“Paylaş” Butonuna Tıklamadan Evvel Tekrar Düşünün – Sarah Wright

/
417 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Diyelim ki bir komedi haber sitesinde komik bir hicivle karşılaştınız ve arkadaşlarınızı güldürmek amacıyla bu yergiyi onlarla (tekrar) paylaşmak için sabırsızlanıyorsunuz. Veya etik olarak makul olmayan bir politikayı ele alan ve bu kötü düşüncenin tehlikelerini başkalarına da göstermek isteyen bir editör yazısına rastladınız. Fakat paylaşım yapmadan önce, bu gibi şeyleri paylaşmanın potansiyel maliyetini bir an olsun düşünün. Sahte bir içeriği yaymaktan açıkça farklı olsa dahi, yergi ve alaycılık içeren şeyleri paylaşmak yine de yanıltıcı olabilir. Hedef kitleniz yanlış inançlarla yüz yüze kalabilir veya güvenilir olmayan kaynaklara kanabilir.

Ama bunun şaka olduğu çok belli değil mi?

Bir şaka, sizin hedef kitleniz için apaçık ve anlaşılır olabilir, fakat çoğu zaman sosyal medya aracılığıyla kaç kişiyle etkileşim içinde olduğumuzu unutuyoruz. Bir gönderiyi amacına göre kabaca planlamak, gönderiyi okuyan herkesin onun tonunu anlamasını gerektirir. Fakat yine de çoğu zaman en kolay olan, bir gönderiyi bütün bir arkadaş grubuyla paylaşmak veya herhangi birinin denk gelebileceği bir şeyler yayınlamaktır. Herkese açık olarak paylaşılan bir gönderinin, onu görenler tarafından gönderinin yayınlama amacına uygun bir şekilde algılanma olasılığı nedir? Bu, hiciv örneklerinde pek olası değildir; ciddi bir şekilde kaleme alınan bir makaleyle dalga geçtiğinizde çok daha az olasıdır. Sizi tanıyan yakın çevreniz için dalga geçtiğiniz ortada; fakat herkese açık, daha geniş bir paylaşım ağında bu bağlam yok olur. “Bağlam kaybı” dediğimi şey; orijinal/asıl bağlamın paylaşım esnasında kaybolması sonucu meydana gelir. Görüleceği üzere sosyal medyada herkese açık geniş ölçekli bir paylaşımda bulunmak, istemeden de olsa, yani tesadüfen bağlam kaybına sebep olmak için muhteşem bir yoldur. Arkadaşlarınız yaptığınız şakayı elbette anlayacak, fakat büyükannen de anlayacak mı? Peki ya iki yıl önceki mesai arkadaşın anlayacak mı? Paylaşımınızın, onu görebilecek tüm kişiler tarafından nasıl anlaşılacağını bir an olsun düşünün.

Fakat onlar bir şekilde durumu anlayacaklardır.

Büyükanneniz veya eski mesai arkadaşınızın yaptığınız paylaşım sonucu biraz kafası karışsa bile; belki canınız mizahı yapmak istiyor ve ortada güvenilebilecek bir iddia olduğunu düşünüyorsunuzdur (haydi dürüst olalım, alaycı bir içeriğe hiç katıldığımız olmadı mı): Bu durumda beklenti o ki, söz konusu kafa karışıklıkları kısa sürede sona erecektir. En nihayetinde asıl amacınızı herkes anlayacaktır; ve böylece de hem size hem de tüm olanlara dair mevcut inançlarını doğru bir şekilde tekrar yapılandıracakladır. Fakat inançları kanıtlar çerçevesinde tekrar gözden geçirip yapılandırma ve inanç oluşum psikolojisine dair yapılan son çalışmalar; insanların bir kez yanlış inanç oluşturduktan sonra onları tekrar yapılandırma ve düzeltme konusunda epey kötü olduklarını gösteriyor: hatta tarafsız/nötr olunan konulara dair inançlar söz konusu olsa ve söz konusu yeniden yapılandırma yanlış inanç oluştuktan hemen sonra olsa bile!

Johnson ve Seifert (1994) tarafından yapılan bir çalışmada denekler, bir depoda gerçekleşen yangınla ilgili olay raporları olarak yazılmış bir dizi bilgi parçacığına maruz bırakıldı. Bu raporlardan biri, bölmelerin birinde bulunan yanıcı boya tenekeleri ve basınçlı gaz tüplerine işaret ediyordu. Fakat bu ifade daha sonra başka bir rapor ile bu bölmenin aslında boş olduğu bildirildiğinde düzeltildi. Fakat; düzeltme hemen yapılmasına rağmen denekler, yangının niçin bu kadar şiddetli ve büyük olduğunu açıklamak için yanlış bilgilere atıfta bulunmaya devam ettiler. Bu ve diğer deneylerde, yapılan düzeltme bildirimler yanlış bilgilerin tekrarlanmasını yalnızca en fazla yarı yarıya azalttı, bazen bu kadar bile azaltmadı! [1] Öyle görülüyor ki, kitlenizin bir kez yanıldıktan sonra şakayı anlamaları ve inançlarını gözden geçirip düzeltmeleri düşük bir ihtimal veya şans eseri olmaktadır.

Bunun zararı ne ki?

Fakat tüm bunları kabul etsek dahi, bahsettiğimiz türden bir paylaşım yapmanızın birini yanıltması yine de o kadar kötü sayılabilir mi? Nihayetinde, ellerinde sizin amaçladığınız mesajı ayırt edecek bir bağlam olmasa dahi, yalnızca, herhangi bir yazıda yer alan bir veya birkaç şey konusunda yanılmış olurlar değil mi? Belki de değil. (Tekrar) Paylaşım yaparken, çoğunlukla tek bir içerikten (veya makaleden, yazıdan) çok daha fazlasını paylaşırsınız. Aslında yaptığınız bu paylaşım ile insanları, potansiyel olarak birçok yanlış iddiaya sebep olan bir kaynakla temas ettirmiş olursunuz, ki bu çok daha ciddi bir risktir.

Paylaşmış olduğunuz kaynağınız, insanları saçma sapan ve güvenilmez kaynaklara hatta oradan da komplo fikirlerin kapısına itebilir. Bu yönlendirmeden tamamen siz sorumlusunuz diyemeyiz, fakat benim çarpık “onaylama eğilimi” (bent credentialing) dediğim şey aracılığıyla bir süreç başlatmış oldunuz. Gönderinizin muhatapları sizin ironik tonunuzu tam olarak kavrayamadığında, ironisini yaptığınız şeyin iddiası ve daha da kötüsü ironisini yaptığınız asıl kaynağın tasdik edildiğini hissedebilirler. O halde, bir dahaki sefere komik veya hoş olmayan bir şeyle karşılaştığınızda ve onu paylaşma dürtüsüne kapıldığınız bunun olası risklerini aklınıza getirin.

Ne yapmalıyım, paylaşmayı mı bırakayım?

Kesinlikle hayır. 2017 yılında Fletcher ve Nielsen tarafından bir araştırma, sosyal medyada ara ara içerik ve haberlere denk gelen kişilerin, hiç sosyal ağ kullanmayanlara (yani sosyal medya hesabı olmayanlara) göre çok daha çeşitli içerik ve haberlerle temas ettiğini gösterdi. Söz konusu bu çeşitlilik, sosyal medyada yer alan mesai arkadaşları, uzak akrabalar vb. ile sahip olduğumuz “güçlü olmayan bağlar” yoluyla açıklanabilir. Bu kişilerin, daha güçlü bağlarımızın olduğu kişilerden farklı bir siyasi kimliğe sahip olma olasılığı daha yüksektir. Bunun sonucunda da, güçlü olmayan bağları paylaştığımız kişiler bize daha geniş bir kaynak alanı sunmaya hazırdır; ve biz de onlar için aynısını yapmaya hazırızdır. Dolayısıyla, bağlantıları paylaşmak oldukça yararlı olabilir, yalnızca yaptığımız bu paylaşıma dair uyarıda bulunmamız gerek.

Diğer bir olumlu not olarak da psikolojik araştırmalar, paylaşmadan önce böylesi bir durum tespit edersek yanıltıcı içerikleri düzeltebileceğimizi söylüyor. Haber medyaları, son 4 yıllık süreçte giderek artan birbiçimde bu yönteme başvurdu ve şimdilerde manşetler şöyle “Trump yanıltıcı bir şekilde (doğrulanmamış olarak) seçimi kazandığını iddia ediyor.”

En yakın arkadaşlarınızın muhtemelen gereksiz ve biraz da uygunsuz bulabileceği bir işaret, hatta bir gülme emojisi kullanmak bir bağlam sunarak büyük bir fark yaratabilir!


[1] Bu çalışmalara dair bir inceleme için Lewanwoski ve ekibine (2012) bakınız.


Sarah Wright-Think Before You Push the “Share” Button“, (Erişim Tarihi: 12.05.2021)

Çevirmen: Taner Beyter

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Birini Sevmek Ne Anlama Gelir? – Felipe Pereira

Sonraki Gönderi

Willard Van Orman Quine: Analitik/Sentetik Ayrımı – Stefanie Rocknak (Internet Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü