Dini epistemolojinin en önemli problemi, Tanrı inancının rasyonel olup olmadığı meselesidir.[1] Felsefi olarak düşünüldüğünde rasyonel olmak, bir iddianın gerekçelerini akla/kanıta dayalı bir şekilde temellendirebilme, o iddiayı meşrulaştırma kısacası iddianın makul ve doğrulanabilir gerekçelerle haklı çıkarılması olarak adlandırılabilir. Klasik temelcilere göre epistemolojik açıdan rasyonel olmak aslında kesinliği zorunlu kılmaktadır. Söz konusu ‘Tanrı’ meselesi olunca, rasyonelliğin ve zorunluluğun ne ifade ettiği biraz muğlak bir duruma düşmektedir. Kimi zaman Tanrı’yı bir bilgi konusunu haline getiren ve Rasyonel/Doğal Teoloji ekseninde dönen tartışmalar, kimi zaman ise bunun tam tersi bir istikamette devam eden ve Tanrı’nın bir bilme konusu değil, ancak inanç/iman konusu olduğunu söyleyen tartışmalar bu durumu göstermektedir.
İnanan bir kişi, inancını kanıtlamak zorunda mıdır? İnanmayan kişi ise inanmadığı bir durumu ifade ederken neyi reddetmektedir?
Akıl ve Kanıt
Bu sorular anlam, inanç ve bilgi ya da akıl ve iman problemini gündeme getirmiş ve özellikle teist düşünürler tarafından başta ontolojik kanıt olmak üzere kozmolojik, teleolojik ve ahlaki kanıtlar ileri sürülmüştür. Bu yazıda bunların detaylarına girmeyeceğiz. Fakat şunu söylemekle yetineceğiz: Dinsel bir inancı kanıtlama çabası evrensel ve nesnel bir düzlemde düşünüldüğünde birçok probleme neden olmaktadır. Örneğin, kişi ileri sürdüğü argümanların tutarlılığı ve geçerliliği ile ilgilenirken ileri sürülen önermelerden zorunlu olarak doğru bir sonuç elde etmeye çalışır. Böyle bir durumda kişinin sübjektif durumu, psişik varlığı, toplumsal statüsü, bilişsel yapısı kısacası kişiyi o kişi yapan, bilinç, karakter ve rasyonalitesini etkileyen şeyler dışta bırakılmaya çalışır. Kişinin ulaştığı sonucun evrensel olmasa bile nesnel ve rasyonel yollardan geçtiği varsayılır. Dolayısıyla rasyonellik, bir Tanrı’ya inanmanın ya da inanmamanın gerekçelerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Rasyonel olmak, ileri sürülen iddiaları belli şartlar altında ifade etmektir. Örneğin aklın ilkelerine göre hareket etmek ya da kanıtın götürdüğü yere kadar gitmek gibi. Fakat gerçekte de inanç ya da kanaatler bu derece rasyonel olarak şekillendirilebilir mi?
Konumuzun sınırlarını düşünerek ve konuyu çok dağıtmadan bu konuyla ilgili iki yanıt hakkında birkaç cümle kurup, asıl konumuz olan agnostisizme döneceğiz.
Bu sorulara verilen iki yanıttan ilki; ileri sürülen iddianın rasyonel/kanıtlanabilir/akla dayalı olması gerektiğine yönelik itirazdır. Hume, ‘‘akıllı bir adam, inancını delili ile orantılı tutmalıdır’’ derken Locke ‘‘herhangi bir önermeye, delillerin sağladığı güvenden daha fazla güvenilmemelidir’’ demektedir. İspat (veya kanıt), rasyonel olma ile özdeşleştirilmektedir. Kimi düşünürler ise rasyonel olmayı ahlak ile ilişkilendirir. Öyle ki bu konuda ünlü düşünür Clifford’un, rasyonel süreçler olmadan ya da kanıta dayanmadan karar vermeyi ahlaki bir problem haline getirmesi bir vakıa’dır. O şöyle der;
‘Bütün yükümlüklerimiz örgüsel bir bütünlük arz etmektedir, yasanın tamamını kabul eden birisi bir noktada hata yaptığı zaman bütünüyle suçlu duruma düşmektedir. Özetle, her ne zaman ve her nerede olursa olsun bir kimsenin yetersiz delile dayanarak herhangi bir şeye inanması yanlıştır.’[2]
Clifford, rasyonel olmayı tüm hayatımıza yükleyebilirmişiz gibi, hayatın her yanına yaymayı teklif etmekte ve bunun yapılmamasını ahlaki bir formda değerlendirmektedir. Yine çağdaş (yeni) ateistlerden Harris de, ‘‘Delil olmadan bir şeye güçlü bir şekilde inanmak, hayatımızın başka herhangi bir alanında bir delilik ya da aptallık işareti olarak kabul edilirken, Tanrı’ya olan inanç hala toplumumuzda muazzam bir saygınlık görüyor’’[3] diyerek, delilci anlayışı, insanın zeka düzeyine indirgeyerek hayatın her alanına yansıtılması gerektiğini savunmaktadır. Oysa bu mümkün görünmemektedir. Nitekim insan olarak bizler her ne kadar akıl varlığı olsak da sadece akıldan ibaret varlıklar değiliz. Kaldı ki, insan aldığı tüm kararlarda her zaman böyle hareket etmek zorunda da değildir. Örneğin, varmak istediğimiz yer için bir kişiye adres sorduğumuzda, o kişinin bize doğru adresi verdiği konusunda şüphe duymayız –eğer radikal bir septik değilsek. Bunun gibi birçok örnek günlük hayatımızı şekillendirmektedir. Dolayısıyla kişinin ileri sürdüğü ya da hayatını ona göre şekillendirdiği her durum için kanıt istemenin kendisi, rasyonel olmanın sınırlarının dışına çıkıyor görünmektedir.
İkinci yanıt olarak ise çağdaş din felsefecilerinden Z. Phillips ve Plantinga’nın yanıtlarını sayabiliriz. Biz çok kısa bir şekilde Wittgenstein’ın bir takipçisi olarak Phillips’in ve ayrıca Platinga’nın* konuyla ilgili fikirlerine değineceğiz.
Phillips’e göre, Tanrı inancının akıl yoluyla meşrulaştırma projesi, hem felsefenin doğasına ilişkin yanlış bir görüşten kaynaklandığı hem de dini inancın gerçek doğası ile ilgisi olmadığı için yanlıştır. Phillips’in görüşüne göre, Tanrı’ya olan inanç anlaşılabilir, kendi şartlarına göre kabul edilebilirdir ve rasyonel veya felsefi argümanlarla desteğe ihtiyaç duyan bir şey değildir. “Şimdi”, diyor Phillips, “Tanrı inancına ilişkin felsefenin rolü, onu ‘akıl’ denen bir şeye dayandırmak değildir. Felsefe, Tanrı inancının doğasını analiz etmeli veya açıklamalıdır.”[4]
Reformist epistemolojinin önde gelen ismi Plantinga’ya göre ise, Tanrı inancı kanıtlanmak zorunda olunan bir inanç değildir. Çünkü, onun görüşüne göre Tanrı’ya inananlar, inandıkları gerçeğin lehine hiçbir argüman ya da kanıt sunamasalar bile bu onların irrasyonel davrandıklarını göstermez. Ve Tanrı’nın var olduğunu tartışmadan kabul edenlere karşı da aynı şeyi düşünür. İnsanlarla belirli inançları savunmaya çalışmadan tartışmaya başladığımızda, Tanrı inancıyla başlayabileceğimizi ve başkalarının daha rasyonel veya inandırıcı olduğu konusunda ısrar ettiği diğer inançlara atıfta bulunmak zorunda kalmayacağımızı öne sürer. Kısacası bu durum bizim temel inançlarımızla bir analoji kurmamıza olanak vermektedir. Böylece Beyter’in dediği gibi:
‘‘hepimizin algı ve hafızaya dayanan, ancak diğer inançlara dayandırmadığımız birtakım temel inançları vardır. Benzer bir şekilde diğer zihinlerin varlığı, duyularımızın güvenilirliği ya da dış dünyanın var olduğu gibi inançlarımız da temel inançlar kategorisine alınabilir.’’[5]
İnancın rasyonel olması gerektiğine yönelik yapılan felsefi tahliller, bir anlamda dinsel olanın akli olanla kanıtlanması gerektiği şeklinde bir iddiayı da beraberinde getirmektedir. Böylece denebilir ki, dinin tanrısı felsefenin tanrısı karşısında kendini kanıtlamak zorunda bırakılmaktadır. Elbette kimi filozofların konuya dair eleştirel tutumları olmuştur. Bunların başında Pascal, Kierkegaard gibi isimler sayılabilir. Bu konuda Pascal tepkisini, “filozofların tanrısı, İbrahim’in İshak’ın ve Yakub’un Tanrı’sı değildir” şeklinde dile getirmektedir.
“Kalbin, aklın bilmediği nedenleri vardır” diye devam eden Pascal, aklın Tanrı konusunda agnostik bir tavır takınması gerektiğini ileri sürer. Dine ilişkin felsefi agnostisizm geleneği, gördüğümüz gibi, çok eski kökenlere sahip olsa da, Batı düşüncesinde bu konumun yerleşmesinde etkili olan ilk girişim, ünlü İslam düşünürü Gazali’nin felsefi teolojisinde bulunabilir. Gazali, Kant’ı önceleyecek bir şekilde, filozofları eleştirirken aklın Tanrı konusunda antinomilere düşeceğini belirtir. Ona göre felsefe onu Tanrı’nın bilgisine götürmediği gibi bedenin tekrar dirilişi ya da Tanrı’nın her şeyi bildiği ve evrenin ezeli olmadığı gibi İslam’ın gerekli inançlarını da onaylamamaktadır.[6]
Agnostisizm
“Agnostisizm”, terim olarak yeni olsa da felsefi bir tavır olarak ilk çağ Yunan düşüncesinde septikleri bu çatı altına almak yanlış olmayacaktır. Agnostisizm, felsefi bir tavır olarak ilkçağ felsefesine kadar götürülebilir. Sofistlere, Septiklere kadar izi sürülebilecek olan bu tavır, Ortaçağ felsefesinde negatif teoloji ile gündeme gelmiş ve modern düşüncede ise deizmle birlikte tekrar tartışılmıştır. Çağdaş düşüncede ise mantıkçı pozitivistlerin agnostik bir tavır takındıkları söylenebilir.
‘Agnostik’ teriminin türetildiği ‘agnostisizm’ bir biyolog ve zoolog olan İngiliz bilim adamı Thomas Henry Huxley (1825-1895) tarafından ortaya atıldı. Huxley, Darwinci evrim teorisinde de hareketle kendi teolojik konumu oluşturdu. Bu konumu, insan aklının metafizik bir realitenin ve özellikle de dini gerçekliklerin ve Tanrı’nın varlığını onaylamasının ya da inkâr etmesinin imkânsız olduğu fikrini dayanmaktadır.
Huxley, agnostik kavramını ortaya atma nedenini şöyle açıklar:
Entelektüel bir olgunluğa ulaşıp, kendi kendime bir ateist mi, teist mi, yoksa bir panteist mi; bir materyalist mi yoksa bir idealist mi; bir Hıristiyan mı yoksa bağımsız bir düşünür mü olduğumu sorduğumda gördüm ki, daha çok öğrendik-çe ve daha çok düşündükçe bu soruya cevap vermeye daha az hazır oluyorum. Sonunda şu sonuca vardım: Bu gruplardan sonuncusu [bağımsız bir düşünür] dışında hiçbirinin ne ürünü ne de mensubuyum. Bu gruplara mensup insanların çoğunun üzerinde uzlaştığı tek bir şey vardı ve ben o şeyde onlardan ayrılı-yordum. Hepsi de kesin bir “gnosis”i elde ettiklerinden ve varoluş sorununu çözdüklerinden çok emindiler. Bense böyle bir bilgiye sahip olmadığımdan ve varoluş sorununu çözemediğimden neredeyse eminim. Ayrıca bu sorunun çözülemez olduğuna güçlü bir inancım var.[7]
Genel manada agnostisizm, teizmin ya da ateizmin doğrulanamaması ya da yanlışlanamaması sebebiyle, bu konuda kararsız bir pozisyonda kalmayı daha rasyonel bulur. Özelde ise agnostisizm, bir Tanrı’nın var olup olmadığına yönelik kanıtların ikna edicilik konusunda aynı olduklarını, bu nedenle epistemolojik bir temelden yola çıkarak Tanrı’nın varlığına yönelik olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunamayacağını ileri sürer. Buna ek olarak katı anlamda, agnostisizm, insan aklının Tanrı’nın var olduğu inancını ya da Tanrı’nın var olmadığı inancını haklı çıkarmak için yeterli rasyonel gerekçeleri sağlayamadığı görüşüdür.[8] Dolayısıyla bir agnostik için Tanrı’nın varlığına yönelik deliller yeterince ikna edici değildir.
Diğer yandan Plantinga, agnostisizmi şöyle açıklar;
Popüler (birincil) anlamda Tanrı’ya inanmayan kişiye ateist denirken, Tanrı’ya ne inanan ne inanmayan kişiye agnostik denir. Ancak daha teknik anlamda agnostisizm, Tanrı’nın var olduğunu ya da yok olduğunu gerekçelendirmede insan aklının yeterli rasyonel zeminlere sahip olma kapasitesinin bulunmadığını ileri süren görüştür’[9]
Platinga’nın birincil anlamda ifade ettiği agnostisizm, birazdan göreceğimiz gibi Kenny’in pozisyonuna denk düşer. Bu tür bir agnostisizmde, bir şüphecilik ve yargıyı şimdilik askıya alma ve dogmatik olmama ve yeni fikirlere açık olma durumu söz konusudur. İkinci konum ise, agnostik tavrın bir hükme bağlandığı ve Tanrı’ya yönelik herhangi ikna edici bir kanıt olmadığı ve hatta olamayacağı çünkü insan zihninin bunu tespit edemeyeceğinin ifadesidir. İlkine zayıf agnostisizm, ikincisine ise güçlü agnostisizm denmektedir.
Aslına bakılırsa bu ikinci konum, ateist bir tavrı da yansıtmaktadır. Nitekim Tanrı’ya dair doğrudan bir reddediş olmasa da onu olumlamamak da kimileri için bir çeşit ateizmdir. Bununla birlikte, agnostisizmin pratik olarak ateizme yakın olduğu da söylenebilir.
Peter Inwangen, ateist ve teistlerin tartıştığı bir platformda, ortamda tesadüfen karşılaşılan bir agnostiğin, ateist ve testlerin onu ikna etme çabasından bahseder. Inwangen, ateist ve teistlerin tartışma noktalarının agnostiği ikna etme üzerine kurulduğunu ama her iki tarafın da başarısız olduğunu ve agnostiğin yine agnostik olarak tartışmayı terk ettiği kurgusal bir hikâyeden bahseder. Bu hikâyede, ateistin en büyük ikna silahı ‘kötülük problemi’ iken, teistin ise buna cevaben teodise savunusu gerçekleştirdiğini ifade eder.[10]
Agnostik bir tavır, ateist ya da teist pozisyonu saçma ya da akıldışı, irrasyonel bir pozisyon olarak değerlendirmez. Örneğin teist lehinde konuşursak agnostik için Tanrı’nın varlığı imkan dâhilindedir, fakat ona inanmak için felsefi bir neden yoktur. Çünkü pek çok insana göre ve Antony Flew’un iddia ettiği gibi;
Bir Tanrı’nın olduğu tespit edilecekse, bunun gerçekten de böyle olduğuna inanmak için iyi gerekçelere sahip olmalıyız.[11]
Konuyla ilgili çoğu kaynak, agnostik tutumun benimsenmesinin kolay olmadığını ve onun kendi içinde çelişki barındırdığını ifade etmektedir.[12] Mesela ilk çelişki, ne ateizmin ne de teizmin doğru olduğunu, yani Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini söylemek ya da buna göre tavır takınmaktır. Felsefi olarak incelendiğinde, eğer kişi bilgi noktasında septik bir tavır takınır ve kesinlik peşinde gidip her şeyi bu kesinlik ilkesine göre açıklamaya çalışırsa, o zaman bu tavrın da epistemik olarak kanıtlanması ve bir bilgi formuna getirilmesi gerekmektedir. Oysa ateist ya da teist olmaktansa agnostik olarak kalmak, aslında agnostisizmin ilkeleriyle bağdaşmadığı ileri sürülebilir. Bu nedenle, genelde agnostik tavır pek rağbet görmez ve neredeyse iki taraf arasında da (ateizm-teizm) eksik ya da yetersiz bir tavır olarak adlandırılır.
Bu konuya dair bir diğer nokta ise, kimi teistlerin de aslında epistemolojik olarak agnostisizmi kabul etmeleri meselesidir. (Bu konuda elbette Hume ve Kant’ın etkisi göz ardı edilemez. Metafiziksel bilginin imkânına yönelik ciddi eleştiriler yapan iki düşünür, Tanrı’nın varlığına yönelik delillerinin ispat görevi göremeyeceğini ileri sürdüler. Nitekim Kant’a göre aklın sınırları dâhilinde Tanrı’ya dair bir bilgi elde edilemez). Örneğin çağdaş din felsefecilerinden olan J. Hick, teizm ve ateizm arasında rasyonel olarak karar vermenin kolay olmadığını çünkü hem lehte hem de aleyhte kanıtların olduğunu ama buna rağmen kendisinin bir teist olduğunu ifade eder.[13]
En ünlü agnostiklerden olan Bernard Russell, kendisiyle yapılan röportajda agnostik tavrı basit bir şekilde anlatmaya çalışmıştır. 3 Kasım 1953’te Amerikan LOOK dergisinde yayınlanan söz konusu röportajda Russell, agnostik tavrın ateizmden farklı olduğunu iddia eder. Bir Hıristiyan, Tanrının var olduğunu bilebileceğimizi düşünürken, bir ateist ise Tanrının var olmadığını bilebileceğimizi düşünür. Agnostik ise böyle bir yargıya varmanın doğru olmadığını ileri sürer. Kendisine sorulan ‘ateist misiniz, agnostik mi’ sorusuna Russell, agnostik diye cevap vererek söyle söyler: ‘‘Dogmatik bir şekilde Tanrı’nın olmadığını söylemek istemiyorum, söylemek istediğim şey var olduğunu bilmediğimizdir.’’[14] Ancak diğer yandan Russell, Tanrının varlığının imkânsız değilse bile neredeyse olanaksız olduğunu, bu nedenle dini uygulamaların bir agnostik tarafından gerekli görülmediğini söyleyerek agnostik tavrı, pratikte ateizme yaklaştırır.
Diğer bir Agnostik bir düşünür olarak bilinen ve bu konudaki çalışmalarıyla da epey tanınan Kenny, Tanrı’nın varlığına yönelik şüpheci fikirlerinin gençlik yıllarında başladığını belirterek, üniversitede başından geçen olayı şöyle anlatır:
Papalık Üniversitelerinde doktora için adaylar, 1950’lerde Tanrı’nın varlığını ispatlamanın mümkün olduğu ifadesini içeren anti-modernist bir yemin belgesi üzerine yemin etme zorunluluğu ile karşı karşıya idiler. Bir doktora tezi sunmama ve sınavlarımı geçmeme rağmen, mezun olmak istemiyordum çünkü bu yemini etmek istemiyordum. Eğer Tanrı’nın varlığı biliniyorsa, delil gösterme yöntemiyle bilinip bilinemeyeceğinden çok şüpheliydim. O zamandan beri birçok filozof tarafından sunulan Tanrı’nın varlığına dair delilleri inceliyorum ve henüz ikna edici bir tanesi ile karşılaşmadım.[15]
Kenny, Tanrı’ya dair ileri sürülen fikirlerin, keskin ve kesin bir çizgiden daha yumuşak bir çizgiye doğru evirilmesi gerektiğini düşünür. Kenny, Tanrı ile ilgili “mümkün tek” açıklamanın Skolastik ve rasyonalist düşünürlerin tasavvurunda olmadığını ve bu nedenle daha az mutlak terimlerle açıklanmaya çalışılan bir Tanrı’nın akla daha yatkın, güvenilir olabileceğini ifade eder.[16] Ona göre bir tanrıya inanmak irrasyonel bir durumu göstermez. Dua, ibadet ya da diğer dini vecibelerin yanında, yardıma ihtiyacı olup da bir Tanrı’ya yakaran kişinin durumu da irrasyonel değildir. Fakat öte dünya inancı ya da inananların kurtuluşa ereceği gibi teolojik fikirler rasyonellik noktasında tartışmaya açık konulardır.[17]
Yine Kenny’e göre Tanrı’nın bilinmesine yönelik ileri sürülen iddialar ikna edici değildir ve agnostisizm, ateizmin bir formu olarak algılanmamalıdır.[18] Kenny’e göre rasyonellik noktasından bakıldığında agnostisizmin, teizm ve ateizmden daha rasyonel olduğu söylenebilir. Nitekim onlar iddialarını kanıtlama konusunda ikna edici değildirler. Bu nedenle agnostisizm Kenny’e göre rasyonel bir pozisyondur. Ateist ve teistlerin, kanıt getirme yükünü karşı tarafa yüklediklerini ve sorumluluktan kaçındıklarını belirten Kenny, doğru ve rasyonel bir şekilde hüküm vermenin agnostik bir tutum olduğunu ifade eder. Bilginin doğrulanması gerektiğini ifade eden Kenny, ateist ve tesit pozisyonların soyut bir ifadeyi doğrulamaya çalıştıklarını söyler.
Kenny agnostisizmi zorunlu ve olumsal olarak iki şekilde inceler. Zorunlu agnostisizm, Kant ve onun gibi düşünen birçok kişinin insan zihninin sınırlarından dolayı Tanrı’nın bilinemeyeceğini ifade eden kanaattir. Olumsal agnostisizm ise ‘‘Ben bir Tanrı’nın olup olmadığını bilmiyorum, ama belki o bilinebilir; O’nun bilinemeyeceğine dair benim bir delilim yok.’’[19] Diyen kişinin durumu gibidir.
İlk agnostik tavır, aslında bir yargı bildiren ve dolayısıyla da bu yargının kati sınırları olduğunu ifade eden yaklaşımıyla, insanın bilgi edinme melekelerine gönderme yaparken, Tanrı’yı bilgi alanının dışına atmaktadır. Kimi teologlarda da, örneğin K. Barth ya da negatif teoloji geleneği, görülen bu durum bir fideizme de kapı aralamaktadır. Kenny’in kendini konumlandırdığı pozisyon ise naif bir pozisyondur ve kati ve keskin sınırları yoktur. O, lehte ve aleyhteki delillere açık olduğunu ama henüz karar vermediğini ifade eder.
Yine Kenny’e göre agnostik tavır gerek etik gerekse de epistemolojik açıdan ateist pozisyondan daha rasyoneldir. Dışarıdan bakıldığında ateizm, teizmden daha katı ve güçlü bir iddia ortaya atar. Ateist için, ne şekilde ifade edilirse ya da tanımlanırsa tanımlansın, kesin bir şekilde söylenebilir ki ‘Tanrı yoktur’ iddiasını ,Teist için ise ‘Tanrı vardır’ iddiasını doğrulayacak en az bir Tanrı tanımı vardır. Kenny’e göre burada kimin daha ikna edici olduğundan önce, ‘Tanrı’nın ne demek olduğuna ya da ‘Tanrı’ tanımının ne olduğuna bakmak gerekmektedir. Nitekim ona göre, Antik Yunan ya Sümer tanrılar söz konusu olduğunda hepimiz birer ateistiz. [20] Bu nedenle burada kastedilen Tanrı, İbrahimi dinlerdeki Tanrı tasviridir.
Ona göre kutsal kitaplarda ileri sürülenler gerçek manada olmayıp birer temsil ya da mecazi ifadeleri dile getirmektedirler. Bu kitaplarda yer alan ve evreni var ettiği düşünülen Tanrı hakkında bir şey bilmediğini ifade eden Kenny, bu konuda agnostik kaldığını ve lehteki ve aleyhteki delillerin denk olduğunu düşünmektedir.
Sonuç
Toparlayacak olursak, bir Tanrı’nın var olup olmadığının bilinip bilinemeyeceğine yönelik ara bir yol teklif eden ve bu yolun, epistemolojik ve etik açıdan daha doğru olduğunu ileri süren agnostik tavır makul bir yol gibi görünmekle birlikte, doyurucu bir yapıya sahip görünmemektedir. Buna rağmen aslında agnostik tavır, keskin uçlardan kaçınmak isteyenler içim agnostik teizm ya da agnostik ateizm gibi daha naif türleri de içinde barındırmaktadır.
Bu yazının ikinci bölümünde Kenny’nin ateist ve teistlerin ileri sürdüğü argümanları hangi noktalarda eleştirdiğine bakarak, agnostik pozisyonun rasyonel olup olmadığını tartışacağız.
* Konuyla ilgili daha fazla çalışma için bkz. Plantinga A., “Reformed Epistemology”, A Companion to Philosophy of Religion, Philip L. Quinn and Charles Taliaferro (ed.), Blackwell Publishing: Malden, 2004; Batak K., Tanrı’yı Bilmek, “Alvin Plantinga’nın Din Felsefesinde Tanrı ve Epistemoloji”, İz Yayıncılık, İstanbul, 2015; Nebi Mehdiyev, Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği, İsam Yayınları, İstanbul 2014; Dini İnançlar İçin Epistemik Eşitliğin İmkânı: Parite Argümanı – Musa Yanık; Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter
Dipnotlar
- [1] Nebi Mehdiyev, Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği (İstanbul: İSAM Yayınları, 2014), 20.
- [2] K. William Clifford, “The Ethics of Belief”, The Rationality of Belief in God, ed. I. George Mavrodes (Englewood Cliffs: Prentice-Hall, 1970), 159.
- [3] Sam Harris, Letter to a Christian Nation (London: Bantam Press, 2007), 67.
- [4] Brian Davies, An Introduction to the Philosophy of Religion (New York: Oxford University Press, 1993), 14.
- [5] Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter
- [6] M. Charlesworth, Philosophy and Religion: From Platon to Postmodernism (England: Oneworld Press, 2002), 92.
- [7] Ferit Uslu, “Agnostisizm”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (2012).
- [8] “Agnosticism”, The Shorter Routledge Encyclopedia of Philosophy, ed. Edward Craig (London: Routledge, 2005).
- [9] Uslu, “Agnostisizm”, 7.
- [10] Peter V. Inwangen, “The Problem of Evil”, The Oxford Handbook of Philosophy of Religion (New York: Oxford University Press, 2005), 189.
- [11] Davies, An Introduction to the Philosophy of Religion, 13.
- [12] “Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper | Öncül Analitik Felsefe”, 14 Ocak 2020.
- [13] Cafer S. Yaran, Din Felsefesine Giriş (İstanbul: Dem Yayınları, ts.), 121.
- [14] Bernard Russell, Neden Hıristiyan Değilim, çev. Ender Gürol (İstanbul: Varlık Yayınevi, 1972), 231.
- [15] A. Kenny, What I Believe (London: Continuum, 2006), 31.
- [16] Tuncay Akgün, “Anthony Kenny’e Göre Tanrı’yı Bilmenin İmkani ve Agnostisizm”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/11 (29 Haziran 2018), 17.
- [17] A. Kenny, The God of the Philosophers (New York: Oxford University Press, 1979), 129.
- [18] A. Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, çev. Y. Türkben, Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi I (ts.), 161.
- [19] Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, 166.
- [20] Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, 161.
Kaynakça
- Akgün, Tuncay. “Anthony Kenny’e Göre Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Agnostisizm”. Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/11 (29 Haziran 2018), 15-33.
- Charlesworth, M. Philosophy and Religion: From Platon to Postmodernism. England: Oneworld Press, 1. Basım, 2002.
- Clifford, K. William. “The Ethics of Belief”. The Rationality of Belief in God. ed. I. George Mavrodes. Englewood Cliffs: Prentice-Hall, 1970.
- “Agnosticism”. The Shorter Routledge Encyclopedia of Philosophy. ed. Edward Craig. London: Routledge, 2005.
- Davies, Brian. An Introduction to the Philosophy of Religion. New York: Oxford University Press, 1993.
- Harris, Sam. Letter to a Christian Nation. London: Bantam Press, 2007.
- Inwangen, Peter V. “The Problem of Evil”. The Oxford Handbook of Philosophy of Religion. New York: Oxford University Press, 2005.
- Kenny, A. “Agnostsizim ve Ateizm”. çev. Y. Türkben. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi I (ts.), 229-241.
- Kenny, A. The God of the Philosophers. New York: Oxford University Press, 1979.
- Kenny, A. What I Believe. London: Continuum, 2006.
- Mehdiyev, Nebi. Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği. İstanbul: İSAM Yayınları, 2014.
- Russell, Bernard. Neden Hıristiyan Değilim. çev. Ender Gürol. İstanbul: Varlık Yayınevi, 1972.
- Uslu, Ferit. “Agnostisizm”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (2012).
- Yaran, Cafer S. Din Felsefesine Giriş. İstanbul: Dem Yayınları, ts.
- “Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper | Öncül Analitik Felsefe”, 14 Ocak 2020.
Yazar: Bilal Bekalp
Site Editörü: Taner Beyter
Din Felsefesine Dair Diğer İçeriklerimiz
- Ateizmi Kanıtlamanın İki Yolu – Quentin Smith
- Din Felsefesine Giriş: Felsefe, Tanrı’nın Varlığına Dair Ne Söyleyebilir? – Taner Beyter
- Din veya İlahi Buyruk Teorisi – Steve McCartney & Rick Parent
- Ateistler Doğaüstüne İnanabilir mi? – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Din Felsefesinin Alanı ve Önemi Hakkında – Charles Taliaferro & Elsa J. Marty
- Kozmolojik Kanıt ve İki İtiraz – Zikri Yavuz
- Cömertliğin İstismarı – Talha Gülmez
- Tanrı ve Zaman – Gregory E. Ganssle (Internet Encyclopedia of Philosophy)
- Kelam Kozmolojik Argümanı’na Giriş – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Cehennem Problemi: Allah’ın Adaletinin Sınırları – Talha Gülmez
- Bilim + Din – Tom McLeish
- Craig’in Metaetik Ahlak Argümanı’nın ve Teistik Metaetik Teorilerinin Eleştirel Bir Değerlendirmesi – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter
- Reformcu Epistemoloji ve Tanrı İnancı – Taner Beyter
- İnce Ayar Argümanı Ve Bilinç – Alex Malpass
- Tanrı Nerede? – Edward Feser
- Seküler Bir Ahlakın Olanaklılığına Dair Bir Metaargüman – Talha Gülmez
- Doğal Teoloji ve Doğal Din – Andrew Chignell & Derk Pereboom (Stanford Encyclopedia of Philosophy)
- Olumsallık Argümanı Üzerine Bazı Düşünceler – Jonathan David Garner
- Olumsallık Argümanı’nı Çürütmek – Jonathan David Garner
- Acı ve Hazzın Biyolojik Rolüne Dayalı Argüman – Jeffery Jay Lowder
- Tanrı’nın Kanıtı Olarak Kötülük? – Melinda Penner
- Anselm’in Ontolojik Argümanı – Edward Feser
- Mucizeler ve Edward Feser – Jonathan David Garner
- Zaman, Uzay ve Tanrı – Edwerd Feser
- Dini Epistemoloji: Alvin Plantinga Örneği – Musa Yanık
- Çünkü Tanrı Öyle Söylüyor: İlahi Buyruk Teorisi Üzerine – Spencer Case
- Tanrı’ya Dair Ahlaki Argümanlar (1): Kanıt Temelli Biçimler – John Danaher
- Tanrı’nın Varlığına Dair Tasarım Argümanları – Thomas Metcalf
- Daha İyi Bir Dünyanın Olmayışı Problemi: Mümkün Dünyaların En İyisi – Kirk Lougheed
- Hür İrade Savunması – Alvin Plantinga
- Üçlübirlik İnancı Tutarsız mı? – Yeşua Özçelik
- Tanrı Yalan Söyleyebilir mi? – Dallas G Denery II
- Tanrı’nın Varlığına Dair “İnce Ayar” Argümanı – Thomas Metcalf
- Dini İnançlar İçin Epistemik Eşitliğin İmkânı: Parite Argümanı – Musa Yanık
- Klasik Ontolojik Argüman’ın Ateistik Eleştirisi – Mehmet Mirioğlu
- Üçlübirlik İnancının Tutarsızlığı Argümanı– Jeffery Jay Lowder
- Teistler İçin +20 Soru – Jeffery Jay Lowder
- Ted Drange’nin Yaratılış-Karşıtı Argümanı – Jeffery Jay Lowder
- Natüralizme Karşı Özgür Düşünme Argümanı’yla İlgili Problem – Alex Malpass
- Alternatif Tanrı Konseptleri – Jonathan David Garner
- Vahiy Epistemolojisi İçin Sonsuz Gerileme – Alex Malpass
- Teoloji ve Analitik A Posteriori – Edward Feser
- Augustine ve İdam Cezası Üzerine – Edward Feser
- İnanmanın Günahı – Arif Ahmed
- Kötü bir Tanrı’nın Varlığına Yönelik Kümülatif Bir Sebep – Jonathan David Garner
- Teizme Karşı Biyolojik Evrim Kanıtı – Jeffery Jay Lowder
- Evrenin Nedensiz Başlangıcının Metafiziksel Zorunluluğuna İlişkin George Nakhnikian’a Bir Cevap – Quentin Smith
- Kusurlu Bir Tanrı – Yoram Hazony
- Yeni Ateistler – James E. Taylor (Internet Encyclopedia of Philosophy)
- Yeni Ateizm Eleştirel Bir Değerlendirme – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Bilim ve Din: Epistemik Bir Bakış – Nebi Mehdiyev
- Plantinga’nın Dini Dışlayıcılık Savunusunun Eleştirisi – Nebi Mehdiyev
- Dini Epistemoloji – Kelly James Clark (Internet Encyclopedia of Philosophy)
- İslam ve Rasyonalite Üzerine Kısa Bir Değerlendirme – Musa Yanık
- Panteizm – William Mander (Stanford Encyclopedia of Philosophy)
- Plantinga’nın Naturalizme Karşı Evrimsel Argüman’ı ve İtirazlar – Jonathan David Garner
- Deflasyonist Argüman – Mehmet Mirioğlu
- Kutsal Kitapların Anlamlarında Görelilik – Mehmet Mirioğlu
- Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper
- Mutlak Kudret Argümanı – Mehmet Mirioğlu
- Ateistler Neden Felsefe ve Teoloji ile İlgilenmeli? – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Teistler Farklı Ateist Tutumları Neden Bilmelidir? – Musa Yanık
- Kötülük Problemine Karşı Özgür İrade Savunusu ve Eleştirel Bir Değerlendirme – Taner Beyter
- Platon’un Felsefi Dini – Max Charlesworth
- Objektif Dindarlığın İmkansızlığı Argümanı – Mehmet Mirioğlu
- İsimlerini Bilmeniz Gereken 46 Ateist ve Nonteist Felsefeci – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Yanlış Anlaşılan Üç Teist Filozof: Aquinas, Pascal ve Paley – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Türkçede Analitik Din Felsefesi Çalışmaları – Musa Yanık
- Stephen Unwin’in Bayesci Teoremi: Tanrı’nın Var Olma Olasılığı % Kaçtır? – Musa Yanık
- Kelam Kozmolojik Argüman “Evrenin Başlangıcı Tanrı’yı Kanıtlar mı?” – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Kötülük Problemi “Evrendeki Kötülükler Ateizme Delil Midir” – Taner Beyter
- “Allahsız Ahlak Olabilir mi?” Kitabının Eleştirisi – Talha Gülmez
- İnternet Ateistleriyle İlgili Problem – Alex Malpass
- Ateistlerin Pek Çoğunun İnandığı 10 Mit – Berat Mutluhan Seferoğlu
- Din Duygu Düzenlemeyle İlgili, Bu Konuda Oldukça da İyi – Stephen T. Asma
- Zamanı Tanrı Mı Yarattı? – William Lane Craig
- Felsefe Sohbetleri #4:Din Felsefesi (Part-1)
- Felsefe Sohbetleri #4:Din Felsefesi (Part-2)
- Muhammed: Avrupa Aydınlanmasının Ruhban Sınıfı Karşıtı Kahramanı – John Tolan
- Tanrı’nın Varlığı Lehine ve Aleyhine Olan Argümanları Nasıl Sınıflandırabiliriz? – Jonathan David Garner
- Paul Draper’ın Tanrı’nın Varlığına Dair Ahlak Argümanı – Jonathan David Garner
- İyilik Problemi Diye Bir Şey var mı? – Jonathan David Garner
- Enis Doko, Üçlübirlik Problemi ve Hristiyan Teizminin Eleştirisi Üzerine (1. Bölüm) – Yeşua Özçelik
- Enis Doko, Üçlübirlik Problemi ve Hristiyan Teizminin Eleştirisi Üzerine (2. Bölüm) – Yeşua Özçelik
- Ateizm Dünya Hakkında Öngörülerde Bulunur mu? – Jonathan David Garner
- “Karakter Oluşturma” Teodisesi Üzerine Akla İlk Gelen Birkaç Fikir – Jonathan David Garner
- Üçüncü Türden Bir Ahlak Argümanı – Alexander Pruss
- “Ana Rahminde Biçim Vermeden Önce Tanıdım Seni / Yeremya” (1:5) – Alexander Pruss
- Teslis, Cinsel Ahlak ve Liberal Hristiyanlık – Alexander Pruss
- Şüpheci Teizm ve Tanrı’nın Sonsuzluğu – Alexander Pruss
- Hristiyan Dünyasının Bölünmesini Bir Skandal Olarak Mı Görmeliyiz? – Alexander Pruss
- Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen’in “Zorunlu Varlık” Anketi ve Sonuçları – Musa Yanık
- Euthyphro – Alexander Pruss
- Teizm ve Qualia – Alexander Pruss
- Açık Uçlu İki Kozmolojik Argüman – Alexander Pruss
- Mereolojik Mükemmellik – Alexander Pruss
- Teizm Doğru İse Qualia Temel Varlıklar Kategorisinde Değildir – Alexander Pruss
- Büyük Kötülüklere Engel Olmak İçin Yalan Söylemek – Alexander Pruss
- Teolojik Modellerin Üç Seviyesi – Alexander Pruss
- Şimdicilik ve Haç – Alexander Pruss
- Tanrı ve Zamanın B Teorisi – Alexander Pruss
- Wittgenstein ve Din – Stephen Law
- Cehennem Problemi: Allah’ın Adaletinin Sınırları – Talha Gülmez
- Cehennem Problemi’ne Teistik Bir Yaklaşım – Ömer Çağrı Akarsu
- ‘Cehennem Problemi’ Tartışmasına Katkı – Taner Beyter
- Yeni Ahit Yazarlarının Eski Ahit’ten Yaptıkları Yanlış Alıntılar: Bu Onların İlhamsızlığının, Vahy Almadıklarının Delili mi? – Bassam Zawadi
- Hiçlikten Yaratılış ve Kelam Kozmolojik Argüman – Jonathan David Garner
- Tanrı’nın Yokluğu Lehine Ahlak Argümanı (Tersine Çevrilmiş Ahlak Argümanı) – Jonathan David Garner
- Schellenberg’in İlahi Gizlilik Problemi’ne Plantinga’nın Dışsalcı Epistemolojisi Bir Yanıt Verebilir mi? – Musa Yanık
- Mezmurlar 22:1 Tanrım Neden Terk Ettin Beni? – Eren Gündemir
- Bilimsel Mucize Argümanı’nın Eleştirisi – Yasin Şahin
- Mucizeler Gerçek mi? – Jonathan David Garner
- Tanrı’nın Varlığı Aleyhine Disteleolojik Argümanlar – Jonathan David Garner
- Paul Draper’in Acıya Dayalı Argümanı – Jonathan David Garner
- Dinler Tarihine Giriş: Dinler Tarihi Niçin Önemlidir? – Musa Yanık
- Sosyalizm Modern Dinin Manzarasının Şekillenmesine Nasıl Katkı Sağlamıştır? – Julian Strube
Dolu dolu ve çok akıcı bir makaleydi…kaleminize aklınıza yüreğinize sağlık…bilmediğim ve sayenizde öğrendiğim çok şey oldu…teşekkürler
Faydalı bir makale emeğinize sağlık teşekkürler