Evrim ve Etik – Michael Klenk

/
1518 Okunma
Okunma süresi: 10 Dakika

Genellikle temel kabul edilen ahlaki kurallara uyarız: çalma, yalan söyleme, yapabiliyorsan diğerlerine yardım et. Peki, neden bu kurallara ya da ahlaki kural olarak görülen herhangi bir kurala uyarız? Evrim bunun nedenini açıklayabilir mi? Eğer öyleyse evrim hangi kurallara uymamız gerektiğini ve bu kuralları gerçekten bilip bilemeyeceğimizi söyleyebilir mi?

Bu makalede evrimin, ahlakın ya da etiğin gerçekten var olup olmadığı üzerine potansiyel açıklamaları da dâhil olmak üzere evrim ve ahlak arasındaki ilişkileri inceleyeceğiz.

1. Neden Ahlaki Inançlara Sahibiz?(1)

Doğal seçilim yoluyla evrim, genetik mutasyonların bir popülasyon içerisinde yayılmasıyla meydana gelir. Mutasyona uğramış bireysel organizmaların, mutasyona uğramamış olanları geride bırakması ve var olmaya devam etmesi sonucunda doğal seçilim yoluyla evrimin gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Mutasyonun popülasyon içerisinde yayılması ve kalıcı olabilmesi için bireyin hayatına devam edebilmesinde olumlu etkisi olması gerekir. (örneğin bireyin kendi popülasyonundaki bireylerden daha hızlı koşmasını sağlaması) Ancak genellikle ahlaki açıdan iyi kabul edilen eylemler bireyin kendiyle ilgili bir şeylerden fedakârlık etmesini gerektirir. Bu nedenle “doğru şeyi yapmak” aslında zorlayıcı olabilir: İçi para dolu olan bir cüzdanı sahibine geri vermek bizim yararımıza değildir ancak yapılması gereken doğru davranış budur. Eğer ahlak bizim çıkarımıza olmayan eylemler gerektiriyorsa nasıl evrimleşmiş olabilir?

Ahlak genleri, bireyler ahlaklı davrandıklarında yayılabilirler. Böylece diğerlerini gözeten ahlaklı davranışlarıyla, genlerini paylaştıkları akrabalarına ve popülasyondaki diğer canlılara daha sonra kendilerine geri dönüşü olacak bir fayda sağlamış olurlar. Ahlaki davranışla ilgili genler, bireyin genlerini paylaşan yavruları aracılığıyla veya bireyin kendisine uzun vadede fayda sağlaması yoluyla yayılabilir.(2)

Bununla birlikte, ahlaki davranışların neden yakın akraba veya karşılıklı çıkar ilişkilerinin ötesindeki bir alana yayıldığı ve var olmaya devam ettiği hâlâ tartışmalı olan bir konudur: örneğin çoğu insan, yalnızca aileden ya da arkadaştan çalmanın aksine, çalmanın bütünüyle yanlış bir eylem olduğunu düşünür. Ahlaki davranışların bugün anladığımız gibi gelişmesi için insanları, kendi gruplarının çıkarları lehine kendi iyiliklerini göz ardı etmeye iten seçici baskılar olması gerekiyordu.(3) Ahlakın bu yakın çevrenin ötesinde tam olarak nasıl kendini gösterdiği ve yayıldığı üstüne birçok teori hâlâ tartışılmaktadır.(4)

2. Ne yapmalıyız?

Ahlaki kuralları anlama ve uygulama yetimizin (bugünkü algımızla) doğal seçilimle açıklanabileceğini varsayalım. Peki, evrim hangi kurallara uymamız gerektiğini açıklayabilir mi?(5)

Bazıları bu soruyu “evet!” diye cevaplıyor. 1987 yılında çıkan Wall Street filmindeki kurgusal karakter Gordon Gekko, “Açgözlülük evrimsel ruhun özünü oluşturur” ve “Açgözlülük iyidir. Açgözlülük doğrudur.” der.(6)

Gekko’nun neyin iyi ve doğru olduğu ve bizim nasıl olmamız gerektiği hakkındaki iddiaları, insan doğasının nasıl olduğuna dair fikirlerine dayanır: Açgözlüyüz, bu yüzden açgözlü olmalıyız. Ama bu gerekçelendirme hatalıdır çünkü doğal durum, olması gereken şey değildir.(7) İnsanların kendi gruplarının iyiliğini, diğer gruplarınkine tercih etmeleri psikolojik bir gerçek olmasına rağmen, bu bize kendi gruplarımızı tercih etmemiz gerektiğini söylemez.(8) Irkçı insanların yaptığı da budur, kendi gruplarını daha önemli görürler ama böyle yapmamaları gerekir.

Eğer doğamıza uygun olan şeyi yapmamız gerektiğini düşünüyorsak, bir diğer önemli problem ise gerçekten neyin doğamıza uygun olduğuna karar vermenin oldukça zorlayıcı olduğudur. Koruyucular cinsel ilişkinin doğal sonucunu önlemez mi? Bonobolar ve diğer birçok hayvan sadece zevk için partnerleriyle cinsel ilişkiye girerler. Peki, bu gerçekten cinsel ilişkinin “doğal” amacı mıdır? Genellikle bir şeyin doğası ve gerçek amacıyla ilgili bir şeyler söylemek oldukça zordur ve bu konuda kesin olmayan birçok olasılık vardır. Ama doğal olmayan bir şeyi yapmanın yanlış olmaması çoğu zaman daha net bir konuymuş gibi görünüyor. Örneğin, bilgisayarlar doğal değildirler, ama onları kullanmak yanlış değildir.

Bununla birlikte, evrimin insanlar üzerindeki etkisiyle ilgili daha geniş bir anlayış kazanmanın, daha ahlaki kararlar vermemizde bize yardımcı olacağı açıktır.(9) Evrim, grup içi kayırmacılığı açıklar: Canlıların hayatta kalabilmesi, onların grup içindeki ilişkileriyle bağlantılıdır. Fiziksel veya duygusal olarak bize yakın olan insanlara yardım etmeliyiz, ama yabancılara ve uzak ülkelerdeki insanlara ihtiyacımızın yoktur görüşü, bu yaklaşımı yansıtabilir. Ama bu görüşü destekleyen ve karşı çıkan argümanları incelediğimiz zaman,  görüşün kanıtlanmamış olduğunu görüyoruz. Evrimsel etkileri, bazı ahlaki hataların nedeni olarak görebilmek, belki de daha iyi bir şekilde gerekçelendirilmiş ahlaki inançlar elde etmemize yardımcı olabilir.

3. Ahlaki Bilgi Var Mıdır? Ahlaki Doğrular veya Gerçekler Var Mı?

Evrimsel bilgiler ışığında, örneğin çalmanın neden genellikle yanlış görüldüğüne dair bazı açıklamaları gördük. Ancak çalma eyleminin ahlaken yanlış bir davranış olduğuna dair inancımız, ahlaki gerçekler tarafından desteklenemiyor bile olsa, çalmanın yanlış olduğunu hâlâ düşünebiliriz. Evrim, işimize yarayan ama aslında doğru olmayan inançlara tutunmamıza sebep olabilirmiş gibi görünüyor.

Bu gözlem bizi iki farklı bakış açısına sürüklüyor:

Birincisi belki de ahlaki inançlarımıza daha az güvenmeliyiz çünkü doğru olmasalar da bizim için faydalı oldukları için onlara inanabiliriz. Bunu kabul etmek, gerekçelendirilmiş ahlaki inançların veya bilgilerin önüne geçecek şüphelere yol açabilir: “Bir şeye inanmamızın tek ya da en önemli sebebi, onun bizim için yararlı olmasıdır” düşüncesi kişileri ahlaki bilginin varlığına dair şüpheye düşürebilir.(10)

İkinci olarak, ahlaki inançlarımız olduğundan dolayı, bu inançları temellendirecek ve bunlara uymayı haklı çıkaracak ahlaki gerçeklerin de olması gerektiği iddia edilebilir. Fakat ahlaki inançlarımızın nedenlerine dair evrimsel açıklamalar bu iddiayi şüpheli hale getiriyor:  Ahlaki inançlarımız olsa bile, belki de, ahlaki doğrular ya da gerçekler yoktur. Bu yüzden, evrimsel açıklamalar ışığında ulaştığımız bilgiye dayanarak, belki de ahlak dediğimiz şey gerçekte yoktur diyebiliriz.

Bununla birlikte, bu iki argümanın da eksiklikleri vardır. Evrim bize ahlaki inançlarımızın yanlış olduğunu göstermez, sadece yanlış olabileceğini söyler. Ayrıca, evrim ahlaki gerçeklerin varlığına inanmamıza yönelik sebeplerden birine güçlü bir argüman yöneltiyor olmasına rağmen, ahlaki gerçeklerin varlığına dair tehdit etmediği argümanlar da vardır: Örneğin, bazıları için toplumlar son birkaç yüzyıldır ahlaki açıdan gelişiyormuş gibi görünebilir (köleliğin sonlandırılması, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, vb.) ve bunu açıklamak, ortada nesnel ahlaki gerçeklerin olmadığına inanırken oldukça zor olacaktır.(11)

4. Sonuç

Ahlâk konusundaki anlayışımız, ahlakın evrimsel kökenini anlamakla birlikte gelişiyor olsa da birçok soru hala cevapsızdır: Herhangi bir ahlaki kuralı tam olarak nasıl bir mekanizmadan evrimleşmiştir? Eğer evrim ahlaki inançların doğruluğunu ya da gerekçelendirilmesini tehdit ediyorsa, örneğin kültür gibi diğer etkenlerin de benzer etkileri olabilir mi? Evrimsel kökenimizi anlamak ve daha geniş bir bakış açısı kazanmak, örneğin insan dışı hayvanlarla ilgili görüşlerimizde veya diğer konularda ahlaki düşüncemize katkıda bulunabilir mi?(12)

Notlar

  • 1. Bu makale ahlaki inançlara odaklanmaktadır, ancak duygu ve tutumların da etik yönleri olabilir ve kökenleri hakkında benzer sorular ortaya çıkabilir.
  • 2. Akraba seçilimi, bireyin eylemlerinin, akrabalarının üreme başarısını etkilediği süreçtir; Darvin tarafından ortaya atılan bu kavram, Hamilton (1963) tarafından popüler hâle getirilmiştir. Karşılıklı fedakârlık, tekrarlanan etkileşimlere girebilmeleri ve çoktan gerçekleşen etkileşimlerinin sonuçlarını takip edebiliyor olmaları koşuluyla, akraba olmayan canlılar arasındaki işbirliğinin nasıl evrimleşebileceğinin mekanizmasını ifade eder: Trivers (1971) bakabilirsiniz.
  • 3. Hiç kimse kültürel, sosyal ve kişisel faktörlerin bireyin ahlaki yargılarında önemli etkisini olduğunu reddetmez: evrimsel süreç her şeyi açıklayamaz. Ama buradaki ilgili soru, ahlaki olarak düşünmek ve davranmak için gerekli olan temel kapasitenin doğal seçilimin ürünü olup olmadığıdır. Ahlaki duyumuz, kendi kendine ortaya çıkmayan,   başka bir gelişmiş özelliğin yan ürünü olabilir ve böylece gelecek kuşaklardaki bireylerin genlerinin yayılmasına yardımcı olabilir (biyologlar bunu, organizmaların genlerini popülasyona yaymasını sağlayan adaptasyonlar olarak görür). Ahlaki olarak ne yapmamız gerektiğine dair akıl yürütme, empati gibi duygusal tepkilerin yanı sıra matematik veya nedensellik gibi genel akıl yürütme yeteneklerinin bir sonucu olabilir. Yine de, ahlakın bir yan ürün olduğunu göstermek, ahlakın evrimsel bir açıklamasını sunmak olarak görülebilir, bu yüzden bu makalede tartışılan aynı felsefi endişeler, bunun sonuçları hakkında da ortaya çıkacaktır.
  • 4. Ahlakın, akraba ve yakın ilişkiler çemberinin ötesinde nasıl kendini gösterdiği ve evrimleştiğiyle ilgili daha kapsamlı ve açıklayıcı bilgiler almak için Henrich (2017) ve Tomasello (2016) ya bakabilirsiniz. Tomasello, çalışmalarında karşılıklı dayanışmaya ve bağlılığa (canlıların hayatta kalabilmek için birbirlerine bir miktarda bağlı olmasına) vurgu yaparken, Henrich ise, kültürel evrimin (bazı kültürel özelliklerin seçici bir şekilde kendini diğer popülasyonlarda da göstermesinin) rolüne vurgu yapıyor.
  • 5. “Normatif” etik teorileri olarak adlandırdığımız teoriler, örneğin Kant’in ve Mill’in teorileri, neden spesifik eylemlerin doğru ya da yanlış oldukları ve hangi kuralları takip etmemiz gerektiği yönünde bir şeyler söylerler. Örneğin, Shane Gronholz tarafından yazılan Introduction to Consequentialism ve Andrew Chapman tarafından yazılan Introduction to Deontology: Kantian Ethics kitaplarına bunlar hakkında bilgi almak için bakabilirsiniz. Şunu bilmemiz gerekiyor ki, normatif etik teorileri, neden ahlaki yargılamalar yaptığımız gibi daha temel konularda fazla bir şey söylemezler. Yani, normatif teoriler, kişinin bir durumda ahlaki yargıda bulunmasına sebep olan yakın nedenleri doğru bir şekilde açıklayabilmesine rağmen, neden ahlakı kuralları takip etmemiz gerektiğiyle ilgili temel bir cevap veremez. Bu eksiklik de evrimsel açıklamayı ortaya çıkarıyor. Örneğin Kant’ın görüşüne odaklanarak, ahlaki kuralları düzgün bir şekilde kavramak için neden belirli bir düzeyde kendini bilme yeteneğine sahip varlıklar olmamız gerektiğini sorabiliriz. Burada da yine evrim, sorunun büyük bir kısmını cevaplayabilirmiş gibi görünüyor.
  • 6. Gekko, Morris (2015) den alıntılanmıştır. Gekko kurgusal karakter olmasına rağmen, evrimsel öncüllerden normatif iddialar elde etme girişiminin bazen gerçek dünyada bile oluşabilecek korkunç sonuçlar doğurabileceğini göstermiştir. Örneğin, Üçüncü Reich’de, “yaşam için uygun olmayan” olarak kabul edilen insanların katilleri, güçlü olanın zayıf olana hâkim olması gerektiği düşüncesiyle motive oluyorlardı. Farber (1994) evrimin, etik yargılarda ve değerlerde bulunurken ne kadar suistimal edilmeye açık olduğuyla ilgili kapsayıcı bir açıklama sunar.
  • 7. David Hume (1738 [2007]) ünlü makalesinde “gereklilik”, “zorunluluk”, “doğru”, “yanlış” gibi normatif bir şekilde ifade edilmemiş öncüllere sahip argümanların, bu tür terimlerle incelediğimiz zaman nihai bir sonuca varamayacağımızı savundu. Hume’un yanlış anlaşılma eleştirisi genellikle G.E Moore’un (1903) “doğal yanlışlık” eleştirisiyle karıştırılır. Moore aslında eleştirilerini evrim etiğinin ilk savunucularına karşı getirmişti ve eleştirisi “iyiliğin” daha fazla analiz edilemeyeceği ve dolayısıyla “doğallaştırılamayacağı” iddiasına dayanıyordu (örneğin iyiliği mutlulukla eşitleyerek).
  • 8. Tajfel (1970) ile başlayıp, grup içi tercihler hakkındaki geniş literatüre bakabilirsiniz.
  • 9. Verdiğimiz ahlaki kararlar, sonuçculuk ve deontoloji gibi yanlış eylemlerin temel doğasını açıklamaya çalışan teorilerin anlaşılmasıyla daha “iyi” hâle gelebilir. Daha kapsamlı bilgi için, Shane Gronholz tarafından yazılan Introduction to Consequentialism ve Andrew Chapman tarafından yazılan Deontology: Kantian Ethics kitaplarına bakabilirsiniz.
  • 10. Ahlaki inançlarımızın evrimsel nedenleri ve ahlaki inançlarımızdan vazgeçmek için geçerli bir nedenimiz olduğu sonucu yerine, ahlaki inançlarımızın muhtemelen daha yararlı olduğu iddiası için Street (2006) ve Joyce (2006)’ ya bakınız.
  • 11. Thomas Metcalf tarafından yazılan Ethical Realism’ e, Ian Tully’ nin Moral Error Theory’ sine ve Heumer (2016) ya bakabilirsiniz.
  • 12. Rachels (1990) a bakın.

Michael Klenk- “Evolution and Ethics”, (Erişim Tarihi: 05.08.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2018/10/11/evolution-and-ethics/

Çevirmen: Alparslan Bayrak

Çeviri Editörü: Beyza Nur Doğan

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kişisel Kimlik – Chad Vance

Sonraki Gönderi

Dış Dünyanın Varlığı Hakkında Şüphecilik – Andrew Chapman

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü