Panpsişizm Bilincin Gizemini Neden Çözemiyor? – Keith Frankish

/
1342 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Bilinç her yerde var mıdır? Evrende, küçücük atom altı parçacıkların merkezinde bulunan temel bir özellik midir? Panpsişizm olarak bilinen bu fikir, kulağa Yeni Çağ mistisizmi gibi geliyor olsa da bazı katı analitik felsefeciler panpsişizmin şeylerin nasıl olduğunu açıklayabileceğini öne sürdü ve bundan böyle bu fikir zihin felsefesinin gündem konularından biri oldu.

Panpsişizmin bu kadar tutulmasının sebebi iki derin sorunu aynı anda çözeceğini vadetmesinden kaynaklanmaktadır. Bunların ilki, bilincin meşhur “zor problemi”dir. Beyin bilinçli tecrübeyi nasıl üretir? Sinirlerden geçen iletiler renk, ses, tat, acı vb. tecrübelere nasıl yol açabilir? İlkesel olarak bilim insanları beynimdeki süreçlerin haritasını tüm ayrıntılarıyla çıkarabilse de bizzat yaşadığım tecrübeleri –renklerin görünüşü, acının verdiği his gibi beynin girdiği durumlardaki fenomenal nitelikleri asla saptayamaz gibi görünmektedir. Görünüşe göre, beyin süreçleri bir şekilde bilime görünmeyen öznel bir yöne sahiptir. Bunu nasıl açıklayabiliriz?

İkinci sorun, dünyaya bilimsel olarak baktığımızda bariz olarak karşımıza çıkan boşlukla ilişkilidir. Fizik, evrenin temel bileşenlerini yani her şeyin oluştuğu temel atom altı parçacıklarını, bu parçacıkları yöneten yasalarla birlikte tanımlamayı amaçlar. Ancak fizik temel parçacıklara bakışında çok önemli bir noktayı dışarıda bırakıyor gibi görünür. Bir elektronun, örneğin, belirli bir kütleye, yüke ve dönüşe sahip olduğunu söyleyebilir. Fakat bu tanım ancak kütleye sahip olmanın ivmeye direnmek olduğu, yüke sahip olmanın elektromanyetik alanlara belirli bir şekilde tepki vermek olduğu gibi açıklamalarla bir elektronun nasıl davranabileceğini anlatır. Fizik, bir elektronun veya herhangi bir temel parçacığın kendi içinde yani içsel olarak nasıl olduğunu açıklamaz. Nitekim fiziğin kavramsal kaynakları –nedensellik ve uzaysal-zamansal konum kavramları ile birlikte matematiksel kavramlar– içsel nitelikleri değil yalnızca yapıları ve süreçleri tanımlamaya uygun olduğundan fizik asla şeylerin içsel olarak nasıl olduğunu açıklayamaz. Yine de parçacıkların yalnızca potansiyellerin toplamı olamayacağını düşünmek de makuldür; parçacıkların bu potansiyelleri ortaya çıkaran bir çeşit içsel kategorik niteliklere sahip olması gerekir.

Bu noktada bazı felsefeciler heyecan verici bir sentezin olabileceğini öne sürer. Belki de beynimizin anlaşılması zor ve öznel yönü olan bilinç fizikte olmayan bir bileşendir. Belki fenomenal nitelikler veya bu niteliklerin öncülleri olan proto-fenomenal” nitelikler maddede aradığımız temel içsel niteliklerdir ve her bir atom altı parçacık çok küçük bir bilinçli öznedir. Böylelikle bilincin zor problemi çözülmüş olur: Milyarlarca temel parçacık doğru şekilde bir araya geldiğinde beyin ve bilinç birlikte ortaya çıkar. Beyin parçacıkların etkileşim ve birleşme potansiyellerinden, bilinç de parçacıkların kendi içindeki hallerinden doğar. İkisi de aynı madalyonun iki farklı yüzü gibidir ya da bu görüşe göre bilinç fiziksel gerçekliğin altında yatan temel gerçeklik olduğundan beynin bilincin bir tezahürü olduğu da söylenebilir. Hem zihnin hem de maddenin altında yatan tek bir gerçeklik olduğunu öne sürdüğünden ötürü panpsişizm monizmin bir türüdür. Bertrand Russell Maddenin Analizi (The Analysis of Matter) (1927) kitabında panpsişizme benzer fikirler öne sürdüğünden bu görüşe “Russell’cı monizm” de denir.

Bertrand Russell (1972-1970)

Tüm bunların yanında panpsişizm bir başka sorunu daha çözeceğini öne sürer. Bilinçli tecrübelerin davranışlarımızı etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Öte yandan bilim, davranışlarımızı bilince hiç girmeden sanki tamamen beyin süreçleriyle açıklayabilecekmiş gibi görünmektedir. Bu durumda yapbozumuz tamamlanamıyor gibidir. Fakat panpsişizm doğruysa bu sorun ortadan kalkar. Bilinç beyin süreçlerinin yalnızca içsel yönü olduğundan, beyin bilimi bu süreçlerle ilgili açıklamalar yaparken dolaylı olarak da olsa bilince değinmektedir.

Şüphesiz panpsişizmde de sorunlar vardır. Bunlardan belki de en önemlisi birleşme problemidir. Panpsişistler tıpkı beynin milyarlarca atom altı parçacığın bir araya gelerek ortaya çıkması gibi bilincin de milyarlarca atom altı bilincin birleşmesiyle ortaya çıktığını öne sürer. Peki, bu küçücük bilinçler nasıl olur da birleşebilir? Parçacıkların birleşerek atomları, molekülleri ve daha büyük yapıları nasıl oluşturabildiğini biliyoruz ancak benzer durumu fenomenal taraf için de söyleyebilir miyiz? Beynimdeki milyarlarca atom altı parçacığın mikro-tecrübeleri nasıl birleşip de dizimde hissettiğim acıyı oluşturabilir? Her biri tek bir siniri temsil eden ve cep telefonuyla diğerlerine sinyaller gönderen milyarlarca insan, dev bir beyin oluşturmak üzere bir araya gelecek olsaydı bilinçlerinin birleşerek tek bir dev bilinç oluşturması ihtimal dışı olurdu. O halde atom altı parçacıklarda neden böyle olsun?

Panpsişizmle ilgili bir başka sorun da bilinçli öznelerle ilgilidir. Tecrübeye sahip bir özne olmadan bilinçli tecrübenin olamayacağını düşünmek makuldür. Bizim ve diğer birçok hayvanın bilinçli özneler olduğu varsayımıma ek olarak panpsişistler atom altı parçacıkların da bilinçli olduğunu iddia eder. Bu doğru olabilir mi? Bizde olduğu gibi mikro-öznelerin birleşiminden oluşan orta seviyeli bilinçli özneler (moleküller, kristaller, bitkiler?) var mıdır? Özneliğin neden yalnızca atom altı parçacıklar ve üstün canlılarla sınırlandırılması gerektiğini anlamak zordur ancak bu kategoriyi belirli bir mantıkla genişletmeyi düşünmek de aynı derecede zordur.

Tüm bu sorunlara rağmen, birçok insan panpsişizmin bilincin zor problemini çözmede en büyük umut olduğunu düşünmektedir. David Chalmers, Galen Strawson, Philip Goff ve daha birçok felsefeci bu görüşün farklı türlerini savunmaktadır. Ayrıca çağdaş felsefi kitaplarda ve dergilerde panpsişizmin karşılaştığı sorunlar ve bu sorunlara karşılık vermenin en iyi yolu üzerinde devam eden tartışmalar da mevcuttur. Acaba bilinç konusunda ilerleme kaydedebilmemiz için yapmamız gereken cesur hareket panpsişizm midir?

Ben buna bir türlü ikna olamıyorum ve bu konuda yalnız değilim. Temel fiziksel varlıkların kategorik bir doğaya sahip olması gerektiğini kabul etsek bile (kaldı ki kabul etmeyebiliriz, belki de gerçeklik temelde yalnızca potansiyellerden oluşuyordur) bilinç bu temel nitelik için uygun bir aday değildir. Bunun nedeni, şu ana kadarki kanıtlarımıza göre bilincin sadece beyine değil beynin belirli durumlarına da özgü olan, yerelleşmiş (lokalize) bir fenomen olmasıdır (bir ilginç açıklamaya göre, bilinçli tecrübe dikkate bağlı olarak orta seviyeli duyusal temsillerle oluşur (attended intermediate-level sensory representations). Bilinç, evrenin temel bir özelliği değil bir hayli karmaşık bilgi işleme sisteminin belirli bir durumu gibidir.

Ayrıca panpsişizm bilinci muğlak bir konuma koyar. Bir yandan bilinci bütün fiziksel varlıkların merkezine yerleştirir öte yandan da atıl açıklamalar yapar. Fizik ve diğer fiziksel bilimler atom altı parçacıkların ve oluşturduğu sistemlerin davranışını bütünüyle açıklayacağını vadeder. Oysa panpsişizm ayırt edici tahminler ya da açıklamalar getirmez. Fiziksel dünyada bilince bir yer bulur fakat o yer arafa benzer, belirsizdir. Bilinç konusu gerçekten de bir çetin cevizdir ancak bilinci metafiziğe sokmadan önce diğer seçenekleri tüketmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Uzun lafın kısası ben panpsişist değilim. Tecrübelerimizin bilimle açıklanamayacak kadar özel, içsel bir doğası varmış gibi göründüğü konusunda panpsişistlerle hemfikirim. Ancak ben bundan daha farklı bir sonuç çıkarıyorum. Bilincin tüm maddelerdeki temel nitelik olduğunu düşünmek yerine bir yanılsama olduğunu düşünüyorum. Dış dünyayı temsil etmek için olan duyularımızın yanı sıra kendi beyin faaliyetlerimizin yönlerini temsil eden bir tür iç duyuya da sahibiz. Bu iç duyu da tüm fiziksel niteliklerden epey farklı olan içsel fenomenal niteliklere sahip olduğumuz izlenimini yaratarak beynimizin durumları hakkında bize çok özel bir bakış açısı getirmektedir. Bu güçlü bir izlenimdir ancak adından da anlaşıldığı üzere sadece bir izlenim, yanılsamadır. Bu açıdan bakılırsa bilinç aslında her yerde değil, hiçbir yerdedir. Belki bu görüş de en az panpsişizm kadar tuhaf görünebilir. Fakat başlı başına bilinç üzerine düşünmek bile kişinin tuhaf görüşler benimsemesine yol açabilecek niteliktedir.

Keith Frankish- “Why panpsychism fails to solve the mystery of consciousness”, (Erişim Tarihi: 24.08.2020), Erişim Kaynağı: https://aeon.co/ideas/why-panpsychism-fails-to-solve-the-mystery-of-consciousness

Çevirmen: Zeynep Hayal Erdoğan

Çeviri Editörü: Berk Celayir

Bilkent Üniversitesi İngilizce - Fransızca Mütercim Tercümanlık mezunu. Olabildiğince çok sayıda dil öğrenmeye çalışıyor ve yayınevleri için çevirmenlik yapıyor. Bunun dışında sinema, siyaset, felsefe ve resim ile ilgileniyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Sanat ve Meta-sanat – Edwerd Feser

Sonraki Gönderi

Cinsiyetçi ve Irkçı Filozofları Hala Takdir Edebilir Miyiz? – Julian Baggini

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü