“Karakter Oluşturma” Teodisesi Üzerine Akla İlk Gelen Birkaç Fikir – Jonathan David Garner

/
617 Okunma
Okunma süresi: 3 Dakika
  1. İlk olarak, karakter oluşturmanın* tek başına iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sanırım o, yalnızca işlevsel olarak iyi bir şey. Ancak bir an olsun karakter oluşturma (geliştirme) teodisesini kabul edelim ve bizi nereye götürdüğüne bakalım.
  2. Bu teodise, kişinin çektiği korkunç acı durumlarını açıklamaz.
  3. Bu teodise, doğadan kaynaklanan kötülüklerin (yani doğal kötülükler**) bir açıklamasını bize vermez.
  4. Bu teodise, hayvanların çektiği korkunç acıların makul bir açıklamasını sunmaz. Evet belki de bu teodiseyi, teizmin cennetin var olduğu ve hayvanların dünyada yaptıklarına dönüp bakabildikleri gibi bazı anlatıları ile (destekleyici hipotezler) beraber ele alarak birleştirmeye çalışabilirsiniz. Ancak bu sadece mantıksal olarak mümkün veya epistemik olarak olası bir hikayeden ibaret olup (iyi) teodise tanımına uymaz.
  5. Bu teodise bebeklerin çektiği acıları açıklamıyor. *** “Cennet” fikriyle birleştiğinde bile (ki bu epey kötü bir açıklama/ihtimal dışı) doğmadan önce (anne karnında) ölen veya çok erken bir yaşta ölen bebeklerin durumu açıklanmamaktadır.
  6. Dert ve çilelerin uluslararası dağılımı ile yoksul-zengin arası dağılımı gibi bazı durumlar göz önüne alındığında, karakter oluşturma teodisesi pek bir anlam ifade etmiyor.
  7. Karakter oluşturma teodisesi, dünyadaki bütün korkunç acı ve ıztırapların tüm çeşitlerini, örneklerini ve onların dağılımını açıklamaz. Karakter oluşumu için korkunç acılar çekmenize gerek yoktur. **** Aslında kendimizi geliştirmek (ve karakterimizin giderek olgunlaşması) için hiçbir acı/ızdırap çekmek zorunda değiliz. Erdemlerimiz sayesinde ahlaken ihtiyacımız olanın ötesine ve üstüne geçebiliriz.

Jonathan David Garner- “Some quick thoughts on the “character-building” theodicy”, (Erişim Tarihi: 25.11.2020)


Çevirme Notları:

* İlahi Adalet Teorisi (theodicy)’nin bir biçimi olarak da değerlendirilen “karakter oluşumu teodisesi”; “bireylerin yeryüzünde çektikleri acılar, onların karakterlerinin (ve belki de ruhlarının) daha da sağlamlaşması ve gelişmesi içindir” diyen teistik bir teodisedir. Bu yaklaşım birçok diğer teodise gibi bize maksatsız ve anlamsız görünen bazı acı ve kötülüklerin belli türden iyiliklere (veya büyük iyiliklere, greater-good) hizmet ettiğini iddia eder. Öyle ki bu iyilikleri elde etmek ve onlara ulaşmak için bu acı ve kötülükleri deneyimlemek kimi teistler için zorunlu bir süreç olarak bile görülebilir. Temel iddia o dur ki, acı çekmek daha iyi bir karakter kazanmayı sağlar.

** Bazı teodise türleri, dünyada deneyimlediğimiz acı ve kötülüklerin bizim özgür irademizin bir tür sınaması olduğunu (sınav) veya belli türden iyiliklere ulaşmamız için var olan bir süreç olduğunu iddia eder. Ancak Rowe bir çok ateist filozof bu açıklamaya itiraz etmiştir. Doğal kötülükler (deprem, meteor düşmesi, kendi kendine oluşan orman yangınlar vb), dediğimiz kötülükler insanların eylemlerinin bir sonucu olarak var olmazlar ama insanların acı ve ızdırap çekmelerine sebep olurlar. Rowe’un örneği ile kendi kendine oluşan bir orman yangınında yanan bir orman içinde kalmış bir karaca yavrusunu düşünün. Bu karaca yavrusu korkunç acılar çekmektedir, peki bunun anlamı nedir? Kim imtihan edilmekte, kimin özgür iradesi sınanmakta veya hangi iyiliğe hizmet edilmektedir?

*** Garner’ın bebek örneği vermesi anlamlıdır. Bebeklerin tam anlamıyla bir özgür iradeye sahip olduğunu ve karakter oluşumu için belli türden bilinçli eylemlerde bulunduklarını iddia edemeyiz. Bir bebek 4 aylıkken acı çekiyorsa, bu hangi karakterin oluşumu için zorunludur şeklinde bir soru sorabiliriz; Garner de örtük olarak bunu yapmaktadır.

**** Garner’ın bahsettiği korkunç acılardan birine “tay-sach hastalığı” örnek verilebilir. Kötülük problemi üzerine bir sunum hazırlarken öğrendiğim bu hastalık genellikle doğu Avrupa ulusları ve Yahudilerde görülen genetik geçişli bir hastalıktır. Bu hastalık anneden bebeğe geçer ve bebek korkunç acı nöbetleri çekerek zaman içerisinde duyusal hassasiyetini (duyma, görme vb) kaybeder, ortalama olarak ise 5 yaşında ölür. Ortalama 5 yıl boyunca çekilen bu hastalık hangi karakter oluşumuna katkı sağlamaktadır? Bu bebeğin 5 yıl boyunca korkunç acı çekmesi hangi türden bir iyiliğe hizmet ediyor olabilir. Bu ve benzeri korkunç kötülüklerin varlığı benim gibi ateistler için hala epey güçlü bir ateistik argüman gibi görünüyor. Soru oldukça basittir, bu korkunç acıları çekmek zorunda mıdır o bebek?

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Küme Teorisi Ve Fizik – Alexander Pruss

Sonraki Gönderi

İçsel Zaman ve Tanrı – Alexander Pruss

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü