Felsefe Mühim midir? – Walter Sinnott-Armstrong

/
1346 Okunma
Okunma süresi: 3 Dakika

Filozoflar gördükleri kötü akıl yürütmelerden şikayet etmeyi severler. Diğer insanlar nasıl olur da böylesi aptal safsatalara düşebilirler ki? Mevcut durumlarının ne kadar gelişigüzel ve tutarsız olduğunu görmüyorlar mı? Karşı örnekler apaçık değil mi? Filozoflar bu şikayetleri ettikten ve söylendikten sonra genellikle de işin mizahını yaparlar. Şunun söylediğine bakar mısın inanabiliyor musun? Ha ha ha. Haydi şu aptallarla dalga geçelim.

Şikayet etmekten ve şakalaşmaktan ben de hoşlanırım, fakat filozoflar arasındaki bu yaygın eğilimin bizi diğer alanlarda çalışma yapan akademisyenler de dahil olmak üzere toplumun geri kalandan koparacağından korkuyorum. Onlar, bizimle temas halinde olmadıkları için bu durum bizi kısmen iletişim dışına itiyor:

Eğer diğerlerini dikkate almaya değmez olarak görür ve iyi niyetle yaklaşmazsak; onlardan hiçbir şey öğrenemez ve durumlarından haberdar olamayız. Bu eğilim aynı zamanda toplumla olan iletişimimize de zarar veriyor çünkü onlarla temas halinde olmuyoruz: Eğer diğerlerini böylesi açıkça hor görmeye devam edersek bizi asla dinlemeyeceklerdir.

Bahsettiğimiz bu hor görmenin bir emaresi de, çoğu filozofun fikirlerini, olağanüstü bir sabra ve eğitime sahip olmayan okuyucular için yeterince açık ve yalın bir biçimde ifade etmeyi bile reddetmesidir. Bir diğer emare ise, günümüzde birçok yönetici departmanındakilerin meslektaşlarına, teknik dergi makaleleri yazmaktansa bunun yerine daha erişilebilir kitaplar yazmayı seçtiklerinde onlara şüpheyle bakmasıdır. Filozoflar genellikle, televizyona çıktıklarında, gazete veya dergilere yazdıklarında mesleki itibarlarını riske atmış oluyorlar. Görüşlerini bu derece sulandırmak konusunda gönüllülerse söz konusu felsefe olduğunda nasıl ciddi olabilirler ki? Saçmalamıyorlar mı?

Nihayetinde filozoflar, tüm filozoflarla bile değil yalnızca kendi geleneklerindekilerle iletişim kurar. Analitik filozoflar, Kıta filozoflarının anlaşılmaz olduğundan şikayetçidir. Buna karşılık Kıta filozofları, Analitik filozofları hatalı bulurlar. Her iki itham da oldukça fazla doğruluk payı içeriyor. Daha felsefeciler bile birbirlerini anlamazlarken, felsefeci olmayanların felsefecileri anlamasını nasıl bekleyebiliriz ki?

Elbette ki böylesi bir tartışma profesyonel araştırmalar için de geçerlidir. Fizik’ten nörobilimlere dek diğer akademik disiplinlerde de tonlarca teknik terim vardır ve profesyonel bilim dergilerini okumak nadiren zevklidir. Fakat aradaki fark şudur: Bahsettiğimiz bu diğer disiplinler başka mecralardayken, fikirlerini alan-dışındaki kişilere iletmek için genellikle epey çabalar, oysa bizim önde gelen filozoflarımızın çoğu böyle bir çaba göstermez. Doğal olarak da, sıradan halk felsefeyi genellikle oynaması eğlenceli olmayan anlaşılmaz ve karışık bir oyun olarak görür. Eğer felsefeciler, felsefenin önemini anlatmanın bir yolunu bulamazlarsa, felsefenin niçin önemli olduğunu kimse anlamadığında buna şaşırmamalıyız.

Bu yanlış anlaşılma hali bir hayli üzücü, çünkü felsefe insanları etkileyen önemli meselelerle ilgilidir:

  • Metafizikçiler, hukukun suçlara mesuliyet yükleme biçimini değiştirebilecek ve kadınlara yönelik şiddete neden olduğu için pornografiye erişimi engelleyebilecek özgür irade ve nedensellikle ilgili görüşler ileri sürmektedir.
  • Siyaset felsefecileri hükümetlerin ders çıkarabilecekleri teoriler geliştirir.
  • Bilim filozofları, halkın evrime veya iklim değişikliğine olan inanç ve itimadını etkileyebilecek olan bilimin nesnelliğine dair sorular sorarlar.
  • İnsan doğası ve din felsefecileri, evrendeki ve doğadaki yerimize dair argümanlar ileri sürerler.
  • Dil felsefecileri, konuşurken birbirimizi nasıl daha iyi anlayabileceğimize yardımcı olacak sorular sorar.
  • Ve tabi ki ahlak felsefecileri, hepimizin karşılaştığı ve önemsediği durumlara dair etik olarak neyin doğru veya iyi, neyin kötü olduğu hakkında konuşur.

Bu potansiyel pratik ve uygulama alanları sebebiyle, filozofların, felsefenin niçin ve ne derece önemli olduğunu ortaya koymasının; filozof olmayanların, yeterince açık ve net olarak felsefenin değerini anlamasına yardımcı olmalarının bir yolu olmalıdır. Felsefeyi heyecanlandırıcı ve ilgi çekici bir şekilde yazıya dökmenin de bir yolu olmalı, ki böylece genel halk kitlesi felsefi metinleri okumak istesin. Birkaç filozof zaten halihazırda yapıyor. Bu filozoflara dair elimizdeki örnekler diğerlerinin de bunu yapabileceğinin kanıtı, fakat yeterince filozof bu modeli izlemiyor. Yaptığımız işin, daha fazla sayıda felsefeciyi mesleğinin ötesine taşıması ve bunu teşvik etmesi gerekir.


Walter Sinnott-Armstrong– “Does philosophy matter?” (Erişim Tarihi: 08.05.20219

Çevirmen: Taner Beyter

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Hume Nasıl Darwin’i Önceledi? – Julian Baggini

Sonraki Gönderi

“Güvencelenmiş Hristiyan İnancı”na Eleştiriler – Jonathan David Garner

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü