Suçluları ve genellikle de katilleri infaz etmek anlamına gelen idam cezası, hapis cezasından çok daha tartışmalıdır çünkü daha ciddi bir zarara ve hatta belki de geri döndürülemez bir fenalığa neden olur.
İdam veya ölüm cezasının kimi savunucuları, cinayet çok fena bir şey olduğu için idamın da makul ve hatta cinayete karşı tek doğru karşılık olduğunu savunuyorlar. Kimileri ise idamı, toplum için önemli faydaları olduğu gerekçesiyle savunuyor.
Bu yazı idama yönelik argüman türleri ve bunların eleştirel yanıtları ele almaktadır.
1. Deontolojik Gerekçeler
Ölüm cezasının deontolojik savunması, katillerin korkunç fenalıktaki eylemlerine karşı idamı, ahlaki olarak “uygun” bir yanıt olarak görür. [2] İki ana çeşidi bulunur.
1.1. Retributivist (İntikamcı/Cezalandırıcı) Gerekçeler
Suçlar ile eşit şiddette cezaların verilmesi gerektiği fikri, ölüm cezasının retributivist (intikamcı) savunmalarının temelini oluşturur. Retributivist’ler cinayetin kötülüğü veya yanlışlığına uygun düştüğü için idamın meşru olduğunu savunuyorlar; yani idam, cinayet suçu için makul orandaki, eşit bir cezadır. [3]
Peki ama orantılı olmanın ölçütü nedir? “Kısasa kısas” ilkeleri, aynı tür eylemi yani öldürmeyi içerdiğinden ötürü idamın, cinayet ile orantılı olduğunu iddia eder. [4] Diğer yandan daha sofistike olan yaklaşımlar, yaşamın benzersiz bir değeri olduğu fikriyle başlar: Yaşam, kişi için iyi olan her şeyin ön koşuludur. Öldürülmek, mağdurun değerli deneyimler yaşamasını engellediğinden ötürü eğer katiller, ömür boyu hapis cezasındaki mahkum hayatının izin verdiği sınırlı kaynaklardan yararlanabiliyorlarsa dahi bu çok hafif bir cezadır. [5]
1.2. Purgatif (Arındırmacı) Gerekçeler
Kimileri, istisnai olarak, kötü suçlar işlemiş kişileri idam etmenin toplumu arındırma/temizleme yönünde bir görev olduğunu savunuyor.[6] Bu yaklaşıma göre, bahsettiğimiz türden suçluları barındırmak toplumu ahlaki olarak lekeliyor: Toplum, onlar için kaynak harcayarak insanlık onurunu ihlal ediyor olmanın sorumlusu haline gelmektedir. İdam uygulaması bu sorumluluğu ortadan kaldırmaktadır.
2. Sonuçcu Gerekçeler
Birçok Sonuçcu, suçlulara geçmişte yaptıkları kötülüklerden dolayı değil, onları infaz etmenin infaz etmemekten daha iyi genel/toplumsal sonuçlar doğurduğu için idamı savunmaktadır. Özellikle iki sonuç üzerinde durulmaktadır.
2.1. Caydırıcılık
Buradaki sağduyu, idam edilme korkusunun potansiyel katilleri cinayet işlemekten alıkoyduğunu veya caydırdığını savunmaktadır. İdam cezasının caydırıcı gerekçelerine göre, idamların faydalı sonuçları (kurtarılan masum hayatlar) hukuk sistemine ve idam edilen kişiye olan maliyetlerden daha ağır basmaktadır.[9]
2. 2. Suç İşlemeyecek Hale Getirmek (Incapacitation)
Caydırıcılık, genel olarak cinayet oranlarının azaltılmasını sağlamakla ilgilidir. Suç İşlemeyecek hale getirme ise belirti türden suçlulukların tekrar suç işlemesini önlemeyi amaçlar: Bazı katiller o kadar tehlikeli olabilir ki ancak ve ancak ölüm onların tekrar cinayet işlememelerini sağlayabilir. [10]
3. Deontolojik Gerekçeler Yönelik Eleştiriler
Yukarıda sözünü ettiğimiz argümanlara yönelik bazı itirazları inceleyelim.
“Kısasa kısas” şeklindeki intikamcı gerekçeler, tecavüzcülere tecavüz etmek veya işkencecilere işkence etmek gibi ahlaken yanlış olan cezaları zorunlu kılıyor gibi görünüyor.
Orantılı-olma temeline dayanan intikamcılık da birçok zorlukla karşı karşıyadır. Ölüm cezasının bazen aşırı orantısız olacak şekilde sert olduğu yargısına varılır; çünkü katiller hapis cezasına çarptırılmaktan, infaz tarihlerini bilmekten ve hayatlarını kaybetmekten muzdaripken cinayet kurbanları sadece hayatlarını kaybetmektedirler. [11] Diğer yandan eleştirmenler, genellikle, mümkün olan en uzun ceza olan ömür boyu hapis cezasının idam kadar orantılı ve ahlaki açıdan daha az tartışmalı olduğunu savunmaktadırlar. [12]
4. Sonuçsalcı Gerekçelere Yönelik Eleştiriler
Caydırıcılık teorisyenleri, idamın hapis cezasına nazaran daha “ikna edici” olduğunu varsayıyorlar. Fakat araştırmacılar, idamın marjinal caydırıcı etkisine yönelik, yani cinayet oranları üzerinde hapis cezasından daha fazla caydırıcı etkisi olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadılar.[13] Diğer yandan bu görüşü savunanlar idamın cinayet işlemeyi engellediği veya bu eylemden caydırdığını göstermeleri yeterli değildir. İdamın sonuçlarının gerekçelendirilmesi için idam cezasının, hapis cezasına göre cinayet işlemeyi daha güçlü şekilde caydırması gerekmektedir.
Her iki teoriye yönelik olan bir itiraz, insanları yapmadıkları eylemler veya işlemedikleri suçlardan dolayı cezalandırmaya izin veriyor olduklarına işaret eder. [15] Çoğu insan, yalnızca suç işleyenlerin cezalandırılması gerektiğine inanır. Fakat caydırıcılık teorileri masum insanların idamına da kapı açabilir: Şayet masum bir insanı idam etmek gelecekteki cinayetleri önleyecekse ve yetkililer onun suçsuzluğunu herkesten gizli tutabilecekse, bu eylemin faydaları zarar ve maliyetlerinden daha ağır basacaktır; bu durumda caydırıcılık teorileri masum birini öldürmeyi destekleyecektir.[16] Ve suç işlemeyecek hale getirme teorileri, suçluları fiilen yapılan herhangi bir yanlıştan ziyade gelecekte yapabilecekleri şeylerden dolayı cezalandırır.[17]
5. İdam Cezasına Yönelik Genel İtirazlar
Ölüm cezasının yasaklanması taraftarları, idama yönelik bir dizi genel itiraz dile getirirler.
5.1. Yaşam Hakkı
Abolisyonistler, idam cezasının katillerin dokunulmaz olan yaşam hakkını ihlal ettiğini savunur. İdam yanlıları, buna, suçluların cinayet işleyerek sahip oldukları yaşam haklarını kaybettikleri şeklinde yanıt vermektedir. Diğer yandan mutlak yaşam hakkı iddiaları, meşru müdafaa kapsamında birini öldürmeyi yasaklamak gibi mantıklı olmayan sonuçlar doğurmaktadır.
5.2. İtibar/Haysiyet
İdam cezasına karşı itibar/haysiyet argümanları, temel insan yetilerinin (örneğin rasyonellik) bireye itibar kazandırdığını ve bundan ötürü de kişilere saygı duyulması gerektiğini söyler. İşkence gibi bireyin haysiyetini ihlal eden eylemler, büyük ölçüde, kınanır. Abolisyonistler idamın kişinin haysiyetini yok ettiği ve bu nedenle ahlaksız olduğunu savunuyorlar. İdam yanlıları, bazı değerli niteliklere sahip olma koşulunun ortadan kaldırılmasının gerçekten o niteliğe aykırı olup olmadığını sorgular: Örneğin, insanları öldürmek onların dini yaşam sürme yetilerini yok eder, fakat idamı din7inanç özgürlüğünün ihlali olarak nitelendirmek tuhaftır.
5.3. Prosedürle İlgili Problemler
Ölüm cezasına yol açan yasal prosedürlerdeki kusurlardan dolayı idam cezası genellikle reddedilir. Kimileri teoride doğru olduğuna inansalar da, bu prosedüre dair nedenlerden ötürü ölüm cezasını pratikte reddediyor.
5.3.1. Keyfiyet
Amerika Birleşik Devletleri’nde, jüriler, hüküm giymiş bir katili, hemen hemen her nedenle idam yerine ömür boyu hapis cezasına çarptırabilir. Kimin ölüm cezasına çarptırıldığı ve kimin hapse gönderildiği konusunda pek bir tutarlılık yoktur ve bundan ötürü de idam cezası göz ardı edilemeyecek derecede keyfi bir hale bürünür. [18]
5.3.2. Ayrım Gözetmek
İdam hükmü vermedeki bir örüntü, beyaz insanları öldürenlerin siyah insanları öldürenlere göre idam cezasına mahkum edilme olasılığının daha yüksek olmasıdır (Beyazları öldüren siyahlar, idamla karşı karşıya kalma olasılığı en yüksek olanlardır). [19] İdam cezası alma olasılığının ırksal faktörlere bağlı olması, ırkçı olmasa da son derece adaletsiz görünebilir. [20]
İdam cezası savunucuları, bir katilin hak ettiği şeyin diğer katillere yönelik nasıl bir tutum ve eylemin söz konusu olduğundan etkilenmediği hususunda ısrar ederek yanıt verir (Ç.N.: Eğer bir kişi gerçekten idamı hak eden bir şey yapmışsa, idamın suiistimal edilerek ırkçılık için kullanılması konu-dışıdır denmek isteniyor). Keyfilik ve ayrımcılığın, (idam cezası gibi) ceza verme prosedürlerini toptan ortadan kaldırmak değil reform yapmak için gerekçeler olduğunu da eklerler.
5.3.3. Geri Döndürülemezlik
Bir kişi, masum olduğundan dolayı veya yargı sürecindeki bir adaletsizliğe maruz kaldığı için yanlış bir şekilde idam edilirse, bu yanlışı düzeltmenin hiçbir yolu yoktur. Kimi Abolisyonistler, adil bir devletin yaptığı hayati derecedeki/ciddi hatalarını geri döndürme yönünde bir yükümlülüğe sahip olduğu için idam cezası gibi geri dönüşü olmayan cezalar vermemesi gerektiğini iddia ediyor. [21], [22]
6. Sonuç
İntikamcı (Retributivist) gerekçeler, çağdaş siyasette epey önemli bir yer kaplar fakat son zamanlarda prosedürel argümanlara karşı bazı yasal yenilgiler yaşamıştırlar. [23] İdam cezasına dair pratik kaygıların, cinayetlere potansiyel olarak fazla hafife almaya ilişkin endişeleri ikinci plana atıp atmadığını tespit etmek, yasal ve ahlaki anlamda büyük öneme sahiptir.
Dipnotlar
- [1] Genel olarak, cezaları neyin temellendirdiği ve spesifik cezaları neyin makul kıldığı konusundaki tartışmalara genel bir giriş için, bkz. Travis Joseph Rodgers’ın Theories of Punishment.
ABD’de yer alan 29 eyalet, federal hükümet ve ordu idam cezasına izin veriyor. Eyalet ile federal idam cezaları yalnızca katilleri ve cinayet suçuna ortak olanları kapsar. Bazı eyaletler ile federal hükümetler, vatana ihanet ve diğer suçların da idam ile cezalandırılmasına izin veriyor, ancak bu hukuki düzenlemeler hiçbir zaman mahkemelere konu olmadı.
55 farklı ülkede idam cezası varken, 100’den fazla ülke idam cezası kaldırılmış veya uygulanmamaktadır. İdam cezası uygulanan ülkelerde, idam mahkum edilme sebebi olan suçlar arasında adam kaçırma, uyuşturucu kaçakçılığı, vatana ihanet ve cinsel ahlaksızlığın yer aldığı söylenebilir. ABD’deki idam cezası uygulamalarına yönelik ayrıntılı bilgi için bkz. Death Penalty Information Center. - [2] Deontologlar cinayeti idam cezasına sebep olacak olan tek suç olarak görürler, çünkü cinayet eşi olmayan bir biçimde kötüdür ve bundan ötürü de yalnızca katiller ölümü hak eder.
- [3] Orantılı-olma kimi zaman eş-ölçülebilirlik (commensurability) olarak da adlandırılır. Bazı intikamcı görüşler, yanlış eylemlerde bulunanlara hak ettikleri karşılığı verdiği için orantılı cezaların makul ve yerinde olduğunu savunur.
- [4] “Kısasa kısas” ilkesine lex talionis denir. İdam cezasının en meşhur lex talionis savunması Immanuel Kant’ın Ahlak Metafiziği, vi: 332-333’te bulunabilir. Kant’ın konuya dair fikirleri için bkz. Yost (2010). Kant etiğine daha yakından bakmak için, Deontoloji: Kantçı Etik, Andrew Chapman.
- [5] Sorell (1993).
- [6] Arındırıcı (Purgatif) yaklaşım yalnızca olağanüstü derecedeki berbat suçlar için geçerli olup sıradan suçlar işlemiş katiller için geçerli değildir. (Kramer 2011). Örneğin, 2012 yılında 26 ila 27 yaşındaki öğrencileri ve 6 okul personelini katleden Sandy Hook okulu faili Adam Lanza gibiler için geçerlidir. Bu görüşü savunanlar, kötü suçlular işlemiş kişileri idam etmeyi ahlaki bir zorunluluk olarak görürken, intikamcılar tipik olarak bir zorunluluk değil müsaade edilebilirlik esasıyla hareket ederler.
- [8] Bahsettiğimiz bu argümanların genellikle temeli olan etik teori Sonuçculuk olarak bilinir, bu etik teoriye daha yakından bakmak için bkz. Sonuçculuk, Shane Gronholz.
- [9] John Stuart Mill, idam cezasını bu şartlar sağlandığı takdirde savunur (1868).
- [10] Bu gerekçe en çok da, mahkumların (insanlık dışı bir biçimde) hücre hapsi ve sürekli gözetim altında tutulduğu, teknolojik olarak gelişmiş maksimum güvenlik önlemlerinin olduğu hapishanelere yatırım yapan ABD dışındaki ülkeler için geçerli.
- [11] Camus (1963).
- [12] Bedau (2002); Finkelstein (2002). Genel bir ceza teorisi olarak intikamcı yaklaşımı eleştirenler genellikle, belirli bir suça nasıl ve ne ölçüde ceza verileceğini bilmenin zor olmasıyla ilgili itirazlar öne sürerler. Silahlı soygun yapmak hapiste bir yıl mı yatmayı hak eder yoksa bir yıl bir ay mı, belki de bir yıl yüz gün?
- [13] Son araştırmalar idamın suçları azalttığı yönünde marjinal caydırıcı bir etki olduğunu göstermemekte veya bu argümanı çürütmemektedir, bkz. Nagin and Pepper (2012).
- [14] Maliyeti eyaletlere göre farklılık gösterse de, ABD’de bir katili infaz etmenin bedeli, onu ömür boyu hapiste tutmaktan her zaman için daha yüksektir.
- [15] Pür caydırıcılık teorileri, iki aşamalı teoriler ile kıyaslanabilir. İki-aşamalı ceza teorileri, cezanın genel gerekçelendirmesi için caydırıcı olmasını destekler fakat kimin ve ne ölçüde cezalandırılacağının tespit edilmesinin intikamcı ilkeler tarafından belirlendiğini iddia eder. (bkz. örn., Hart 1968). Bu yaklaşımlar, masumiyet itirazından kurtulur ama bu sefer de deontolojik yaklaşımların sahip olduğu problemleri miras alır.
- [16] Buna dair kaygılardan biri de, caydırıcılık teorilerinin cinayet kadar ciddi olmayan suçlar işlemiş olanların idam edilmesini göz yummasıdır. Şayet bir kaç tane hırsızı idam etmek mülkiyet suçlarını önleyecekse caydırıcılık yanlısı gerekçeler bu türden bir cezaya izin verebilir.
- [17] Bkz, örneğin, Nadelhoffer, (2012).
- [18] Bkz. Yargıç Blackmun’un Callins-Collins davasındaki idam kararına yönelik muhalefeti. Daha felsefi bir yaklaşım için bkz. Nathanson (2001).
- [19] Henüz böylesi bir kıyaslamaya dair elimizdeki veriler pek yeterli olmasa dahi, yoksul insanların zengin insanlara nazaran idam edilme olasılığı daha yüksektir. Fakat idam davalarını görüşmenin zor ve zaman alıcı olduğunu, kötü durumdaki bu sanıkların yoğun mesai yapan ve genellikle idam davalarıyla ilgili herhangi deneyimi olmayan kamu savunucularına güvenmekten başka çareleri olmadığını göz önüne aldığımızda bu işin sonuçları açık görünüyor. Yetersiz ve hatalarla dolu bir avukatlığın ölüm cezalarına nasıl yol açtığına dair üzücü hikayeler için bkz. Bright (1994).
- [20] Cholbi (2006).
- [21] Yost (2019).
- [22] Diğer yandan, uygulamanın geri döndürülemezliği konusu felsefi olarak tartışmalıdır. Davis, yetkililer bir kişiyi haksızca idam ettiklerinde, idam edilen bu kişinin çıkarlarını veya değerlerini destekleyerek durumun tazmin edebileceğini savunuyor (1984). Örneğin, devlet idam edilen kişinin oğlunu üniversitede okutabilir veya bu kişinin desteklediği hayır kurumuna beş milyon dolar bağışlayabilir. Davis, bu türden bir tazminatın haksızca gerçekleştirilen idamın telafisi olduğu sonucuna varır.
- [23] Örneğin, 2018 yılında Washington Yüksek Mahkemesi idamın keyfi ve ayrımcı niteliklere sahip olduğunu iddia ederek cezasını kaldırdı.
Referanslar
- Callins v. Collins. 510 U.S. 1141. U.S. Supreme Court, 1994.
- Bedau, Hugo (2002). “The Minimal Invasion Argument against the Death Penalty.” Criminal Justice Ethics 21 (2): 3-8.
- Bright, Steven (1994). “Council for the Poor: the Death Penalty Not for the Worst Crime but for the Worst Lawyer.” Yale Law Journal 103 (7): 1835-83.
- Camus, Albert (1963). “Reflections on the Guillotine.” Resistance, Rebellion, and Death. New York: Modern Library.
- Cholbi, Michael (2006). “Race, Capital Punishment, and the Cost of Murder.” Philosophical Studies 127: 255-282.
- Davis, Michael (1984). “Is the Death Penalty Irrevocable?” Social Theory and Practice 10 (2): 143-156.
- Finkelstein, Claire (2002). “Death and Retribution.” Criminal Justice Ethics 21 (2): 12-21.
- Hart, H.L.A. (1968). Punishment and Responsibility: Essays in Legal Philosophy. Oxford: Oxford University Press.
- Kramer, Matthew (2011). The Ethics of Capital Punishment: A Philosophical Investigation of Evil and Its Consequences. Oxford: Oxford University Press.
- Mill, John Stuart (1868). “Speech in Favor of Capital Punishment.”
- Nagin, Daniel, and John Pepper (2012). “Deterrence and the Death Penalty.” National Research Council. Washington, D.C.: The National Academies Press.
- Nadelhoffer, Thomas, et al. (2012). “Neuroprediction, Violence, and the Law: Setting the Stage.” Neuroethics 5 (1): 67-99.
- Nathanson, Stephen (2001). An Eye for an Eye : The Immorality of Punishing by Death. Lanham, MD: Rowman & Littlefield.
- Sorell, Tom (1993). “Aggravated Murder and Capital Punishment.” Journal of Applied Philosophy 10 (2): 201-213.
- Yost, Benjamin S. (2010). “Kant’s Justification of the Death Penalty Reconsidered.” Kantian Review 15 (2): 1-27.
- Yost, Benjamin S. (2019). Against Capital Punishment. New York: Oxford University Press.
İdam İle İlgili Diğer İçeriklerimiz:
- İdam Cezası Ahlaki Olarak Savunulabilir mi? Ahlak Felsefesi, Bir Kişinin Devlet Eliyle Öldürülmesi Konusunda Neler Söyler? – Taner Beyter
- Augustine ve İdam Cezası Üzerine – Edward Feser
Benjamin S. Yost– “The Death Penalty”, (09.04.2022)
Çevirmen: Taner Beyter