Stoacılık Sizi Daha Mutlu Yapar Mı? Stoacılar Daha Mutlu Mudur? – Igor Jankovic

Mutluluk nedir? Bu yazıda mutluluk kavramını inceleyeceğiz ve Stoacıların bizlere Aristotelesçi iyi yaşama ahlakı olan eudaimonia haline nasıl erişebileceğimize yönelik tavsiyelerine bakacağız.

//
1774 Okunma
Okunma süresi: 3 Dakika

Mutluluğun bireysel bir his olduğu yaygın bir fikirdir. Mutluluğumuzun bir hedefe erişmeye bağlı olduğunu düşünürüz. Yaşamdaki hedeflerimiz farklıdır dolayısıyla mutluluk da her birimiz için farklı bir şey ifade ediyor olmalıdır.

Stoacılar bu tarz bir mutluluk yaklaşımına katılmazlar.

Mutluluk yalnızca bireysel bir his değildir çünkü eğer öyle olsaydı mutluluk paylaşılamazdı. Stoacılar evrensel bir mutluluk kavramının var olduğunu ve zihnimizde bulunabileceğini düşündü. Hepimizin temel bir mutluluk ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacın nerede bulunduğunu Stoacılar detaylı bir şekilde göstermişlerdir.

Mutluluğun ölçülebileceğini ve bazı insanların diğerlerine göre daha az ya da çok mutlu olabileceğini düşünmek yanlıştır. Mutluluk değişken dereceler barındırmaz. Başka bir deyişle, ya mutlusunuzdur ya da değilsinizdir. Stoacılar böyle düşünmüştür ve haksız da değildirler. Çünkü mutlu olduğumuz zaman, durup mutluluğumuzu başkalarının mutluluğuyla kıyaslamayız.

Şimdi Stoacı felsefede mutluluk kavramına göz atacağız. Mutluluk zihinde ve algılarda başlar öyleyse biz de işe koyulalım.  

Zihin ve Eudaimonia

“Yaşamınızın mutluluğu düşüncelerinizin kalitesine bağlıdır.” – Marcus Aurelius

Stoacılar da dahil olmak üzere Yunan felsefesinde, eudaimonia mutluluğa ulaşmadaki en yüce hedefi temsil eder. Eudaimonia kelimesinin Yunanca kökeni en yüce benliğiniz (daimon) ile uyum içerisinde olmak (eu) anlamına gelir. 

Stoacı eudaimonia doğayla uyum içerisinde yaşama kavrayışı olarak bilinir. Mutluluğun mümkün hale geldiği esas Stoacı ilke budur. Doğayla uyum içerisinde yaşamak zihinle uyum içerisinde yaşamaktır ki bu da erdemli yaşamı doğurur.

Mutluluk ve sağlık (well-being) bizim içimizde yatmaktadır, dışsal faktörlerde değil. Eudaimonia mutluluk anlamına gelir, mutluluk ise kendi hoşnutluğumuzdan kaynaklanır ki bu tarz bir mutluluk ebedidir.

Erdem mutluluktur ve erdemli olmak psikolojik eudaimonia haline erişmektir. Ne var ki, erdemin ödülü erdemin kendisi olmalıdır.

Erdem, korku veya umuttan ya da herhangi bir dışsal faktörden etkilenmeden, erdemin kendisi için kovalanmalıdır. Dahası, mutluluk da bundan ibarettir. – Zeno of Citium

Karakterimiz üzerindeki dışsal etkiler erdemli ve mutlu olmamıza yardım etmezler.

“Felsefenin özü budur ki bir insan, mutluluğu dışsal şeylere olabildiğince az bağlı olacak şekilde yaşamalıdır.” – Epictetus

Mutluluk bizim akla dayalı tavır ve davranışlarımızdan ortaya çıkar ve akıl bize her şeyin kontrol edilebilir olmadığını söyler. Zihin ve irade bizim kontrolümüzdedir ve mutluluğumuz bu bilgiye dayanır.

Bu durumda, mutlu olmak için mutluluk zihnin temelinde inşa edilmelidir. Neyi yapıp neyi yapamayacağınızı bilmek bilgeliğin ilk kilometre taşıdır ki bilgelik dört ana erdemden birisidir.

Nihayetinde Bilgelik Mutluluğa Giden Yoldur

Bir insanın başkasının zihnindekini gözlemlemediğinde mutsuz olduğu nadiren görülür; fakat kendi zihinlerinin hareketlerini gözlemlemeyenler zorunlu olarak mutsuz olmaya mahkumdur. – Marcus Aurelius

Mutlu olmak için dışsal şeyleri ve olayları kontrol etmeye çalışıyorsanız yaptığınız tek şey hayal gücünüzden beslenmektir. Stoacılar için şimdiki zaman hayati önem taşır. Ne de olsa en iyi benliklerimizi geliştirecek ve onların ortaya çıkmasına yol açacak eylemlerimiz sadece şimdiki zamanda mümkündür. Enerjinizi şimdiye odaklayın ve edebileceğiniz en iyi şekilde hareket edin.

Bahsetmek istediğimiz son şey yaşamlarımız ve kader arasındaki problemli ilişkidir. Stoacılar kadere ve her şeyin belirlenmiş olduğuna inanmışlardır. Akıl bahşedilmiş canlılar olarak insanlar kaderi kabullenmeyi veya onu reddetmeyi tercih edebilirler.

Ruhunuzun başına gelebilecek en büyük talihsizlik kaderi reddetmektir. Tüm Stoacılar bunda hemfikirdir. Dünya sizin etrafınızda dönüyormuş gibi yaşama kibri ve Dünya’nın adaletsiz olabileceği düşüncesi öfke ve korkuyu tetikler ki bu da acıya yol açar.  

Bilge insan gerçekleşen her şeyin bizim için kayıtsız (indifferent) olduğunu bildiğinden kaderi kabullenirler ve asla ona karşı çıkmazlar. Zihinlerine tutunmayı ve dışsal, kontrol edilemeyen şeyler tarafından sarsılmamayı seçerler. Zorlu kaderin rüzgarına karşı erdemli ve güçlü kalmak için zihinlerini güçlendirmeye çalışırlar. Değişen durumlara karşı bu ağırbaşlılık nihayetinde bilgeliğin ve sonucunda da mutluluğun anahtarıdır. 

“Kader istekli olana önderlik eder ve isteksiz olanı sürükler.” – Seneca 


Igor Jankovic– “Does stoicism make you happier? Are stoics happier?“, (Erişim Tarihi: 22.01.2021)

Çevirmen: Can Kalender

Boğaziçi Üniversitesi'nde Dilbilim öğrencisi. İlgi alanlarını dilin kökeni, evrimsel psikoloji ve ahlak psikolojisi oluşturuyor. Felsefe özelinde ise zihin ve ahlak felsefesi ile ilgileniyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Dil Çoğulluğunun Etiği – Matteo Bonotti & Yael Peled

Sonraki Gönderi

İlahi Buyruk Teorisi ve Ateizm – Alexander Pruss

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü