Bir Çocuk İçin Kaygısız Olmak İyi Yaşanmış Bir Hayatın Temelidir – Luara Ferracioli

/
1127 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Bazı insanlar stres ve kaygı olmadan yaşadıkları çocukluklarını güzel anacak kadar şanslı olurlar. Bahçede keyifle oyun oynadıkları veya gamsızca iş ve ilişki peşinde harcadıkları uzun saatleri düşünebilirler. Böyle güzel anılar genellikle yetişkinlerin stres ve kaygı dolu hayatlarının tam tersidir.

Birçok insanın yetişkinlikte kaygısız olmak için çabalaması kaygısızlık ve iyi bir yaşam arasındaki ilişki hakkında birkaç ilginç soruyu ortaya çıkarır. Kaygısız olmak çocukluk dönemine mi özeldir? Kaygısızlık yetişkinlerin değil de sadece çocukların hayatına mı anlam katar? Yoksa iyi bir hayat için yetişkinlerin daha kaygısız ve daha fazla çocuk gibi olmaları mı gerekir? En önemlisi de eğer kaygısızlık gerçekten iyi bir yaşam için gerekli bir önkoşul ise bunun sebebi tam olarak nedir?

İki çocuk sahibi ve aile felsefesi üzerine çalışan biri olarak son zamanlarda çocukluğun iyi geçmesinin ne anlama geldiği sorusuyla ilgilenmeye başladım. Ebeveyn sevgisinin ve eğitiminin faydalarını düşündüğümde kaygısızlığın iyi yaşanmış bir çocukluğun gerekli bir bileşeni olmasını sağlayan özel bir şey olduğunu fark ettim. Ancak yetişkinler söz konusu olduğunda bazılarının kaygısız olmadan da harika ve anlamlı hayatlar sürebileceğini keşfettim.

Çocukluk ve yetişkinlik arasındaki bu oransızlığın sebebi onların farklı türde varlıklar olmasıdır. Yetişkinlerin aksine çocuklar hayatlarındaki değerli faydalara karşı olumlu duygular beslemiyorsa bunları sürdürebilme kapasitesine sahip değildir. Yani bir çocuk stres ve endişe yaşıyorsa değerli iş ve ilişkilere karşı olumlu duygular için gerekli olan zihinsel alandan yoksun demektir. Sonuç olarak, çocuk bu tür iş ve ilişkileri temel faydalar olarak kabul etmeyecektir.

Yetişkinlerin aksine çocukların kaygısız olmadıklarında neden hayatlarından ister istemez verim alamadıklarını görebilmek için önce tanımlarımızı şu sorularla netleştirmemiz gerekir: Kim çocuk sayılır? Kaygısızlık nedir? Kaygısızlık iyi bir yaşam için ne ifade eder? Çocuklar pratik muhakeme becerilerini geliştirmeye başlamış ancak yetişkinliğin bazı hak ve sorumluluklarını üstlenebilecek düzeye çıkaramamış varlıklardır. O halde çocukluk, hayatın bebekliği takip eden ve ergenlikten önce sona eren bir evresidir. Ben kaygısızlığı, bir kişinin hayatında olumsuz duyguların var olduğu anlar olsa bile stresli ve endişeli hissetmeme tavrı olarak adlandırıyorum. Bu nedenle kaygısız kişi hem psikolojisi hem de kişisel koşulları bakımından çok sık stres ve kaygı yaşamayan kişidir.

Son olarak, insanlar için iyi yaşamlar sürmenin ne anlama geldiğini düşündüğümde, ‘refahın hibrit açıklamasına’ katılıyorum: İyi bir yaşam, bir kişinin değerli işler ve ilişkilerle uğraştığı ve onları cazip bulduğu bir yaşamdır. Örneğin, felsefenin değerli olduğu doğruysa (bu değerin tutumumun bir işlevi olmaktan ziyade felsefeye özgü başka bir şey olduğu durumlarda) ve felsefeyi bir meslek olarak benimsediğim doğruysa, felsefe iyi bir yaşam sürmeme katkıda bulunacaktır. Felsefenin son derece yanlış yola saptırıldığı veya zamanımı başka türlü geçirmeyi tercih ettiğim bir dünyada, felsefe benim iyi bir yaşam sürmeme katkıda bulunmayı bırakır.

Bu kadar hazırlık yeterli. Şimdi ele almamız gereken soru ise şudur: Kaygısızlık iyi bir çocukluk dönemi için gerekliyken iyi bir yetişkinlik dönemi için nasıl gerekli olmaz?

Önce yetişkinleri ele alalım. Çocukların aksine yetişkinler olumlu duygular olmadan bile hayatlarındaki değerli iş ve ilişkilerin kıymetini bilebilirler. Bunun nedeni, yetişkinlerin, hayatlarının birçok yönünü, kendi kafalarındaki değerli hayat kavramına ne kadar iyi uyduklarına bağlı olarak sürdürebilen varlıklar olmasıdır. Süreci acı verici bulmasına rağmen muhteşem romanlar yazan nevrotik bir yazar, yazma eylemini stres ve kaygı altında olsa bile sürdürebilir çünkü bu olumsuz duyguların eseri normalde olduğundan daha derin hale getireceğini bilir. En kötü kanser türlerini bile tedavi eden bir beyin cerrahı, işindeki risklerin hayata kaygısız bir şekilde yaklaşamayacak kadar yüksek olduğunu bilir. Tıp alanında başarılı bir hayat için kaygısızlıktan feragat eder.

Aslında, kaygısız olmayan yetişkinlerin hayatlarını kesinlikle olumlu olarak değerlendirebiliriz çünkü bir yetişkinin daha karmaşık olan değerlendirme kabiliyetinin (özyansıtma için; ilgili ahlaki bilgileri edinmek; yeterli bir zaman algısına sahip olmak; belirli eylemlere bağlı öngörülebilir maliyetlerin, risklerin ve fırsatların farkına varmak, vb.) olumlu duygular olmasa bile değerli iş ve ilişkileri sürdürmesini sağladığını biliyoruz.

Bu durum çocuklar için geçerli değil. Her ne kadar iyi bir hayata katkı olarak nitelendirilmesi için hayatlarındaki değerli iş ve ilişkileri sürdürmeleri gerekse de, çocuklar bu tür iş ve ilişkilere ancak olumlu duygular hissettiğinde devam edebilirler. Basitçe, çocuklar değerli iş ve ilişkilerini genel bir hayat planına ne kadar iyi uyduklarına bağlı olarak sürdürebilmek için gerekli değerlendirme kabiliyetinden yoksundur.

Demanslı bir akrabasına günde birkaç saat bakmaya gönüllü olan bir çocuk bunu stresli bulursa böyle bir işi devam ettiremez. Stresli işlerin genel olarak iyi bir hayat anlayışına ne kadar uyduğunu değerlendirmek için bir an durup düşünen ve bu işe devam etmeye karar veren yazar veya doktorun aksine, bir çocuğun değerlendirme kabiliyeti onun aynı şeyi yapması için yeterince olgun ve gelişmiş değildir. Yeterli öz-bilgi, gerçekçi rekabet seçenekleri duygusu, yeterli ahlaki bilgi seviyesi ve ilgili maliyetler, riskler ve fırsatlar hakkında yeterli kavrama gücüne sahip olan yetişkinlerin aksine çocuk, bu tür ilgi isteyen yükümlülükleri değerlendiremez. Bu yüzden ailesini memnun etmeye anlamsız derecede ağırlık verebilir ya da ahlakın ne gerektirdiği konusunda hataya düşebilir. Ayrıca fırsat maliyeti hakkında hiçbir fikre sahip olmayabilir ve hem keyifli hem değerli olan başka bir şey yapabileceği değerli zamanını bu akrabaya bakarak doldurma fikrinden hoşlanmayabilir. Bunlar kaçınılabilir türden hatalar değildir ancak çocuk denen varlığın doğrudan bir sonucudur. Çocuk henüz stresli ve endişe verici işleri sürdürecek bir konumda değildir çünkü bunlara karşı kendi lehinde olan güvenilir sebepler üretebilir.

Burada da şu soru ortaya çıkıyor: Bir çocuğun genel olarak kaygısız olmaması ancak değerli iş ve ilişkilere karşı yine de olumlu duygular hissetmesi mümkün müdür? Illinois Üniversitesi’nde fahri profesör olan Ed Diener gibi psikologların çalışmaları, olumlu ve olumsuz duyguların hiçbir zaman birbirinden bağımsız olmadığını öne sürüyor. Bunun anlamı bu duyguların birbirini bastırma eğiliminde olduğu ve bir çocuk ne kadar çok stres ve endişe hissederse değerli iş ve ilişkilere yönelik olumlu duyguların gelişimi için o kadar az zihinsel alana sahip olacağıdır. Bu nedenle, bir çocuk kaygısız değilse hayatındaki tüm iyi şeylerin tadını çıkarmak için gereken zihinsel alandan yoksun demektir.

Çocukların oyun zamanını, eğitimini, arkadaşlıklarını ve aile ilişkilerini onlara karşı neşe, eğlence ve zevk hissederek sürdürmelerini ve böylece çocukluklarını iyi geçirmelerini istiyorsak, o zaman çocukların sadece bu tür faydalara erişmeleri için değil, aynı zamanda kaygısız olmaları için de uygun koşullar yaratmakta fayda vardır. Karşılığında devletler çocukların akıl sağlığına erken yaşlardan itibaren önem vermeli ve kaygısızlığın iyi bir çocukluk dönemi için ne anlama geldiğini merkeze alan politikalar oluşturmalıdır.


Luara Ferracioli-For a child, being carefree is intrinsic to a well-lived life”, (Erişim Tarihi: 02.03.2021)

Çevirmen: Su Yıldız

Çeviri Editörü: Göktuğ Koca

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Fizikçiler Felsefe Hakkında Aptalca Şeyler Söylemeye Son Vermeliler -Sean Carroll

Sonraki Gönderi

Sayılar ve “Evrendeki Muntazam Düzen” – Can Numan

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü