Akıl Tutkuların Kölesidir: Hume’un Akıl ve Arzu Çatışması Üzerine Yaklaşımı – Daniel Weltman

//
1380 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Epey lezzetli bir parça kekin size doğru uzatıldığını düşünün. Bu keki yemenin oldukça sağlıksız olduğunun farkındasınızdır. Mideniz keki ağzınıza götürmenizi söylerken beyninin bunu yapmamanız gerektiği söyler.

Belki de beyninizi dinleyerek hem keki hem de yeme arzunuzu görmezden gelirsiniz. Bu durumda arzunuzun peşinden gitmeyip bunun yerine aklınızı dinlemiş olduğunuz söylenebilir.

Kim bilir belki de mideniz galip gelmiştir ve keki yemiş fakat sonra mantıklı olmayan bir seçim yaptığınızı hissetmişsinizdir: Arzu, mantıklı olduğunu bildiğiniz tercihi yapmanıza karşı galip gelmiştir.

Çoğu kişi akıl ile arzunun kek gibi şeyler için çatışma içine girdiğini düşünür. Şayet akıl galip gelirse rasyonel davrandığımızı yok eğer arzu galip gelirse irrasyonel davrandığımızı söyleriz.

Bir insan eylemini bu şekilde tanımlamaya yönelik çoğu kişi tarafından paylaşılan yaygın kavrayışı, İskoç filozof David Hume (1711-1776) reddetmektedir. Hume’un iddiası rasyonel davranmanın arzularımızla barışık/birlikte hareket etmek anlamına geldiğini ileri sürmektedir. Bu, ondan alıntılan şu meşhur ifade de kendini gösteren merkezi temalardan biridir:

Akıltutkuların kölesidir ve öyle de olmalıdır.

Bu yazı, Hume’un rasyonellik ile arzunun nasıl olup da birlikte çalıştığına dair ileri sürdüğü kuramını incelemektedir.

1. Terminoloji

Hume gurur ve mütevazılık; arzu ve hoşlanmama; mutluluk, üzüntü ve korku gibi şeyleri tanımlamak için teknik bir terim olarak “tutku” (passion) kelimesini kullanır. [2] Genel anlamda konuşursak tutkular; duygularımız (mesela mutlu olmak veya üzgün hissetmek), hislerimiz (mesela merak etmek ve güven duymak) ve arzularımızdır (örneğin canımızın pasta çekmesi).

Tutkular genellikle akıl ve rasyonalite ile kıyaslanır: Demin verdiğimiz kek örneğinde olduğu gibi, mide ile beynin mücadeleye giriştiğini tasavvur etmiştik. Hume, tutkuların rasyonel düşünceden farklı bir kategoride yer aldığı fikrini onaylamaktadır. Fakat o, tutkuların kendi başlarına rasyonel veya irrasyonel olmadığını düşünmektedir. [3] Pür bir gurur, mutluluk veya başka bir tutku hissetmek asla irrasyonel olamaz. Ona göre duygular, deneyimlerimize karşılık düşen tepkilerdir. Kek sana lezzetli görünmektedir, ki bu yüzden onu arzuluyorsundur: Kek sana görünmeden evvel (bu deneyimden evvel) bu durum veya hissiyat için akıl yürütmezsin. Tutkular ile akıl da birbirine karşıt konumda olmaktan ziyade bir arada çalışırlar.

2. Akıl, Tutku ve Eylem

Hume, aklın görevinin en güçlü tutkularımıza göre hareket etmemize yardımcı olmak olduğunu düşünüyor.

Hume’a göre akıl, her zaman için eylemlerimizde önemli rol oynar. Yiyecek almak için markete girdiğiniz zaman akıl size hangi yöne doğru ilerlemeniz ve niçin yanınıza para taşımanız gerektiğini ve daha birçok başka şeyi daha söyler. [4] Fakat Hume asla aklın bizi tek başına harekete geçirmediğini düşünür. [5]

Hume, bizi markete yürümeye sevk eden bir tutkumuz olmadığı müddetçe asla markete gitmeyeceğimizi ileri sürmektedir. Akıl tek başına marketten yiyecek bir şeyler satın almanızı sağlayamaz: Aynı zamanda bir tutkuya da (veya arzuya da) ihtiyacınız vardır, mesela aç kalmak istememek veya akşam yemeğine davet ederek birini etkilemeyi arzulamak gibi. [6] Burada hakim olan tutkudur ve akıl yalnızca tutkuya hizmet etmekle yetinir. “Akıl” der Hume, “… tutkuların kölesidir.”

Her zaman için tutkularımıza aykırı eylemlerde bulunduğumuzdan dolayı Hume’un yanılıyor olması gerektiğini düşünebilirsiniz. Demin ki örneğe dönersek; keki elinizi tersiyle itersiniz, bu tutkuları yenen bir akıl örneği sayılamaz mı?

Hume, keki yememeniz durumda bunun eyleminizi belirleyen bir sebep durumu olmadığını söylerdi. Tam aksine, ona göre kek yemeye yönelik ani ve şiddetli tutkunuz sağlıklı olmaya yönelik daha dingin ve daha kararlı olan bir diğer tutkunuz tarafından alt edilmiştir. [7]

İşte bundan dolayıdır ki, Hume, akıl ile tutkunun birbirine karşıt olduğunu düşünmez. [8] Tutkularınız ne yapacağınızı belirler ve bu hedeflere ulaşmak için de aklınıza başvurursunuz. En güçlü tutkularınızı en iyi nasıl tatmin edeceğinizi bulmak adına aklınızı kullanırsınız.

3. İrrasyonel Eylemler

Huma göre, tutkular rasyonel veya irrasyonel olmadığından ötürü eylemleri irrasyonel hale getirebilecek tek şey yanlış inançlardır. Örneğin, yanlış inanca sahip olup uçabileceğinize inanıyorsanız, paraşütsüz bir şekilde uçaktan atlamak irrasyoneldir. Fakat uçup uçamayacağınızı görmeyi her şeyden çok istiyorsanız, bunu denemek yani uçaktan atlamak irrasyonel olmazdı.

Sahiden de Hume’a göre, ne kadar tuhaf görünürse görünsün herhangi bir eylem diğer tutkulara baskın gelen bir başka tutku tarafından yönlendiriliyorsa, o eyleme asla irrasyonel diyemeyiz. Hatta Hume “Tüm dünyanın yok olmasını parmağımın zarar görmemesine tercih etmenin irrasyonel olmadığını” dahi söylemektedir. [9] Hiç tanımadığınız bir yabancının hayatını biraz daha iyi hale getirmek uğruna kendi hayatınızın tamamen mahvolmasına izin vermek de irrasyonel olmaz. Bu verdiğimiz örneklerin hiçbiri irrasyonel olamaz; çünkü ne tutkular ne de tutkulara dayalı eylemler yanlış inançlarla eşleşmedikçe veya yanlış inançlara denk düşmedikleri sürece irrasyonel değildirler. Parmağınızın zarar görmemesine yönelik arzunuz güçlüyse ve dünyanın yok olmasını engelleme arzunuz zayıfsa, parmağınızın zarar görmesine izin vermek yerine dünyanın yok olmasına izin vermek rasyoneldir!

4. Karşıt Görüş

Hume’un aksine kimi filozoflar, bazen bize ne yapacağımızı yalnızca aklın söyleyebileceğini düşünür. Örneğin, kendinize zarar vermek veya yanlış bir şey yapmadıkları müddetçe diğer insanlara zarar vermek her için irrasyonel olabilir.

Hume’a göre, şayet en güçlü tutkularınız buna engel oluyorsa yalnızca kendinize veya bir başka kişiye zarar vermek ister istemez irrasyonel olacaktır. Çünkü kişi kendini veya başka insanları umursamıyorsa, o halde Hume’a göre bu kişi, kendilerine veya başkalarına zarar verdiği bir durumda irrasyonel davranmış olmayacaktır.

5. Sonuç

Modern eylem teorileri Hume’un teorisinden çok daha komplikedir. Hume’dan sonraki filozoflar, Hume’un iddiasıyla gündeme gelen ve her ikisi de günümüzde hala tartışılmakta olan iki ana soru arasında ayrım yapmıştır.

İlk soru motivasyonla ilgilidir: Harekete geçmek adına bizi motive edecek tutkulara ihtiyacımız var mı? Şayet sağlığınızı veya dış görünüşünüzü birazcık dahi umursamıyorsanız, kendinizi egzersiz yapmaya ikna edebilir misiniz?

İkinci soru ise sebeplerle ilgilidir: Bir tutkuyla desteklenmediği müddetçe kişinin bir eyleme girişmesi için elinde sebep olur mu? Şayet yabancıların başına ne geldiği umurunuzda değilse, bir yabancıyı uçurumdan düşmek üzere olduğu konusunda uyarmanız için elinizde herhangi bir sebep olduğu söylenebilir mi?

Hume’un akıl ve tutkuların birbirleriyle nasıl ilişki kurduğuna dair temel sorusu bugün hala güncelliğini korumakta olup hararetli bir şekilde ve güçlü gerekçeler etrafında tartışılmaktadır.


Dipnot

  • [1] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.4.
  • [2] Hume, A Treatise of Human Nature 2. Öteki örnekler: kötülük, kıskançlık, aşk, öfke.
  • [3] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.5.
  • [4] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.3.
  • [5] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.
  • [6] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.3.
  • [7] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.4.9-10.
  • [8] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.1.
  • [9] Hume, A Treatise of Human Nature 2.3.3.6.

References


Daniel Weltman– “Reason is the Slave to the Passions: Hume on Reason vs. Desire“, (Erişim Tarihi: 29.06.2022)

Çevirmen: Taner Beyter

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

John Stuart Mill’in İyi Yaşam Üzerine Yaklaşımı: Yüksek Nitelikli Hazlar – Dale E. Miller

Sonraki Gönderi

Mill’in Fayda İlkesinin İspatı – Dale E. Miller

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü