Ölmekte Olanlara Yönelik Tıbbi Yardım Hala ‘Yardımlı-İntihar’ Olarak Adlandırılıyor; Bir Antropolog Buradaki Problemi Açıklıyor – Anita Hannig

/
1531 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Bugünlerde, ABD’deki bazı eyaletler ölümcül hastalığı olanlar için tıbbi yardımlı ölmeyi yasallaştırmayı düşünüyor. Halihazırda Amerikalıların %20’sinden fazlası tıbbi yardımlı ölüme erişimi olan bir eyalette yaşamaktadır. Konuyla ilgili yasal mevzuatlar çok hızlı değiştiği halde söz konusu bu ölmenin yeni yolunu ifade eden tanım dilinin modası şaşırtıcı bir şekilde eskimiş durumda.

Konuya dair medyadaki hakim terim hala “yardımlı intihar”dır (assisted suicide). Amerikan Tabipler Birliği ise “doktor yardımlı intihar” (physician-assisted suicide) terimini kullanmaktadır.

Google Trendler‘de yapacağınız hızlı bir araştırmayla göreceğiniz üzere, aramalarında “yardımlı-ölüm” yerine “yardımlı-intihar” terimini kullananların sayısının dokuz kat daha fazladır.

Bir kültürel antropolog olarak, bir şeyi nasıl isimlendirdiğimizin şey hakkında nasıl düşündüğümüzü şekillendirdiğinin farkındayım. Yakın zamana dek, İngilizcede, kişinin kasıtlı ve gönüllü ölümü için kullanılan ana terim “intihar” idi. Şehitlik veya fedakarlık dışında, kişinin kendini kasıtlı bir şekilde öldürmesinin başka bir yolu da yoktu.

Fakat zaman değişmeye devam ediyor. Son 25 yıldan beridir; yani Oregon’un ülkenin ilk yardımlı ölüm yasasını çıkardığından beri, tıbbi yardımlı-ölüm yepyeni bir yasal ve ahlaki kategori haline geldi. Yardımlı-ölüm, ölümcül hastalığın dayanılmaz gerçekliğine yönelik tıbbi bir yanıttır.

Yardımlı-ölümü intihar ile özdeşleştirmek yalnızca yanıltıcı olmak veya modası geçmiş olmakla kalmaz, aslına bakarsanız bu epey sakıncalıdır da. Amerika’daki yardımlı-ölümle ilişkili hastaları, aileleri ve doktorları gözlemleyen beş yıllık deneyimim oldu ve bu birleşik terimin (yardımlı-ölüm) ne kadar zarar verici olabileceğini gördüm. Son kitabım olan “The Day I Die: The Untold Story of Assisted Dying in America,”da yardımlı-ölüm isteyen insanların karşı karşıya kaldıkların seçimlerin karmaşıklıklarını ve zorluklarını araştırıyorum.

Yüklü Bir Terim

19. yüzyıla değin intihar ABD’de bir suç olarak görülür ve intihar eden kişinin mallarına el konması ile Hristiyan cenaze merasiminden mahrum bırakılması gibi şeylerle cezalandırılıyordu. İntihar (yardımlı-intihar değil tabi ki) günümüzde suç kapsamında değerlendirilmese de ağır bir damgalanmaya maruz kalma hali devam ediyor. Ian Hacking “Aramızda bir intihar haberi yükselirse tepki hiç gecikmez: Korku!” diye yazmıştı. Yardımlı-ölmeyi “intihar” olarak adlandırmak, kişinin canını alma eylemini çevreleyen toplumsal tabuları ve ahlaki öfkeyi harekete geçirir.

Demin sözünü ettiğimiz bu damgalanma, çok kötü durumdaki hastaların intihar gerekçesiyle yargılanacakları çekincesiyle çevrelerindeki sevdiklerinden yardımlı-ölüm isteklerini gizlemelerine ve hastaların kritik destekten yoksun kalmalarına yol açıyor olabilir. Acılarına son vermek için güçlü bir isteğe sahip olan ölümcül hastaların karşı karşıya olduğu bir diğer problem ise mensubu oldukları dinlerinin “intiharı” günah saymasıdır. Böbrek yetmezliğinin son aşamasında olan Portland’lı dindar bir evsiz, ölümcül ilacı içmeden evvel ki son anlarını, Tanrı’nın, yaşamına son verdiği yani intihar ettiği için onu bağışlayıp bağışlayamayacağı konusunda ıstırap çekerek geçirmişti.

Yürüttüğüm araştırmam esnasında tespit ettiğim üzere, yardımlı-ölmenin intihar ile karıştırılması kimi zamanlar ailelerin yas sürecinde kendilerini yalnız bırakılmış hissetmelerine neden oluyor. Sevdiklerinin “intiharına” “yardım ve yataklık” etmelerinden ötürü utanç duruma düşmekten korkanlar ise acılarını gizlemek zorunda kaldı.

2018 yılında, epey yaşlanmış olan annesi Oregon’daki yardımlı-ölüm yasasından yararlanan Valerie, işyerindeki müdürüne annesinin ölüm tercihini paylaşınca müdürü, yaşadığı kayıptan dolayı başsağlığı dilemeden “sessiz bir sızlanma”da bulunmuş. Başından böyle bir deneyim geçen Valerie, “Bu karşılaşmadan sonra annemin yardımlı-intiharına dair ayrıntıları yalnızca güvenilir arkadaşlarıma ve aileme anlattım” diyor ve ekliyordu: “Karşımdaki kişinin tepkisinin ne olabileceğini anlamaya çalışırken harcadığım enerji üzüntümü katlıyordu.” Yas konusunu çalışan uzmanlar bu türden matemleri “hakları alınmış matem” olarak adlandırır; yani aşırı dozdan dolayı ölme veya anne karnında yaşamını yitirmede olduğu gibi ölüm biçimi toplum tarafından tam olarak onaylanmayan ve hatta izin verilmeyenlerin ardından tutulan gizli-saklı matem.

Tıbbi Bir Prosedür

Ta en başından beri ABD’deki yardımlı-ölüm yasaları, kişinin yaşamının sonlarındaki acılarını hafifletmek adına tıbbi araçlara başvurmak için tasarlanmıştı. Söz konusu bu yasalar, yardımlı-ölüm ile intihar eylemi arasında net bir çizgi çizer. Ülkedeki ilk yardımlı-ölüm kanunu olan Oregon’daki “1997 Onurlu Ölüm Yasası“nda şöyle bir ifade geçmektedir:

Bu kanuna dayalı olarak gerçekleştirilen eylemler yasa uyarınca ve herhangi amaçla intihar, yardımlı-intihar, merhametle-öldürme (iyi-ölüm) veya cinayet olarak tanımlanmaz.

Massachusetts eyaletine yönelik ölme-hakkı için dava açan bir doktor ve kanser hastası olan Roger Kligler’in belirttiği üzere,

Bu eylemi intihar olarak adlandırmak, yaşama son vermeye yönelik konulardan bahsetmediğimiz anlamına gelir.

Psikiyatrist olan John Michael Bostwick ile Lewis Cohen‘in de belirttiği üzere, tıbbi iştirak ve hastanın sosyal dahli, yardımlı-ölümü intihardan ayıran şeylerdir. Çünkü yardımlı-ölüm, işbirliğine dayalı olup tek taraflı ve gizli-saklı değildir, hastanın mevcut destek sistemi tarafından onaylanır. Bostwick ile Cohen, “Hastanın talebine dayalı olarak ölümü kolaylaştırmaya iştirak etme eylemi sonucunda [doktorlar] intihara yataklık etmiş ya da cinayet işlemiş olmazlar.” diye yazıyor ve ekliyorlar: “Tıbbi-intihar ile diğer yaşama son vermeye yönelik seçim türleri arasındaki ayrım, yeni bir formülasyon bulmamız gerektiğine işaret ediyor.”

Temel Farklılıklar

Ölümcül hastalığa sahip olup yardımlı-ölüm isteyen kişiler intihara meyilli değildir. Şayet yaşamlarının sonuna dair bir öngörü yoksa (terminal prognosis), yaşamlarını sona erdirmek için (bu tıbbi öngörüden) bağımsız bir arzu taşımazlar. Aslına bakarsanız reçete yazma yetkisi olan doktorlar giriştikleri klinik çalışmalarında depresyon gibi (klinik olarak intihar ile ilişkilidir çünkü) akıl hastalarını tespit ederek yardımlı-ölüm ile intihar arasındaki ayrımı gözetmelidir. Herhangi bir zihinsel anomali belirtisi gösteren bir hasta, bir akıl sağlığı uzmanı tarafından daha titiz tetkiklere tabi tutulmalıdır.

Ölmek için tıbbi yardım arayışında olan hastaların da yaşam süreleri artık belirsiz değil. Bu yasaların geçerli olduğu eyaletlerde yardımlı bir ölüme hak kazanmak için zaten ölmenin eşiğinde olmaları, yani 6 aylık ömürlerinin kalmış olması gerekir. Bu hastalar, ölüm ile yaşam arasında olan kritik bir seçim değil; bir tür ölüm ile başka bir ölümden hangisini seçeceklerine dair bir kararla yüz yüzedir.

Daha fazla sayıdaki eyalet yardımlı-ölümü yasallaştırmaya yönelik bir adım attıkça, beliren bu yaşam sonu uygulamasına dair kültürel sözlüğümüzü yeniden gözden geçirme ve daha iyi hale getirme zamanı geldi gibi görünüyor. Tıbbi yardımlı-ölüm, hiç şüphesiz ki kendine ait bir dilsel ve kavramsal kategoriye sahip olmayı hak eder.


Anita Hannig – “Medical aid in dying is still called ‘assisted suicide’; an anthropologist explains the problem with that“, (Erişim Tarihi: 09.07.2020)

Çevirmen: Taner Beyter

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

İklim Değişimi ve Hastalıklar Roma’nın Düşüşüne Nasıl Yardımcı Oldu? – Kyle Harper

Sonraki Gönderi

Türkiye’de Felsefe Bölümü Lisansı Okumak – Erim Bakkal

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü