Din felsefesinde yer alan en temel tartışmalardan biri, Tanrı’nın varlığına inanan teistler ile Tanrı’nın var olmadığına inanan ateistler arasındadır. [1] Fakat, Tanrı’nın varlığıyla ilgili konulara kafa yoran herkes teist veya ateist değildir. 1860’larda Thomas Henry Huxley tarafından öne sürülmüş olan “agnostisizm” terimi, bu iki kampa uygunluk sergilemeyen bazı insanların görüşlerini tanımlamak için kullanılır.
1. Agnostisizm Nedir?
Kişi bir konuya yönelik yargılarını askıya aldığında, yani konu üzerine düşündükten sonra söz konusu meseleye dair tarafsız veya kararsız bir noktaya vardığında o kişinin mevcut mesele hakkında agnostik olduğunu söyleriz. Örneğin, çoğu insan karşısında duran bir ağaçtaki yaprak sayısının tek mi yoksa çift mi olduğunu merak etmeye başladığında bu konuda agnostik hale gelir. [2] Çağdaş din felsefesinde kullanılan “agnostisizm” ifadesi, genellikle, Tanrı’nın varlığına yönelik mevcut yargılarını askıya alan kişilerin pozisyonunu tanımlar.
2. Agnostisizm Ne Değildir?
Agnostisizme dair yaygın olan yanlış kanaatlerden kaçınmak istiyorsak şunları göz önüne almamız gerekir:
- agnostisizm dini inanç ile zorunlu olarak bağdaşmaz olmak zorunda değildir. Kimilerine göre agnostikler, kanısal-olmayan bir inanç (non-doxastic faith) sahibi olabilirler; örneğin özünde başka bir pozitif tutum olan umut gibi “teistik olmayan bir inancı” benimseyebilirler. [3] Bir agnostik için var olan diğer bir olumlu seçenek ise kurgusallığı benimsemek ve dine, kişinin eylemlerine rehberlik eden kurgusal bir anlatı gibi yaklaşmaktır. [4] Ancak agnostisizm, dine dair spesifik bir olumlu veya olumsuz tutum gerektirmez;
- agnostikler, Tanrı’nın varlığına dair sürekli biçimde kanıt arayabilir veya kanıt bulmayı umabilir veya ummayabilir. Agnostisizm, ne “kanıt arayan” olmayı ne de dine yönelik bir kayıtsızlığı (zorunlu olarak) gerektirir; [5]
- agnostisizm, Tanrı’nın özünde bilinemez olduğunu söyleyen apofatisizm (apophaticism) ile aynı şey değildir: Çoğu yaklaşıma göre apofatistler, teistlerin bir alt grubudur;
- agnostisizm, dini gayrı-bilişselcilik (religious non-cognitivism) ile aynı şey değildir. Dini gayrı-bilişselcilik, Tanrı’nın var olup olmadığı sorusunun mantıklı olmadığı dolayısıyla da böyle bir sorunun anlamlı bir cevabı olamayacağı görüşüdür (Bu görüş “İlah” veya diğer dini terimlerin ampirik olarak gözlemlenebilir herhangi bir şeye atıfta bulunmadığı gibi sebeplerden ötürü, bu ve benzeri dini terimleri barındıran tüm ifadelere böyle yaklaşır). Agnostikler ile gayrı-bilişselciler, teist veya ateist değildir; fakat agnostikler Tanrı’nın tam olarak ne olduğuna dair yargılarını askıya almış olsalar dahi Tanrı’nın var olup olmadığı sorusunun bir yanıtı olduğuna inanırlar.
3. Niçin Agnostisizm?
Agnostisizm için ana argüman, delilci argüman olarak tanımlanabilir. Bu argümanın öncüllerinden biri, eğer bir şey bir kanıtla destekleniyorsa kişinin o şeye inanması, kanıtlar aksi şeyi destekliyorsa inanmaması ve eğer kanıt herhangi bir tarafı desteklemeyip tarafsız duruyorsa ilgili konuya dair yargıların askıya alınması şeklindedir (Bu yaklaşıma Delilcilik denir). Diğer öncül ise, Tanrı’nın var olup olmadığına dair kanıtın teizm ve ateizm arasında tarafsız ve nötr bir noktada durduğunu ve dolayısıyla da agnostik sonuç doğurduğunu ifade eder.
Peki niçin Tanrı’nın varlığına yönelik kanıtların tarafsız ve nötr olduğunu düşünelim ki? Kimileri, hem teizm hem de ateizm lehine eşit miktarda kanıt olduğunu iddia eder (bu iddia, bu iki görüşten hiçbirini seçmeye yönelik ağırlıklı bir kanıt olmadığı fikrini içerir). Kimileri ise kanıtların belirsiz ve birden çok anlama gelebilecek şekilde bir muğlak yapıya sahip olduğunu savunur: Her iki taraf lehine ne kadar kanıt olduğu veya bu kanıtların nasıl ölçüleceği açık değildir; örneğin, ateizm lehine olan kötülüğün varlığının (Ç.N.: kötülük argümanı), Tanrı’nın varlığı lehine olan ontolojik argümanlara karşı nasıl bir ölçüt olduğunu söylemek zordur. [6]
4. Niçin Agnostisizm Olmasın?
Kendi başına değerlendirildiğinde, ateizm ve teizm lehine olan her argüman aynı zaman agnostisizm aleyhine de bir argümandır, fakat aynı zamanda delilci argümana doğrudan meydan okuma şeklindeki girişimler de mevcuttur.
Agnostisizm lehine delilci argümana yönelik yanıtlardan biri, Tanrı’nın varlığına dair yargılarımızı askıya almanın psikolojik veya pratik açıdan imkansız olduğu şeklindedir (veyahut bu durum psikolojik veya pratik açıdan ateizmle aynı kapıya çıkmaktadır) (Ç.N.: Kimi din felsefecileri agnostik bir tutumun pratik olarak ateizme çıktığını düşünmektedir. Ki bu yazının çevirmeni de pozitif bir ateist olarak bu fikri desteklemektedir). Böyle olmasının sebebi, teist olup olmamamızın, eylem ve tutumlarımızı (örneğin ölümden sonra yaşam olup olmadığına dair beklentilerimizi) Tanrı’nın varlığı konusunda tarafsız bir tutum takınamayacak şekilde belirlemesidir; tıpkı bir eylemin yapılması konusunda tarafsız olunamaması gibi: Kişi bir eylemi ya yapabilir ya da yapamaz, bu kadar basittir. [7]
Delilci argümana yönelik öne sürülen bir diğer yaygın cevap, birçok şeyin kanıtının o kadar açık olmadığına veya muğlak olduğuna dikkat çekmektir, yani genellikle söz konusu şeylerin hepsine dair yargılarımızı askıya almanın pek de mantıklı olmadığı kabul edilir. Özellikle etik veya siyaset gibi birçok şeyin değişkenlik gösterdiği alanlarda, ilgili deliller farklı okumalara izin verse de rutin olarak güçlü inançlara sahibizdir; ve bu inançlarımızın rasyonel olarak gerekçelendirilmediğini söylemek mantıksız görünmektedir. Tarafsız veya muğlak delillere rağmen bu tür inançlara sahip olmakta haklıysak, teistik veya ateist inanca sahip olmakta bunun niçin böyle olmadığını açıklama yükü agnostiklere aittir. [8]
5. Güçlü ve Zayıf Agnostisizm
Agnostisizm, güçlü ve zayıf olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmıştır. Bu ayrımın farkın doğasına ilişkin farklı görüşler mevcuttur. Bu ayım için tavsiye edilen bir kriter, agnostisizimin evrensel rasyonalite açısından gerekli olup olmadığıdır: Zayıf agnostikler, rasyonelliğin, bazı insanlar için kimi zamanlarda (ki bu şu an kendilerini de kapsamaktadır), Tanrı’nın varlığına dair yargıları askıya almaya izin verdiğine inanır; güçlü agnostikler ise rasyonel kalmak ve olmak adına herkesin bunu her zaman yapmak zorunda olduğunu söyler. Bu açıklamaya göre, bazı insanlar kimi zamanlarda tarafsız veya muğlak kanıtlara sahip olabilirse zayıf agnostisizm; kanıtlar her zaman ve herkes için tarafsız veya muğlak ise güçlü agnostisizm doğru seçenektir. Nihayetinde, zayıf agnostikler, delilsel olarak gerekçelendirilmiş teistik veya ateist inanca sahip olmanın mümkün olduğuna inanırken, güçlü agnostikler bunu imkansız olarak görür. [9]
7. Agnostisizmin İstikameti
Agnostisizm genellikle “istikametsiz” (veya yönsüz) bir pozisyon olarak algılanmıştır; bu algı bir duruş sergileyememe veya sergilemeye yönelik isteksizlik olarak görülebilir. Buna rağmen, filozoflar agnostisizmin pozitif yönüne giderek daha fazla ilgi gösteriyorlar: Yani Tanrı’nın varlığına dair yargıyı askıya almaktan kaynaklanan perspektiflerin olanakları ve doğasını. Kimi filozoflar, kalıcı/daimi agnostisizmin (permanent agnosticism) bir tür dini bağlılık veya bu bağlılığın yokluğu ile birleştirmenin sonuçlarını incelerken, kimileri ise agnostisizmin doğasını, daha sağlam bir pozisyona (teistik veya ateist) giden yolda bir aşama olarak ele alıyor. Her halükarda agnostisizm, teistik ve ateist cepheler arasında uzanan epistemik ve dini/spritüal sınırın anahtarı gibi görünüyor.
Dipnotlar
- [1] Ateizmin alternatif bir tanımına göre, Tanrı’nın varlığına inanmayan herkes negatif ateist, var olmadığına inanan herkes ise pozitif ateisttir. Bu görüş, agnostikleri negatif ateistlerin bir alt kümesi yapar. Bkz. Martin 2007: 1-3 ve Draper 2017.
- [2] Yargıların askıya alınmasının ve bu durumun kararsızlıkla ilişkisinin ayrıntılı bir incelemesi için bkz. Friedman 2013: 166-167.
- [3] Kanısal-olmayan inancın doğası ve agnostisizmle ilişkisi tartışma konusudur; fakat umut veya benzeri pozitif tutumlara temel oluşturabilecek Tanrı’nın varlığı olasılığına açıklığın, genellikle bir agnostik için böylesi bir inancın oluşmasını mümkün kıldığı düşünülür.
- [4] Bir ateistin bir kurgucu (fictionalist) olması mümkün olsa da, bir agnostik için kurguculuğun spesifik olarak makul bir tutum olduğu uzun zamandır tartışılmaktadır. Agnostisizm ile kurguculuğu birleştirmeye yönelik yeni bir öneri Le Poidevin 2020’e bakılabilir.
- [5] Agnostisizmi, dini/ruhsal soruşturmayla ilişkilendiren yaklaşımın bir örneği için bkz. Draper 2002.
- [6] Her iki tarafta da eşit miktarda delil olması durumundaki agnostisizm tanımı için bkz. Mart 2007: 3. Delilsel değerlendirmedeki zorluklar açısından bir tanım için bkz. Le Poidevin 2010: 54-57 ve Oppy 2018: 50-63.
- [7] Klasik versiyonu William James’in “İnanma İstenci”nde (James 1896/1979) sunulan bu yanıt, delilciler ile pragmatistler arasındaki çekişmenin merkezinde yer alır ve bunun agnostisizm açısından önemi ortadadır.
- [8] Örneğin, Van Inwagen 1996.
- [9] Daha fazla ayrıntı için bkz. Oppy 1994: 147-148 ve 2018: 18-19. Ayrıca bkz. Kenny 1983: 87-88 ve Le Poidevin 2010: 9-10.
Sylwia Wilczewska – “Agnosticism about God’s Existence“, (Erişim Tarihi: 18.01.2022)
Çevirmen: Taner Beyter