/

İki Beyin: Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Bilişsel Farklar – Bruce Goldman

Nirao Shah, 1998 yılında en güncel moleküler araçları kullanarak beyindeki cinsiyete dayalı farklılıkları incelemeye karar verdiğinde, kendisine rakip olacak çok fazla kişi yoktu; lakin bu alanı çalışmak için iyi bir nedeni vardı.

“Belirli davranışları düzenleyen nöral devreleri bulmak ve keşfetmek istiyordum” diyor Shah, o zamanlar Columbia’da doktora sonrası bursuna başlayan yeni mezun bir Caltech doktoru olarak. Bu nedenle, çiftleşme, ebeveynlik ve saldırganlıkta cinsiyetle ilişkili davranışsal farklılıklara odaklandı.

Şu anda Stanford’da psikiyatri ve davranış bilimleri ve nörobiyoloji profesörü olan Shah “Bu davranışlar hayatta kalmak ve yayılmak (üreme temelli çoğalma, çeviriyi sen istediğin gibi seç) için gereklidir” diyor. “En azından hayvanlarda öğrenilmekten ziyade doğuştan gelirler bu nedenle ilgili devrelerin gelişimsel olarak beyne bağlı olması gerekir. Bu devreler(circuits) hangi cinsiyete baktığınıza bağlı olarak farklılık göstermelidir.”

Planı, cinsiyetler arasında farklılık gösteren davranışlarla bağlantılı olan genlerin faaliyeti hakkında ne öğrenebileceğini ve daha sonra öğrendiği bilgiyi, bu davranışların altında yatan nöronal devreleri (birbirleriyle yakın iletişim halinde olan sinir hücresi kümeleri) tanımlamaya yardımcı olmak için kullanmaktı.

O zamanlar bu, evrensel olarak popüler bir fikir değildi. Nörolojik bilim camiası, insanlarda biliş ve davranışta gözlemlenen cinsiyete bağlı farklılıkların büyük ölçüde kültürel etkilerden kaynaklandığını düşünmekteydi. Hayvan araştırmacıları ise, üreme hormonlarındaki döngüsel değişimlerin temel nörolojik kavrayış arayışına kafa karıştırıcı değişkenlikler getireceğini düşünerek, deneylerinde dişi kemirgenleri kullanma zahmetine bile nadiren katlanıyordu.

Ancak son 15 yıl içinde, yeni teknolojilerin erkek ve kadın beyinlerinin nöronlarla nasıl bağlandığı ve nasıl çalıştığı konusunda doğuştan gelen farklılıklar olduğuna dair giderek artan bir kanıt yığını oluşturmasıyla büyük değişiklikler yaşandı.
Beyinlerin ne kadar iyi çalıştıkları değil, dikkatinizi çekerim. Farklılıklarımız, bir cinsiyetin ya da diğerinin daha iyi, daha zeki ya da daha çok hak ettiği anlamına gelmiyor. Bazı araştırmacılar “nöroseksizm” suçlamalarıyla boğuştular, yani klişelere kapılmak veya insan cinsiyet farklılıklarını kültürel olmaktan ziyade biyolojik olarak yorumlamakta çok hızlı davranmakla suçlandılar. Bununla birlikte, hayvan araştırmalarından, kültürler arası anketlerden, doğal deneylerden ve beyin görüntüleme çalışmalarından elde edilen verilerin, her zaman sarsıcı olmasa da gerçek beyin farklılıklarını gösterdiğini ve bu farklılıkların davranış ve biliş farklılıklarına katkıda bulunabileceği savunarak bu suçlamalara karşı koydular.

Davranışsal Farklılıklar

1991’de, Shah’ın cinsiyet farklılıkları araştırmasını başlatmasından sadece birkaç yıl önce, Amerikan Psikoloji Derneği’nin eski başkanı olan Diane Halpern, Bilişsel Yeteneklerdeki Cinsiyet Farklılıkları’nın ilk baskısını yazmaya başladı. Hayvanlarla ilgili araştırma literatüründe cinsiyetle ilişkili nöroanatomik ve davranışsal farklılıklara ilişkin raporların giderek arttığını; lakin bu çalışmaların çoğunlukla üniversite kütüphanelerinde toz topladığını fark etti. Halpern, sosyal psikologlar ve sosyologların erkek ve dişi insanlar arasındaki herhangi bir temel bilişsel farklılık kavramını hafife aldıklarını söylüyor.

Bunu takiben Halpern ilk baskının önsözünde şunları yazdı: “O zamanlar, düşünme becerilerindeki cinsiyetler arası farklılıkların sosyalleşmeden, araştırmadaki yapay şeylerden, hatalardan, önyargı ve peşin hükümlerden kaynaklandığı bana açık görünüyordu. … Birkaç metre yüksekliğindeki bir yığın dergi makalesini, çok sayıda kitabı ve dergi makalesi yığınını inceledikten sonra … Fikrimi değiştirdim.” Neden? Halpern, cinsiyete dayalı bilişsel farklılıkların biyolojik temeline işaret eden ve görmezden gelinemeyecek kadar çok veri olduğunu söylüyor. Her şeyden önce, hayvanlarla ilgili araştırma bulguları, insanlara atfedilen cinsiyete dayalı farklılıklarla yankı buldu. Bu bulgular hâlâ artmaya devam ediyor. Örneğin, 34 al yanaklı maymun üzerinde yapılan bir çalışmada, erkekler tekerlekli oyuncakları pelüş oyuncaklara tercih ederken, dişiler pelüş oyuncakları sevimli bulmuşlardır. Maymunların ebeveynlerinin onlara cinsiyeti belirlenmiş oyuncaklar satın aldığını ya da maymun toplumunun erkek yavrularını kamyonlarla daha fazla oynamaya teşvik ettiğini iddia etmek zor. Çok daha yakın tarihli bir çalışma, 9 ila 17 aylık erkek ve kız çocukların- kendi cinsiyetlerini veya diğer çocukların cinsiyetlerini tanımaya dair çok az belirti gösterdikleri bir yaş- yine de basmakalıp erkek oyuncaklarına karşı basmakalıp kadın oyuncakları tercihlerinde belirgin farklılıklar gösterdiğini ortaya koydu.

Halpern ve diğerleri, pek çok insan davranışı farklılığını katalogladılar. Halpern ve diğerlerinin söylediği şekilde “Bu bulgular replike edildi. Kadınlar, sözel analojiler dışında hemen hemen hepsinde, çeşitli sözel beceri ölçütlerinde başarılıdır. Kadınların okuduğunu anlama ve yazma becerileri, ortalama olarak sürekli olarak erkeklerinkini geçiyor. İnce motor koordinasyon ve algısal hız testlerinde erkeklerden daha iyi performans gösteriyorlar. Uzun süreli bellekten bilgi alma konusunda daha becerikliler.”

Erkekler, ortalamada, işler bellekteki öğeler arasında daha kolay denge kurabiliyorlar. Üstün görsel uzamsal becerilere sahipler: Karmaşık iki veya üç boyutlu bir şekil uzayda döndürüldüğünde ne olduğunu görselleştirmede, yataydan açıları doğru belirlemede, hareket eden nesneleri takip etmede ve mermileri hedeflemede daha iyiler.
Hem insanlarda hem de farelerde yapılan navigasyon çalışmalarında, her iki türün dişileri yer işaretlerine güvenme eğilimindeyken, erkekler daha tipik olarak “ölü hesaplamaya” güvendiğini gösteriyor, yani kişinin konumunu, yer işaretlerini kullanmak yerine kat edilen yönü ve mesafeyi tahmin ederek hesaplaması.

Yeni teknolojiler, erkek ve kadın beyinlerinin nasıl çalıştığına ve beyinlerinin nasıl bağlandığına dair doğasında var olan farklılıklar olduğuna dair artan sayıda kanıt üretti.

Bu bilişsel farklılıkların çoğu yaşamın oldukça erken dönemlerinde ortaya çıkıyor. Halpern “2 ve 3 aylık bebeklerde görsel uzamsal yeteneğinde cinsiyet farklılıklarını görüyorsunuz” diyor. Kız bebekler yüzlere daha kolay tepki verir ve daha erken konuşmaya başlar. Erkek çocuklar, görsel çevrelerinde deneysel olarak indüklenen algısal tutarsızlıklara bebeklik döneminde daha erken tepki verir. Yetişkinlikte, kadınlar daha çok yüzlere, erkekler şeylere odaklı kalır.

Ölçülen tüm bu farklar, çok çeşitli bireysel sonuçların birleştirilmesinden elde edilen ortalamalardır. İstatistiksel olarak önemli olmakla birlikte, farklılıklar devasa olmama eğilimindedir. Çan eğrisine bakıldığında çoğu insanın kümelendiği ortadan ziyade en uç noktalarında fark edilir. Bazı insanlar bu farkları görmezden gelebileceğimizi iddia ediyor.

Ancak erkek-dişi oranlarının dengesiz olduğu uzun davranışsal eğilimler listesi, bilişsel ve nöropsikiyatrik bozukluklara kadar uzanıyor. Kadınların yaşamları boyunca klinik depresyon yaşama olasılığı erkeklerin iki katıdır; aynısı travma sonrası stres bozukluğu için geçerlidir. Erkeklerin alkol veya uyuşturucu bağımlısı olma olasılığı iki kat, şizofreni geliştirme olasılığı ise yüzde 40 daha fazladır. Erkeklerin disleksi oranı, kızlarınkinden belki 10 kat daha fazladır ve otizm spektrum bozukluğu tanısı alma olasılıkları dört veya beş kat daha fazladır.

Altta yatan biyolojik farklılıklar- çoğumuz için çözümü zor olsa da- ruhsal bozuklukların yaygınlığındaki cinsiyetler arası belirgin dengesizlikleri açıklamaya yardımcı olabilir ve erkeklerle kadınlar arasında gözlemlenen bilişsel ve davranışsal farklılıkları açıklayabilir mi?

Beynimiz Nasıl Farklı?

UC-Irvine nörobiyoloji ve davranış profesörü Larry Cahill, nörobilim literatürünün, insan beyninin nöral yapılarda belirgin anatomik farklılıklara ve buna eşlik eden fizyolojik farklılıklara sahip cinsiyete dayalı bir organ olduğunu gösterdiğini söylüyor. Cahill, tamamen cinsiyet farklılıklarının sinir sistemi işlevi üzerindeki etkisine adanmış herhangi bir nörobilim dergisinin ilk sayısı olan Journal of Neuroscience Research’ün 70 makalelik Ocak/Şubat 2017 sayısının editörlüğünü yaptı.

Cahill, beyin görüntüleme çalışmalarının, bu farklılıkların kesinlikle üreme alanının çok ötesine geçtiğini gösterdiğini söylüyor. Toplam beyin boyutuna (erkeklerinki daha büyüktür) göre ayarlanan bir kadının öğrenme ve ezberleme için kritik olan hipokampusu, bir erkeğinkinden daha büyüktür ve farklı çalışır. Tersine, duyguların deneyimlenmesi ve bu tür deneyimlerin hatırlanmasıyla ilişkili bir erkeğin amigdalası, bir kadınınkinden daha büyüktür. Cahill’in araştırmasının da gösterdiği gibi, o da farklı çalışıyor.

2000 yılında Cahill, ya oldukça tiksindirici filmler ya da duygusal olarak nötr filmler izleyen kadın ve erkeklerin beyinlerini taradı. İğrenç filmlerin, her bir beyin hemisferinde bulunan badem biçimli bir yapı olan amigdalada güçlü olumsuz duygulara ve buna eşlik eden baskılara yol açması bekleniyordu. Beklendiği gibi, izleme deneyimi sırasında amigdaladaki aktivite, deneklerin daha sonra izlenen klipleri hatırlama becerilerini tahmin etti. Ancak kadınlarda bu ilişki sadece sol amigdalada gözlemlendi. Erkeklerde sadece sağ amigdaladaydı. Cahill ve diğerleri o zamandan beri bu sonuçları onayladılar.

Bunun gibi keşifler, araştırmacıların alarm zillerini çalmalı! Kadınların duygusal olaylara ilişkin anılarını erkeklerden daha güçlü, daha canlı tuttukları biliniyor. Duygusal anıları daha çabuk hatırlarlar ve hatırladıkları daha zengin ve daha yoğundur. Eğer amigdala depresyon veya anksiyeteyi temsil ediyorsa, erkeklerin ve kadınların beyinlerinin her iki sendroma karşı farklı hassasiyetlerini anlamak için ayrı ayrı analiz edilmemesi, sağı solu bilmemek kadar kendi kendini baltalayıcı olacaktır.

Bir kadının beyninin iki hemisferi birbiriyle bir erkeğinkinden daha fazla konuşur. 2014 yılında yapılan bir çalışmada, Pennsylvania Üniversitesi araştırmacıları 428 erkek ve 521 kadın gencin beyinlerini görüntülediler ve kadınların beyinlerinin hemisferler arasında sürekli olarak daha güçlü koordineli aktivite gösterdiğini, erkeklerin beyin aktivitesinin ise yerel beyin bölgelerinde daha sıkı koordineli olduğunu buldular. Daha önce yayınlanan daha küçük çalışmalardaki sonuçların teyidi niteliğindeki bu bulgu, korpus kallozumun – hemisferleri geçen ve birbirine bağlayan beyaz madde kablosu – kadınlarda erkeklerden daha büyük olduğu ve kadınların beyinlerinin erkeklerden daha iki taraflı simetrik olma eğiliminde olduğu yönündeki diğer gözlemlerle yakından ilişkilidir.

Bu bilişsel farklılıkların çoğu yaşamın oldukça erken dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. 2 ve 3 aylık bebeklerde uzamsal görselleştirme becerisinde cinsiyet farklılıkları görüyorsunuz.

Cahill, “Kayda değer bir dereceye kadar, bu beyin farklılıklarının davranışsal farklılıklara dönüşmesi gerekir” diyor. Çok sayıda çalışma, bazen tıbbi açıdan anlamlı sonuçlar doğuracak şekilde bu farklılıkların davranışsal farklılıklara dönüştüğünü gösteriyor.

JAMA Psychiatry’de 2017 yılında yapılan bir çalışmada, otizm spektrum bozukluğu olan 8 ila 22 yaşlarındaki 98 kişinin ve 98 kontrol deneğinin beyinleri görüntülendi. Her iki grup da aşağı yukaru eşit sayıda erkek ve kadın denek içeriyordu. Çalışma, beyin korteksinin kalınlığındaki varyasyon modelinin erkekler ve kadınlar arasında farklılaştığını gösteren daha önceki araştırmaları doğruladı. Ancak araştırmacılar, OSB’li kadın deneklerin büyük çoğunluğunun, OSB’li olmayan tipik erkeklerinkine benzer kortikal kalınlık varyasyon profillerine sahip olduğunu buldu. Başka bir deyişle ister erkek ister kız olun, tipik bir erkek beyin yapısına sahip olmak OSB için önemli bir risk faktörüdür. Tanım gereği, kızlardan çok erkeklerin beyinleri bu profile sahiptir ve bu durum muhtemelen OSB’nin kızlara kıyasla erkekler arasında dört ila beş kat daha fazla görülmesini açıklar.

Beynimiz Neden Farklılaşıyor?

Peki erkeklerin ve kadınların beyinleri neden farklı? Bunun en büyük nedenlerinden biri, yaşamlarının büyük bir bölümünde kadın ve erkeklerin depolarına farklı katkı maddelerinin akmasıdır: cinsiyet hormonları. Dişi memelilerde birincil katkı maddeleri, progesteron adı verilen başka bir molekülle birlikte östrojen adı verilen molekül grubunun birkaç üyesidir; erkeklerde ise testosteron ve birbirine benzeyip topluca androjen olarak adlandırılan hormonlardır. Daha da önemlisi, rahimde normal gelişim gösteren erkekler gebeliğin ortasında büyük bir testosteron dalgasına maruz kalırlar. Bu durum sadece vücut kısımlarını ve oranlarını değil beyinlerini de kalıcı olarak şekillendirir (Gelişmekte olan erkek hücreleri üzerindeki testosteronun etkisini bozan genetik kusurlar, “varsayılan” durumumuz olan dişil vücut planına geçişe neden olur). Genel olarak, erkekler ve kadınlar arasında boyut olarak farklılık gösteren beyin bölgeleri (amigdala ve hipokampus gibi), cinsiyet hormonları için özellikle yüksek konsantrasyonlarda reseptör içerme eğilimindedir.

Erkeklerle kadınların bileşimindeki bir diğer önemli değişken, her hücrede bulunan 23 çift insan kromozomundan birini oluşturan cinsiyet kromozomlarından kaynaklanmaktadır. Genel olarak, dişilerin çiftinde iki X kromozomu bulunurken, erkeklerde bir X ve bir Y kromozomu bulunur. Y kromozomu üzerindeki bir gen, vücutların ve beyinlerin erkek özelliklerini almasına neden olan gelişimsel olaylar dizisinden sorumludur. Y kromozomundaki diğer bazı genler, beyin fizyolojisi ve bilişi ile ilgili olabilir.

Bilim insanları, tek bir DNA baz çiftinin varlığının veya yokluğunun tıbbi açıdan önemli bir fark yaratabileceğini rutin olarak kabul ederler. Peki ya bütün bir kromozom? X kromozomu ve Y kromozomu üzerinde barındırılan genlerin (X’te yaklaşık 1.500, Y’de 27) bir zamanlar diğerinde karşılıkları olsa da, artık sadece birkaçı için durum böyledir. Bir erkeğin vücudundaki her hücre (beyni dahil), bir kadının vücudunda işleyenlerden biraz farklı işleyen cinsiyet kromozomu genlerine sahiptir.

Cahill, beyin yapısı ve fizyolojisindeki cinsiyete dayalı farklılıkların, bu hormon/reseptör etkileşimlerinin simyasını, bunların hücreler içindeki etkilerini ve genetik değişkenlerin arabulucu etkisini, özellikle de XY genotipine karşı XX’ye sahip olma durumunu yansıttığını söylüyor.

Sinirsel Devrelerde Sıfırlama

Shah’ın hayvanlar üzerindeki deneyleri, bilim adamlarının bilinçli, aktif bir hayvanın beynindeki bireysel sinir hücrelerinin – veya hatta bu sinir hücrelerindeki tek genlerin – aktivitesini artırmasına veya bastırmasına olanak tanıyan teknolojiler kullanır. Bu deneyler, erkek ve dişi farelerin beyinlerindeki belirli bölgelerde faaliyet seviyeleri güçlü bir şekilde farklılık gösteren kesin genleri saptamıştır.

Shah’ın ekibi, faaliyet düzeyleri erkek ve kadın beyinleri arasında farklılık gösteren bu genlerden birini veya birkaçını devre dışı bırakınca ne olacağını merak etti. Aday genlerinden biriyle denediler ve normalde dişilerde daha aktif olan genlerden birini devre dışı bıraktılar. Bunu yaparak, anne farelerin yuvalarını davetsiz misafirlerden koruma ve uzaklaşan yavruları geri alma istekliliğinin tamamen parçalandığını gördüler – normal dişi farelerin şaşmaz bir şekilde gözlemlediği annelik zorunlulukları – ancak cinsel davranışları üzerinde gözlemlenebilir bir etkisi olmadı. Farklı bir geni devre dışı bıraktıklarında, dişi farenin çiftleşme isteğini kökten azalttı; lakin genin devre dışı bırakıldığı erkekler tamamen normal davranmaya devam etti.

Bütün bunlar, beynin en azından bölümlerinin modüllerden oluştuğuna dair bir tabloya işaret ediyor. Her bir modül, karmaşık bir davranışın tek bir parçasından sorumlu nöral veya genetik bir yoldan oluşur ve genetik ve hormonal sinyallere yanıt verir. Bu modüller- ya da en azından bazıları- erken testosteron yüklenmesi ya da yokluğuyla sırasıyla erilleşir ya da dişileşir. Memeli beyni, davranışsal özelliklerin karmaşık kombinasyonlarına yol açan bu türden sayısız modüle sahiptir. Bu, her erkeğin veya kadının beyninin aynı göründüğü anlamına gelmez. Çok sayıdaki genetik varyasyonlarımız, bazı genlerimizin östrojenlere ve androjenlere karşı farklı yanıt vermesiyle etkileşime girer. Bu karmaşık langırt oyunu, beynin nöral devrelerinin en azından bazılarında ve bu nöral devrelerin her birinin yönettiği küçük davranış parçalarında olup bitenleri etkiler.

Shah, “Cinsiyete özgü davranışın, toplandığında size genel erkeklik ve kadınlık derecenizi veren tüm bu modüllerin bir bileşimi olduğunu düşünüyoruz” söylüyor.

Shah’ın izole ettiği ve faaliyet seviyeleri erkek ve dişi farelerin beyinlerinde önemli ölçüde farklılık gösteren genleri düşünün. “Bu genlerin neredeyse tamamında insan analogları var. İnsan sosyal davranışındaki işlevlerini hâlâ tam olarak anlamış değiliz. Ancak onlar hakkında bildiklerimizi öğrenmek için kamuya açık veri tabanlarına baktığımızda, onların şaşırtıcı sayıda insanda otizm, alkolizm ve diğer rahatsızlıklarla bağlantılı olduğunu bulduk.” diyor Shah.

Şu anda çalışmakta olan daha büyük görüntüleme çalışmaları ve yaratıcı hayvan araştırmaları, insanlığın doğasında hiçbir şekilde tek tip ve çoğu zaman önemli olmasa da var olan cinsiyetle ilişkili bilişsel farklılıklar ve hastalıklara karşı olan savunmasızlıkları hakkında çok daha fazlasını ortaya çıkarmayı vaat ediyor.

Karmaşık bir sosyal çevrede özgür yaşayan insanların davranışlarına “biyolojiye” karşı “kültürün” göreli katkılarına kesin yüzdeler atamaya çalışmak en iyi ihtimalle zordur. Bu nedenle Halpern kısa ve öz bir değerlendirme sunuyor: “Kültürün rolü sıfır değil. Biyolojinin rolü sıfır değil.”


Bruce Goldman – “Two minds: The cognitive differences between men and women“, (Erişim Tarihi: 01.05.2024)

Çevirmen: Taha Acar


Not: Bu içerik, entelektüel bir ortaklık içinde olduğumuz sevgili Mürekkep ekibi ile işbirliğimizin ürünüdür. İçeriklerinden haber olmak ve takip etmek için tıklayınız.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kan Neden Sudan Koyudur? – Steve Stewart Williams

Sonraki Gönderi

Bir Bayramın Doğuşu: Mayıs’ın İlk Günü – Eric Hobsbawm

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü