Astronomers looking to the sky - Scanned 1870 Engraving

Amatör ve Profesyonel Felsefe Üzerine – Michael Huemer

/
3924 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika


Ben bir elitistim. Akademisyen olduktan bir süre sonra akademisyen olmayanlar tarafından yazılmış (kurgu dışı) yazıların çoğunun işe yaramaz olduğunu düşünmeye başladım. Gazeteciliğin çoğu ve popüler kitaplar mesela- bana kalırsa entelektüel abur cubur. Güvenilmez, tembelce yazılmış, ciddiye alınmaması gereken şeyler.

Şimdi, şöyle düşünüyor olabilirsiniz: “Akademi büyük bir entelektüel kartelden ibaret. Sen de kendi entelektüel kartelinin düşünce üzerindeki hakimiyetini korumaya çalışıyorsun!”. Belki de öyledir. Yani, söylediklerimin bir açıklaması o şekilde olabilir. Diğer bir açıklaması ise belki de insanların gerçekten de akademik eğitim alarak bir şeyler öğreniyor olduklarıdır. Kayda değer çalışmalar yapmak için bilmeniz gereken şeyler var. Bana bu işlerin bariz bir şekilde nasıl gözüktüğünü anlatıyorum size.

Birçok insan doğa bilimlerinde uzmanlığa itibar ediyor. Kimse akademik eğitimi olmadan kimya üzerine bir kitap yazmaya çalışmaz veyahut böyle biri tarafından yazılmış bir kitabı okumaz.

Fakat felsefe ve siyaset söz konusu olduğunda insanlar bilime karşı takındıklarından daha farklı bir tavır takınıyorlar. Kimsenin bu konularda fikir sahibi olmak için uzmanlığa ihtiyacı yok. İnsanlar bir sorunun felsefi olmasının başka kimsenin ne düşündüğüne dikkat etmeden hangi fikir hoşlarına gidiyorsa onu savunabilecekleri anlamına geldiğini düşünüyor. Bir ünlü, papaz veya politikacı tarafından yazılmış bir felsefe ya da siyaset kitabı ticari açıdan gayet satılabilirdir.

Bence öyle değil ama. Bana kalırsa böyle bir kitabın entelektüel değerinin olması o kadar zor ki kapağını açmaya dahi tenezzül etmem.

Burada çoğu filozofun dediği şeylere katılmanız gerektiğini söylemiyorum. Bir konuda diğerlerine bir şeyler öğretmeye kalkışmadan önce o konuda diğer filozofların neler söylediğini anlamanız gerektiğini söylüyorum. Bu alanda da, diğer alanlar gibi, eğer kabul görmüş fikirleri bilmiyorsanız faydalı bir şey yapmanız fiilen imkansız.

Neden böyle? İnsanlar 2000 yıldan daha uzun süredir felsefe yapıyor. Çok ama çok fazla insan, çok uzun süre boyunca düşündü ve çok fazla kitap yazdı. Bu insanlardan öğrenecek bir şeyinizin olmaması için ya dünyada yaşamış herkesin tamamen aptal olması ya da sizin dünyanın gördüğü en büyük deha olmanız lazım. Eğer ikincisiyse lütfen bize ölümsüzlüğün anahtarını bir an önce söyleyin.

Eğer felsefi “uzmanların” felsefi gerçeğe ulaşmak konusunda çok güvenilir olmadığını söyleyecekseniz bunun, sizin (veya başka bir uzman olmayan kişinin) güvenilir olduğu anlamına gelmediğinin farkına varın. Profesyonel felsefecilerin uzmanlığına sahip olmayan kişi büyük ihtimalle gerçeğe ulaşabilmek konusunda daha da kötü bir durumdadır.

Bazen, felsefi eğitimi olmayan kişiler felsefe üzerine kitaplar ve denemeler yazıyorlar. Bu kitaplar ve denemeler genelde çok kötü oluyor (Objektivistler, kusura bakmayın!).  (çev. notu: Ayn Rand kast ediliyor.) Ki, bu arada, benim tavsiyeme gelmiş oluyoruz: eğer felsefe hakkında yazmak istiyorsanız ve eğer yazdığınızın gerçekten iyi olmasını istiyorsanız, yıllarca felsefe çalışın.
Popüler felsefe değil, profesyonel felsefe.

Şimdi, eğer benim iddiama karşı çıkacaksanız, sağduyulu olanın ne olduğunu düşünün. İnsanlar dört yıl lisans eğitiminden sonra altı yıldan uzun süre lisansüstü eğitimi görüyor. Ne yaptıklarını sanıyorsunuz, boş boş etrafta oturduklarını mı? Eğer bir şeyi altı yıl boyunca çalışırsanız, onun hakkında önemli bir şey öğrenmeyeceğinizi düşünüyor musunuz? O zamanın sonundaki fikirleriniz başlangıçtakilerden daha iyi olmaz mı? Eğer böyle düşünüyorsanız o altı yılda öğrendiklerinizi birkaç dakikada başkasına anlatabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Umarım yukarıdaki sorulara hayır cevabını vermişsinizdir. Eğer öyleyse, belki neden felsefeci olmayanların yazdıklarının genellikle iyi olmadığını anlayabilirsiniz.

Soru: kendi başına felsefe çalışırsanız nasıl olur; üniversitede çalışmak kadar iyi değil mi bu?

Cevap: Hayır, değil. Sorun şurada, entelektüel olarak ilerlemek için yapmanız gerekenlerden bazıları zor şeyler ve pek de eğlenceli değiller. Profesörler size bunları her türlü yaptırıyor. Kendilerini akademi dışında eğitmiş insanlar neredeyse asla yapmıyor bu şeyleri. Titiz akademisyenlik için gerekli olan yorucu yazı işlerini yapma alışkanlığını neredeyse asla edinmiyorlar. Akademisyen olmayan yazarlar iyi bir akademisyenin yapacağı kadar araştırmayı asla yapmaz ve çalışmalarını belgelendirerek desteklemek zahmetine girmez.

Onlarca saatlerini tamamen ters düştükleri insanların eserlerini okuyup onlara haksızlık etmediklerinden emin olmaya çalışarak harcamazlar ya da ortaya koydukları argümanların o insanlar tarafından çürütülüp çürütülmediğini görmek için. Ya da fikirlerine ona göre şekillendirmeleri gereken bilmedikleri olgusal veriler olup olmadığında emin olmak için. Çünkü bunların hiçbiri eğlenceli değil.

Ve bu yüzden yazdıkları entelektüel açıdan iyi olmuyor. Gazeteciliğin büyük bölümü ve popüler kurgu dışı ana akım kitaplar entelektüel açıdan sorumsuz ve değersizler. Sorunun sebebi yazarların aptal olması veya yerleşmiş fikirlerle çatışmaları değil. Çoğunlukla sorun onların tembel olmaları. Sadece kolay olan şeyleri yapıyorlar. Ki bu tam olarak da okuyucuların ihtiyacı olmayan şey.

Akademisyenler de tembellik yapmıyor değil. İnsanlar işin içinden sıyrılabileceklerini düşündüklerinde tembelleşirler. Mesela bu kitap incelemelerine bakın (tembellik örnekleri incelenen kitaplar, incelemelerin kendileri değil): ilk kitap kaynakçasında sadece 16 kaynak vermiş (bu çok düşük bir sayı). Yazarı ciddi araştırma yapmak için fazla tembel olduğu için bu kitabın değersiz olduğu anlaşılabilir.

Yine de akademisyenler arada sırada tembellik yaparken akademisyen olmayanlar hemen hemen her zaman tembeller. İnsan doğası bu şekilde. Kendi fikirlerimiz hakkında bol bol konuşmak istiyoruz fakat önce oturup diğer insanların tonlarca ve tonlarca fikrini okumak istemiyoruz.

Örnek olarak bu blog. Tamamen tembelce yazılmış ve neredeyse hiç atıf içermiyor. Büyük ihtimalle bu blogu boş verip akademik makaleler okumaya geri dönmelisiniz.

Yazan: Michael Huemer

Çeviren: Tahsin Aladağ

Kaynak: https://fakenous.net/?p=564

2 Yorum

  1. Gerçekten utanç verici bir yazıydı eleştirilmek istenen şey ile yazdıklarını sonlara doğru bir türlü bağdaştıramadım yaptığın demagoji yüzünden anlatmak istediğini anlamadım bile süslemek için felsefi jargona başvuran kişilere bakış açım hep aynıdır.

  2. Huemer’in söyledikleri büyük ölçüde doğru. Çünkü akademik çalışmalar yoğun bir araştırmayı ve sistemli düşünmeyi gerektirir. Bir alanda bir çalışma ortaya koymadan evvel o alanda yapılmış olan çalışmaların konunuzla ilgili olanlarını titizlikle incelemeniz gerekir. Bu inceleme yetmez, bu incelemeler neticesinde edindiğiniz bilgilerin ışığında, daha önce ortaya konulmamış, özgün, bir fikir üreteceksiniz. Ürettiğiniz bu özgün fikri sistematik ve ilgilisinin anlayacağı bir şekilde yazılı ve/veya sözlü olarak ifade edeceksiniz. Çalışmanız, fikrinizi gelen itirazlara karşı savunabildiğiniz ölçüde başarılı ve kıymetli olacaktır. Savunamadığınız bir fikir, itirazlar karşısında silinip gidecektir. Oysa bir köşe yazısında veya popüler bir kitapta yazıya dökülen fikirlerin genellikle bu denli savunulabilir olması şart değildir. Siyasî veya ticarî kaygıları gidermesi ve varsa kitlesine hitap ediyor, kitlesi tarafından onaylanıyor olması yeterlidir. Buradaki onayın analitik ve objektif bir yaklaşımla değil, duygusal tatmin yoluyla veriliyor olması, akademik süreçlerin titizliğini göz önüne aldığımızda, hangisinin üstün olduğunu yeterince açık bir şekilde göstermektedir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Taner Beyter – Türkiye’deki Felsefe Eğitimine Eleştiriler

Sonraki Gönderi

Taner Beyter- Gönüllü Ötanazi Hakkı

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü