Epistemoloji disiplindeki gerekçelendirme tartışmalarının tarihi, kimileri için çok uzun bir geçmişe sahip olmasa da yoğun bir içeriğe sahiptir. Burada ve burada, burada, burada, buradaki yazılarımızda konuyu ayrıntılı olarak ele almaya çalıştık. Var olan bu tartışmaların yönü kısa bir süredir dışsalcı çözümler ve sosyal epistemoloji sınırları içerisinde devam etmektedir. Peki bu yön değişiminden ne anlamalıyız? Gerekçelendirme sosyal bir olgu mudur? Bu türden bir soruya yönelik güçlü iddiaları David Annis’in “A Contextualist Theory of Epistemic Justification” adlı metninde görüyoruz. Diğer yandan Mehdiyev, Gettier problemi gibi tartışmaların mevcut bilgi tanımından çıktığını iddia ederek Descartes’e tekrar başvurmakta ve gerekçelendirilmiş doğru inanç şeklindeki tanımın bilgiye denk düşmediğini ifade etmektedir. Belki de çözüm bilgi tanımımızı değiştirmek olabilir.
Goldman’ın Çiftlik Evi
Gettier problemi ile başlayan gerekçelendirme tartışmalarına dair birkaç senaryo ile başlayalım. Alvin Goldman’ın “Çiftlik Evi” örneği bir çeşit Gettier karşı örneğidir. Yani bu örnek bir çeşit, “şans faktörü sebebiyle gerekçelendirilmiş doğru inancın bilgi olamayacağı” veya “gerekçelendirilmiş yanlış inancın var olduğuna” işaret etmek üzere kurgulanmıştır. Henry ve oğlu bir araba içerisinde seyir halindeyken etrafta çok sayıda çiftlik evi ve köy evlerinin olduğu kırsal bir alandan geçmektedir. Henry arabayı kullanırken meraklı oğlunun pencereden dışarı bakarak sorduğu sorulara cevap vermektedir. Henry oğlunun ne olduğunu sorduğu çiftlik evlerini ona daha iyi anlatmak ve biraz dinlenmek için mola verir. Bir çiftlik evinin önüne gelirler ve oğluna bu yapının bir çiftlik evi olduğunu anlatmaya başlar. O halde;
- Henry, “Bu bir çiftlik evidir.” önermesine inanmaktadır.
Diğer yandan Henry’nin algısal izlenimleri ve köyde çocukluğunu geçirdiği için geçmiş deneyimleri de önünde duranın bir çiftlik evi olduğu yönündeki inancına epistemik gerekçe oluşturmaktadır. Algısal izlenimine güvenmesini mümkün kılacak görme duyusu ve havanın aydınlık oluşu mevcuttur. Diğer yandan “Bu bir çiftlik evidir.” önermesi ile önündeki yapı (gerçeklik) arasında bir uyuşma var gibi görünmektedir. Yani;
- “Bu bir çiftlik evidir.” türündeki önermesi doğru bir inançtır.
Tüm bunlar Henry’nin doğru inancının, gerekçelendirilmiş olduğuna işaret etmektedir. Ancak diyelim ki, Henry’nin oğluyla beraber önünde durduğu bu çiftlik evi hariç bölgede yer alan bütün yapılar maketten yapılmış çiftlik evleridir; ve Henry bunu bilmeyerek tamamen şans eseri bunca maket çiftlik evinin ortasındaki gerçek çiftlik evin önünde durmuş ve “Bu bir çiftlik evidir.” türündeki doğru inancını gerekçelendirmiştir. Şüphesiz ki bu doğru inanç gerekçelendirilmiş; ancak şans eseri gerekçelendirilmiştir. Henry şans eseri maket bir çiftlik evin önünde durabilir ve inancını bu maket yapı ile gerekçelendirmeye çalışabilirdi. O halde ortada şans-tesadüf söz konusudur ve Henry, “Bu bir çiftlik evidir.” önermesini biliyor olamaz. Bu örnek dışsalcılığa karşı güçlü bir karşı örnek gibi görünmektedir. Şimdi bu senaryoya, “Hiçbir ilgili alternatif durum olmamalıdır.” koşulunu ekleyelim. Eğer Henry, şans eseri maket bir yapının önüne giderek bu maket yapının bir çiftlik evi olduğunu iddia etseydi önermesi yine yanlış olacaktı; yani böylesi bir ilgili alternatif durum bulunduğu için (maket evin önüne gidip bu yapının gerçek çiftlik evi olduğunu iddia etmek; ilgili bir alternatif durumdur) Henry’nin inancı yanlıştır ve ortada bilgi söz konusu değildir. Bu senaryoda ilgili alternatif durum, maket evlerin önüne gidip bu yapının çiftlik evi olduğunu iddia etmektir, işte böylesi bir alternatif durum olmazsa bilgi, birçok güvenilirci için dışsalcı bir şekilde elde edilebilir gibi görünüyor.
Daha çok siyaset felsefesinde tanınan R. Nozick, farklı bir dışsalcı pozisyon ile Gettier problemini aşmaya çalışır. Onun için bilginin varlığı, öznenin bilişselliğinin doğruya duyarlı olmasını şart koşar. [1] Nozick için bilginin varlığı, inancın doğruyu izlemesi (tracking the truth) koşuluna bağlıdır. Nozick için bilgiyi mümkün kılan şey, inancın doğruyu izlemesidir. Nozick’in düşünce silsilesi birçok açıdan Dretske’ye benzer, her iki düşünür de bilgiye kaynaklık eden bilişsel unsurların olgusallıkta mevcut olmayan olası olgusal durumlara vereceği sonuçlara dikkat çeker. Olası bir Ö önermesinin olup olmaması durumunda S öznesinin epistemik durumundaki değişim bu kavrayış için önemlidir. Nozick şöylesi bir çözümlemeye girişiyor denebilir:
- S öznesi, ö önermesine inanıyor,
- Ö önermesi doğru,
- Eğer Ö doğru olmamış olsaydı S, Ö’ye inanmazdı ve eğer Ö doğruysa S, Ö’ye inanır. [2]
Şimdilik bu türden bir dışsalcı çözümü karşılaştırma yapmak adına aklımızın bir kenarında tutalım. Peki gerekçelendirmeyi sosyal bir zeminde incelersek aynı Gettier senaryosunda ne gibi bir değişim olur? Henry için içinde bulunduğu konu-bağlamında, sahip olduğu gerekçelendirmeyi bağlamsalcı (contextualist) çerçevede ele alalım. Belki de Nozick pratik ve sosyal unsurları özneden ayırarak fazla teorik kalmaktadır.
Bağlamsalcı (contextualist) Çerçeve: Pratik ve Sosyal Bağlamı Önemlidir
Pek çok bağlamsalcı, gerekçelendirmeyi t zamanında, “şu an” içinde bulunduğumuz bağlamlar çerçevesinde ele almamızı önerir. Bu kimileri için nihai bir gerekçelendirmenin mümkün olmadığını örtük olarak kabul etmek anlamına gelir. Şimdi iki örnek durum hayal edelim:
Durum 1: Ressam Berat, Coronavirüs ailesinin yeni bir tipinin insanlarda öksürük, yüksek ateş ve sonrasında da zatürreye sebep olduğunu haberlerden izlediğini anımsamaktadır. Berat’ın, bu virüsün zatürreye sebep olup olmadığı yönündeki doğru inancını gerekçelendirme zemini haberlerden duyduklarıdır. Konu-bağlamında bu haberlerden okudukları ve duyduklarına dayanarak sahip olduğu doğru inancı gerekçelendirmektedir. T zamanda (o akşam) bu doğru inanç konu-bağlamında gerekçelendirilmiştir.
Durum 2: Doktor Can, zatürre vakalarının hızla yayıldığını haberlerden duymuş ve buna sebep olan şeyin Coranavirüs ailesinden bir virüs olduğu düşünmektedir. Bunun için laboratuvar ortamında bir dizi araştırma ve test yapmıştır. Böylece doğru inancının gerekçelendirmiştir. Sahip olduğu bilim insanı kimliği ve hekimlik statüsü, bu türden bir gerekçelendirmeyi gerektirmiştir. T zamanda (o akşam) bu doğru inanç konu-bağlamında gerekçelendirilmiştir.
Can’ın yalnızca haberlere dayanarak doğru inancının gerekçelendirdiğini görseydik, bilim insanı ve hekimlik bağlamında, bu gerekçelendirmenin makul olmadığını düşünürdük. Bu örnekte gerekçelendirmeyi sosyal bir olgu olarak görme yönündeki motivasyon “bağlamsalcı gerekçelendirme” ismini almaktadır. Belki de 1963 yılından beri var olan tüm çağdaş gerekçelendirme tartışmalarında, gerekçelenmenin sosyal, pratik ve bağlamsal özelliklerinin göz önünde bulundurmamız gerekiyordu. Ancak unutmamak gerekir ki bu yaklaşım bize her türden inancın görecelilik temelinde ve keyfi olarak gerekçelendirilebileceğini söylememektedir. İlk bakışta vurgunun pratik ve sosyal unsurlara olmasının önemine değinmektedir. Böylesi bir eğilim bilgiyi ve gerekçelendirmeyi soyut-teorik bir tartışma olmaktan çok pratik-sosyal bir tartışma zeminine çekmeyi amaçlamaktadır gibi duruyor. O halde bu yaklaşımın en az iki temel iddiasını elde ettik gibi görünüyor diyebiliriz.
- S, q inancını t zamanında gerekçelendirebilir.
- Gerekçelendirme pratiktir, o sosyal konu-bağlamından kopuk olamaz.
O halde şöyle bir eleştiri makul görünüyor, yanlış inançlarımızı t zamanında pratik ve sosyal konu bağlamında gerekçelendirmemizi engelleyecek olan şey nedir? Bir bağlamsalcının epistemik pozisyonunu koruması için cevaplaması gerekilen soru bu olsa gerek. Çağdaş anlamda tüm güçlü yanlarına rağmen bağlamsalcılık nihai olarak bir bilgi tanımını vermekten uzak görünüyor, o neyin bilgi olduğu değil nelerin olmadığına odaklanıyor gibidir.
Mehdiyev’in Önerisi
Temelselcilik, bağdaşımcılık, dışsalcı güvenilircilik, doğallaştırılmış epistemoloji vb onlarca farklı epistemolojik yaklaşımın göz ardı ettiği şey belki de bilgi tanımında yatmaktadır. Mehdiyev, “Bir Bilme Teorisi” adlı kitabında gerekçelendirme problemini çözmek için oldukça çekici bir çözüm önermektedir: bilgi tanımımızı tekrar gözden geçirelim!
Mehdiyev’e göre bilgi gerekçelendirilmiş doğru inanç değil; kesin inançtır; bu tanımlama bir tür yanılamazlık (infallibilism) temeline yaslanır. Gerekçelendirilmiş doğru inanç tanımının arkaplanı ise kanı (doxa kast ediliyor olabilir)’ya yaslanır ve yanılabilirlik (fallibilism) temelindedir. Kesin inanç olan bilgi için gerekçelendirme aramak hatalıdır; bilgi öyle bir kesin inançtır ki, onun aksi düşünelemezdir. Tam bu noktada Mehdiyev epistemik bir araç olarak “aksi düşünelemez” terimine başvurduğuna dikkat çekmek gerekir. Aksi düşünülebilir terimi ise kesin inanç yani bilgi değil, kanı olmalıdır. Belki de bilgi tanımımızı düzeltmemiz gerekir, böylece Gettier’in itirazlarının kanıya yönelik olduğunu ve bu itirazlar büyük bir haklılık payını da idrak etmiş oluruz. Diğer yandan bilginin kabul edilecek bu tanımı ile Gettier probleminin muhatabı olmadığını da iddia etmek mümkün hale gelir. [3] O halde Mehdiyev’e göre;
- Bilgi: yanılamaz, kesin ve aksi düşünülemez inançtır.
- Kanı: yanılabilir, olumsal ve aksi düşünebilir inançtır.
Şimdi Mehdiyev’in yaklaşımına biraz yakından bakalım. Bu yaklaşıma göre inançlarımız gerekçelendirilerek kanıya dönüşürler ve Gettier dahil olmak üzere birçok epistemolog kanıyı bilgi olarak tanımlama hatasına düşmüştür gibi görünüyor. Kanı, inançtan yukarıda bilgiden aşağıda duran epistemik bir unsurdur. Kanılar gündelik hayattan da anlaşılacağı üzere bir tür hiyerarşi oluştururlar. Bu hiyerarşinin birinci basamağında kanılar dile geldiği bağlam çerçevesinde epistemik statü kazanılar. İkinci basamakta ise bir inanç temelci ve güvenilirci epistemik ölçütleri karşılamıyor ise diğer inançlar ile var olan uyum ve bağdaşımına göre kanıya dönüşür. Kanılar hiyerarşisinin üçüncü basamağında ise öznel erişimin mümkün olmadığı durumlarda bir tür güvenilirlik durumunun varlığı, bilme sürecinin güvenilirliliği söz konusudur. En üst basamakta ise temelci olan ve bundan önce söz ettiğimiz üç basamağı da karşılayan yani kişisel erişim, bilme sürecinin güvenilirliliği, inancın diğer inançlarla bağdaşımın aynı anda söz konusu olduğu kuvvetli kanılar vardır. O halde epistemik süreçte en az üç düzey vardır:
- ilk düzeyde bilginin ham maddesi olarak salt inançlar,
- ikinci düzeyde yukarıda söz ettiğimiz türden hiyerarşi kuran kanı’lar,
- ve son düzeyde “kesin inanç” şeklinde tanımlanan bilgi. (4)
Peki tartışmalar gerçekten de böylesi bir tanımlama ile çözüme ulaşabilir mi?
Bu yaklaşıma göre “Evli insanlar bekar değildir.” türündeki inancımın aksini düşünemediğim için bilgi, “240 dinozor türü vardır.” türündeki inancımın aksini düşünebildiğim için o kanı olmalıdır diyebilir miyiz? Böylece ilk inanç için sahip olacağınız gerekçelendirmeleri şans eseri elde etmiş olsanız da olmasanız da bir bilgi durumu söz konusudur. Ayrıca bu inancı bağlamsal olarak bir astronot veya fizikçi soruyorsa elde edeceğim gerekçelendirmelerin epistemik seviyesi daha yüksek olacaktır. Bu durumda Mehdiyev’in önerisi bir hayli ilgi çekici ancak şu soruyu sormak yerinde görünüyor; “aksi düşünelemezlik” tam olarak ne demektir? Aksi düşünülemez önermelere aynı zamanda analitik önermelerdir denilebilir mi?
Mehdiyev, insanın ölümlü olduğuna yönelik inancımızın, hiçbir canlının tanımı ve tabiatı gereği aksi düşünülemeyen bir inanç olduğu için, bilgi olarak görülebileceğini söylerken kendi yaklaşımı ile tutarlı bir pozisyonda durmaktadır. Ancak bu yaklaşım ile şu an dış dünyanın var olup olmadığı türünden sorular soran bir şüpheciye karşı nasıl cevap verebiliriz? Evvela aksini düşünmek pek ala mümkün olarak dış dünya var olmayabilirdi de, acaba dış dünyanın gerçekten var olup olmadığı aksi düşünülebilir bir inanç mıdır? Bu durumda dış dünyanın var olduğuna yönelik inanç kanı mıdır yoksa bilgi mi? Mevcut tanım değişikliği “BIV Argümanı” gibi şüpheci tezlere nasıl cevap vermektedir ve bu tanımlama değişikliğini kabul etmemiz Gettier problemini çözmek gibi faydalardan daha fazlası için gerekli midir? Bize öyle geliyor ki Mehdiyev hocamızda Temelciliğin maruz kaldığı bu türden şüpheci eleştirilere maruz kalacağını tahmin ediyor.
Goldman’ın Çiftlik Evi örneğine geri dönelim, bu örneğe yönelik hangi epistemik pozisyon daha makuldür? Nozick’in ki gibi inancımızın doğruyu izleyip izlemediğine mi bakmalıyız yoksa bağlamsalcı çerçevede pratik-sosyal unsurlara göre bir epistemik derecelendirme ve bağlam mı aramalıyız? Ya da Mehdiyev gibi bilgi tanımımıza mı odaklanmak gerekir? Peki bu üç epistemik yaklaşımın aynı anda doğru olması mümkün müdür?
Kaynakça:
(1) Fatih S. M. Öztürk, Çağdaş Epistemoloji’ye Giriş, ed. Nebi Mehdiyev, s.91.
(2) Baç, Murat (2006), “Dışsalcılık”, Felsefe Ansiklopedisi içinde, c. 5, ed. Ahmet Cevizci, İstanbul: Babil Yayıncılık, s.307.
(3) Mehdiyev, Nebi, Bir Bilme Teorisi, Dergah Yayınları, 2019, s.80.
(4) a.g.e Mehdiyev, s.97.
https://plato.stanford.edu/entries/contextualism-epistemology/
İleri Okuma:
Edmund Gettier- Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?: https://onculanalitikfelsefe.com/gerekcelendirilmis-dogru-inanc-bilgi-midir-edmund-l-gettier/
Taner Beyter & Alican Başdemir- Epistemoloji (Bilgi Felsefesi): Neyi, Ne Kadar, Nasıl Bilebiliriz?: https://onculanalitikfelsefe.com/epistemoloji-bilgi-felsefesi-neyi-ne-kadar-nasil-bilebiliriz/
Taner Beyter- Gettier Problemi’ne Giriş: Gerekçelendirme Sorunu: https://onculanalitikfelsefe.com/gettier-problemine-giris-gerekcelendirme-bilgi-icin-yeterli-mi-taner-beyter/
Taner Beyter- Erdem Epistemolojisi: Bilgiye Erdem ile Ulaşmak: https://onculanalitikfelsefe.com/erdem-epistemolojisi-bilgiye-erdem-ile-ulasmak-taner-beyter/
Taner Beyter- Erdem Epistemolojisi “Bilgiye Erdem Yoluyla Ulaşmak Mümkün mü?”: https://onculanalitikfelsefe.com/taner-beyter-erdem-epistemolojisi-bilgiye-erdem-yoluyla-ulasmak-mumkun-mu/
Taner Beyter- Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar: https://onculanalitikfelsefe.com/reformist-epistemoloji-ve-tanri-inanci-taner-beyter/
Taner Beyter- Reformcu Epistemoloji ve Tanrı İnancı: https://onculanalitikfelsefe.com/reformcu-epistemoloji-ve-tanri-inanci/
Fatih S.M.Öztürk- Bilgi ve Doğruluk: https://onculanalitikfelsefe.com/bilgi-ve-dogruluk-fatih-s-m-ozturk/
Fatih S.M.Öztürk- Carnap, Quine ve Metafizik: https://onculanalitikfelsefe.com/carnap-quine-ve-metafizik-fatih-s-m-ozturk/
Zeynep Vuslat Yekdaneh- Güvenilircilik Gettier Problemine Çözüm Bulabilmiş midir?: https://onculanalitikfelsefe.com/guvenilircilik-gettier-problemine-cozum-bulabilmis-midir-zeynep-vuslat-yekdaneh/
Berk Celayir- Nozick’in “Doğruluk Takibi” Teorisi Gettier Problemi’ni Çözebilir Mi?: https://onculanalitikfelsefe.com/nozickin-dogruluk-takibi-teorisi-gettier-problemini-cozebilir-mi-berk-celayir/
David Papineau- Bilgi İlkeldir: https://onculanalitikfelsefe.com/bilgi-ilkeldir-david-papineau/
Taner Beyter- Natüralizm ve Doğallaştırılmış Epistemoloji: https://onculanalitikfelsefe.com/naturalizm-ve-dogallastirilmis-epistemoloji-taner-beyter/
Taner Beyter – Epistemoloji ve Gerekçelendirme Sorunu: https://onculanalitikfelsefe.com/taner-beyter-epistemoloji-ve-gerekcelendirme-sorunu/
Vedat Çelebi – Gettier Durumlarında İçselci ve Dışsalcı Gerekçelendirmenin Yeterliliğinin Değerlendirilmesi : https://onculanalitikfelsefe.com/gettier-durumlarinda-icselci-ve-dissalci-gerekcelendirmenin-yeterliliginin-degerlendirilmesi-vedat-celebi/
Hasan Yücel Başdemir- Çağdaş Epistemolojide Bilginin Tanımı Sorunu: https://onculanalitikfelsefe.com/hasan-yucel-basdemir-cagdas-epistemolojide-bilginin-tanimi-sorunu/