Tarihteki Ahlaki Yönden Kusurlu Filozoflara ve Felsefelere Yaklaşımlar – Victor Fabian Abundez-Guerra & Nathan Nobis

/
3388 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Tarihte iz bırakan çoğu filozofun ya oldukça hatalı ahlaki görüşleri vardı ya da davranışları hiç de iyi sayılmazdı. Aristoteles, kadınların “deforme olmuş erkekler” olduklarını ve bazı insanların “doğuştan” köle olduklarını düşünüyordu. Descartes’ın insan dışındaki hayvanlar hakkında rahatsız edici görüşleri vardı. Hume ve Kant ırkçılardı. Hegel, Afrikalıları hor gördü. Nietzsche, hasta insanları küçümsedi. Mill, sömürgeciliği hoş gördü. Fanon, homofobikti. Frege, anti-semitistti; Heidegger bir Naziydi, Schopenhauer cinsiyetçiydi. Rousseau, çocuklarını terk etti, Wittgenstein, genç öğrencilerini dövüyordu. Ve ne yazık ki bu örnekler sadece bir başlangıç.

Bu filozoflar düşünsel başarılarıyla ünlü olsa da fikirlerinde ya da davranışlarında ciddi ahlaki veya düşünsel kusurlar vardı. En azından düşüncelerinin bazıları hatalı, haksız ve belki de zararlıydı.

Geçmişteki bu muhteşem ama kusurlu filozoflara biz nasıl bakmalıyız? Bu yazıda bu konuyu inceleyecek, sorular soracak ve birkaç yaklaşım önereceğiz. Buradan kazanacağımız herhangi bir iç görü çağımızın kusurlu filozofları, diğer alanlardaki bilim insanları ve genel halk için de geçerli olabilir.

1. İlgili sorular

Bu mesele genel bir endişe ortaya çıkarıyor:

A. İnsanlara Karşı Önermeler:

Felsefeciler felsefelerden farklıdırlar: İnsanlar, onların önermeleri değillerdir. Fakat düşünceler, düşünen hakkında bir şeyler söyler. O zaman insanlar mı yoksa insanların yazdıkları mı daha çok dikkate alınmalıdır?

B. Ad Hominem (Mantık Safsatası) Kaygılar:

Kusurlu filozoflara verilen bazı cevaplar, onların düşüncelerine değil kişiliklerine yönelik saldırılar gibi görünür. Ad hominem (mantık safsatası) saldırıları genellikle geçersizdir ama hiç geçerli oldukları durumlar olmuş olabilir mi? Eğer kişinin karakteri, kişinin yazdıklarını etkiliyorsa geçerli olabilirler mi? Kişisel ahlaki yoksunluk ahlaklı felsefe yapmayı etkileyebilir mi? Bu yoksunluk ahlaksız bir felsefe yapmayı etkileyebilir mi?

C. Asıl Fikirlere Karşı İkincil Fikirler:

Filozoflar genellikle kendi “ana” fikirleri olarak kabul edilenler neyse o şekilde tanınırlar. Ancak kusurları bazen “ikincil” yazıları şeklinde düşünülen yazılarda görülür. Ama neyin asıl neyin ikincil olduğuna ne karar verir? Yazının uzunluğu mu? Kalitesi mi? Etkisi mi? O filozofun yargısı mı? Ahlaki değerlendirme mi? Bu, okuyucuların bakış açısına bağlı olarak “öznel” midir?

D. Karşı-olgusal Düzeltme:

 Bazen, felsefeler yanlış (deneysel) bilgilerden geliştirilir ya da yanlış bilgileri temel alır. Düşünür daha iyi bir bilgiye sahip olsaydı, felsefesi daha mı iyi olurdu?

E. Özür ve Bağışlama:

Yaşayan insanlar özür dileyebilirler, daha iyisini yapmak için ant içebilirler ve bağışlanma umuduyla kendilerini düzeltmenin yollarını arayabilirler. Peki, ölü kusurlu filozofların, özellikle görüşleri geç de olsa geliştiyse bir şekilde hatalarını “telafi edebileceği” veya “affedilebilecekleri” bir yol var mıdır?

Pek tabi ki tanımlanması ve uygulanması gereken konuyla potansiyel olarak alakalı başka genel kaygılar da var.

2. Yaklaşımlar

Şimdi bazı genel yaklaşımlara bakalım.

A. Kabul ediş: İyiyi Alın, Kötüyü Görmezden Gelin

Yaklaşımlardan biri, hepimizin düşünce ve eylemlerimizde kusurlu olduğunu ve bu nedenle tarihteki kusurlu filozofların düşüncelerinin ilginç ve iyi yönlerine odaklanmamız gerektiğini söyler. Bu durum özellikle söz konusu filozofların yazılarının, kötü iddiaları ya da davranışlarıyla görünür bir bağlantısı yoksa uygundur.  Ayrıca, genellikle filozofların kişisel durumları ve iç yaşantıları hakkında çok fazla şey bilmeyiz: bu da söyledikleri ya da yapmış oldukları şeyleri hoş görülebilir kılmasa da anlaşılabilir yapabilir.

Fakat okuyuculara kötü unsurların da olduğunu ve onları yok saydığımızı açıkça göstermezsek onları söz konusu filozofun kusursuz olduğu fikriyle yanıltma ya da aldatma riskini almış oluruz. Örneğin, öğrenciler bir filozofa hayranlık duyabilir ve onun kesinlikle öyle olmamasına rağmen bir iyilik timsali olduğunu düşünebilir.

“İyiyi al, kötüyü görmezden gel” yaklaşımının sınırları vardır: Kendi kusurlarımız ve aynı şekilde başkasının kusurları eğer gereğinden fazla ciddiyse göz ardı edilmemelidir (göz ardı edilmelerini istiyor olsak bile). Peki, bu durumda gereğinden fazla ciddi olan nedir?

B. Tümden Reddediş: Boykot & Aforoz

Başka bir yaklaşım da saldırgan filozofların yazılarını okumayı, araştırmayı ve öğretmeyi bırakmaktır: Yani boykot etmektir.

Bazen ‘sıfır tolerans’ politikaları çağdaşlar için büyük bir güvenle uygulanır. Bu yaklaşım,  ‘Yaptığı şeye bakarsak, onun filmlerinin hiçbirini bir daha izlemeyeceğiz (veya satmayacağız)’ ile karşılaştırılabilir. “Onu yapan bunu da yapar”

Yine de asıl mesele ne olurdu merak edebiliriz. Ölü filozoflar için bu “ceza” en iyi ihtimalle sembolik olacaktır. Fakat onları “düzen” den çıkarmak, bu filozof tarafından saygısızlığa uğrayan insanlar için endişe verici olabilir: Bundan sonra önyargı tolere edilmeyecektir.

“Aforoz” aşırı bir tepki olabilir. Bu durumda gelecekteki filozoflar ve öğrenciler bu filozofun iç görülerinden fayda sağlayamaz ve dolayısıyla bıraktığı miras yok olur. Ayrıca bu tepki düşünce tarihinde bir boşluk yaratır, yani tarihin tam olarak tamamlanmamış ve bazı yerleri ayıklanmış bir hali ortaya çıkar. Bu durum saldırgan tutumların unutulabilmesini ve söz konusu olan kusurlu filozoftan etkilenmiş olan sonraki düşünürlerle ilgili anlayışımızın bozulmasını daha olası hale getirir. Ek olarak, geriye oldukça az sayıda filozof kalabilir!

C. Tarihsel Aklama: Geçmişteki Standartlara Göre Yargılamak

Geçmişteki bir düşünürü günümüz standartlarında değerlendirmek adil olmayabilir. Hiç kimseden sonraki jenerasyonların savunulamaz olarak düşüneceği tüm (ahlaki) varsayımlarla mücadele etmesi beklenemez. Öyleyse belki de kısmen ya da tamamen bu düşünürleri affetmeliyiz. Belki görüşleri için suçlanmayı hak etmiyorlardır: Onların zamanındaki standartları düşündüğümüzde sadece daha iyisini bilmiyorlardı.

Bu yaklaşım sadece kusurlu filozoflar gerçekten daha iyisini bilmiyorlarsa uygun olabilir. Öyle bile olsa, onların daha iyi bilmeleri gerektiğini düşünebiliriz. Filozoflar eleştirel düşünmeye ve zorlayıcı varsayımlara teşvik etme eğilimindelerdir: Kendi hayatlarını da buna göre yaşasalar fena olmazdı değil mi?

D. Telafi: Kötüyü Yenmek İçin İyiyi Kullanmak

Bu yaklaşım, (A)’da olduğu gibi, kabullenme içerir fakat kötüye göz yummak yerine kötüyü gözler önüne sereriz ve filozofun düşüncesinin iyi yönlerini teşhis etmek ve düzeltmek için kullanmayı deneriz. Kötüyü saklamak aldatıcı ve bu filozofu tanımayan insanlar için potansiyel bir yanıltıcıdır: Filozof gerçek bir alçak olsa da bu kişiler onun bir aziz gibi olduğunu düşünebilir. Filozof, iyi iddialarının kötü iddialarıyla bir çekişme içinde olduğunu fark etseydi, iyinin lehine kötüyü reddedebilirdi. Lakin bunu yapmayabilirdi de: Kötünün lehine iyiyi de reddedebilirdi. Ya da çekişmeyi görmezden gelebilirdi. Biz bir filozofun belki de hiç karşılaşmadığı eleştirilere nasıl cevap vereceği hakkında sadece tahminde bulunabiliriz.  

Ancak filozofların yazılarında her zaman kötü iddiaları telafi edecek olumlu unsurlar olmaz, bu nedenle bu tarz bir iyimserlik kusurlu filozofların hepsi için uygun değildir.

Telafi etmeyi seçtiğiniz zaman, diğer alternatifleri seçmediğiniz için kaybettiğiniz şeyler olur. Ünlü filozoflarla karşılaştırılabilir (hatta daha iyi) fikirleri olan, az tanınan filozoflar (özellikle azınlıklar), onları kurtarma çabalarımızda gözden kaçırılmış olabilir.

3. Sonuç

Kesinlikle olası başka yaklaşımlar da vardır ve bunlardan bazıları tartışmış olduklarımızla örtüşebilir. Bu yaklaşımların herhangi birine bilinçli bir şekilde başvurmak, genel etik kaygılar gibi, bir filozofun hayatı ve felsefesiyle ilgili detaylı bilgi birikimi gerektirecektir.

Victor Fabian Abundez-Guerra & Nathan Nobis– “Responding to Morally Flawed Historical Philosophers and Philosophies“, (Erişim Tarihi: 06.04.2021)

Çevirmen: Esra İnan

Çeviri Editörü: Beyza Nur Doğan

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Değişim Argümanı (Aquinas) – Jonathan David Garner

Sonraki Gönderi

Taş Paradoksu: Gazzâlî ve Aquinas Üzerinden Bir Çözüm Önerisi – Nazif Muhtaroğlu

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü