Birçok insan ölümden sonra, örneğin cennette, yaşamını sonsuza kadar sürdürmek ister. Cennete inanmayan insanlar bile sonsuz bir yaşamın kısa ve geçici bir hayattan daha iyi olacağını kabul ederler. (1) Peki haklılar mı?
Fikirleriyle büyük etkiye sebep olmuş bazı filozoflar ölümsüz olmayan insan hayatının, cennette veya başka bir yerde, yaşamaya değer olmadığını iddia etmişlerdir. (2) Bu görüşün en popüler hali İngiliz filozof Bernard Williams (1929-2003) tarafından savunulmuştur. Bu yazıda William’ın argümanını ve bu argümana yapılmış bazı itirazları ele alacağız.
1. William’ın Argümanı
William’ın argümanı kategorik arzular kavramına dayanır.
Kategorik arzular bize hayatta kalmak için sebep veren arzulardır. (3) Hayatta kalmanı istemene sebep olan şey nedir? Daha iyi bir rütbeye yükselme beklentisi? Veya çocuğunun büyümesine tanık olmak? Hayalinizdeki tatile gitmek? (4) Cevabın ne olursa olsun, bu kategorik arzudur. (5)
Ama William, bu kategorik arzuların kişiye sadece bir süre için hayatta kalma isteği verebileceğine inanıyordu. Yani onun için kategorik arzular bir süre sonra biten(tükenen) şeylerdi.
İlk olarak, birisi kategorik arzularını tatmin ederek onların tükenmesine sebep olabilir. Spesifik bir iş yerinde CEO olmak için kategorik arzusu bulunan bir kimseyi hayal edin, yani belirli bir iş yerinde en yükseğe tırmanma arzusu, o kişiyi hayatta tutan şey olsun. Bu şirketin CEO’su olduğunda, kişi arzusunu tatmin etmiş olacak ve böylece ona hayatta kalmak için sebep veren bu amaca daha fazla sahip olamayacak. (6)
İkinci olarak, kategorik arzularımızı onların üzerindeki ilgimizi kaybederek de yitirebiliriz. Tekrardan ilham veren CEO örneğini düşünelim. Ama bu sefer, kişinin CEO olmakta başarısız olduğunu varsayalım. Bu senaryoda, şirketin CEO’su olma konusundaki kategorik arzusu prensip olarak, kişiye ölene kadar hayatta kalmak için neden verebilir.
Peki ya birey ölmezse? Kişinin ölümsüz olduğunu ve her seferinde başarısız olacak şekilde milyonlarca hatta milyarlarca kere şirketin CEO’su olabilmek için denediğini düşünelim. Açık bir şekilde söyleyebiliriz ki, kişinin motivasyonu bir süre sonra düşecek ve bu amacına yönelik ilgisini kaybedecek. Böylece, o kadar başarısızlığı göz önünde bulundurunca, kişinin CEO olma olasılığı, kişiye hayatta kalmak için neden vermeye devam edecek kadar cazip görünmemeye başlayacak. (7)
Williams’da tıpkı CEO olma örneğinde olduğu gibi, herhangi bir kategorik arzunun yeterli bir zaman verildiği takdirde ya cazip görüntüsünü kaybedeceğini ya da tatmin edilebileceğini ve böylece yitirilebileceğine inanıyordu. (8) Ve şunu iddia ediyordu: Ölümsüz olsaydınız, er ya da geç şu anda sahip olduğunuz her bir kategorik arzuyu tatmin edecek ya da bıkmış olacak kadar uzun yaşayacaksınız.
Peki, dört gözle bekleyeceğin ve amaçlayacağın bir geleceğin olmadığı bir şekilde sonsuza kadar yaşamak nasıl olurdu? William böyle bir hayatın en iyi ihtimalle dayanılmaz bir şekilde sıkıcı olacağını düşünüyordu. (9)
Bu kaderden kaçınmayı ve oluşacak olan can sıkıntınızı ve motivasyon düşüklüğünüzü önlemek için, sahip olduğunuz kategorik arzuların içindeki alev söndüğünde, tamamen yenilerini elde edebilirsiniz. Ama bununla birlikte kabul etmeniz gereken önemli gerçek ise, gelecekteki benliğinizin nihayetinde şu anda önem verdiğiniz hiçbir hayalinizin, hedeflerinizin, projelerinizin peşinden koşmayacağı olur. (10)
Bu şekilde bir içsel görüş, ölümsüzlüğün bizim için iyi ve arzu edilebilir bir şey olduğu iddiasını kanıtlamayı zorlaştırıyor: Neden belki de şu anda umursamadığımız ya da haberimizin bile olmadığı projeleri, hayalleri ve hedefleri takip etmek için yeterince uzun yaşamak (ve hatta ölümsüz olmak) istiyoruz? (11)
Dolayısıyla Williams’ın argümanı bir ikilemdir: Eğer ölümsüz olsaydık, ya elde etmek için peşinden koşarken kategorik arzularımız tükenirdi (a), ya da şu anda ilgimizin olmadığı, önemsemediğimiz kategorik arzuları takip ederken bulurduk kendimizi (b). Williams iki sonucun da arzu edilebilir olmadığını düşündüğü için ölümsüz bir yaşamın da bizim gibi canlılar için arzu edilebilir olmadığına inanıyordu. (12)
2. Cevaplar
2.1. Bütün Kategorik Arzular Kaybolur Mu?
Williams’ın argümanına getirilebilecek bir karşı itiraz en azından bazı kategorik arzuların, örneğin bilginin peşinden koşmanın, zamanla yitirilmeyeceğini savunmaktır. (13) Evrenin çalışma biçimini anlamak için kategorik arzusu bulunan bir bilim insanı düşünelim. Evren hakkındaki her şeyi öğrenebilir miydi, ya da öğrenmekten hiç bıkabilir miydi? (14) Böyle bir tutkunun her seferinde yiteceğinden emin olduğumuz bir resim çizmek gerçekten zormuş gibi görünüyor.
Bazıları da Williams’ın bu argümanına, sevgi ve arkadaşlık gibi kavramları geliştirmenin (15) ya da kişinin kendisini geliştirmek için duyduğu arzunun (16) zamanla yitirilmeyecek şeyler olduklarını iddia ederek karşı çıktılar. Eğer öyleyse, en azından bazı kategorik arzular için, bunların peşinden koşulan bir ölümsüz yaşamın arzu edilebilir olduğunu söyleyebiliriz.
2.2. Kategorik Arzularımızı ‘’Yenileyebilir Miyiz’’?
Kategorik arzuların yitirilebilir şeyler olduğunu argümanına karşı getirilebilecek bir diğer cevap ise, eğer kategorik arzularımızı yenileme ve böylece kontrol etme becerimiz varsa, ölümsüzlüğün arzu edilebilir bir şey olabileceğidir.
Bu bakış açısına göre, yeterince bir zaman geçtikten sonra, var olan kategorik arzularımızı tatmin etmeyi unuttuğumuzdan dolayı sonunda kendimizi sürekli bir şekilde aynı kategorik arzuları tatmin etmeye çalışırken buluyoruz, ama bunun çoğu zaman farkında bile olmuyoruz. (17)
Bununla birlikte, bazı arzular yeniden kişinin içinde ortaya çıkma eğiliminde olabilirler. Geçmişte aynı arzuyu tatmin ettiğinizi hatırlasanız bile, örneğin en sevdiğiniz şarkıyı bir kere daha dinlemeyi ve yaşamak için tekrardan motive olmuş şekilde hissetmeyi isteyebilirsiniz. (18)
2.3. Can Sıkıntısıyla İlgili Bu Kadar Kötü Olan Şey Ne?
Diğer olası bir cevap ise, bazılarının da iddia ettiği gibi, tamamen can sıkıntısıyla ve ilgisizlikle dolu bir hayatın bile anlamlı ve yaşamaya değer olabileceğidir. (19) Örneğin insanlara ve içerisinde yaşadığı dünyaya olumlu yönde katkıda bulunan bir kişinin, dünyaya karşı ilgisinin olmadığını ve tamamen sıkıcı bulduğunu bilseniz bile, çoğumuz bu kişinin hayatının gene de yaşamaya değer ve anlamlı olduğunu düşünürüz.
2.4. Yeni Arzular Geliştirmenin Nesi Bu Kadar Kötü?
Başka bir karşı argüman olarak ise, ölümsüz bir yaşam boyunca kategorik arzularımızda meydana gelecek kademeli değişimlerin, normal bir hayattaki değişimlerden aslında pek de farklı olmadığı ve bu arzuları daha anlamsız hâle getirmediği öne sürülebilir.(20) Örneğin, yeni yürümeye başlayan bir çocuğun kendi yaşamına anlam verecek, onun için hayatta kalmak isteyeceği ve sonrasında takip edeceğinden emin olacağı kategorik arzuları olmamasına rağmen, yetişkinliğe kadar gelmelerini anlamlandıracak iyi sebeplere sahip olduğunu söyleriz. Eğer bunda bir anormallik yoksa aynısı gelecekteki ölümsüz benliklerimiz için de geçerli olmalıdır.
3. Sonuç
Bernard Williams’in ölümsüzlük konusunda “inatçı ve huysuz” (22) yaklaşımları olduğunu söyleyebiliriz. Williams, ölümsüz insan yaşamının yaşamaya değmeyeceği görüşünü savunuyordu. Aynı sonuca, farklı argümanlardan yola çıkarak ulaşanlar da vardı. (23)
Bazı filozoflar, eğer ölümsüz yaşama sahip olursak, başarılarımıza (24), sevdiklerimize (25), sağlığımıza ve güvenliğimize (26) verdiğimiz değeri göstermeye devam edemeyeceğimizi iddia ettiler. Filozofların aynı zamanda, projelerimizi bitirmek için bize son tarih veren ve varlığıyla sürekli bizi tetikleyen ölüm olmadan, hiçbir şekilde bir şeyler yapmak için motive olamayacağımızı ve hayatlarımızı tamamen hissiz, duygusuz ve kayıtsız bir şekilde yaşayacağımızı söylediklerini de görüyoruz. (27) Bir başkaları ise, sonu olmayan bir hayatın, sonu olmayan bir roman gibi anlamsız olacağını iddia ediyorlardı. (28)
Williams’in ya da yukarıdaki diğer görüşlerin, ilgi çekici bir cevap verdiklerinden bağımsız olarak, problemin kendisinin ilgi çekici olduğu için, “bir yaşamı ölümsüz, ya da yaşamaya değer yapan nedir?” gibi önemli sorular yükselmeye başlamıştır.
Dipnotlar
- (1). Elbette insanlar, herhangi bir ölümsüz insan yaşamına arzu duyma eğiliminde değillerdir. Birçok insan, cehennemdeki sonsuz bir varoluşun korkutucu olduğuna inanır. Ölümsüzlüğün bu örneklerdeki gibi versiyonlarına kısa bir giriş için A.G. Holdier tarafından yazılan Hell and Universalizm kitabına bakabilirsiniz. Daha ileri seviye tartışmalar içinse Holdier (2017)ye bakabilirsiniz.
- (2). Williams’ın ölümsüz insan yaşamının arzu edilebilir olmadığını iddia ederken, sadece ölümden sonraki yaşamdan bahsetmedigini anlamamız önemli. Williams’in bahsettiği türden ölümsüzlüğü daha iyi anlamak için; vampire dönüşmüş, beyni bir bilgisayara aktarılmış, ya da herkesi sağlıklı ve genç şekilde tutabilecek kadar sağlığın geliştiği bir ütopyada yaşayan ve ölümsüzlüğe ulaşmış birini hayal edebiliriz. Williams hem yeryüzünde ulaşılabilecek hem de doğaüstü bir şekilde sahip olabileceğimiz bütün türden ölümsüzlüklerin, aynı sebeplerle bizim için kötü olduğunu düşünüyordu.
- (3). Williams (1973): 86.
- (4). Kategorik arzuların sadece uzun zamanlı beklentilerden ya da hayatın en önemli konularından oluşması gerekmiyor. Çünkü birisi “hayatına devam edebilmek için dört gözle beklediğin şey ne?” sorusuna kısa süreli amaçlar ya da hedefler belirleyerek de cevap verebilir. Örneğin, favori dizisinin yeni bölümünü bekleyen birisi, haftaya çıkacak olan bu bölüm için gerçekten çok büyük bir heyecan duyabilir. Hatta bu bölümü izleyebilme amacı, kişiye hayatta kalmak için sebep verebilir (en azından 1 hafta).
- (5). “Zevk ve mutluluk elde etme” arzusu kategorik bir arzu olabilir mi? William olabileceğini düşünmüyordu. Williams’a göre kategorik arzular, zor zamanlarda bile kişiyi hayatta kalmak için motive etmesi gerekiyordu (1973, pp. 99-100). Hayatı acılarla dolu olan ve geleceği için sadece bitmek bilmeyen mutsuzluk ve umutsuzluk besleyen birisi, zevk veya mutluluk arzusuyla hayatta kalmak için motive olamaz.
- (6). William birisinin aynı anda birden fazla kategorik arzusunun olabileceğini kabul ediyordu. Bundan şunu anlarız: bir kişi belli bir kategorik arzuya karşı ilgisini kaybetse bile, ya da kategorik arzu bir süre sonra yitirilmiş olsa bile, başka bir kategorik arzu kişiye hayatta kalmak için sebep vermeye devam edebilir. Gerçekçi bir senaryo örneği verelim, istediği şirkette CEO olmak isteyen kişinin (bunu kategorik arzu olacak şekilde alıyoruz) aynı zamanda CEO olarak başarılı olmak istemesi gibi de bir kategorik arzusu olma olasılığından bahsedebiliriz. Ayrıca, CEO kariyeri ile ilgili olmasa bile, yaşama devam etme nedeni verecek başka arzularının olma olasılığı da vardır. Williams’ın asıl endişesi, bir kişi için bütün kategorik arzuların tükenmesi (veya kişinin bunlara karşı ilgisini kaybetmesi) ve böylece ölümden kaçınabilmek için herhangi bir sebepten yoksun olması olasılığı ile ilgilidir.
- (7). Williams’ ın buradaki tek iddiası kategorik arzuların sonsuza kadar, kişi için kategorik kalmaya devam edemeyeceğidir. Bu arzuyu tamamen kaybetmek de gerekmez. Birçok başarısız girişimden sonra bile, birisi şirkette CEO olabilmek için kategorik arzuya sahip olabilir. Başarısızlığın verdiği inanılmaz hayal kırıklığına rağmen, CEO olmanın kendilerine çok iyi geleceklerine olan inançları sayesinde hayatta kalmak için tutunurlar. Bu aynı zamanda hiçbir zaman orada CEO olamayacağı inancı ile de tutarlıdır.
Burada şunu not etmek önemli, bu tarz bir arzu, kategorik arzu olmayabilir. Bir arzunun kategorik arzu olarak görülebilmesi için karşılaması gereken en önemli koşul, arzulayan kişinin ölme isteğinden kaçınmasına, farkında olarak ya da olmadan, sebep olan arzulardır. Bir diğer ifadeyle, kategorik arzular, kişiye hayatta dört gözle beklediği bir şeyler verdiği için yaşamına bir sebep veya anlam veren arzulardır. Belirli bir şirkette CEO olmak için beslenen bir arzunun sadece hayal olarak kalması ve gerçekleştirilmek için hiçbir çaba gösterilmemesi pek de tatmin edici değilmiş gibi görünüyor. Birçok kişinin bu arzunun tatmin edileceği ve gerçekleşeceğine göre umudu yoktur aslında. Çünkü bunun gerçek olacağı bir sonuç için de ne yapması gerektiğini bilemez. - (8). Williams (1973): 95.
- (9). Williams (1973): 93. Williams’ın sıkılganlık üzerindeki argümanları ve bu konudaki tartışmalarla ilgili daha geniş bir kaynak için Bortolotti ve Nagasawa (2009) ve Gorman (2017) bakabilirsiniz. Ayrıca, hem ilginç hem de bu konuyla ilgili olabilecek bir makale için Eric Van Akens’in Camus on the Absurd: The Myth of Sisyphus (1000-Word Philosophy’de mevcut) bakabilirsiniz (Kişinin beklentilerini karşılamayan bir dünyada yaşamanın nasıl olabileceğiyle ilgili bir makale).
- (10). Burada yükselebilecek önemli bir endişe ise, radikal psikolojik değişikliklerden sonra bireyin buna uyum sağlayıp sağlayamayacağı. Zamanla meydana gelen kişinin karakteriyle ilgili değişimlerle göre, şuanda olduğumuz kişi ile gelecekteki benliğimiz aslında birbiriyle aynı kişi değiller. ‘’Kişisel kimlik’’ ile ilgili daha bilgilendirici ve tartışmaların da olduğu bir metin için Chad Vance’nin Personal İdentity makalesine (1000-Word Philosophy sitesinde mevcut) bakabilirsiniz. Kişisel kimlik problemi ve gelecekteki benliklerimizi gerçekten önemseyip önemsemediğimizi de içeren daha geniş kapsamlı bir yazı için de Whiting (2016, ch. 1) bakabilirsiniz.
- (11). Williams (1973): 92.
- (12). Bunun hakkında düşünmeye değer olan bir şey, argümanının başarılı olabilmesi için Williams’ın hangi tipik insan karakter özelliklerini sabit tutması gerektiğidir. Belki de ölümsüzlüğün bazı versiyonları, tıpkı bizim gibi ama bizden çok az bir şekilde farklı varlıklar için (sıkılmaya karşı daha az şüphesiz yaklaşmak gibi) arzu edilebilir olabilir.
- (13). Levy (2005): 185.
- (14). Yeni şeyler öğrenmenin kaçınılmaz olarak cazibesini kaybedip kaybetmeyeceği üzerine düşünmeye değer bir konu olabilir. Önemli bir miktarda bilgi elde ettikten sonra, birisi gerçekten bir şeyler öğrenmek için tükenmiş mi hisseder? Shelly Kagan (2012, p. 243) bunu ve daha fazlasını ele alıyor.
- (15). Fischer & Mitchell-Yellin (2014): 360.
- (16). Buben (2016): 213.
- (17). Belshaw (2015): 338-339.
- (18). Fischer (2009): 85-86.
- (19). Metz (2013): 135.
- (20). Chappell (2009): 35; Fischer (2009): 90.
- (21). Benatar (2017): 157.
- (22). ‘’ölümsüzlük huysuzu ve inatçısı’’ kavramı ilk defa Fischer (009) tarafından Williams’a ve ölümsüz bir yaşamın arzu edilebilir olmayacağını düşünen takipçilerine cevap olarak kullanıldı.
- (23). Ölümsüz bir yaşamı tercih etmemek için çok güçlü sebeplerimiz olduğunu ileri süren ve Williams’la benzer sonuçlar elde eden ve genel olarak ölümsüzlüğün bizim için iyi mi yoksa kötü mü olduğunu inceleyen Beglin (2017) ve Gormon (2017)’ye bakabilirsiniz.
- (24). Smuts (2011).
- (25). Todd May (2015) bu görüşe işaret ediyor.
- (26). Scheffler (2013): 97.
- (27). Nussbaum (1994, ch. 6); May (2009, ch. 2); Smuts (2011); Scheffler (2013).
- (28). Malpas (1998); May (2009, ch. 2). Bu tarz argümanların, kısaca eleştirileri için Behrendt (2016)’ ya bakabilirsiniz.
Editörün Tavsiyesi: Birileri Başkalarından Daha Uzun Yaşıyorsa Ölüm Adaletli Değildir – Keith Frankish
Kaynaklar
- Beglin, D. (2017). Should I choose to never die? Williams, boredom, and the significance of mortality. Philosophical Studies, 174(8), 2009–2028.
- Belshaw, C. (2015). Immortality, memory and imagination. The Journal of Ethics, 19(3–4), 323–348.
- Benatar, D. (2017). The human predicament: A candid guide to life’s biggest questions. New York: Oxford University Press.
- Behrendt, Kathy (2016). Learning to be dead. In M. Cholbi (ed.), Immortality and the philosophy of death. (pp. 157–172). Lanham: Rowman & Littlefield.
- Bortolotti, L., & Nagasawa, Y. (2009). Immortality without boredom. Ratio, 22(3), 261–277.
- Buben, A. (2016). Resources for overcoming the boredom of immortality in Fischer and Kierkegaard. In M. Cholbi (ed.), Immortality and the philosophy of death. (pp. 205–219). Lanham: Rowman & Littlefield.
- Chappell, [S. G.]. (2009). Infinity goes up on trial: Must immortality be meaningless? European Journal of Philosophy, 17(1), 30–44.
- Fischer, J. M. (2009). Our stories: Essays on life, death, and free will. New York: Oxford University Press.
- Fischer, J. M., & Mitchell-Yellin, B. (2014). Immortality and boredom. The Journal of Ethics, 18(4), 353–372.
- Gorman, A. G. (2017). Williams and the desirability of body-bound immortality revisited. European Journal of Philosophy, 25(4), 1062–1083.
- Holdier, A. G. (2017). The agony of the infinite: heaven as phenomenological hell. In Simon Cushing (ed.), Heaven and philosophy. (pp. 119-136). Lanham, MD: Lexington Press.
- Kagan, S. (2012). Death. New York: Yale University Press.
- Levy, N. (2005). Downshifting and meaning in life. Ratio, 18(2), 176–189.
- Malpas, J. (1998). Death and the unity of a life. In Jeff Malpas and Robert C. Solomon (eds.), Death and philosophy. London: Routledge.
- May, T. (2009). Death: The art of living. New York: Routledge.
- May, T. (2015). Love and death. In Enns, D. & A. Calcagno, A. (eds.), Thinking about love: essays in contemporary continental philosophy. (pp. 17-30). Penn State University Press.
- Metz, T. (2013). Meaning in life: an analytic study. New York: Oxford University Press.
- Nussbaum, M. (1994). The therapy of desire. Princeton: Princeton University Press.
- Scheffler, Samuel (2013). Death and the afterlife. Oxford University Press.
- Smuts, A. (2011). Immortality and significance. Philosophy and Literature, 35(1), 134–149.
- Whiting, J. (2016). First, second, and other selves: essays on friendship and personal identity. Oxford University Press USA.
- Williams, B. (1973). Problems of the self. New York: Cambridge University Press.
Felipe Pereira- “Is Immortality Desirable?”, Erişim Tarihi: 16.08.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2020/01/23/is-immortality-desirable/
Çevirmen: Alparslan Bayrak
Çeviri Editörü: Berk Celayir