Ahlakın Gaddarlık Problemi – Alexander Pruss

/
916 Okunma
Okunma süresi: 3 Dakika

Bir eyalet yasa çıkardığında, genellikle mevzuata çok özel istisnalar getirir. Elbette bazen bu istisnaların yasa koyucuların kamu yararından ziyade özel çıkarlar peşinde koştuklarının bir işareti olmasından endişe edilir ama bazen istisnalar oldukça makuldür. Örneğin, çocuk pornografisine sahip olmamalısınız… ama kanun yaptırım sürecine dâhil olmanız ve çocuk pornocularını ele geçirmek için kanıt olarak buna ihtiyacınız olması müstesna. İstisnalar belirlemenin çirkin bir yanı var, ama asıl mesele, yasaları zarif hale getirmek yerine toplumun iyi işlemesini sağlamak. İnsan yaşamının düzensizliği ve karmaşıklığı göz önüne alındığında, özel durum cümleleri pratikte kaçınılmaz görünmektedir. Zarif, istisnası olmayan yasalar -bazı önemli istisnalar hariç! – gaddarca olma eğilimindedir.

Ahlak söz konusu olduğunda aynı sebepten, yani insan hayatının düzensizliği ve karmaşıklığından dolayı benzer bir şey neden doğru olmasın ki diye merak ediyorum. Bu zarif ve istisnası olmayan ahlaki yasaların zorunlu olarak insanlık dışı olması gerekebilir mi?

Bu problem için ne gibi çözümler var? Pekala, probleme iyimser ya da kötümser bir yoldan ayak direyebiliriz.

İyimser versiyon şöyle diyor: evet, zarif, istisnasız ahlaki yasalarımız var ve bizim için iyi çalışıyorlar. İyimser versiyonu çalıştırmanın bir yolu, ahlaki yasaların insanın pozitif hukukuna çok şey katmasını sağlamaktır. Bu nedenle, herhangi bir hırsızlık yasağının istisnaları olacaktır, ancak belki de ahlak, bunun özelliklerini devlete bırakmaktadır. Ya da belki biri gerçekten iyimser olabilir ve pozitif hukuka pek bir şey bırakmayan ahlaki yasalara sahip olabilir, ancak yine de işe yarar. Kural faydacılığının, basit bir kural olan “Faydayı maksimize et!” gibi bu tür bir çözüm sağladığı düşünülebilir, ancak sorun bu kuralın tamamen yanlış olmasıdır. Kural faydacılığı, zarif meta-kurala sahip olarak daha güzel bir çözüm sağlar: “Fayda maksimize eden bir kuralın kapsamına giren şeyleri yapın”, ancak buradaki teknik detayların başa çıkılamaz olduğunu düşünüyorum.

Kötümser versiyon şöyle diyor: evet, zarif, istisnalı ahlaki yasalara sahibiz ve bizim için o kadar iyi çalışmasa da buna bağlıyız. Bu, faydacılığı ele almanın daha iyi bir yolu olabilir, ancak bu türden bir karamsarlık pek çekici bir yaklaşım değildir.

Ama ya inat etmek istemiyorsak? Ahlaki kurallar hakkında sadece kaba (belki de metafiziksel olarak gerekli) gerçekler olduğu düşünülebilir ve bu kaba gerçeklerin çoğunun özel istisnaları vardır: “Bir hayatı kurtarmak veya işkenceyi önlemek dışında yalan söyleme.” Bence gaddarlık ve özellikle acımasızca gaddarlık son çaredir.

Ahlaki tikelciliğin bir çözüm olduğu düşünülebilir: genel zarif ahlaki yasalar vardır, ancak hepsinin belirtilmemiş istisnaları vardır. Yasalar şöyle şeyler söylüyor: “İşkence etmeyin, diğer şeyler eşit olsun.” Belirli bir durumda ne yapılacağına dair hala bir gerçek, yani erdemli bir failin ayırt edebileceği bir gerçek var, ancak bu gerçekler genel bir şekilde formüle edilemez, çünkü özel durumun başka bir durumda açıklanan hususlara üstün gelebilecek faktörleri dışta tutan herhangi bir sonlu açıklaması yoktur. Böyle bir görüşte istisnalı ahlaki kurallar vardır, ancak uzunlukları sonsuzdur. Bu sonsuz kuralların nereden geldiğine dair bir hikâye verilmedikçe, bu kaba gerçek hikâyesinin daha da kötü olan bir versiyonu gibi görünüyor.

Öte yandan, ilahi buyruk teorisi, soruna yasal çözüme tam olarak benzeyen çok güzel bir çözüm sağlayabilir. Ahlaki yasaların yazarı Tanrı ise, yasama yapabilir: “A, B ve C tipi durumlar dışında öldürmeyeceksin”

Doğal hukuk da, en azından teizm göz önüne alındığında böyle bir çözüm sağlayabilir: Tanrı, çeşitli özel istisnalar dışında karmaşık bir teleolojiye sahip bir doğayı örnekleme/somutlaştırma için seçebilir.

Ben nereye düşüyorum? Sanırım iki seviyeli bir teistik doğal hukuk hikâyesini savunmak istiyorum. Bir düzeyde, doğamızda yerleşik olan basit, tek ve zarif bir ahlaki kural vardır: “Her şeyi sevin!” Ancak, bu sevginin içeriği, doğamız ve şartlar tarafından çok karmaşık bir şekilde belirlenir (aşk, ilişkilerin özelliklerine uygun olmalıdır). Bu özellik, doğamıza çok daha karmaşık kurallar tarafından yerleştirilmiştir. Ve Tanrı somutlaştırmak için bu doğayı seçti çünkü çok iyi çalışıyor.


Alexander Pruss- “The inhumanity problem for morality”, (Erişim Tarihi: 16.11.2020), Erişim Kaynağı: http://alexanderpruss.blogspot.com/2020/08/the-inhumanity-problem-for-morality.html

Çevirmen: Berk Celayir

Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümünde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Zihin felsefesi, din felsefesi, metafizik ve dinler tarihi başlıca ilgi alanlarıdır. Öncül Analitik Felsefe Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'nden sorumludur.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Farklı Bir Analitik Felsefeci Portresi: Alvin Plantinga – Musa Yanık

Sonraki Gönderi

Felaket Kararları- Alexander Pruss

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü