Tanımanız Gereken 8 Stoacı Filozof – Edd Hodsdon

Stoacılar, erdemli bir hayat yaşamanın mutluluk getireceğini savunurlar. Ünlü stoacılar Kitionlu Zenon ve Roma imparatoru Marcus Aurelius’u içerir.

/
11479 Okunma
Okunma süresi: 14 Dakika

Stoacılık, pratik bir felsefe olarak etikle, siyasetle ve pratik meselelerle uğraşırdı. İlk stoacılar İ.Ö 3. Yüzyılda Atina’da öğretmeye başlayan Kitionlu Zenon’un öncülüğünde başlar. Helenistik dönemin başlıca Yunan felsefelerinden biri olan stoacılık, insanlara eudaimoniaya veya mutluluğa nasıl ulaşılacağını öğretmeye çalıştı. Stoacılara göre, buna ancak ‘’doğaya uygun’’ yaşayarak erdemli bir hayat izlenerek başarılabilirdi. Yunan filozoflarından oluşan bir heyet Roma’yı ziyaret ettikten sonra stoacılık, yüzyıllar boyunca Romalılar tarafından geniş çapta benimsenmiştir. Zenon ve öğrencilerinden etkilenen Seneca, Epiktetos ve İmprarator Marcus Aurelius gibi Roma’nın en büyük filozoflarından bazıları kendine stoacı demiştir.

Stoacılık Nedir: Stoacılar Kimdi ve Neye İnanıyorlardı?

Büyük İskender İ.Ö 323 yılında öldükten sonra, eudaimoniaya veya mutluluğa nasıl ulaşılabileceğini bulmaya çalışan birkaç felsefe okulu ortaya çıkmıştır. Stoacılık ise bu felsefeler arasında en ünlüsüydü. İ.Ö 330 civarında Kitionlu Zenon ile başlayarak, stoacılar bir dizi felsefi alanı kapsıyordu: etik, mantık ve metafizik. Stoacığın metafizik kuramı, temel ilkeleri açıklamaya yardımcı olmaktadır. Stoacılar, Tanrı ve evrenin, pneuma adı verilen bir tür ilahi ateş aracılığıyla çalışan ‘’ilahi logos’’ adı verilen tek bir varlık olduğuna inanıyorlardı. Evrendeki her şey Logos tarafından gelir. Gezegenler, yıldızlar, insanlar ve hayvanlar, edilgen madde olarak görülmüş ve hepsi ilahi, akılcı logosun kendileri için belirlediği kadere tabi tutulmuştur. İlahi kadere olan bu inanç, stoacılığın temel düşüncelerinin merkezinde yer almaktadır. Evrendeki edilgin nesneler, kader zincirini takip etti ve onların öz doğalarına göre yaşadı. Stoacıların ‘’doğayla uyum halinde yaşamak’’ dedikleri şey de budur.  Stoacı düşünceye göre, kader ve özgür irade bir aradadır. İnsan, rasyonel bir hayvan olarak öz doğasını kabul etmeyi seçmelidir.

Evren önceden ilahi logos tarafından önceden belirendiği için, stoacılar kontrol edemeyeceğimiz şeyler için endişelenmememiz gerektiğini düşündüler. Kontrolümüz dışındaki bir olaya öfke ve korku yoluyla olumsu tepki vermek us dışıdır. Stoacılık, öyleyse rasyonel bir varlık olarak insanın us dışı seçimler yapmaktan ve erdemini tehlikeye atmaktan kaçınmak için duygularını kontrol etmesi gerektiğini tedris eder. Erdem, başlıca dört idealden oluşan stoacılığın itici gücüdür; cesaret, adalet, ılımlılık ve bilgelik. Stoacılar, kötülüğün insanoğlunun dğasında olmadığına, sadece ilahi logosun ve öz doğamızın cehaletinden geldiğine inanıyorlardı. Stoacı filozoflar, duyguların tamamen ortadan kaldırılmasını savnmadılar. Ama iç huzur için çabalayarak kötülükten, cehaletten ve mutsuzluktan kaçınabileceğimize, erdemli bir yaşam sürmemize izin verebileceğimize inandılar.

Kitionlu (Kıbrıslı) Zenon: Stoacılığın Kurucusu

Stoacılık, Atina da Kitionlu Zenon’un İ.Ö 300 civarında kendi felsefi okulunu kurmasıyla başladı. Zenon, akademisini açmadan önce zengin  bir Fenikeli tüccardı. Ancak bir ticaret yolcuğu sırasında bir gemi kazasından kurtulduktan sonra Zenon yaşamanın en iyi yolunu arayarak Atina’ya gitti. Zenon, bir kitapçıda Sokrat hakkında bazı felsefi metinleri incelerken, dükkan sahibine benzer birini nerede bulabileceğini sordu. Dükkan sahibi, yakından geçen tuhaf keşiş benzeri bir şahsı işaret etti – Kinik Krates.

Bir kinik olarak Krates, maddi rahatlığı reddetti ve bunun yerine çileci görünümünden utanmadan münzevi bir hayat yaşadı. Krates altında çalışmasına rağmen, Zeno kinik yaşam tarzın hakkındaki öz bilincininden kurtulamadı, bu yüzden Krates bir ders tasarladı. Zenon’dan kasabada bir tencere mercimek yahnisini taşımasını emretti. Utanan Zenon tencereyi gizlemeye çalıştı, bu yüzden Krates bastonunu salladı ve vazoyu paramparça etti. Yahni ile kaplı Zenon utanç içinde koştu, Krates “Neden kaçtın, küçük Fenikeli? Başına korkunç bir şey gelmedi.” Zenon, Kinik öğretilerini, uygulayıcılarına mutluluk getirecek daha mütevazı ve medeni bir yaşam biçimiyle birleştiren bir felsefe yaratmak istedi. Zenon, diğer çeşitli filozofların yanında çalıştıktan sonra, Atina’daki boyalı bir sütun dizisi olan Stoa Poikile’nin altından kendi fikirlerini öğretmeye başladı. Git gide öğrencileri büyümeye başladı ve Stoacılık okulu doğdu. O erken günlerde Zenon, Tanrı ve evrenin aynı varlık olduğu inancı gibi Stoacılığın temel fikirlerinin çoğunu oluşturdu. Ayrıca Stoacılığı, doğaya ve erdeme uygun olarak yaşanan “iyi yaşamı” bulmak için tasarlanmış bir felsefe olarak belirlemiştir. Ancak Stoacılığı antik dünyanın en kalıcı felsefelerinden birine dönüştüren Zenon’nun öğrencileriydi.

Kleanthes: Zenon’un Çalışkan Halefi

Zenon İ.O 262’da vefat ettiğinde, Kleanthes Stoacı okulun lideri olarak onun yerine geçti. Elleriyle çalışmaktan keyif alan eski bir boksör olan Kleanthes, felsefe öğrenmek için Atina’ya gelmişti. Hem Krates hem de Zenon’un derslerine katıldıktan sonra Kleanthes Stoacılığa yöneldi.

Kleanthes, etik, mantık ve metafizik hakkındaki fikirlerini tek bir felsefede birleştirerek Stoacılığı daha da geliştirmeye başladı. O, kavramları hayatın nasıl işlediğine dair Stoacı fikirlere dahil ederek ruhun varlığını kabul etti. Zenon’nun ilahi Logos fikrini temel alan Kleanthes, güneşin evreni oluşturan ilahi ateşten veya pneuma’dan yapıldığını öne sürdü. Güneş, Dünya’daki şeylere hayat verdiği için, bunun ilahi Logos’un bir uzantısı olması gerektiğini düşündü.

Marble bust of Cleanthes, c. 3rd Century BCE, NY Carlsberg Glyptotek, via Wikimedia Commons

Kleanthes’in etik konusundaki duruşu Zeno’nunkinden farklıydı. Hazzın doğayla çatıştığına ve duyguların ilahi logos tarafından yaratılan ruhların gücünden yoksun zayıflıklar olduğuna inanıyordu. Kleanthes, mutlu bir yaşam için uğraşmak yerine, tutarlı bir yaşamı savundu. Kleanthes için tutarlı olan tek üstünlük akılda ve mantıktaydı. Bu, ilahi Logos’un evrensel aklını kabul etmek ve kadere boyun eğmek anlamına geliyordu.

Khrysippos: Stoacılığın İkinci Kurucusu

Zenon ve Kleanthes Stoacılığı kurarken, Romalıları cezbedecek felsefeyi gerçekten geliştiren Khrysippos’tu. Khrysippos okumak için Atina’ya geldi ve Kleanthes’in önde gelen öğrencilerinden biriydi ve akıl hocası İ.Ö 230’da öldüğünde Stoacı okulun başkanı olarak başarılı oldu.

Stoacı kader fikri, kaderin evrendeki her şeyi belirlediğine inanan Khrysippos’un altında gelişti. Khrysippos, şeylerin yalnızca doğru veya yanlış olabileceğinden, belirli bir neden olmadan hiçbir şeyin olamayacağını göstermek için kendi devrimci mantıksal önermeler sistemini kullandı. Muhalif filozoflar, deterministik bir evrenin özgür irade fikrini reddettiğini belirttiler, ancak Khrysippos, basit kaderler ve karmaşık kaderler olduğunu açıklayarak aynı fikirde değildi. İnsan faaliyetleri, sözde kaçınılmaz olayların gidişatını etkileyebilir ve sonuçları etkileyebilir. Deterministik kader nedeniyle hastalık gibi bir şey yaşayabiliriz, ancak olaya tepkilerimiz tamamen bize aittir ve bize faillik verir. Bu tepkiler, ilahi Logos tarafından bahşedilen içsel doğamızın bir parçasını oluşturur.

Portrait of Chrysippus, by Roger Fenton, c. 1856, via University of Michigan Exchange

Khrysippos döneminde Stoacı etik, Kleanthes’in kişisel olmayan, rasyonel hedeflerinden daha bireysel bir şeye kaydı. Khrysippos için yaşamın amacı, doğaya ilişkin rasyonel gözlemlerimize göre yaşamak oldu. Bununla birlikte, Kleanthes gibi, Khrysippos da ataraksia adı verilen bir iç barış durumuna ulaşmak için duygularımızı tam olarak kontrol etmeyi savundu. Khrysippus, tutkulu duygularla karşılaştığımız durumlara hazırlanmak için aklı ve mantığı kullanabileceğimize inanıyordu, böylece bizi etkilemezler. Stoacılık şimdi onu daha sonraki Roma İmparatorluğu’nun baskın felsefesine dönüştürecek bir rotaya girerken, Khrysippos İ.Ö 206’da öldü. Birçok tahminler, sulandırılmamış çok fazla şarap içtikten sonra Khrysippos’un ölümüne güldüğünü iddia ediyor.

Babilli Diyojen: Yunan ve Roma’nın Stoacılığını Birleştirmek

İ.Ö 200’den itibaren Roma Cumhuriyeti, Yunan milletlerine Akdeniz’de egemenlik için meydan okumaya başladı ve İ.Ö 146’da bölgeyi kontrolü altına aldı. Öncesinde ve sonrasında Yunan fikirleri, Helenistik dünyanın temelleri üzerine inşa eden Romalıları etkilemişti. Romalıların benimsediği Yunan kavramlarından biri felsefeydi ve üç rakip felsefe Roma’da ilgi kazanmaya çalıştı. İ.Ö 155 civarında, Yunanlılar, Romalılar tarafından uygulanan ağır para cezasını protesto etmek için birbiriyle yarışan üç filozofu Roma’ya gönderdi. Bu filozoflar, Stoacıları temsil eden Şüpheci Karneades, Peripatetik Kritolaos ve Babilli Diyojen idi. Her filozof, Roma Senatosunu cezayı kaldırmaya ikna etmeyi umarak bir konuşma yaptı.

Karneades iki konuşma yaptı; biri Roma adalet sistemini övüyor, diğeri onu çürütüyor. Bu Romalıları rahatsız etti ve görevden alındı. Kritolaos, hazzın bir kötülük olduğunu ve meclise pek uymadığını savundu. Ancak Diyojen’in konuşması sakin ve mütevazı konuşması nedeniyle övüldü ve Romalılar Stoacılığa ilgi duymaya başladılar. Para cezası düşürüldü ve Diyojen Atina’ya döndü. İ.Ö 140 civarında ölene kadar Stoacı okulun başkanı olarak görevine devam etti. Üretken bir yazar olmasına rağmen, Diogenes’in en büyük başarısı Stoacı fikirlerini Roma’ya getirmekti.

Rodoslu Panaetios: Radikal Stoacı

Babilli Diyojen, Stoacılık kavramlarını Romalı zihinlere tanıtmış olsa da, bu fikirleri gerçekten dağıtan Rodoslu Panaetios’tur. İ.Ö 185 civarında Rodos’ta doğan Panaetios, gençliğinde Atina’ya taşındı ve Diyojen ve diğer Stoacı filozoflardan öğrenmeye başladı.

Stoacılar altında neler yapabileceğini öğrendikten sonra Panaetios, ziyarete gelen bir Romalı devlet adamı Scipio Aemilianus ile tanıştı. Scipio Roma’ya döndüğünde, Panaetios hamisini takip etti ve birkaç dikkat çeken Stoacı metin yazmaya başladı. Bu yazılar, Cicero gibi güçlü politikacıları etkileyerek Roma’da dolaşmaya başladı. Panaetios, radikal bir stoacıydı ve birçok geleneksel düşünceleri reddediyor ve kendi teorilerini geliştiriyordu. Stoacı metafiziği basitleştirerek elden geçirdi. Panaetios’tan önce çoğu Stoacı, evrenin temel öğesinin ilahi ateş olan pneuma olduğuna inanıyordu. Evrenin, her şeyin silinip temizleneceği ve evrenin yeniden sıfırdan başlayacağı zaman, yangın denilen döngüsel bir yıkım ve yeniden doğuş sürecinden geçeceğini iddia ettiler. Panaetios bu kaderci fikre katılmadı ve onu öğretmeyi bıraktı. Panaetios ayrıca başka bir geleneksel Stoacı fikirle çatıştı: apatheia veya duyguları kontrol etme pratiği. Bazı duygu ve zevklerin insanın rasyonel doğasına uygun yaşamasına karşı olmadığını savundu. Panaetios’un sonraki birkaç Romalı Stoacıyı büyük ölçüde etkilediği düşünülürse, o şüphesiz ekolün en önemli düşünürlerinden biridir. Panaetios, Stoacı okulun son ustalarından biriydi ve İ.Ö 110 civarında öldü.

Genç Seneca: Stoacılığın En Tartışmalı Düşünürü

Seneca, en ünlü ve en tartışmalı stoacı filozoflardan biridir. Romanın en iyi yazarlarından Seneca, İ.Ö 4 civarında İspanya’da doğmuştur. Felsefe okumak için gençliğinde Roma’ya taşındı ve Stoacı Attalus tarafından eğitildi. Yavaş yavaş bir katip ve sonunda bir Senatör olmak için yükseldi.

Ama Seneca’nın hayatı zulüm ve paradokslarla doluydu. Seneca, İ.Ö 41’de, eski imparatorun kız kardeşi Caligula ile zina yapmakla suçlandıktan sonra İmparator Klaudius tarafından Korsika’ya sürgüne gönderildi. Sekiz yıl sonra Seneca, filozofun oğlu Nero’nun öğretmeni olmasını isteyen Klaudius’un karısı Agrippina tarafından Roma’ya geri çağrıldı. Nero, elbette, zulmüyle meşhur Roma’nın en kötü şöhretli İmparatorlarından biri oldu. Bir Stoacı olarak Seneca, felsefi olarak erdemli bir yaşam sürmeye kendini adamıştı ama aynı zamanda bir acımasız tavsiyede bulundu ve büyük miktarda servet biriktirdi. Seneca’nın eylemlerini Stoacılığın bazı değerleriyle bağdaştırmak zordur. İ.Ö 65’te Seneca, Nero’yu tahttan indirip öldürmek için bir komploya karıştı.Suçlamalar kuşkusuz yanlış olsa da öfkeli, paranoyak Nero eski akıl hocasına kendini öldürmesini emretti. Seneca bileklerini kesip zehir içerek itaat etti. Tüm çile boyunca, Seneca’nın Stoacı zihniyeti apatheia ilkesini yansıtıyordu. Duygularını kontrol etti ve kaderin sakladığını kabul etti. Seneca, kariyeri boyunca arkadaşlarına ve ailesine bir dizi mektup yazdı. Bu mektupların çoğu, özellikle de Hayatın Kısalığı Üzerine’de toplananlar, kontrolümüz dışındaki olaylar hakkında endişelenmemekten bahsediyordu. Seneca, başına kötü şeyler geldiğinde duygusal olarak tepki vermek yerine aile üyelerini her zaman teselli etti. Seneca hakkındaki görüşler genellikle çatışıyor olsa da, filozofun aşırı zorluklar karşısında bir Stoacı kontrol modeli olduğunu kimse inkar edemez.

Epiktetos: Stoacı Felsefenin Modeli

Stoacılığın en ünlü uygulayıcılarından biri olan Epiktetos, İ.S 55’te günümüz Türkiye’sinde zengin bir devlet adamının sakat ve kölesi olarak doğdu. Buna rağmen, Epiktetos’un Stoa felsefesini öğrenmesine izin verildi. Epiktetos özgürlüğünü tekrar kazandıktan snra felsefe öğretmeye başlamıştır. Ancak, İ.S 93’te İmparator Domitianus felsefeyi yasa dışı kıldı, bu nedenle Epiktetos, Yunan şehri Nikopolis’te bir felsefe akademisi kurmak için Roma’dan ayrıldı. Epiktetos basit bir yaşam tarzı benimsedi ve maddi mallardan kaçınarak kendini Stoacılığı öğretmeye adadı.

Print of Epictetus after Raphael, by Antonio Regona, 1775-1853, via the British Museum, London

Hayata zorlu başlangıcına rağmen, Epiktetos, Stoacı ruhu somutlaştırdı. Öğrencilerine, evrene ait olmayan hiçbir şeyin onlardan alınmadığını savunarak, kontrol edemeyecekleri olaylar hakkında şikayet etmemeyi ve endişelenmemeyi öğretti. Epiktetos, insanların tanrılardan miras kalan rasyonel yaratıklar olarak bir kaderi olduğuna inanarak, Stoacılığı gerçek hayatta kullanılacak pratik bir felsefe olarak öğretmeye çalıştı. Akılcı melekelerimizi kullanarak, erdemli ve doğamıza uygun yaşayarak bu amacı gerçekleştirmek bizim sorumluluğumuzdu.

Epiktetos için kötülüğün insana özgü olmadığına dair Stoacı düşünce en önemli kavramlardan biriydi. Kötülük ancak cehalet ve akıldışı davranışlarla ortaya çıkmış olabilirdi. O, erdemli yaşama dürtümüzün sadece bizi değil, ailemizi ve hemşerilerimizi de etkilemesi gerektiğine inanıyordu.

Epiktetos, dostlarımıza yardım etmeye istekli olmamız gerektiğini savundu ve bu ilkeyi eylemleriyle somutlaştırdı: Yaşlı bir adamken, bir arkadaşının terk edilmiş çocuğunu seve seve evlat edindi ve çocuğa kendi çocuğu gibi baktı. Epiktetos, bir örnek Stoacıydı ve öğretileri tüm zamanların en ünlü filozoflarından birini etkilemeye devam edecekti.

Marcus Aurelius: Stoacılığın İmparatoru

Marcus Aurelius’un Düşünceler’i, felsefenin en ünlü metinlerinden biridir. Bir dizi günlük açıklama olarak yazılan Düşünceler, İmparator Marcus Aurelius’un saltanatı sırasında yaşadığı Stoacı özdeyişlerin bir bütünüdür. Bu jurnalın ilham kaynağı, gelişme yıllarında felsefe okurken Marcus Aurelius’u büyük ölçüde etkileyen Epiktetos’un Sohbetler’inden gelmiştir. Marcus Aurelius, İ.S 161’de tahtı devralarak sorunlu bir saltanat yaşadı. Aurelius, İ.S 175’te başarısız bir darbeyle karşılaşmadan önce Partlar ve Germen kabileleriyle birkaç kıtlık ve savaşla karşı karşıya kaldı. Kısa süre sonra karısı Faustina’yı kaybetti. Aurelius, İ.S 180 yılında vefat etmeden önce, birkaç yıl boyunca oğlu Commodus’u onunla birlikte yönetmesi için atadı. Bu denemeler boyunca Aurelius, Düşünceler’i aracılığıyla olayları yansıttı ve kendini aklı başında tutmak için Stoacı sözleri tekrarladı. Aurelius sık sık içe bakmaktan, yargılarını evrendeki doğal yerini bulmak için değerlendirmekten ve doğasına uygun yaşamaktan bahseder. Bir krize akıldışı bir yanıt olarak duygu dürtülerine direnerek, acıdan etkilenmemenin (apatheia) bir versiyonunu savundu. Bunun yerine, Aurelius sorunlara rasyonel düşünme ve kontrol duygularıyla gelen içsel sakinlik duygusuyla yaklaşmaya çalıştı. Aurelius, olayların gidişatını evrenden gelen kader zincirine bağlayarak, kendi kontrolü dışındaki olaylar için endişelenmemesini söyler.

Aurelius, Stoacıların başlıca erdemlerine göre yönetmeye çalıştı: cesaret, adalet, ölçülülük ve bilgelik. Niccolo Machiavelli’ye göre Roma’nın “Beş İyi İmparatoru”nun sonuncusu olarak kabul edildi. Düşünceler, yüzyıllardır Stoacılığın ufuk açıcı eserlerinden biri olarak övüldü ve bugüne kadar politikacıları ve düşünürleri hala etkiliyor.


Edd Hodsdon – “8 Philosophers of Stoicism You Should Know”, (Erişim Tarihi: 02.01.2022)

Çevirmen: Ömer Erce Beyaz
Çeviri Editörü: Efe Aytekin

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Epiküros’un Felsefesi: Ahlaki Bir Zorunluluk Olarak Haz Peşinde Koşmak – Tim Lake

Sonraki Gönderi

Einstein Spinoza’nın Tanrısına İnandı. Peki O Tanrı Kimdir?

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü