Veganlık ve Çocuklar – Berk Efe Altınal

/
1820 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

İtalya’da sağ kanat partilerden bir milletvekilinin, 16 yaşından küçük çocuklarını vegan olarak yetiştiren vegan ailelerin çocuklarının devlet tarafından ellerinden alınması ve ailelere ceza verilmesini yasalaştırmayı amaçlayan yasa tasarısı geçtiğimiz haftalarda gündemdeydi. Bu yasa tasarısını destekleyenler, buna sebep olarak vegan ailelerin çocuklarını yeterli besleyemedikleri ve çocuklarına veganlığı “dayattıkları” iddiası öne sürüyordu. Her iki iddia da hatalı ve veganlıkla ilgili temel meseleleri anlamaktan uzaktır.

Yetersiz Beslenme?

Sağlık uzmanlarının yerine neyin sağlıklı olduğu ve neyin olmadığını söylemek anlamsız olur. Bu konuda fikir ve kanaatler değil, ancak bilimsel araştırma ve kaynaklara dayanan belgeler anlam taşır. O halde dünyanın en saygın beslenme kurumlarından biri olan Amerikan Beslenme Derneği’nin çok sayıda bilimsel araştırmaya dayanarak yayınladığı raporda bu konu hakkında ne dediğine bir bakalım:

Amerikan Beslenme Derneği’nin kanısı, vegan ve tam vejetaryen de dahil uygun biçimde planlanan tüm vejetaryen beslenmelerin sağlıklı, gıda açısından yeterli ve belli hastalıklardan korunmada fayda sağlar nitelikte olduğu yönündedir. İyi planlanmış vejetaryen beslenmeler, hamilelik, emzirme, bebeklik, çocukluk ve yetişkinlik gibi hayatın her evresindeki bireyler ve sporcular için uygundur.

Bu konudaki bir diğer açıklama ise- Birleşik Krallık Beslenme Uzmanları Derneği’nden:

İyi planlanmış bir vegan beslenme hayatın tüm evreleri için uygundur ve birçok fayda sağlar.

Bu ifadeler, doğru planlanmış bir vegan beslenmenin yeterliliği konusunda oldukça net bilgi vermektedir. Veganların beslenme biçiminde de işin sırrı, doğru planlamayı yapmak, yiyecekleri çeşitli tutmak ve gerekli besinleri almaktır. Farklı olan tek şey, bu besinleri almak için hayvanları kullanmak ve onları öldürmek gibi ahlaken yanlış, şiddet içerikli ve ayrımcı bir eylemde bulunmuyor olmaktır. Ve asıl önemli olan fark da budur.

Elbette dünyaya yeni bir çocuk daha getirmeyi planlayan herkes, çocukların bakımı konusunda gerekli bilgileri edinmeli, çocukların besin ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların ne şekillerde karşılanabileceği konusunda kendisini eğitmelidir. Aksi takdirde, vegan olsun ya da olmasın, çocukların yetersiz ve sağlıksız bir şekilde beslenmeleri gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.

Örneğin ilgili yasa teklifinin verildiği İtalya’da, İtalyan Yiyecek Bilimi Derneği, yasa teklifini veren Savino’nun iddialarını reddederek, çocuklar için asıl tehlike arz eden beslenme biçiminin yüksek şeker ve yağ içerikli beslenme biçimi olduğunu ve önlem alınacaksa bu konuda alınması gerektiğini söyledi.

Vegan ailelerin çocukları ve genel olarak çocuk sağlığı konusunda endişesi olan kurumlar ellerindeki güçle ebeveynlere hayvanlara gereksiz yere zarar vermeyi zor kullanarak ve cezayla tehdit ederek dayatmak yerine, tüm ailelere beslenme konusunda bilgiler veren eğitim materyallerini ulaşılabilir hale getirmelidir. Herkes, hayvanlara zarar vermeden, onları öldürmeden sağlıklı bir hayat sürebileceği bilgisine ulaşma hakkına sahip. Ve hayvanlara zarar verilmesinin sebepleri arasına bir de devlet yöneticilerinin önyargıları sonucu insanlara, hayvanlara zarar vermeyi dayatmasına hiç gerek yok.

Vegan olarak büyütülen ilk çocuklardan David ve Ann Cross (1948)

Dayatma?

Peki vegan aileler çocuklarını hayvanları kullanmadan besleyerek onlara bunu “dayatmış” olmuyorlar mı?

Çocuklara, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin yanlış olduğunu, küfür etmemelerini ve kendilerinden küçük çocuklara vurmamaları gerektiğini, şiddetin kötü bir şey olduğunu anlatmıyor muyuz? Çocuklara karıncaları ezmemelerini söylediğimizde onlara birşeyler dayatmış oluyor muyuz? Ya da kedilerin kuyruklarını çekmemelerini söylediğimizde? Çocuklar ellerine bir sapan geçirip güvercinlere taş atmaya gidiyorlarsa buna ses çıkarmıyor muyuz?

Çoğumuz bunların birer dayatma değil, çocuklara verilmesi gereken ahlaki eğitimin vazgeçilemez parçaları olduğunu düşünür. Pek az ebeveyn bakımından sorumlu olduğu çocukları başkalarının yaşamlarına saygı duymayan, kendinden güçsüzlere zorbalık eden ve hayvanlara keyfi olarak zarar veren bir biçimde yetiştirmek ister.

Veganlık, yaşamımızı bu değerlerle uyumlu olarak yaşamamızın tek yoludur. Biz veganlar, veganlığı bir kimlik, trend, inanış vs. olarak gördüğümüz için ya da bunun “sağlıklı bir diyet” olduğunu düşündüğümüz için vegan değiliz, vegan olmak hayvanlara keyfi olarak zarar vermeden ya da onları keyfi olarak öldürmeden yaşamanın tek yolu olduğu için veganız. Eğer hayvanların bir önemi, bir değeri varsa, vegan olmak ahlaki bir yükümlülük teşkil etmektedir.

Çocukları, hayvanları kullanmadan sağlıklı ve yeterli beslenebilecekleri şekilde beslemek, onlara kedilerin kuyruğunu çekmemeyi ya da karıncaları ezmemeyi öğretmekten farklı değil. Bunun anlamı çocuklara, sadece bunu yapabilmeye güçleri yettiği ve canları istediği için başkalarına -insan ya da hayvan- zarar vermenin yanlış olduğunu öğretmektir.

8,5 yaşındaki Zoya’nın veganlığı anlattığı resim.

Bir de mevzunun diğer tarafına bakalım, yani çocukları navegan bir şekilde yetiştiren ebeveynlere. Bu ebeveynler de çocuklarına hayvanları sevmeyi, onlara zarar vermemeyi öğretir, tıpkı vegan ebeveynler gibi onlar da karıncaları ezmemeyi ya da kedilerin kuyruklarını çekmemeyi çocuklara öğretir. Zaten çocukların büyük kısmı bunu çok kolay bir şekilde kavrayacaktır. Fakat ardından sofraya ölü hayvanlar koyar, hayvanların köleleştirilmesine sebep olan “ürünleri” çocuklara yedirir ve giydirirler. Çocuklardan bu konuda bir itiraz geldiğinde ise bir dizi söze başvururlar: “Tanrı bu hayvanları biz yiyelim diye yarattı”, “Eğer onları yemezsen büyüyemezsin”, “Besin zincirinde güçlü olan güçsüzü yer” gibi. Çocuklara gerçekten ne öğretiyoruz? Dini ya da ideolojik inançların masumlara yönelik şiddeti meşru kıldığını, kendi çıkarlarımız söz konusuysa savunmasızlara zarar verebileceğimizi, bir şeyleri yapmaya gücümüzün yetmesinin bu eylemi yapmak için yeterli bir gerekçe olduğunu… Gerçekten çocuklara aktarmak istediğimiz değerler bunlar mı? Bunlar, dünyamızı hem insanlar hem hayvanlar için cehenneme çeviren değerler değil mi?

Elbette gelecek nesillere bunları aktarmak istemiyoruz. Bize çocukken öğretilen, hayvanlara karşı olan ahlaki itkilerimizi bastırmak için endoktirine edilen türcü, şiddet içerikli ve ahlaken yanlış değerlerin, vegan olduğumuz güne kadar çok sayıda ineğe, tavuğa, balığa, kuzuya, arıya… yok yere zarar vermemize sebep olan bu korkunç fikirlerin geleceğe aktarılmasını istemiyoruz. Hepimiz, küçücük yaşlarımızda, güvendiğimiz, bize ahlaken doğru olanları öğreteceklerine inandığımız kişiler tarafından şiddete ve haksızlığa yönlendirildik. Neyse ki bu beyin yıkamasından kurtulduk ve ahlaki değerlerimize uygun bir şekilde yaşayabilecek şekilde özgürleştik. Aynı kabahati, sonraki nesillere karşı işlemek, onları da türcülüğe endoktrine etmek için hiçbir sebep yok.

Elbette veganlar, ahlaken doğru olan, hayvanlara keyfi olarak zarar vermeyen ve hem çevre için iyi, hem de kendi sağlıkları için iyi olduğunu deneyimledikleri veganlığı kendi çocuklarına da öğretecekler. Tıpkı çevrelerinde bu haksızlık ve şiddeti sürdüren herkesi bilgilendirmeye çalışacakları gibi. Bu çocuklara birşeyleri dayatmak değil, aksine onları toplumun dayattığı türcülükten ve şiddet eğiliminden özgür bir şekilde yetiştirmek anlamına geliyor. Bunun zıttını beklemenin, veganlığın ne anlama geldiğini ve neden vegan olduğumuzu tam olarak kavrayamamaktan başka bir sebebi olmasa gerek.

Annemin Sütü Bana, İneğinki Buzağıya

Pek çoğumuz hayvanlara gereksiz yere zarar vermenin ve onları öldürmenin ahlaken yanlış olduğu konusunda hemfikir. Sağlıklı olmak, hayattan zevk almak, beslenmek, giyinmek, eğlenmek ya da başka herhangi bir sebeple hayvanları kullanmak zorunda değiliz. Onları mal ve kaynak olarak kullanmadan da yaşayabiliriz. Buna rağmen on milyarlarca hayvanı keyfi olarak öldürüyor, hayvanlara eşya muamelesi yapıyoruz.

Hayvanlara keyfi olarak zarar verenlere karşı olduğumuzu söylüyor, ardından hayvanlara keyfi olarak zarar veriyoruz.

Bunun için öne sürdüğümüz bahanelerin hiçbiri geçerli bahaneler değil.


Not: Bu içerik ilk kez İlk olarak abolisyonistveganhareket.org adresinde yayınlandı. ve yazarın izni ile sitemize Taner Beyter tarafından uyarlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Cumhuriyet Gazetesi’ne Konuk Olduk: “Mağara Duvarlarından Akıllı Tabletlere: Eğitime Bakış” – Taner Beyter

Sonraki Gönderi

Eleştirel Düşünme Epistemik Olarak Güvenilir Midir? – Michael Huemer

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü