Kitap Analizi: “Araştırmanın Alfabesi” – Melinda Gülsüm Esen

//
1451 Okunma
Okunma süresi: 9 Dakika
  • Yazar: Yasin Ramazan
  • Sayfa sayısı:194
  • Baskı sayısı: 1
  • Cilt durumu: Ciltsiz
  • Kağıt cinsi adı: 2. Hamur
  • Ürün formatı adı: Kitap
  • Barkod: 9786057058072
  • Basım tarihi: Aralık 2021
  • Basım yeri: İstanbul / Türkiye
  • Boyutlar: 13,50cm x 21,00cm
  • Yayınevi: Babil Kitap

Bilim insanlarını pusuda bekleyen pek çok tuzak bulunur. Bunlar bazen zihinsel tuzaklar, bazen ise yöntemin kendisinden doğan tuzaklardır. Dahası bu tuzaklar sadece bilim insanlarını da beklemez, gerçeğe ulaşmak isteyen tüm insanları bekler. Hal böyleyken gerçeği aramak ve araştırma yapmak Pan’ın Labirentinde dolaşmak mıdır? Belki. Peki ya tedirgin araştırmacı, yolunu aydınlatacak o meşaleyi hangi ucundan yakmalı? Kaybolmadan yolunu nasıl bulmalı?

Yasin Ramazan’ın son kitabı Araştırmanın Alfabesi, araştırma yapmak isteyen genç araştırmacılara ve yolda olanlara çalışmalarının istikametini ve niteliğini belirleyecek muhtemel problemlerin çözümünde rehberlik ediyor. Kitap boyunca, bazen doğruları, bazen doğru bilinen yanlışları, bazen ise gözden kaçması muhtemel detayları titizlikle açıklıyor. Yazar kitap boyunca örnekler, diyagramlar ve kitabın sonunda yer alan Sıkça Sorulan Sorular bölümü ile okuyucusuna yardım eli uzatıyor ve okuyucunun perspektifinden problemleri ele alarak çözüm önerilerini titizlikle detaylandırıyor.

Kitaba dair bilgi vermemiz gerekirse, Araştırmanın Alfabesi altı bölüm ile Önsöz ve Sonsöz olmak üzere sekiz bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm Neden Araştırıyoruz? başlığını taşır. Aradığımız şeyin gerçeklerin doğru bir betimlemesi olduğunu belirten Yasin Ramazan, betimlemede başvuracağımız yöntemlerin spesifik olabileceğini ancak nihayetinde yöntem her ne olursa olsun doğru betimlemeyi ayırt etmemiz gerektiğini ifade etmektedir. Ona göre, araştırma yapan kişinin araştırma yapmaktaki motivasyonu farklı sebeplere dayanabilir ancak nihayetinde her araştırmacı doğru düşünceye değer verdiği için araştırmacıdır. Dolayısıyla belli bir konudaki araştırma, doğrunun bize göre olmadığını zihnimizde tutarak, nesnel zemini tespit ederek yapılmalıdır. Yazar bu bölümde aynı zamanda sistematik ve kolektif araştırmayı tanımlamaktadır. Ona göre sistematik çalışma, cevap aranan soru çerçevesinde araştırma esnasında takip edilen belli bir düzeni ifade etmektedir. Böylelikle araştırmacı, araştırmada başvurulan yöntem dizgesinden hareketle elde ettiği sonucun rastgele olmadığını gösterir. Kolektif araştırma ise, hiçbir araştırmanın başlangıç çizgisinin kendi tarihsel art alanından kopuk olmadığı anlamına gelmektedir. Araştırmacı, kaçınılmaz bir biçimde kendisinden önce yapılmış olan araştırmacıları takip ederek ilerler. Yazara göre “Bir araştırmacı, bu yüzden ortak aklın parçasıdır.”

İkinci bölüm Nasıl Araştırıyoruz? başlığında ise yazar, araştırmamızı besleyen ve ona dayanak sağlayan arka planın mahiyetine ve işlevine dikkat çekmektedir. Araştırmanın “gerçeklerden” hareket ettiğini ve araştırmaya atılan ilk adımın bilinenleri sorgulamak olduğunu ifade etmektedir. Yazara göre, araştırma yapmak, bilinenlerden hareketle bilmediklerimize doğru yelken açmaktır ve bu yüksek maliyetli bir keşif yolculuğudur. Yazar, araştırmacının bu yolcuğunu şöyle ifade etmektedir “Bu yönde bir yolculuk, bildiklerinizden ayrılmayı göze almak ve tekinsizlikle ilerlemek demektir. Çünkü bilinmeyeni öğrendiğimizde bilinen de değişir.” Böylesi bir yolculukta, araştırmacının kılavuzu ise cevap aradığı sorular olacaktır. Bununla beraber, yazar bu soruların kapsamının belirlenmesinde gerçekçi olunması gerektiğini özellikle vurgulamaktadır. Ona göre, cevap arayışı ve araştırmada savunulacak tez, araştırmacının kendisine has düşünceleri, yaklaşımı ve değerlendirmelerinden doğar. Her araştırma, doğruluk iddiasındadır ve doğruluk iddiası ise gerekçelendirmeye muhtaçtır. Dahası, her araştırma aynı zamanda, kendi gelişim süresince diğer araştırmalar ile diyalog halindedir ve bu diyalog uzlaşı ile çatışmayı mümkün kılar. Araştırmacının görevi açık ve anlaşılır ifadeler ile bu diyaloğu beslemektir.

Yazar, Neyi Araştırıyoruz? başlığı taşıyan üçüncü bölümde araştırmada neyi araştırdığımızı belirleyen öncelik, içerik ve biçim kriterlerini ele almaktadır. Öncelik kriterleri bağlamında, belgesel araştırma ile eleştirel araştırmayı tanımlamaktadır. Belgesel araştırmada, araştırmacı kendisinden önce yapılmış çalışmaları inceler. Bir araştırmacının öncelikli hedefi ilgili çalışmada ne olduğunu ortaya koymaktır. Araştırmacının kendisinden önce yapılmış olan çalışmaları kendi araştırmasının bir parçası olarak kullandığı araştırma modeli ise eleştirel araştırmadır. Eleştirel araştırmayı, belgesel araştırmadan ayıran, yeni verinin (bilginin) araştırmacının farklı bakış açısı ile yorumlayarak tartışma alanına sunmasıdır. Her araştırma belirli bir düzeyde eleştirel, belirli bir düzeyde ise belgesel bir araştırmadır. Araştırmacı bu yöntemlerin her ikisini de kullanmaktadır. İçerik kriterleri açısından ise, akademik çalışmalar şu içerikleri taşımaktadır; araştırmacı kendisinden önce yapılmış bir çalışmanın iddiasını açıklar, ilgili alandaki bir iddiayı destekler veya belli bir iddiadaki itiraza odaklanarak itiraz ve destekleri değerlendirir. Araştırmacı, nihayetinde ulaşmış olduğu sonucu gerekçelendirerek sunar ya da elde edilen sonucun bir başka görüş ile birlikte ele alınıp alınmayacağını, benzerlik ve farklılıklarını çalışma konusu haline getirebilir. Dahası, bir çalışma tüm içerik çeşitlerini belirli açılardan içerecek şekilde tasarlanabilir. Biçim kriterleri perspektifinden araştırma ele alındığında ise, araştırmanın diğer araştırmacılara ulaştırılma biçimlerine değinen yazar, bir araştırma, sunum, makale, akademik kitap, tez veya değerlendirme yazısı olarak sunulabileceğini belirtmektedir.

Akademik Okuma başlığı taşıyan dördüncü bölümde ise, akademik okumaya dair pratik adımları işaret etmektedir. Yazar akademik okumanın analitik okuma olduğunu belirtir. Analiz, belli bir nesnenin/konunun parçalarına ayrılması ve bu parçalar ile parçalar arası ilişkinin değerlendirilmesini ifade eder. Metni analitik okumak ise, o metni aktif bir şekilde okumayı gerektirir. Yazara göre, akademik (analitik) okuma, araştırma sürecinin oldukça önemli bir adımıdır ve “Akademik okuma okuyucunun metinle ilişkisini ifade eder. Bu yüzden bir bilgi akışı/aktarımı değildir. Diğer bir ifadeyle, okuyucunun metne bir otorite olarak değil, işlenecek bir metin olarak bakması gerekir.” Bununla beraber yazar, araştırmacının keşif yolcuğunda kendisine ilham olabilecek metinlerde seçici olması gerektiğini vurgulamaktadır. Araştırma yapılması planlanan hususta kaynak sayısı çok ya da az olabilir, her halükârda araştırmacının dikkatini dağıtmayacak ve vakit kaybetmesine neden olmayacak şekilde kaynakları taramak önemlidir. Bu nedenle, hızlı ve etkin biçimde okuma yapılması gerekir. Yazar, bunun için araştırmacıya göz ucuyla okumayı tavsiye eder. Göz ucuyla okuma, metnin anlamını ve içeriğini feda etmek değil; etkin, dikkatli ve hızlı okumadır. Araştırmacı böyle bir okuma ile metnin zihinsel resmini elde eder. Göz ucu ile okumayla metnin daha ileri bir okuma hak ettiğine karar verilen metin incelememizin konusu olacaktır. Bu adımın araştırmacı ile metin arasında kurulacak olan ilk ciddi bağ olduğunu belirten yazar, metne sorular sorarak veya metnin okuruna sorduğu sorulardan hareketle analitik bir okuma yapılmasını tavsiye etmektedir. Yazar, araştırmanın bu etabının büyük ölçüde okuyan kişinin bilgi birikimi ve dikkatine bağlı olduğunun da altını çizer. Bununla beraber, akademik okumanın nitelikli olması tek başına yeterli değildir, not tutmak akademik yazımın olmazsa olmazıdır. Bir sonraki bölümde ise bu konuya değinmektedir.

Yazar, Not Tutma başlığı altında not tutmanın teknik bilgisini ve not tutarken yapılan hatalar ile bu hatalardan kaçınma yollarını aktarmaktadır. Yazara göre not tutma “…basit bir işlem gibi görünse de, aslında çokça pratik gerektiren bir akademik alışkanlıktır” ve neyi ve nasıl not alacağımız, aldığımız notları nasıl organize edeceğimiz akademik araştırmamız açısından oldukça önemlidir. Akademik yazıya hazırlık için bir metinden iki türde not alabiliriz, (i.) kısa başvuru notları ve (ii.) ayrıntılı notlar. Notların alınmasından sonra ise (iii.) özet almak gerekir. Başvuru notları, detaylı not almamızda ve özetlerimizde bize yol gösterir ve kolaylık sağlar. Ayrıntılı notlar ise, metin hakkındaki düşüncelerimizi içermektedir ve not alan kişinin aktif katılımını gerektirir. Ayrıntılı notlar bir deftere, Evernote, OneNote gibi bilgisayar programına alınabilir. Yazar, bu hususta görseller ile okuyucusuna kendi not alma ve notları tasnif etme yöntemini de aktararak örnek sunar. Notların tasnifinden sonra ise özet çıkarmanın önemini belirtir. Özet çıkarma akademik yazmaya geçmeden önceki son aşamadır. Yazara göre “Özet, bir metnin bize anlamlı geldiği haliyle iskeletini çıkarmaktır,” ve özet çıkarmak bir nevi metnin iskeletini oluşturmaktır. 

Araştırmacının derlenen notların analizi ve özet çıkarmasından sonra ise yaratıcı yazım süreci olan akademik yazıma geçilir.  Yazar, Akademik Yazım başlığı altında akademik yazımda aranan kriterler doğrultusunda, akademik metnin anatomisini okuyucusuna sunmaktadır. Yazının iskelet sistemi, taslak oluşturmaktır. Taslak aşamasında araştırmacı, söz konusu çalışmanın bir konu değil bir soru ekseninde hazırlandığını unutmamalıdır. Ancak soruya aranan cevaba doğru ilerlerken araştırmacı kendi özgün yolunu takip eder ve bu yolda konunun tüm kapsamını vermek gibi bir kaygının olmaması gerekir. Araştırmacının oluşturduğu iskeletin kaslarını ise sormuş olduğu soruların bağlamı oluşturacaktır. Araştırmacı odaklandığı soru etrafında diğer araştırmacıların kendisinden önce vermiş olduğu cevapları yorumlar ve bu cevaplar arasındaki örüntüyü gerekçeleriyle birlikte kendi kabiliyeti doğrultusunda örerek kendi tezini ortaya koyar. Yazarın sinir sistemi olarak kabul ettiği aşama ise, araştırma esnasında kurulan örüntünün dinamiğini sağlamaya yöneliktir. Sinir sistemi oluşturma aşaması, araştırmadaki özgün parçanın kas yığınları arasında olması gerektiği yerde bulunarak metnin bütünlüğünü tesis etmeye yöneliktir. Özgün parçayı bulan araştırmacı, araştırmasını bu parçayı doğru konumlandıracak şekilde inşa etmelidir. Tenle kaplama ise metnin yapısını göz önünde bulundurarak başlıklandırılmasını ifade eder. Son aşama ise makyaj aşamasıdır ki bu aşama, metnin imla hatalarından arındırılmasını ve şekil ile üslup düzeltmelerini ifade eder.   

Sonuç olarak, Yasin Ramazan bize meşaleyi hangi ucundan yakmamız gerektiğini söylemiyor, kitabı yazmaktaki amacı bu da görünmüyor. Bize meşalemizi yakmamız için gereken kıvılcımı nasıl bulacağımızı öğrettiği ilk kitabı olan Düşünmenin Alfabesi’nden sonra şimdi o ateşi nasıl kullanacağımızı öğretiyor -ki böylelikle yürüdüğümüz yollarda yolumuzu kendimiz aydınlatabilelim ve cesaretle bilmediklerimizin üzerine gidebilelim.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Marge İle Homer’ın Dondurma Tartışması veya Metaetik Niçin Mühimdir? – Rachel Handley

Sonraki Gönderi

Hayatın Anlamı ve Ahlakileştirmenin Sınırları – Galen Watts

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü