Futility by Hughie Lee-Smith, ca.1935–43, via the Met Museum.

Eylem Sonuççuluğu Nedir? – Claire Johnson

/
1705 Okunma
Okunma süresi: 10 Dakika

Bizler herhangi bir durumda ahlaki açıdan doğru olanı yapmayı nasıl tanımlıyoruz? Eylem sonuççuluğu, eylemlerimizde sonuçları dikkate almamız gerektiği inancıdır.

Ahlaki bir kuram olarak Eylem Sonuççuluğu, bize ahlaken doğru olan eylemin, her zaman dünyadaki en iyi genel sonucu üretecek olduğunu söyler. Bu makalede, Eylem Sonuççuluğu’nun ne olduğunu ve Eylem Sonuççuluğu’nun dünyada ahlaki olarak nasıl davranacaklarına dair insanlara en iyi rehberliği sağlamayı başarıp başaramadığına bakacağız.

Ahlaki Kuramın Kökenleri

Ahlaki açıdan iyi olmak için insanların nasıl davranması gerektiğine dair kuramlar, uzun bir süre boyunca ahlak felsefecileri tarafından tartışılmış olmakla birlikte, doğru eylemin her zaman en fazla miktarda iyilikle sonuçlanan eylem olduğunu savunanlar ve doğru eylemin her zaman bireysel haklara ve sorumluluklara bağlı olduğunu savunanlar arasında sıkı bir ayrım vardır.

Sonuççuluk olarak özetlenen ahlaki kuram, temel ilkelerini Jeremy Bentham (1789), John Stuart Mill (1861), Henry Sidgwick (1907) ve George Edwards Moore (1873) gibi klasik savunucuları olan faydacılığa borçludur.

Bu faydacı filozoflar, bir davranışın ancak ve ancak ‘’en çok sayıda insan için en büyük mutluluğa’’ (Jeremy Bentham, 1987) neden oluyorsa, ahlaki olarak doğru olduğuna inanırlardı.

John Stuart Mill, ünlü kitabı olan Faydacılık adlı eserinde şunu yazmıştır:

Faydacı ahlak, insanların kendi en büyük faydasını başkalarının faydası için feda etmesi gerektiğini savunur. Mutluluğun toplamını artırmayan veya arttırma eğiliminde olmayan bir fedakârlık, boşa harcanmış olarak kabul edilir. (John Stuart Mill, Faydacılık, 1863)

Esasen insanlar herhangi bir durumda ahlaki olarak nasıl davranacağına karar verirken, ilgili bireyler için neyin en iyi olabileceğine bakmaksızın, en fazla sayıda insan için hangi eylemin en iyi sonucu vereceğini dikkate almalıdır.

Bu bağlamda faydacılığa göre ahlakilik ve iyilik, sanki her birey yalnızca çoğunluğun yararına olana karar vermesi gereken tarafsız bir izleyiciymiş gibi, failden bağımsızdır.

Elizabeth Anscombe, Modern Ahlak Felsefesi adlı kitabında en fazla sayıda insan için en iyi genel sonuçtan çok, bir eylemin sonuçlarına odaklanan bir ahlaki teoriyi yeniden tanımlamak için ‘sonuççuluk’ terimini üretti. Eylem Sonuççuluğu, hem eylemi hem de dünyadaki ilgili sonuçları göz önünde bulunduran ahlaki bir kuramdır.

Doğası gereği hâlâ çok fazla faydacı olan sonuççu kuramlar, bu farklılıkları faydacılığın en büyük açmazlarının bazılarından kaçınmak için kullanırlar.

Vagon (Tramvay) İkilemi: Faydacılık ve Eylem Sonuççuluğu

Faydacılık ve Eylem Sonuççuluğu arasındaki fark çok ince gibi görünse de Eylem Sonuççuları, ahlakın kapsamını hem eyleme hem de eylemin dünyadaki sonuçlarına genişletir. Bu, faydacı perspektiften farklıdır; sonucunda eylemin kendisi, en fazla sayıda insan için en fazla miktarda iyilik getirdiği sürece önemli değildir.

Buradaki önemli farkı vurgulamak için faydacılıkla ilişkilendirilen ve faydacılığın temel sorununa dikkat çeken vagon ikilemini düşünelim.

Vagon İkilemi, aşağıdaki gibidir:

Bir tren rayının yanında durduğunuzu ve uzakta kontrolden çıkmış bir tren vagonunun geldiğini duyamayan beş kişiye doğru hızla geldiğini hayal edin. Vagonu, üzerinde yalınca bir kişinin bulunduğu farklı bir yola yönlendirecek olan kolu hızla çekme seçeneğine sahip olduğunuzu fark ediyorsunuz. Beş kişiyi kurtarmak için kolu çeker miydiniz, yoksa vagonu masum bir kişiyi öldürecek yöne yönlendirir miydiniz? Veya herhangi bir eylemde bulunmadan işi doğaya mı bırakırsınız?

Faydacılık ilkelerine göre sizin her zaman beş kişiyi kurtarmak için kolu çekmeniz gerekir, zira bu, en fazla sayıda insan için en çok miktarda iyilik sağlayacaktır. Bu tarz ahlaki ikilemler, genelde faydacılığı sınamak için kullanılmakla birlikte, genellikle faydacıyı ahlaki olarak haksız ve mantıksız eylemlere izin vermeye zorlayan, inanılmaz ölçüde zor ve hipotetik senaryolara yol açar.

Kolu çekmenin her zaman ahlaki olarak doğru eylem olduğunu söyleyen faydacı, yoldan geçen masum biri, bir aile üyesi veya arkadaşı olsa bile bunu onaylamalıdır. Buna karşın, Eylem Sonuççusu’nun cevaplarında daha fazla esneklik payı bulunmaktadır.

Eylem Sonuççusu, hem eylemin kendisini hem de sonuçlarını hesaba kattığı için bir masum insanı öldürmek için kasten kolu çekme eyleminin daha kötü sonuçlara yol açabileceği için, birisi, insanları topluma fayda sağlayacağı için cinayete yol açacak bir araca dönüşebileceğini söyleyebilir. Belki de Eylem Sonuççusu’nun el kitabı, sinsi ama kullanışlı bir araçtır!

Benzer biçimde faydacı filozof, parasını bir hayır kurumuna vermek için bir zengin insanı öldürmeyi gerekçelendirebilir. Oysa Eylem Sonuççusu, masum insanları öldürmenin dünyada en iyi sonuçlara yol açmayacağı itiraz edebilir.

Eylem Sonuççuluğu, özellikle faydacı ilkeler altında gerekçelendirilmiş gibi görünen haksız yere yalan söyleme, aldatma ve hırsızlık gibi eylemler söz konusu olduğunda, faydacı ilkelerin açmazlarından zeki bir biçimde sıyrılır.

Eylem Sonuççuluğu, Bizlere Nasıl Eylemlerde Bulunmamız Gerektiğiyle İlgili İyi Bir Ahlaki Kuram Sağlar Mı?

Eylem Sonuççuluğu, görüldüğü üzere özellikle daha katı olan aile üyesi faydacılıkla kıyaslandığında, daha cazip bir ahlak kuramıdır.

Ancak, Bernard Williams, sonuççuluğun doğal sorunlarına dikkat geçen ilk filozoflardan biriydi.

Williams, sonuççuluğa olan itirazında, bu ahlaki kuramın ‘negatif sorumluluğa’ yol açtığını vurgulamıştır. Negatif sorumluluk, bir bireyin sadece kendi eylemleriyle ürettiği sonuçlardan değil, aynı zamanda eylemsizlik yoluyla veya başkalarının üretmesini engelleyemediği olaylarla gerçekleşmesine izin verdiği sonuçlardan da sorumlu olduğu durumlarda ortaya çıkar.

Williams bunun üzerine düşünerek şunu söyler:

…eğer herhangi bir şeyden sorumluysam, o zaman izin verdiğim ya da engelleyemediğim şeylerden de daha gündelik ve kısıtlı anlamda kendimin neden olduğu şeyler kadar sorumlu olmalıyım. (Railton, 1984)

Esasen Williams, dünyadaki insanî eylemleri tüm mümkün şartlarda değerlendirmenin imkânsız olduğunu ve hiçbir sonuççu kuramın bağdaşıma dayalı olarak bireyler arasındaki eylem veya eylemsizliği ve bunların dünyadaki sonuçlarını açıklayamayacağını söyler.

Williams, ‘’bir sorumluluğu yerine getirmek için herhangi bir eylemde bulunmadan önce sonuçları hesaplayan birisinin dürüst bir kişi olmadığını’’ iddia etmektedir. (Railton, 1984)

‘’Eylem Ahlakın Gerektirdiğinden Daha Fazlasını Talep Eder”

McNaughton & Rawlings de Eylem Sonuççuluğunun ahlaki bir teori olarak fazla talepkar olduğu konusunda hemfikirdir çünkü ahlaki bir failin yapması ve göz önünde bulundurması gereken her şeyi yaptığı bir bitiş noktası yoktur. (McNaughton & J. Rawling, 2007)

Yeni bir ayakkabı almak için çalıştığınızı, para biriktirdiğinizi ve en sonunda o ayakkabıları satın almaya gittiğini hayal edin. Bunu yapmanın sonuçlarını düşünmek gerekir mi? Bunun yerine paranın aslında hayır kurumlarına bağışlanabileceği sonucuna varılabilir, sonuçta bu kesinlikle daha iyi bir eylem ve daha iyi bir sonuca neden olurdu. Eğer ki Eylem Sonuççuluğu’nun her insanın her kararında talep ettiği şey buysa, öyleyse bu kuram, çok gereksizdir – ‘’bu ahlaklılığın talep edeceğinden çok daha fazladır.’’ (McNaughton & J. Rawling, 2007)

Thomas Nagel, Eylem Sonuççuluğu dahil olmak üzere sonuççu kuramların, faydacı ilkelerin karşılaştığı bazı açmazlardan kaçamadığını vurgular. Nagel, sonuççuluğun hâlâ bir bireyi ‘’oldukça korkunç bir şey yapmasına’’ yol açabileceğini söyler. (S, Scheffler, 1988)

Bunun nedeni, sonuççu kuramların benimsemiş olduğu failden bağımsız bakış açısıdır. Başka klasik bir hipotetik örnek olan doktor ve organ bağışçısı ikilemini düşünün:

’Bir doktor, masum bir hastanın organlarını alıp, ölecek olan beş hastaya nakletme seçeneğine sahiptir. Doktor, beş çocuğu kurtarmak için kendi ahlaki sezgilerine ve değerlerine aykırı olsa bile, masum bir hastanın organlarını alıp, onlara nakletmeli midir?

Sonuççuluk, genel olarak en iyi sonucu olacağı için ahlaken doğru olan şeyin, bir kişi pahasına beş kişiyi kurtarmak olacağını söyleyecektir.

Eylem Sonuççuluğu Bu İkilemden Sıyrılabilir Mi?

Her ne kadar Eylem Sonuççuluğu eylemin kendisinin dürüst olmayacağını söyleyebilecek olsa da – ve dürüst olmayan doktorlara sahip olmak, dünyadaki en iyi sonuçlara yol açmayacak – bu bizi Williams’ın ‘negatif sorumluluk’ görüşüme götürmektedir.

Doktor hangi eylemi yapmayı seçerse seçsin, bir şekilde eylemde bulunmanın veya bulunmamanın sonuçlarından kendisini sorumlu tutarak, olası her sorunu tartmak zorunda kalacaktır. Williams ve Nagel, ahlakın bundan daha fazla dürüstlük, duyarlılık ve bireysel tutum gerektirdiğini öne sürerler. Bireyler, her eylemin sonuçlarını ve sonuçlarını tartması gereken tarafsız bir izleyiciden daha fazladır.

Nagel, tüm değerlerin failden bağımsız olmadığını tartışır. ‘Fail açısından tarafsız olan nedenler, herkesin kendisiyle olan ilişkisinden bağımsız olarak neye değer vermesi gerektiğine bağlıdır’.’’ (Nagel, 1991)

Dürüstlüğe sahip ahlaki failler olarak, eylemlerimiz dünyada olup bitenleri etkilese de faillere ilişkin nedenlerle hareket ederiz. Nagel, yalnızca eylemin kendisini ve sonuçlarını düşünmek yerine, çoğu zaman aile ve arkadaşlar arasındaki ilişkilerimizin ve görevlerimizin bizi en iyi eylem biçimine yönlendirebileceğini öne sürmektedir.

Başka Herhangi Bir Alternatif Ahlaki Kuramlar Var mıdır?

Eylem Sonuççuluğunun ve faydacılığın ilkelerine karşı en güçlü muhalefet, Immanuel Kant’ın ortaya koymuş olduğu ahlak teorisi olan deontolojiden gelmektedir.

Kant, eylemlerin her insanın yaşadığı açık bir dizi hak, kural ve yükümlülüğe göre iyi veya kötü niteliği kazanacağını söyler. Sonuççuluğunun aksine deontolojinin özünde bireysel bütünlük, özerklik ve haysiyet bulunur. Buna ahlaki davranış biçiminin bu üç zorunluluğu göz önünde bulundurması gerektiğini özetleyen, Kant’ın kategorik buyruğu denir:

  1. Evrenselleştirilebilirdik Maksim – öyle eylemlerde bulun ki eylemlerin herkes için geçerli evrensel bir yasa olsun.
  2. İnsan Onuru Maksimi – yalnızca, insanlığa her zaman kendi içinde bir amaç olarak davranacak şekilde hareket edin, asla sadece bir araç olarak değil.
  3. Özerklik Maksimi – sadece kendi rasyonelliğiniz tarafından motive ediliyormuş gibi davran.

Kant’ın kategorik buyrukları, bireylerin diğer insanlara ve kendilerine aksi yönde davranmalarını engelleyen etik bir çizgi çizer. Deontologlara göre amaçlar dünyadaki en fazla miktarda iyiliği veya en iyi sonuçları üretse bile bir kişi asla yalnızca bir amaç için araç değildir.

İzleyici kolu çekmemelidir, böylece tren vagonu beş kişi yerine bir kişiyi öldürür.

Zengin bir insan asla tüm parasını hayır kurumuna bağışlaması için öldürülmemelidir.

Doktor asla masum bir insanın organlarını beş kişiyi kurtarmak için kullanmamalıdır.

Kant’a göre diğer öldürmek, yalan söylemek, çalmak ya da bireylere karşı yanlış davranmak ne gibi sonuçlar doğurursa doğursun veya ne gibi büyüklüğe ulaşacak olursa olsun, onun kategorik buyruğuna aykırı olduğu için her zaman ahlaka aykırıdır.

Eylem Sonuççuluğu (Tüm ahlak kuramlarıyla beraber) Terk Edilmiş midir?

Kant’ın kategorik buyruğu ve insan ahlakı hakkındaki diğer deontolojik kuramlar, tıpkı Eylem Sonuççuluğu gibi eleştiriye karşı bağışıklı değildir. O zamandan beri birçok çağdaş filozof, tüm ahlak kuramlarının temelde trajik olduğunu ve imkânsız taleplerle geldiğini iddia etti.

İnsani değerlerin, ilişkilerin, görevlerin ve yükümlülüklerin öznelliği ve ortaya çıkabilecek çeşitli ahlaki açıdan zor durumlarla birlikte (hipotetik olarak veya gerçeklikte) göz önüne alındığında, belki de ahlaki kuramlar en başından beri başarısızlığa mahkumdur. Kesin olan bir şey vardır, tartışma devam edecektir.


Kaynakça

  • D, McNaughton & J. Rawling, Principles of Health care Ethics (Wiley Blackwell 2nd Edition, 2007)
  • Nagel, T, (1991) Equality and Partiality, Ofxord: Oxford University Press.
  • Peter Railton, Philosophy & Public Affairs, vol. 13, no, 2, (Blackwell Publishing, 1984)
  • S, Scheffler, Consequentialism and its critics (Oxford, Ofxord University Ptess, 1988)
  • Utilitarianism and Other Essays by Jeremy Bentham, Penguin Books Ltd, 1987

Claire JohnsonWhat Is Act Consequentialism?, (Erişim Tarihi: 10.04.2023)

Çevirmen: Ömer Erce Beyaz

Çeviri Editörü: İzzet Can Kalender

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Cohen’in Tarihsel Materyalizm Anlayışının Eleştirisi – Alkım Ekinci

Sonraki Gönderi

Johann Friedrich Herbart: Analitik Felsefenin Büyükbabası – Frederick C. Beiser

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü