Ahlaki Şans – Jonathan Spelman

/
296 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

1. Sonuca Bağlı Ahlaki Şans

Ben ve ağabeyim küçükken babam bize polis olduğu zamanlardan hikayeler anlatırdı. Bu hikayelerden biri, direksiyon başında uyuya kalan, orta şeridi geçen ve bunun sonucunda çarptığı araçtaki iki yaşlı kişinin ölümüne sebep olan bir genç hakkındaydı.

Yıllar sonra bir arkadaşım bana buna benzer bir hikâye anlattı. Bir gece direksiyon başında uyuya kalmış, orta şeridi geçmiş ve içinde orta yaşlı bir kadının bulunduğu bir araca çarpmıştı. Kadın ciddi şekilde yaralanmasına rağmen hayatta kalmıştı.

Bu bilgilere göre muhtemelen ilk hikayedeki gencin, arkadaşımdan ahlaken daha kötü olduğunu düşünmeye meyilli olacaksınızdır çünkü ilk hikayedeki gencin kazasının sonucu arkadaşımın kazasının sonucundan daha kötü görünüyor.

Eğer düşündüğünüz bu ise ahlaki şansın var olduğunu inanıyorsunuz demektir çünkü insanın ne kadar iyi olduğunun kendi kontrolü dışındaki faktörlere (örneğin, çarptığınız aracın güvenlik özellikleri, yolcuların fiziksel durumu veya emniyet kemeri takıp takmadıkları vb.) de bağlı olabileceğine inanıyorsunuzdur. Bilhassa ahlaki şansa inanıyorsunuzdur çünkü eylemlerin sonuçları kişinin kontrolü dışında olsa dahi, kişinin ne kadar iyi olduğunun eylemlerinin sonuçlarına bağlı olduğuna inanıyorsunuzdur.

2. Kontrol Prensibi

İlk etapta, ilk hikayedeki genci arkadaşımdan ahlaken daha kötü görmeye meyilli olmuş olsanız da arkadaşımın ahlaken iyi görünmesinin sebebinin sadece şans faktörleriyle ilgili olduğunu gördükten sonra ahlaki değerlendirmenizi yeniden yapmaya istekli olabilirsiniz. Bu durumda gencin ve arkadaşımın ahlaki açıdan eşit olduğuna ve birinin diğerinden ahlaken daha kötü olmadığı sonucuna varabilirsiniz. Peki neden ikisi ahlaken eşit? Çünkü aralarındaki tek fark, kendi kontrolleri dışındaki faktörler olabilir. Eğer düşündüğünüz şey bu ise, siz aslında ahlaki şans diye bir şeyin varlığına inanmıyorsunuzdur.

“Ahlaki Şans” makalesinde Thomas Nagel, ahlaki şansın varlığını reddetmesindeki motivasyonu anlatıyor. Nagel şöyle diyor:

“Üzerine iyice düşünmeden evvel, insanların kendi hataları olmayan ve kendi kontrolleri dışındaki faktörler nedeniyle ahlaken değerlendirilemeyeceği fikri sezgisel olarak akla yatkındır.”[1] Bir kişinin ne kadar iyi olduğunun, onun kontrolünün dışındaki faktörlere bağlı olamayacağı şeklindeki bu ilkeye kontrol ilkesi diyoruz.

Nagel’ın da kabul ettiği gibi, kontrol ilkesi oldukça makul görünüyor. Bir kişinin ne kadar iyi olduğunun onun kontrolü dışındaki faktörlere bağlı olduğunu düşünmeyiz. Fakat bir kişi hakkındaki her şeyin onun kontrolü dışındaki faktörlere bağlı olduğuna dair bir endişe vardır ki, böylesi bir durumda ahlaki değerlendirme imkânsız bir hale gelir. Bu sonuca nasıl varılabileceğini görmek için diğer üç potansiyel ahlaki şans türüne; yani koşullara bağlı ahlaki şansa (circumstantial), yapısal ahlaki şansa (constitutive) ve nedensel (causal) ahlaki şansa bakacağız.

3. Koşullara Bağlı Ahlaki Şans (Circumstantial Moral Luck)

Bir kişinin ne kadar iyi olduğu kişinin eyleminin sonuçlarına bağlıysa ve hatta bu sonuçlar kişinin kendisinin kontrolünde olmayan faktörlere bağlı ise bile sonuca bağlı ahlaki şans vardır. Bir kişinin ne kadar iyi olduğu kişinin kontrolü dışındaki faktörlerden kaynaklansa bile nihayetinde nasıl davrandığına bağlıysa ise koşullara bağlı ahlaki şans vardır. Örneğin, iki evli kadının bir barda içtiklerini düşünün. Her ikisi de barmeni çekici bulmuş olsun ve ikisi de kocasını bu barmenle aldatmaya hazır olsun ancak barmen iki kadından biriyle ilgilenir. Bu durumda iki kadından sadece biri aldatır.

Sezgisel olarak, aldatanlar aldatmayanlardan daha kötüdür ancak bu gibi durumlarda kişinin aldatıp aldatmadığı kontrolü dışındaki faktörlere bağlıdır. Dolayısıyla aldatanlar aldatmayanlardan daha kötüyse, koşullara bağlı ahlaki şans vardır.

4. Yapısal Ahlaki Şans (Constitutive Moral Luck)

Şayet kişinin ne kadar iyi olduğu onun karakter özelliklerine bağlı ise ve karakter özellikleri kişinin kontrolü dışındaki faktörlerden kaynaklanıyorsa, yapısal ahlaki şans vardır.

Örneğin, şiddet yanlısı suçlular dürüst vatandaşlardan daha kötü görünseler de kişinin şiddet yanlısı bir suçlu mu yoksa dürüst bir vatandaş mı olacağının genlerine ve yetiştiği çevreye bağlı olduğunu düşünmek makuldür. Dahası, eğer bu doğruysa, birinin şiddete meyilli bir suçlu mu yoksa dürüst vatandaş mı olduğu onun kontrolü dışındaki faktörlere bağlıdır. Bu nedenle eğer şiddet yanlısı suçlular dürüst vatandaşlardan daha kötü ise, yapısal ahlaki şans vardır.

5. Nedensel Ahlaki Şans (Causal Moral Luck)

Bir bireyin ne kadar iyi olduğu, o bireyle ilişkili şeylerin doğa kanunlarına ve önceki koşullara atfedilebilecek olmasına rağmen nihayetinde o bireyle ilgili herhangi bir şeye bağlıysa nedensel ahlaki şans vardır.

Bizimle ilişkili şeylerin, doğa kanunlarına ve önceki koşullara atfedilebileceğini söyleyen pozisyon determinizm olarak bilinir. Determinizm ile özgür iradenin uyumluluğu (veya uyumsuzluğu) üzerine felsefe tartışmalar mevcuttur. Bu felsefi tartışmalardan bağımsız olarak, sanki determinizm doğruysa bizimle ilgili her şey nihayetinde bizim kontrolümüz dışındaymış gibi görünüyor.

6. Ahlaki Şans Problemi ve Olası Çözümler

Bu noktada kontrol ilkesi ile bizim ahlaki değerlendirmeler yapma yolumuzun bağdaşmadığı açık görünüyor. Bu ahlaki şans problemi olarak bilinir.

Bu probleme verilen iki yaygın yanıt mevcuttur: Birincisi ahlaki değerlendirme yöntemimizi korumak için kontrol ilkesini reddetmemizi önerir.[2] İkincisi ise kontrol ilkesini korumak için ahlaki değerlendirme yöntemimizi değiştirmeyi önerir. [3]

Şayet bu yanıtlardan hiçbiri size makul görünmüyorsa ahlaki değerlendirme olanağından tamamen vazgeçilebilir veya revizyonist bir çözüm benimsenebilir. Örneğin Bernard Williams ahlaki ve etik olmak üzere iki ayrı tür değerlendirme arasında ayrım gözetmemiz gerektiğini söyler. Williams, insanların kendi kontrolleri dışındaki faktörler nedeniyle ahlaki olarak değerlendirilemeyeceğine dair kontrol ilkesinin doğruluğunu onaylarken, insanların bu faktörlerle birlikte etik olarak değerlendirilebileceğini savunuyor. Ayrıca, etik değerlendirmenin bu iki tür değerlendirmeden daha önemli olan olduğunu iddia eder.[4]

Bu çözümlerden hiçbiri tümüyle tatmin edici görünmese de, nihayetinde bunlarda biri doğru olmalıdır. 


Dipnotlar

  • [1] Nagel 1976, 138.
  • [2] Bu yanıtın örnekleri için bkz. Adams 1985, Walker 1991, Wolf 1993, and Fischer and Ravizza 2000.
  • [3] Bu yanıtın örnekleri için bkz. Richards 1986, Sverdlik 1988, Zimmerman 2002, and Enoch and Marmor 2007.
  • [4] Williams 1993.

Referanslar


İlişkili Yazılar


Jonathan Spelman – “Moral Luck“, (Erişim Tarihi: 18.02.2023)

Çevirmen: Ufuk Yazlık

Editör: Taner Beyter

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Felsefeciler Dayanışma Yayınında!

Sonraki Gönderi

İş Etiği – Thomas Metcalf

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü