun/asli işlevin kendisinin de değer bildirici olması gerektiğini savunmuştur. İşlevselci tanımlar, sanatın ana işlevinin böylesi olumlu bir nitelik katmak veya estetik değer veya deneyim sağlamak olduğunu ileri sürer. (5)
Bu, bir şeyin sanat olabilmesi için “sanat olmaya layık/uygun” şeklinde” kabul edilmesini gerektiren prosedüralist tanımlardan farklıdır. (6) Kurumsal ve Tarihsel tanımlamalar bu türden açıklamalara sahiptir.
Kurumsal tanımların yaklaşımına göre bir şeyi sanat eseri yapan şey, sanat dünyasının bir temsilcisi tarafından sanat statüsünde olmaya aday olan şey olarak kabul edilmesidir. (7) Bu tanım, sanatı aşırı derecede geleneksel bir biçime soktuğu ve kısır döngü olduğu için birçok problemle karşı karşıya kalmıştır. (8)
Temel prosedüralist tanımlardan bir diğeri de Tarihsel tanımlardır. Bu türden tanımlar sanatı, geçmişte neyin sanat olarak kabul edildiğine atıf yaparak tanımlar. En bilindik Tarihsel tanım, sanatı, geçmişte insanlar tarafından sanat eseri olarak görülmesi amaçlanan her şey olarak tanımlar. (9) (Yani geçmişte sanat eserleri nasıl değerlendirilmişse biz de öyle değerlendirelim şeklinde anlaşılabilir). Bu yaklaşım, sanat tarihine gereğinden fazla şekilde epey pozitif bir anlam yüklüyor gibi görünüyor ve sanatın aslında tam olarak ne olduğu şeklinde mahiyet sorusunu yanıtsız bırakıyor fakat yine de oldukça iyi bir sınıflandırma tanımı öneriyor.
5. Tanımların Mümkünatı
Herkes sanatın bir tanımının yapılabileceğine, hatta bunu yapmanın gerekli olduğuna ikna olmuş değil. Wittgenstein’ın Felsefi Soruşturmalar’ını okuduktan hemen sonra Morris Weitz sanatın tanımlanamayacağını ileri sürmüştür. (10) Tıpkı, Wittgenstein’ın, oyunların tanımlanamayacağını ancak aile benzerliği olan bir grup şey olarak anlaşılabileceğini savunması gibi, sanatı da bu şekilde kavramalıyız Weitz’e göre.
Kimi çağdaş teorisyenler de bu türden bir yolu takip etmiştir. Bu türden girişimlerden biri de Kümeci Sanat Yaklaşımı’dır. Bu yaklaşımda, bir özellik kümesinin, felsefi açıdan şüpheli bir tanım sunmaya gerek kalmaksızın bir şeyin sanat eseri olduğuna dair bize kanıt sunduğu iddia edilir. Böylesi bir açıklamanın aslında “kılık değiştirmiş tanımlama girişimi olabileceğine” dikkat çeken tartışmalar yaşanmıştır. (11)
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, sanatın daha geniş kapsamlı ve daha doğru tanımlarına ulaşmaya yönelik arayışımız hala sürüyor.
Dipnotlar
- (1) Bkz. Danto 1974.
- (2) Bu kısa yazı yer kısıtlılığından ötürü, geçmişte yapılmış meşhur ve etkili sanat tanımlarının kapsamlı bir açıklamasını sunmamaktadır. Bunlar arasında Clive Bell’in Significant Form, Leo Tolstory’nin Transmission Theory ve R. G. Collingwood’un Expression Theory yaklaşımı ile diğerleri sayılabilir.
- (3) Yine de kimileri bunların hepsinin sanat örnekleri sayılabileceğini iddia etmiştir. Bkz. sırasıyla Ross 1999, Quinet 1981, Elcombe 2012.
- (4) Söz konusu bu ayrımın önemine dair geniş çaplı bir inceleme okumak için benim kaleme aldığım Aesthetics vs. Art başlıklı makaleye bakınız.
- (5) Stecker 1990.
- (6) İşlevselciler (functionalists) ile prosedüralizm (proceduralism) arasındaki farklılığın faydalı bir açıklaması için bkz. Davies 1990.
- (7) Dickie 1984
- (8) Bu konuda bir inceleme okumak için bkz. Matravers 2000.
- (9) Levinson 2011
- (10) Weitz 1956
- (11) Davies 2004
Referanslar
- Danto, A. C. (1974). “The Transfiguration of the Commonplace.” Journal of Aesthetics and Art Criticism, 33 (2), 139-148.
- Davies, S. (1990). “Functional and Procedural Definitions of Art.” Journal of Aesthetic Education, 99-106.
- Davies, S. (2004). “The Cluster Theory of Art.” British Journal of Aesthetics, 44 (3), 297-300.
- Dickie, G. (1984). The Art Circle: A Theory of Art. New York: Haven.
- Elcombe, T. L. (2012). “Sport, Aesthetic Experience, and Art as the Ideal Embodied Metaphor.” Journal of the Philosophy of Sport, 39 (2), 201-217.
- Levinson, J. (2011). “Defining Art Historically,” in Music, Art, & Metaphysics, (pp. 3-25). Oxford University Press. (1975).
- Matravers, D. (2000). “The Institutional Theory: A Protean Creature.” British Journal of Aesthetics, 40 (2), 242-250.
- Quinet, M. L. (1981). “Food as Art: The Problem of Function.” British Journal of Aesthetics, 21 (2), 159-171.
- Ross, S. (1999). “Gardens’ Powers.” Journal of Aesthetic Education.
- Stecker, R. (1990). “The Boundaries of Art.” British Journal of Aesthetics , 30 (3), 266-272.
- Thomasson, A. L. (1999). Fiction and Metaphysics. Cambridge: Cambridge University Press.
- Weitz, M. (1956). “The Role of Theory in Aesthetics.” Journal of Aesthetics and Art Criticism, 15 (1), 27-35.
İlgili Yazılar
- Aesthetics vs. Art – Brock Rough
- Video Oyunları ve Felsefe – Alex Fisher
Brock Rough – “Definitions of Art“, (Erişim Tarihi: 28.01.2023)
Çevirmen: Taner Beyter