Epiktetos (Felsefe Sözlüğü)

//
744 Okunma
Okunma süresi: 4 Dakika

Epiktetos, (M.S. 55-135) Helenistik Dönem’de yaşamış Bir Yunan/Romalı filozoftur. Sakat bir Romalı köle iken, çağının en popüler ve aranan filozoflarından biri olmayı başarmıştı.

Epiktetos, Stoacılık okulunun geç döneminin en etkili öğretmenlerinden biri olup kimileri tarafından Stoacıların en önde geleni olarak kabul edilmişti. Stoacılığın erken dönem orijinal eserlerinden çok azı günümüze ulaştığından dolayı Epiktetos’un kayda geçirilmiş öğretileri Stoacı harekete dair bildiklerimiz açısından oldukça mühim bir kaynaktır.

Yaşamı

Epiktetos, M.S. 55 civarında Roma’nın Hierapolis şehrinde (günümüzde Türkiye’nin güneybatısında bulunan Pamukkale şehri) doğdu. Gençliğini Roma’da; azat edilmiş eski bir köle olan ve Roma İmparatoru Neron’nun sekreterliğini yapan, epey varlıklı ve zengin Epaphroditus’un kölesi olarak geçirdi. Doğuştan topal olduğu söylenir fakat bazı kaynakların aktardığına göre Epaphroditus tarafından kasten sakat bırakılmış da olabilir.

Ahlaki öğretileri nedeniyle Neron tarafından sürgün edilmeden evvel; bir köle olmasına rağmen dönemin en büyük Stoacı öğretmenlerinden biri olan Gaius Musonius Rufus’un yanında Stoa felsefesi öğrenmişti.

Neron’nun ardında başa geçen İmparator Domitian tarafından, efendisi Epaphroditus’un öldürülmesinden sonra özgür bırakıldı ve Roma’da felsefe dersleri vermeye başladı. Fakat M.S. 93 civarında, tüm filozoflar İmparator Domitian tarafından Roma’dan (ve sonrasında da tüm İtalya’dan) kovdu; Epiktetos da kuzeybatı Yunanistan’daki Nikopolis’e gitti. Burada kısa sürede epey ünlendi ve birçok üst sınıf Romalının ilgi gösterdiği kendi felsefi okulunu kurdu. Nikopolis’teki en meşhur öğrencisi Arrian idi (Flavius Arrianus: c. A.D. 86 – 160). Arrian gençliğinde Epiktetos’dan felsefe dersleri alarak onun ders notlarından ünlü “Söylevler“i ve “El Kitabı“nı yazmıştır.

Çok az mala mülke sahip olduğu oldukça sade bir hayat geçirdi. Aktarılanlara göre güçlü bir hatipti; ilmi ve bilgeliği ile meşhurdu. Kimi kaynaklara göre kendi döneminde, Platon’un kendi döneminde olduğundan bile daha ünlüydü; ve İmparator Hadrian (diğer seçkin simalar arasından) ona ayrıca değer verip Nikopolis’teki (Niğbolu’daki) okulunu ziyaret etmiş olabilir. Hiç evlenmedi, çocuğu olmadı ve uzun yıllar boyunca yalnız başına yaşadı, fakat yaşlılığında bir arkadaşının çocuğunu evlat edindi (eğer evlat edinmeseydi çocuk ölüme terk edilecekti) ve kendi çocuğu gibi büyüttü.

Epiktetos M.S. 135 civarında Nikopolis’te hayata gözlerini yumdu.

Çalışmaları

Bilindiği kadarıyla Epiktetos’un bizzat kendisinin kaleme aldığı bir metin yok; çalışmalarından geriye kalan her şey öğrencisi Arrian tarafından M.S. 104-107 yılları arasında aslına sadık kalınarak kopyalanan metinlerdir.

Başlıca eseri “Söylevler” (orijinal olan sekiz kitaptan yalnızca dördü korunmuştur) ve “Söylevler”in özet derlemesi olan popüler bir metin olarak “Enchiridion” (veya “El Kitabı”‘dur. Stoacılık felsefe okulu Epiktetos’dan yaklaşık 400 yıl evvel kurulmuş olup Kıbrıslı Zenon ve Hrisippos’nun (M.Ö. 280 – 207 civarı) orijinal metinlerinden çok azı günümüze ulaşmıştır. Bu sebepten dolayı; orijinal öğretileri ne ölçüde koruduğunu ve ne kadar yenilik kattığı ve uyarladığını söylemek zor olsa dahi Stoa felsefesine dair bildiklerimizin çoğu kaynağını Epictetus’dan almaktadır.

Epiktetos, erken dönem Stoacılara nazaran Etik’e daha fazla (ve mantık ve fiziğe daha az) odaklanmıştı; ayrıca Stoacılığın Felsefe’yi Etik’e indirgeme eğilimini makul bir noktaya vardırmıştı. O, Stoacı bir öğretmenin görevinin, öğrencilerini “şeylerin” değiştirilemez ve karşı konulamaz hakiki doğasını keşfetmeye teşvik etmek olduğuna inanıyordu. Şeylerin doğası iki kategoriye ayrılır: bizim elimizde/gücümüz dahilinde olanlar (örneğin karar vermek, istemek, arzulamak, nefret etme vb.) ile olmayanlar (örneğin sağlık, maddi zenginlik, şöhret vb.). İşte bundan dolayı filozof; nihai amaç olan Ataraxia’ya (dingin ve huzurlu ruh hali) erişmek için üzerinde etki sahibi olabileceğimiz yani bizim elimizde olan şeylere odaklanmalı ve yaşamımızdaki üzerinde kontrolümüz olmayan/bizim elimizde olmayan şeylerin etkisinde kalmamalıdır.

Öyleyse Stoacılık esasen, berrak ve pür muhakeme ile içsel huzuru ve dertlerden/acılardan kurtulma nihai amacını geliştirmek adına yıpratıcı/zarar verici duyguların üstesinden gelmenin bir yolu olarak özdenetim ve dayanıklılığın gelişimini öğretir/öğütler.

Stoacılar aslında materyalist olup Tanrı’yı, Evren’deki diğer tüm maddelerle mükemmel bir şekilde karışan ve maddeyi farklılaşmamış/tek düze “şeylerden” çevremizde gördüğümüz çeşitli biçimlere dönüştüren bir tür sıcak (veya ateşli) nefes olarak tasavvur etmişlerdi. Her insanın zihni, kelimenin gerçek anlamıyla Tanrı’nın bir parçasıydı ve bu nedenle de her birimizin sahip olduğu akılsallık, Tanrı’nın akılsallığının bir parçasıdır. Diğer önemli Stoacı ilkeler arasında ise; Doğa ile uyum içinde yaşamak ve kaderin beraberinde getirdiği her şeyi kabullenmek yer alıyordu. Epiktetos, eğer şeylerin tam olarak oldukları gibi olmasını arzulamayı öğrenebilirsek mutlu olmaktan asla geri duramayacağımızı ileri sürüyordu.

Stoacılıkla İlgili Metinler:


Epictetus– (Erişim Tarihi: 20.09.2021)

Çevirmen: Taner Beyter

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kıta Felsefesi (Felsefe Sözlüğü)

Sonraki Gönderi

Hayatın Anlamı: Bir Psikoloğun Görüşü – Steve Taylor

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü