Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen’in “Zorunlu Varlık” Anketi ve Sonuçları – Musa Yanık

986 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Zorunlu bir varlık için yapılan tartışmalar insanları gerçekten ikna edebilir mi? Genelde felsefi argümanların, özellikle de nihai nedenlerle ilgili olanların, konu hakkında hali hazırda inançlı olanların inançlarını pekiştirmekten biraz daha fazlasını yaptığı düşünülmektedir. Ancak zorunlu bir varlığın var olduğunu düşünmeyenler için, öncülleri makul bir zorunlu varlık argümanı olabilir mi? Değilse, bu araştırmanın değeri nedir? Böyle bir konuda gerçek ilerleme kaydetmek mümkün müdür?

Bu tür sorular ışığında, zorunlu bir varlık için, çeşitli argümanların sezgisel çekiciliğini tatmin etmek için gayri resmi bir deney yaptık. Deney, şu adreste bulunan çevrimiçi, etkileşimli bir anketten oluşmaktadır: www.necessarybeing.com. Anket, önemli bir terim olan ‘zorunlu varlık’ tanımını içeren temel tanımlara bağlantılar sağlayarak başlar. Anket, zorunlu bir varlık için çeşitli argümanlardaki öncüller hakkında bir dizi soruyla devam eder. İlk soru şudur: “Zorunlu Varlık var mı?” Her soru için seçenekler “öyle görünüyor”, “görünmüyor” ve “söyleyemem” şeklindedir. Anket interaktiftir, çünkü sonraki sorular cevaplara bağlıdır.

Katılımcıların cevaplarını analiz eden bir program uyguladık. Bazı yanıtlar, zorunlu bir varlık için tümdengelimsel olarak geçerli bir argümandaki öncüllere karşılık gelir. Bir katılımcı bu tür öncüllere ait cevapları bildirir bildirmez, o katılımcı, bildirilen cevaplardan zorunlu bir varlığın varlığının nasıl çıkarılacağını gösteren bir ‘kanıt’ sayfasına götürülür. Bir katılımcı bu tür yanıtları asla bildirmezse, daha sıradan bir “teşekkür ederim” sayfasına yönlendirilir. Her iki durumda da katılımcılar, bir felsefeci ve/veya felsefe profesörü olup olmadıklarını bildirmeye davet edilir.

Tablo-1: Zorunlu bir varlığın gerekliliğine dair katılımcıların yüzdesi.

Amacımız zorunlu bir varlığa halihazırda inanmayan bir kimsenin, zorunlu bir varlığın ortaklaşa olarak var olmasını gerektiren önermeleri kabul edip edemeyeceğini araştırmaktır. Böyle insanlar varsa, onların konuya az çok uzak olup olmadığını bilmeyi amaçlıyoruz.

Şimdi anketimizin sonuçlarına geçelim. Sonuçlar 2.322 katılımcının cevaplarına dayanmaktadır. Bu katılımcılar, 15 Ağustos 2012 ile 15 Nisan 2013 tarihleri arasında ilk kez ankete katılan katılımcılardan oluşmaktadır. Katılımcıların yaklaşık yarısı (% 49,9), “Zorunlu Varlık var mı?” sorusuna, “öyle görünüyor” cevabını vermiştir. Buna “inananlar” diyelim. % 21,8’i ise “görünmüyor” cevabını veren “inanmayanlar” grubuna ve % 28,3’ü “söyleyemem” cevabını veren “agnostikler” grubuna dahil edelim.

Öyleyse katılımcıların yüzde kaçına zorunlu bir varlık için bir argümanın öncüllerini oluşturan cevaplar bildirildi? Genel yanıt (benzer şekilde inananlar ve inanmayanlar dahil) % 94,8’dir. İnanmayanlar arasında da bu oran çok düşük değildir: % 93.1.  Tablo-1, bir “kanıt” sayfasına ulaşan inananların, agnostiklerin ve inanmayanların yüzdelerinin bir dökümüdür.

İnananların bir “kanıt” sayfasına ulaşma olasılığının en yüksek olduğunu görebiliriz. O noktada bir sürpriz yok. İlginç bir şekilde, inanmayanların agnostiklerden biraz daha fazla “kanıt” sayfasına ulaşmasıdır. Belki de bunun nedeni, agnostiklerin epistemolojik araştırmalarında, daha çekingen olma eğiliminde olmaları ve onları, aksi takdirde zorunlu bir varlık için bir “kanıt” sayfasına götürecek yanıtların çoğu için “söyleyemem”i cevap vermeye yönlendirmesidir.

Tablo-2: Zorunlu bir varlığın gerekliliğine dair felsefecilerin yüzdesi.

Ayrıca, her biri bir felsefeci olduğunu bildiren 446 katılımcının sonuçlarını da tablo haline getirdik. Bu sonuçlar Şekil 2’de gösterilmektedir. Felsefecilerin genel katılımcı sayısından biraz daha fazla şüpheci olduklarını söyleyebiliriz (çok fazla değil). Şekil 3’teki çizelge, yukarıdaki katılımcı kategorilerinin yanı sıra, profesör olduklarını bildiren 46 filozofun sonuçlarını özetlemektedir. Profesörlerin, zorunlu bir varlığa olan inançları veya inançsızlıkları ile tutarlı sonuçlar verme olasılığı en yüksek olanlar olduğunu görüyoruz.

Tablo-3: Cevapların yüzdesi.

En azından ilk incelemede bu sonuçlar, en az bir zorunlu somut şeyin ortaklaşa gerektirdiği önermeleri kabul etme eğiliminde olan zorunlu bir varlığa şüpheyle yaklaşanların var olduğu hipotezini destekler. Dahası, anekdot niteliğindeki kanıtları da onaylar: çünkü birkaç katılımcı, zorunlu bir varlığın var olduğunu düşünmeye yönelik olarak ‘kanıt’ sayfası tarafından ikna edildiklerini bildirmek için bize e-posta göndermiştir. Bu sonuç, özellikle ilgi çekicidir. Çünkü anket sonuçları, hiç kimse için bağımsız destek veya motivasyon sağlamaz (ekteki argümanların yanı sıra gelecek argümanlardaki öncüllerde yapacağımız gibi).

Burada birkaç feragatnameyi vurgulamalıyız. İlk olarak anket, zorunlu bir varlığa karşı herhangi bir argümanla ilgili sezgileri test etmez. Zorunlu bir varlık için bir tartışmada makul öncüller bulan biri, zorunlu bir varlığa karşı bir tartışmada da makul önermeler bulabilir. Bu nedenle test, katılımcıların rasyonalitesini test etmez, bu önermeler birlikte zorunlu bir varlığın varlığını gerektirse bile, inanmayanlar rasyonel olarak bazı önermeleri ilk bakışta makul görme eğiliminde olabilirler. Aslında anket sonuçları, bazı katılımcıların ilk bakışta makul buldukları bir önermeyi, neden rasyonel olarak kabul etmemeleri gerektiğini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.

İkincisi, ispatların sunumu yarı resmidir. Kanıtların mantıksal olarak geçerli olup olmadığına dair hiçbir soru sorulmaması için, yani tüm anahtar terimleri açıkça tanımlamak için çok çalıştık. Dahası birkaç uzman filozof, araştırmayı yapmadan önce kanıtları eleştirel bir şekilde gözden geçirdi. Yine de hiç kimsenin, argümanların geçerliliği hakkında bir soruya yol açacak şekilde bunları yorumladığına dair söz vermemiz mümkün değildir. İlk deneme döneminde (15 Ağustos 2012’den önce) birkaç katılımcının belirli kanıtlarda belirsizlikler bildirdiğine dikkat etmek önemlidir. Bu raporlar ışığında belirsizlikleri gidermek için ayarlamalar yaptık. Neyse ki deneysel dönemde, geçerliliği etkileyen hiçbir belirsizlik rapor edilmemiştir. Kanıtların her birini tümdengelimli olarak geçerli kabul etmemize rağmen biz, belirli bir ispatın biçimsel özelliklerinin nasıl yorumlanacağına dair herhangi bir tartışma olmayacağını iddia etmiyoruz.

Üçüncüsü, anket zorunlu bir varlık için birden fazla argümanı içerisinde barındırır. Biz katılımcıların, herhangi bir argümanın önermelerini kabul etme olasılığının ne kadar olduğunu test etmedik. Daha ziyade, birbiriyle ilişkili birkaç argümandan en az birinin önermelerini kabul etme olasılığını test ettik.

Anket sonuçlarının çeşitli yorumlara açık olduğunu biliyoruz. Ancak bir şey açıktır: zorunlu bir varlık için keşfedilmemiş ve yeterince araştırılmamış argümanlar vardır. Bu nedenle kitabımızı, zorunlu bir varlık için yeni argümanları incelemek ve araştırmak için bir kaynak olarak sunuyoruz.


Not: Bu makale, Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen 2018’de kaleme aldıkları, “Necessary Existence” isimli eserin, “The ‘Necessary Being’ Survey Results” kısmından Türkçeye çevrilmiştir.) (Erişim Tarihi: 20.11.2020)

Kaynak: Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen, “The ‘Necessary Being’ Survey Results”, Necessary Existence, (New York: Oxford University Press, 2018), s. 6-11.

Çevirmen: Musa Yanık

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Potansiyelin Eşzamanlı Gerçekleşimi – Alexander Pruss

Sonraki Gönderi

İyilik Problemi Diye Bir Şey var mı? – Jonathan David Garner

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü