Efektif Altruizm Mantıklıdır Fakat Popülerleşmesi Doğasına Aykırıdır – Alan Jern

//
2001 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Eğer yanan bir binada olsaydınız ve bir çocuğu kurtarmak ile Picasso’ya ait milyonlarca dolarlık bir resmi kurtarmak arasında seçim yapmanız gerekseydi hangisini seçerdiniz? Oxford Üniversitesi’nde yardımcı profesör ve “Efektif Altruizm Hareketi”nin eş-kurucusu olan filozof William MacAskill, eğer kurtarabileceğiniz kadar yaşamı kurtarmayı önemseseniz bile, Picasso’yu kurtarmanız gerektiğine inanıyor. Neden? Çünkü onun [resmin] satışından elde ettiğiniz gelirleri, binlerce çocuğun yaşamını kurtaracak hayır kurumlarına bağışlayabilirsiniz.

Ama muhtemelen kendinize bunu yaptıramazsınız. Başkalarına mümkün olduğu kadar işlevsel olarak yardım etmeyi hedefleyen Efektif Altruizm’in reddedilemez bir mantığı vardır. Peki [bu fikir] neden tutulmadı? Bunun en mühim sebeplerinden biri, insanın temel ahlak anlayışı ile çelişiyor olmasıdır.

Oxford Üniversitesi’nde ahlak felsefecisi ve MacAskill’le birlikte ilk efektif alturist örgütlenmelerinden Giving What We Can’in (Verebileceğimizi Verme) kurucularından Toby Ord, bunu, ilk elden deneyimleyen kişilerdir. 2015’te the Guardian’a [verdikleri röportajda] insanları hayır kurumlarına daha fazla bağış yapmaya ikna etmenin görece kolay olduğunu ama onları sevdikleri yerel amaçlar için değil de daha “efektif/işlevsel” hayır kurumlarına – daha uzak hissettirebilecek ama başka bir yerde daha çok insan için daha fazla kazanımı olacak- vermeye ikna etmenin çok daha zor olduğunu gördüler.

Efektif/işlevsel bağış yapmanın nasıl göründüğünü anlamak için bir hayırseverlik araştırma kurumu olan GiveWell çarpıcı bir kıyaslama yapar: Gelişmekte olan ülkelerde, sıtmayı önlemeyi amaçlayan uluslararası bir hayır kurumunun harcadığı her 2300 $ için bir insan yaşamını kurtardığını, buna karşılık ABD’deki en parlak çocuk eğitimi hayır kurumlarından birinin, öğrenci başına yılda 10.000 $ veya daha fazlasını [onların] hayatlarını kurtarmak için değil de akademik sonuçları iyileştirmek için harcadığını tahmin ediyor.

[Bunun] temelinde, Efektif Alturizm’in rasyonel yaklaşımı ve Faydacılık denen ahlaki bir felsefeyi takip ederek eylemlerin bedellerini ve faydalarını tartmak yatar. Çoğu insan bu şekilde düşünmeye en azından aşağı yukarı yatkındır. Bu da klasik “tramvay problemi”ne yaklaşımlarında görülebilir. Tramvay probleminde yoldan çıkmış bir vagonu bir şalteri indirerek üzerinde sadece bir kişinin olduğu başka bir yola geçirmezseniz, yoldaki beş kişi ezilecektir. Şalteri indirmek, bir kişinin pahasına beş kişinin yaşamını kurtaracak olduğundan, Efektif Altruist onu indirmenizi söyler. Nitekim pek çok araştırmada, çoğu insanın şalteri indireceğini söylediği görülür. Aynı mantığı hayır işlerine bağış konusuna uyguladığımızda, paranızı ya da zamanınızı mümkün olan en büyük faydalı etkiyi sağlayacağı yere vermeniz daha mantıklıdır.

Eğer insanlar şalteri indirmeye hazırsa, neden hayırseverler bağışlarını en iyi şekilde kullanmaya hazır değildir?

Ortaya çıkıyor ki çoğu insan, katı bir biçimde faydacı değildir ve duyguları önlerini kesmektedir. Eğer tramvay problemi, biraz farklı bir biçimde anlatılırsa, örneğin beş yaşamı kurtarmak için birisini aktif bir biçimde rayların üzerine atmanız ve süreçte onu öldürecek olmanız gerekseydi az sayıda insanın bunu yapacağı söylenirdi. Daha önceki maliyet (kaybedilen bir yaşam pahasına) ve kazanç (beş yaşamın kurtulması) aynı kalmasına rağmen, birini fiziksel ölümüne zorlamanın iğrenç bir yanı bulunur ve bu hisler çoğu insanın ahlaki kararlarını geçersiz kılar.

Araştırmalar, duyguların insanların hayırseverce yapılan bağışlar hakkındaki kararlarını çarpıttığını gösterir. 2018’de Londra Ekonomi Okulu’nda doçent olan Jonathan Berman tarafından yapılmış bir deneyi değerlendirelim: Deneyde yüzlerce gönüllü, bir kadın hakkında [yazılanları] okur. Kadın, iki hayır işinden birine bağış yapmak arasında karar verecektir. Biri daha az etkili ama duygusal bir bağ içerir; çünkü kadının toplumundaki evsizlere yardım etmesi amaçlanır. Diğeriyse, Afrika’daki çocukları doyurmaya yönelik olduğu için duygusal olarak daha uzaktır. Gönüllüler ikinci hayır işini daha etkili olarak tanısa da kadının duygusal bağı olan amaç için bağış yapmasını daha uygun bulmuşlardır.

Pek çoğumuz aile üyelerimize yardım etmek için yabancılara [karşı] duymadığımız bir sorumluluk hissederiz.

Faydacılık ve dolayısıyla Efektif Altruizm’in çatıştığı, kuvvetli bir duygusal his kaynağı ise aile bağlılığı, yani insan ahlakının bir köşe taşıdır. Efektif Altruizm tarafsızlığa yönelir; yani bütün insan yaşamlarına aynı önemi verir. Tarafsızlık İlkesi akla uygundur ve pek çok ülkenin yasal sistemlerinde kodlaştırılmıştır. Ama her günkü kararlarda pek çoğumuz istisnalar yaparız, örneğin aile üyesi ve arkadaşlarımıza yabancılardan ve vatandaşlarımıza, vatandaş olmayanlardan daha fazla ahlaki ağırlık veririz.

Efektif Altruizm’in savunucuları bile, bu felsefeyi aile bağlarının çekimi karşısında korumakta zorlanırlar. Örneğin Princeton Üniversitesi’nde biyoetik profesörü olan filozof Peter Singer, gelirinin ciddi bir kısmını hayır işlerine veren Efektif Altruizm’in bir önderidir. Ama annesi Alzheimer hastalığına yakalandığında, onun tedavisine – başka bir yerde daha fazla insanın yaşamını iyileştirmede daha etkili bir biçimde harcanabileceği savunulabilecekken – yüksek miktarda para ayırmıştır.

Singer’ınki gibi davranışlar, Boston College’da psikoloji doktora öğrencisi olan Ryan McManus ve meslektaşlarını, aile ilişkilerinin ahlaki yükümlülüklerimize dair hislerimiz üzerindeki rolünü araştırmaya itmiştir. Araştırma gönüllülerinin, bir yabancıya yardım eden varsayımsal bir kişinin, bir aile üyesine yardım eden başka bir kişiden ahkali olarak daha iyi olarak puanlandığını buldular. Buna karşın, varsayımsal kişinin ya bir yabancıya ya da bir aile üyesine yardım etmeye zorladığında, gönüllüler kişiyi, aile üyesine yardım ederse ahlaken daha iyi olarak puanladılar – ilk sonucun tersi [olarak].

Sonuçlar aileye sadakatin ahlaki yargılarımızın üzerindeki gücünü gösterir. Çoğumuz aile üyelerine yardım etmeye dair yabancılara karşı hissetmediğimiz özel bir yükümlülük hissederiz. “Aile ile yabancı arasında bir seçim yapmaya zorlanmadığınızda” diyor McManus’un eşyazarı Liane Young, “yabancıya yardım eden kişi görev tanımlarının dışında olan bir şey yaptığı için ek takdir görür.” Ama aynı zamanda aile yerine yabancıları seçen kişiler, yükümlülüklerini ihmal ettikleri için suçlanırlar.

Bu bulgular Efektif Alturistler için ciddi sorunlar oluşturur. Onların soğukkanlı rasyonel yaklaşımı, çoğu insana doğal gelmez ve bunu edinenlere güven duyulmaz –hatta onlardan iğrenirler. 2018 tarihli bir araştırmada, katılımcılar kazancını (arabasını tamir edebilmesi için) torununa vermek yerine sıtmayla savaşan bir hayır işine veren bir büyükanneyi aksi davranışı yapana kıyasla daha az güvenilir ve sadık olarak tanımlamıştır. Nisan 2020’de internete yüklenmiş ama henüz hakem incelemesinden geçmemiş bir başka araştırmada, hayır işlerine bağış konusunda yaklaşım olarak Efektif Alturizm’i kullanan bir kişiyi, karar vermede empati kullanan bir kişiye kıyasla, ahlaki karakter yapısı olarak daha düşük, daha kötü bir arkadaş veya komşu olarak değerlendirdiler. Benzer bir biçimde, yanmakta olan varsayımsal binamıza dönersek, çoğu insan gibiyseniz, çocuğu değil Picasso’yu kurtaramamakla kalmaz, yapabileni da iğrenç bulursunuz. Singer, ölmekte olan annesini, onun ihtiyaçlarını birinci plana almak yerine, yabancılar adına ihmal etseydi, muhtemelen “ahlaki bir canavar” olarak görülürdü diyor McManus.

Teorik olarak, eğer hepimiz Efektif Alturistler tarafından önerilen yaklaşımı benimsemiş olsaydık, dünya gerçekten daha iyi bir yer olurdu – özellikle de en çok ihtiyaç içerisinde olan insanlar daha fazla fayda elde ederdi. Ama açıkçası başkalarına yardım etmenin mantıksal yolu pek çok insan için doğal olmamakla beraber, hatta oldukça tatsızdır. Peki yaşamımızda ne yapmalıyız? Araştırmalar bize kişilerin tarafsızlık yerine aile yükümlülükleri gibi karmaşıklaştıran faktörleri önemsemesinin etik olarak doğru olup olmadığını söyleyemez. Belki de bazı koşullarda doğru ama diğerlerinde yanlıştır. Ben kendimi kişisel ahlakımda Efektif Altruizm felsefesinden oldukça fazla etkilenmiş bulmakla beraber, ahlaki psikoloji bilgim beni bu yaklaşımı uygularken esnek olmaya iter.

Sonuç olarak, Efektif Altruizm’i cezbedici bulsanız da bulmasanız da o sizi bir anlığına duraksatabilir. Bir daha hayır işlerine bağış yapacağınızda veya birine yardım etmeyi teklif edeceğinizde kendinize şunu sormanıza değer: tarafsız oluyor ve en çok ihtiyacı olana mı yardım ediyorsunuz -ve eğer öyle değilse, neden?


Alan Jern – “Effective altruism is logical, but too unnatural to catch on”, (Erişim Tarihi: 04.11.2022)

Çevirmen: Onur Arıkan

Çeviri Editörü: Musa Yanık

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Patentler Akademik Bilimin Ruhunu Öldürüyor – Michael Eisen

Sonraki Gönderi

Akademik Yayıncılığın Dünü, Bugünü ve Yarını – Michael Eisen

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü