Agnostik Tavrın Makullüğü Üzerine (1. Bölüm) – Bilal Bekalp

Tanrı’nın varlığı ya da yokluğuna dair ileri sürülen fikirlerin temel hareket noktası, bu fikirlerin rasyonel bir zeminde ileri sürüp sürülmediğidir. Eğer bir Tanrı’ya dair inanç dile getiriliyorsa, bu neye dayanmaktadır? ‘Tanrı vardır’ ya da ‘Tanrı yoktur’ gibi önermeler, kesin bir kararla ortaya konabilir mi? Eğer cevap ‘evet’ ise, o zaman peşinden bir soru daha zorunlu hale gelir. Nasıl? Hangi yöntemle? Buradaki soruların nihai noktası ise aslında bir anlamda, Tanrı’ya yönelik kanıt isteğinin ne türden olacağıdır. Nitekim ‘rasyonellik’le kastedilenin ne olduğu da bu durumun açıklanmasıyla ortaya çıkar.

/
2987 Okunma
Okunma süresi: 25 Dakika

Dini epistemolojinin en önemli problemi, Tanrı inancının rasyonel olup olmadığı meselesidir.[1] Felsefi olarak düşünüldüğünde rasyonel olmak, bir iddianın gerekçelerini akla/kanıta dayalı bir şekilde temellendirebilme, o iddiayı meşrulaştırma kısacası iddianın makul ve doğrulanabilir gerekçelerle haklı çıkarılması olarak adlandırılabilir. Klasik temelcilere göre epistemolojik açıdan rasyonel olmak aslında kesinliği zorunlu kılmaktadır. Söz konusu ‘Tanrı’ meselesi olunca, rasyonelliğin ve zorunluluğun ne ifade ettiği biraz muğlak bir duruma düşmektedir. Kimi zaman Tanrı’yı bir bilgi konusunu haline getiren ve Rasyonel/Doğal Teoloji ekseninde dönen tartışmalar, kimi zaman ise bunun tam tersi bir istikamette devam eden ve Tanrı’nın bir bilme konusu değil, ancak inanç/iman konusu olduğunu söyleyen tartışmalar bu durumu göstermektedir.

İnanan bir kişi, inancını kanıtlamak zorunda mıdır? İnanmayan kişi ise inanmadığı bir durumu ifade ederken neyi reddetmektedir?

Akıl ve Kanıt

Bu sorular anlam, inanç ve bilgi ya da akıl ve iman problemini gündeme getirmiş ve özellikle teist düşünürler tarafından başta ontolojik kanıt olmak üzere kozmolojik, teleolojik ve ahlaki kanıtlar ileri sürülmüştür. Bu yazıda bunların detaylarına girmeyeceğiz. Fakat şunu söylemekle yetineceğiz: Dinsel bir inancı kanıtlama çabası evrensel ve nesnel bir düzlemde düşünüldüğünde birçok probleme neden olmaktadır. Örneğin, kişi ileri sürdüğü argümanların tutarlılığı ve geçerliliği ile ilgilenirken ileri sürülen önermelerden zorunlu olarak doğru bir sonuç elde etmeye çalışır. Böyle bir durumda kişinin sübjektif durumu, psişik varlığı, toplumsal statüsü, bilişsel yapısı kısacası kişiyi o kişi yapan, bilinç, karakter ve rasyonalitesini etkileyen şeyler dışta bırakılmaya çalışır. Kişinin ulaştığı sonucun evrensel olmasa bile nesnel ve rasyonel yollardan geçtiği varsayılır. Dolayısıyla rasyonellik, bir Tanrı’ya inanmanın ya da inanmamanın gerekçelerinin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Rasyonel olmak, ileri sürülen iddiaları belli şartlar altında ifade etmektir. Örneğin aklın ilkelerine göre hareket etmek ya da kanıtın götürdüğü yere kadar gitmek gibi. Fakat gerçekte de inanç ya da kanaatler bu derece rasyonel olarak şekillendirilebilir mi?

Konumuzun sınırlarını düşünerek ve konuyu çok dağıtmadan bu konuyla ilgili iki yanıt hakkında birkaç cümle kurup, asıl konumuz olan agnostisizme döneceğiz.

Bu sorulara verilen iki yanıttan ilki; ileri sürülen iddianın rasyonel/kanıtlanabilir/akla dayalı olması gerektiğine yönelik itirazdır. Hume, ‘‘akıllı bir adam, inancını delili ile orantılı tutmalıdır’’ derken Locke ‘‘herhangi bir önermeye, delillerin sağladığı güvenden daha fazla güvenilmemelidir’’ demektedir. İspat (veya kanıt), rasyonel olma ile özdeşleştirilmektedir. Kimi düşünürler ise rasyonel olmayı ahlak ile ilişkilendirir. Öyle ki bu konuda ünlü düşünür Clifford’un, rasyonel süreçler olmadan ya da kanıta dayanmadan karar vermeyi ahlaki bir problem haline getirmesi bir vakıa’dır. O şöyle der;

‘Bütün yükümlüklerimiz örgüsel bir bütünlük arz etmektedir, yasanın tamamını kabul eden birisi bir noktada hata yaptığı zaman bütünüyle suçlu duruma düşmektedir. Özetle, her ne zaman ve her nerede olursa olsun bir kimsenin yetersiz delile dayanarak herhangi bir şeye inanması yanlıştır.’[2]

Clifford, rasyonel olmayı tüm hayatımıza yükleyebilirmişiz gibi, hayatın her yanına yaymayı teklif etmekte ve bunun yapılmamasını ahlaki bir formda değerlendirmektedir. Yine çağdaş (yeni) ateistlerden Harris de, ‘‘Delil olmadan bir şeye güçlü bir şekilde inanmak, hayatımızın başka herhangi bir alanında bir delilik ya da aptallık işareti olarak kabul edilirken, Tanrı’ya olan inanç hala toplumumuzda muazzam bir saygınlık görüyor’’[3] diyerek, delilci anlayışı, insanın zeka düzeyine indirgeyerek hayatın her alanına yansıtılması gerektiğini savunmaktadır. Oysa bu mümkün görünmemektedir. Nitekim insan olarak bizler her ne kadar akıl varlığı olsak da sadece akıldan ibaret varlıklar değiliz. Kaldı ki, insan aldığı tüm kararlarda her zaman böyle hareket etmek zorunda da değildir. Örneğin, varmak istediğimiz yer için bir kişiye adres sorduğumuzda, o kişinin bize doğru adresi verdiği konusunda şüphe duymayız –eğer radikal bir septik değilsek. Bunun gibi birçok örnek günlük hayatımızı şekillendirmektedir. Dolayısıyla kişinin ileri sürdüğü ya da hayatını ona göre şekillendirdiği her durum için kanıt istemenin kendisi, rasyonel olmanın sınırlarının dışına çıkıyor görünmektedir.

İkinci yanıt olarak ise çağdaş din felsefecilerinden Z. Phillips ve Plantinga’nın yanıtlarını sayabiliriz. Biz çok kısa bir şekilde Wittgenstein’ın bir takipçisi olarak Phillips’in ve ayrıca Platinga’nın* konuyla ilgili fikirlerine değineceğiz. 

Phillips’e göre, Tanrı inancının akıl yoluyla meşrulaştırma projesi, hem felsefenin doğasına ilişkin yanlış bir görüşten kaynaklandığı hem de dini inancın gerçek doğası ile ilgisi olmadığı için yanlıştır. Phillips’in görüşüne göre, Tanrı’ya olan inanç anlaşılabilir, kendi şartlarına göre kabul edilebilirdir ve rasyonel veya felsefi argümanlarla desteğe ihtiyaç duyan bir şey değildir. “Şimdi”, diyor Phillips, “Tanrı inancına ilişkin felsefenin rolü, onu ‘akıl’ denen bir şeye dayandırmak değildir. Felsefe, Tanrı inancının doğasını analiz etmeli veya açıklamalıdır.”[4]

Reformist epistemolojinin önde gelen ismi Plantinga’ya göre ise, Tanrı inancı kanıtlanmak zorunda olunan bir inanç değildir. Çünkü, onun görüşüne göre Tanrı’ya inananlar, inandıkları gerçeğin lehine hiçbir argüman ya da kanıt sunamasalar bile bu onların irrasyonel davrandıklarını göstermez. Ve Tanrı’nın var olduğunu tartışmadan kabul edenlere karşı da aynı şeyi düşünür. İnsanlarla belirli inançları savunmaya çalışmadan tartışmaya başladığımızda, Tanrı inancıyla başlayabileceğimizi ve başkalarının daha rasyonel veya inandırıcı olduğu konusunda ısrar ettiği diğer inançlara atıfta bulunmak zorunda kalmayacağımızı öne sürer. Kısacası bu durum bizim temel inançlarımızla bir analoji kurmamıza olanak vermektedir. Böylece Beyter’in dediği gibi:

‘‘hepimizin algı ve hafızaya dayanan, ancak diğer inançlara dayandırmadığımız birtakım temel inançları vardır. Benzer bir şekilde diğer zihinlerin varlığı, duyularımızın güvenilirliği ya da dış dünyanın var olduğu gibi inançlarımız da temel inançlar kategorisine alınabilir.’’[5]

İnancın rasyonel olması gerektiğine yönelik yapılan felsefi tahliller, bir anlamda dinsel olanın akli olanla kanıtlanması gerektiği şeklinde bir iddiayı da beraberinde getirmektedir. Böylece denebilir ki, dinin tanrısı felsefenin tanrısı karşısında kendini kanıtlamak zorunda bırakılmaktadır. Elbette kimi filozofların konuya dair eleştirel tutumları olmuştur. Bunların başında Pascal, Kierkegaard gibi isimler sayılabilir. Bu konuda Pascal tepkisini, “filozofların tanrısı, İbrahim’in İshak’ın ve Yakub’un Tanrı’sı değildir” şeklinde dile getirmektedir.

“Kalbin, aklın bilmediği nedenleri vardır” diye devam eden Pascal, aklın Tanrı konusunda agnostik bir tavır takınması gerektiğini ileri sürer. Dine ilişkin felsefi agnostisizm geleneği, gördüğümüz gibi, çok eski kökenlere sahip olsa da, Batı düşüncesinde bu konumun yerleşmesinde etkili olan ilk girişim, ünlü İslam düşünürü Gazali’nin felsefi teolojisinde bulunabilir. Gazali, Kant’ı önceleyecek bir şekilde, filozofları eleştirirken aklın Tanrı konusunda antinomilere düşeceğini belirtir. Ona göre felsefe onu Tanrı’nın bilgisine götürmediği gibi bedenin tekrar dirilişi ya da Tanrı’nın her şeyi bildiği ve evrenin ezeli olmadığı gibi İslam’ın gerekli inançlarını da onaylamamaktadır.[6]

Alvin Plantinga (1932-….)

Agnostisizm

“Agnostisizm”, terim olarak yeni olsa da felsefi bir tavır olarak ilk çağ Yunan düşüncesinde septikleri bu çatı altına almak yanlış olmayacaktır. Agnostisizm, felsefi bir tavır olarak ilkçağ felsefesine kadar götürülebilir. Sofistlere, Septiklere kadar izi sürülebilecek olan bu tavır, Ortaçağ felsefesinde negatif teoloji ile gündeme gelmiş ve modern düşüncede ise deizmle birlikte tekrar tartışılmıştır. Çağdaş düşüncede ise mantıkçı pozitivistlerin agnostik bir tavır takındıkları söylenebilir.

‘Agnostik’ teriminin türetildiği ‘agnostisizm’ bir biyolog ve zoolog olan İngiliz bilim adamı Thomas Henry Huxley (1825-1895) tarafından ortaya atıldı. Huxley, Darwinci evrim teorisinde de hareketle kendi teolojik konumu oluşturdu. Bu konumu, insan aklının metafizik bir realitenin ve özellikle de dini gerçekliklerin ve Tanrı’nın varlığını onaylamasının ya da inkâr etmesinin imkânsız olduğu fikrini dayanmaktadır.

Huxley, agnostik kavramını ortaya atma nedenini şöyle açıklar:

Entelektüel bir olgunluğa ulaşıp, kendi kendime bir ateist mi, teist mi, yoksa bir panteist mi; bir materyalist mi yoksa bir idealist mi; bir Hıristiyan mı yoksa bağımsız bir düşünür mü olduğumu sorduğumda gördüm ki, daha çok öğrendik-çe ve daha çok düşündükçe bu soruya cevap vermeye daha az hazır oluyorum. Sonunda şu sonuca vardım: Bu gruplardan sonuncusu [bağımsız bir düşünür] dışında hiçbirinin ne ürünü ne de mensubuyum. Bu gruplara mensup insanların çoğunun üzerinde uzlaştığı tek bir şey vardı ve ben o şeyde onlardan ayrılı-yordum. Hepsi de kesin bir “gnosis”i elde ettiklerinden ve varoluş sorununu çözdüklerinden çok emindiler. Bense böyle bir bilgiye sahip olmadığımdan ve varoluş sorununu çözemediğimden neredeyse eminim. Ayrıca bu sorunun çözülemez olduğuna güçlü bir inancım var.[7]

Genel manada agnostisizm, teizmin ya da ateizmin doğrulanamaması ya da yanlışlanamaması sebebiyle, bu konuda kararsız bir pozisyonda kalmayı daha rasyonel bulur. Özelde ise agnostisizm, bir Tanrı’nın var olup olmadığına yönelik kanıtların ikna edicilik konusunda aynı olduklarını, bu nedenle epistemolojik bir temelden yola çıkarak Tanrı’nın varlığına yönelik olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunamayacağını ileri sürer. Buna ek olarak katı anlamda, agnostisizm, insan aklının Tanrı’nın var olduğu inancını ya da Tanrı’nın var olmadığı inancını haklı çıkarmak için yeterli rasyonel gerekçeleri sağlayamadığı görüşüdür.[8] Dolayısıyla bir agnostik için Tanrı’nın varlığına yönelik deliller yeterince ikna edici değildir.

Diğer yandan Plantinga, agnostisizmi şöyle açıklar;

Popüler (birincil) anlamda Tanrı’ya inanmayan kişiye ateist denirken, Tanrı’ya ne inanan ne inanmayan kişiye agnostik denir. Ancak daha teknik anlamda agnostisizm, Tanrı’nın var olduğunu ya da yok olduğunu gerekçelendirmede insan aklının yeterli rasyonel zeminlere sahip olma kapasitesinin bulunmadığını ileri süren görüştür’[9]

Platinga’nın birincil anlamda ifade ettiği agnostisizm, birazdan göreceğimiz gibi Kenny’in pozisyonuna denk düşer. Bu tür bir agnostisizmde, bir şüphecilik ve yargıyı şimdilik askıya alma ve dogmatik olmama ve yeni fikirlere açık olma durumu söz konusudur. İkinci konum ise, agnostik tavrın bir hükme bağlandığı ve Tanrı’ya yönelik herhangi ikna edici bir kanıt olmadığı ve hatta olamayacağı çünkü insan zihninin bunu tespit edemeyeceğinin ifadesidir. İlkine zayıf agnostisizm, ikincisine ise güçlü agnostisizm denmektedir.

Aslına bakılırsa bu ikinci konum, ateist bir tavrı da yansıtmaktadır. Nitekim Tanrı’ya dair doğrudan bir reddediş olmasa da onu olumlamamak da kimileri için bir çeşit ateizmdir. Bununla birlikte, agnostisizmin pratik olarak ateizme yakın olduğu da söylenebilir.

Peter Inwangen, ateist ve teistlerin tartıştığı bir platformda, ortamda tesadüfen karşılaşılan bir agnostiğin, ateist ve testlerin onu ikna etme çabasından bahseder. Inwangen, ateist ve teistlerin tartışma noktalarının agnostiği ikna etme üzerine kurulduğunu ama her iki tarafın da başarısız olduğunu ve agnostiğin yine agnostik olarak tartışmayı terk ettiği kurgusal bir hikâyeden bahseder. Bu hikâyede, ateistin en büyük ikna silahı ‘kötülük problemi’ iken, teistin ise buna cevaben teodise savunusu gerçekleştirdiğini ifade eder.[10]

Agnostik bir tavır, ateist ya da teist pozisyonu saçma ya da akıldışı, irrasyonel bir pozisyon olarak değerlendirmez. Örneğin teist lehinde konuşursak agnostik için Tanrı’nın varlığı imkan dâhilindedir, fakat ona inanmak için felsefi bir neden yoktur. Çünkü pek çok insana göre ve Antony Flew’un iddia ettiği gibi;

Bir Tanrı’nın olduğu tespit edilecekse, bunun gerçekten de böyle olduğuna inanmak için iyi gerekçelere sahip olmalıyız.[11]

Konuyla ilgili çoğu kaynak, agnostik tutumun benimsenmesinin kolay olmadığını ve onun kendi içinde çelişki barındırdığını ifade etmektedir.[12] Mesela ilk çelişki, ne ateizmin ne de teizmin doğru olduğunu, yani Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini söylemek ya da buna göre tavır takınmaktır. Felsefi olarak incelendiğinde, eğer kişi bilgi noktasında septik bir tavır takınır ve kesinlik peşinde gidip her şeyi bu kesinlik ilkesine göre açıklamaya çalışırsa, o zaman bu tavrın da epistemik olarak kanıtlanması ve bir bilgi formuna getirilmesi gerekmektedir. Oysa ateist ya da teist olmaktansa agnostik olarak kalmak, aslında agnostisizmin ilkeleriyle bağdaşmadığı ileri sürülebilir. Bu nedenle, genelde agnostik tavır pek rağbet görmez ve neredeyse iki taraf arasında da (ateizm-teizm) eksik ya da yetersiz bir tavır olarak adlandırılır. 

Bu konuya dair bir diğer nokta ise, kimi teistlerin de aslında epistemolojik olarak agnostisizmi kabul etmeleri meselesidir. (Bu konuda elbette Hume ve Kant’ın etkisi göz ardı edilemez. Metafiziksel bilginin imkânına yönelik ciddi eleştiriler yapan iki düşünür, Tanrı’nın varlığına yönelik delillerinin ispat görevi göremeyeceğini ileri sürdüler. Nitekim Kant’a göre aklın sınırları dâhilinde Tanrı’ya dair bir bilgi elde edilemez). Örneğin çağdaş din felsefecilerinden olan J. Hick, teizm ve ateizm arasında rasyonel olarak karar vermenin kolay olmadığını çünkü hem lehte hem de aleyhte kanıtların olduğunu ama buna rağmen kendisinin bir teist olduğunu ifade eder.[13]

Bertrand Russell (1872-1970)

En ünlü agnostiklerden olan Bernard Russell, kendisiyle yapılan röportajda agnostik tavrı basit bir şekilde anlatmaya çalışmıştır. 3 Kasım 1953’te Amerikan LOOK dergisinde yayınlanan söz konusu röportajda Russell, agnostik tavrın ateizmden farklı olduğunu iddia eder. Bir Hıristiyan, Tanrının var olduğunu bilebileceğimizi düşünürken, bir ateist ise Tanrının var olmadığını bilebileceğimizi düşünür. Agnostik ise böyle bir yargıya varmanın doğru olmadığını ileri sürer. Kendisine sorulan ‘ateist misiniz, agnostik mi’ sorusuna Russell, agnostik diye cevap vererek söyle söyler: ‘‘Dogmatik bir şekilde Tanrı’nın olmadığını söylemek istemiyorum, söylemek istediğim şey var olduğunu bilmediğimizdir.’’[14] Ancak diğer yandan Russell, Tanrının varlığının imkânsız değilse bile neredeyse olanaksız olduğunu, bu nedenle dini uygulamaların bir agnostik tarafından gerekli görülmediğini söyleyerek agnostik tavrı, pratikte ateizme yaklaştırır.

Diğer bir Agnostik bir düşünür olarak bilinen ve bu konudaki çalışmalarıyla da epey tanınan Kenny, Tanrı’nın varlığına yönelik şüpheci fikirlerinin gençlik yıllarında başladığını belirterek, üniversitede başından geçen olayı şöyle anlatır:

Papalık Üniversitelerinde doktora için adaylar, 1950’lerde Tanrı’nın varlığını ispatlamanın mümkün olduğu ifadesini içeren anti-modernist bir yemin belgesi üzerine yemin etme zorunluluğu ile karşı karşıya idiler. Bir doktora tezi sunmama ve sınavlarımı geçmeme rağmen, mezun olmak istemiyordum çünkü bu yemini etmek istemiyordum. Eğer Tanrı’nın varlığı biliniyorsa, delil gösterme yöntemiyle bilinip bilinemeyeceğinden çok şüpheliydim. O zamandan beri birçok filozof tarafından sunulan Tanrı’nın varlığına dair delilleri inceliyorum ve henüz ikna edici bir tanesi ile karşılaşmadım.[15]

Kenny, Tanrı’ya dair ileri sürülen fikirlerin, keskin ve kesin bir çizgiden daha yumuşak bir çizgiye doğru evirilmesi gerektiğini düşünür. Kenny, Tanrı ile ilgili “mümkün tek” açıklamanın Skolastik ve rasyonalist düşünürlerin tasavvurunda olmadığını ve bu nedenle daha az mutlak terimlerle açıklanmaya çalışılan bir Tanrı’nın akla daha yatkın, güvenilir olabileceğini ifade eder.[16] Ona göre bir tanrıya inanmak irrasyonel bir durumu göstermez. Dua, ibadet ya da diğer dini vecibelerin yanında, yardıma ihtiyacı olup da bir Tanrı’ya yakaran kişinin durumu da irrasyonel değildir. Fakat öte dünya inancı ya da inananların kurtuluşa ereceği gibi teolojik fikirler rasyonellik noktasında tartışmaya açık konulardır.[17]

Yine Kenny’e göre Tanrı’nın bilinmesine yönelik ileri sürülen iddialar ikna edici değildir ve agnostisizm, ateizmin bir formu olarak algılanmamalıdır.[18] Kenny’e göre rasyonellik noktasından bakıldığında agnostisizmin, teizm ve ateizmden daha rasyonel olduğu söylenebilir. Nitekim onlar iddialarını kanıtlama konusunda ikna edici değildirler. Bu nedenle agnostisizm Kenny’e göre rasyonel bir pozisyondur. Ateist ve teistlerin, kanıt getirme yükünü karşı tarafa yüklediklerini ve sorumluluktan kaçındıklarını belirten Kenny, doğru ve rasyonel bir şekilde hüküm vermenin agnostik bir tutum olduğunu ifade eder. Bilginin doğrulanması gerektiğini ifade eden Kenny, ateist ve tesit pozisyonların soyut bir ifadeyi doğrulamaya çalıştıklarını söyler.

Kenny agnostisizmi zorunlu ve olumsal olarak iki şekilde inceler. Zorunlu agnostisizm, Kant ve onun gibi düşünen birçok kişinin insan zihninin sınırlarından dolayı Tanrı’nın bilinemeyeceğini ifade eden kanaattir. Olumsal agnostisizm ise ‘‘Ben bir Tanrı’nın olup olmadığını bilmiyorum, ama belki o bilinebilir; O’nun bilinemeyeceğine dair benim bir delilim yok.’’[19] Diyen kişinin durumu gibidir.

İlk agnostik tavır, aslında bir yargı bildiren ve dolayısıyla da bu yargının kati sınırları olduğunu ifade eden yaklaşımıyla, insanın bilgi edinme melekelerine gönderme yaparken, Tanrı’yı bilgi alanının dışına atmaktadır. Kimi teologlarda da, örneğin K. Barth ya da negatif teoloji geleneği, görülen bu durum bir fideizme de kapı aralamaktadır. Kenny’in kendini konumlandırdığı pozisyon ise naif bir pozisyondur ve kati ve keskin sınırları yoktur. O, lehte ve aleyhteki delillere açık olduğunu ama henüz karar vermediğini ifade eder.

Yine Kenny’e göre agnostik tavır gerek etik gerekse de epistemolojik açıdan ateist pozisyondan daha rasyoneldir. Dışarıdan bakıldığında ateizm, teizmden daha katı ve güçlü bir iddia ortaya atar. Ateist için, ne şekilde ifade edilirse ya da tanımlanırsa tanımlansın, kesin bir şekilde söylenebilir ki ‘Tanrı yoktur’ iddiasını ,Teist için ise ‘Tanrı vardır’ iddiasını doğrulayacak en az bir Tanrı tanımı vardır. Kenny’e göre burada kimin daha ikna edici olduğundan önce, ‘Tanrı’nın ne demek olduğuna ya da ‘Tanrı’ tanımının ne olduğuna bakmak gerekmektedir. Nitekim ona göre, Antik Yunan ya Sümer tanrılar söz konusu olduğunda hepimiz birer ateistiz. [20] Bu nedenle burada kastedilen Tanrı, İbrahimi dinlerdeki Tanrı tasviridir.

Ona göre kutsal kitaplarda ileri sürülenler gerçek manada olmayıp birer temsil ya da mecazi ifadeleri dile getirmektedirler. Bu kitaplarda yer alan ve evreni var ettiği düşünülen Tanrı hakkında bir şey bilmediğini ifade eden Kenny, bu konuda agnostik kaldığını ve lehteki ve aleyhteki delillerin denk olduğunu düşünmektedir.

Sonuç

Toparlayacak olursak, bir Tanrı’nın var olup olmadığının bilinip bilinemeyeceğine yönelik ara bir yol teklif eden ve bu yolun, epistemolojik ve etik açıdan daha doğru olduğunu ileri süren agnostik tavır makul bir yol gibi görünmekle birlikte, doyurucu bir yapıya sahip görünmemektedir. Buna rağmen aslında agnostik tavır, keskin uçlardan kaçınmak isteyenler içim agnostik teizm ya da agnostik ateizm gibi daha naif türleri de içinde barındırmaktadır. 

Bu yazının ikinci bölümünde Kenny’nin ateist ve teistlerin ileri sürdüğü argümanları hangi noktalarda eleştirdiğine bakarak, agnostik pozisyonun rasyonel olup olmadığını tartışacağız. 


* Konuyla ilgili daha fazla çalışma için bkz. Plantinga A., “Reformed Epistemology”, A Companion to Philosophy of Religion, Philip L. Quinn and Charles Taliaferro (ed.), Blackwell Publishing: Malden, 2004; Batak K., Tanrı’yı Bilmek, “Alvin Plantinga’nın Din Felsefesinde Tanrı ve Epistemoloji”, İz Yayıncılık, İstanbul, 2015; Nebi Mehdiyev, Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği, İsam Yayınları, İstanbul 2014; Dini İnançlar İçin Epistemik Eşitliğin İmkânı: Parite Argümanı – Musa Yanık; Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter


Dipnotlar

  • [1] Nebi Mehdiyev, Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği (İstanbul: İSAM Yayınları, 2014), 20.
  • [2] K. William Clifford, “The Ethics of Belief”, The Rationality of Belief in God, ed. I. George Mavrodes (Englewood Cliffs: Prentice-Hall, 1970), 159.
  • [3] Sam Harris, Letter to a Christian Nation (London: Bantam Press, 2007), 67.
  • [4] Brian Davies, An Introduction to the Philosophy of Religion (New York: Oxford University Press, 1993), 14.
  • [5]  Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar Taner Beyter
  • [6] M. Charlesworth, Philosophy and Religion: From Platon to Postmodernism (England: Oneworld Press, 2002), 92.
  • [7] Ferit Uslu, “Agnostisizm”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (2012).
  • [8] “Agnosticism”, The Shorter Routledge Encyclopedia of Philosophy, ed. Edward Craig (London: Routledge, 2005).
  • [9] Uslu, “Agnostisizm”, 7.
  • [10] Peter V. Inwangen, “The Problem of Evil”, The Oxford Handbook of Philosophy of Religion (New York: Oxford University Press, 2005), 189.
  • [11] Davies, An Introduction to the Philosophy of Religion, 13.
  • [12]Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper | Öncül Analitik Felsefe”, 14 Ocak 2020.
  • [13] Cafer S. Yaran, Din Felsefesine Giriş (İstanbul: Dem Yayınları, ts.), 121.
  • [14] Bernard Russell, Neden Hıristiyan Değilim, çev. Ender Gürol (İstanbul: Varlık Yayınevi, 1972), 231.
  • [15] A. Kenny, What I Believe (London: Continuum, 2006), 31.
  • [16] Tuncay Akgün, “Anthony Kenny’e Göre Tanrı’yı Bilmenin İmkani ve Agnostisizm”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/11 (29 Haziran 2018), 17.
  • [17] A. Kenny, The God of the Philosophers (New York: Oxford University Press, 1979), 129.
  • [18] A. Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, çev. Y. Türkben, Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi I (ts.), 161.
  • [19] Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, 166.
  • [20] Kenny, “Agnostsizim ve Ateizm”, 161.

Kaynakça

  • Akgün, Tuncay. “Anthony Kenny’e Göre Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Agnostisizm”. Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6/11 (29 Haziran 2018), 15-33.
  • Charlesworth, M. Philosophy and Religion: From Platon to Postmodernism. England: Oneworld Press, 1. Basım, 2002.
  • Clifford, K. William. “The Ethics of Belief”. The Rationality of Belief in God. ed. I. George Mavrodes. Englewood Cliffs: Prentice-Hall, 1970.
  • “Agnosticism”. The Shorter Routledge Encyclopedia of Philosophy. ed. Edward Craig. London: Routledge, 2005.
  • Davies, Brian. An Introduction to the Philosophy of Religion. New York: Oxford University Press, 1993.
  • Harris, Sam. Letter to a Christian Nation. London: Bantam Press, 2007.
  • Inwangen, Peter V. “The Problem of Evil”. The Oxford Handbook of Philosophy of Religion. New York: Oxford University Press, 2005.
  • Kenny, A. “Agnostsizim ve Ateizm”. çev. Y. Türkben. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi I (ts.), 229-241.
  • Kenny, A. The God of the Philosophers. New York: Oxford University Press, 1979.
  • Kenny, A. What I Believe. London: Continuum, 2006.
  • Mehdiyev, Nebi. Dini Epistemolojiye Giriş: Tanrı İnancının Rasyonelliği. İstanbul: İSAM Yayınları, 2014.
  • Russell, Bernard. Neden Hıristiyan Değilim. çev. Ender Gürol. İstanbul: Varlık Yayınevi, 1972.
  • Uslu, Ferit. “Agnostisizm”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (2012).
  • Yaran, Cafer S. Din Felsefesine Giriş. İstanbul: Dem Yayınları, ts.
  • Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper | Öncül Analitik Felsefe”, 14 Ocak 2020.

Yazar: Bilal Bekalp
Site Editörü: Taner Beyter

Din Felsefesine Dair Diğer İçeriklerimiz

  1. Ateizmi Kanıtlamanın İki Yolu – Quentin Smith
  2. Din Felsefesine Giriş: Felsefe, Tanrı’nın Varlığına Dair Ne Söyleyebilir? – Taner Beyter
  3. Din veya İlahi Buyruk Teorisi – Steve McCartney & Rick Parent
  4. Ateistler Doğaüstüne İnanabilir mi? – Berat Mutluhan Seferoğlu
  5. Din Felsefesinin Alanı ve Önemi Hakkında – Charles Taliaferro & Elsa J. Marty
  6. Kozmolojik Kanıt ve İki İtiraz – Zikri Yavuz
  7. Cömertliğin İstismarı – Talha Gülmez
  8. Tanrı ve Zaman – Gregory E. Ganssle (Internet Encyclopedia of Philosophy)
  9. Kelam Kozmolojik Argümanı’na Giriş – Berat Mutluhan Seferoğlu
  10. Cehennem Problemi: Allah’ın Adaletinin Sınırları – Talha Gülmez
  11. Bilim + Din – Tom McLeish
  12. Craig’in Metaetik Ahlak Argümanı’nın ve Teistik Metaetik Teorilerinin Eleştirel Bir Değerlendirmesi – Berat Mutluhan Seferoğlu
  13. Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter
  14. Reformcu Epistemoloji ve Tanrı İnancı – Taner Beyter
  15. İnce Ayar Argümanı Ve Bilinç – Alex Malpass
  16. Tanrı Nerede? – Edward Feser
  17. Seküler Bir Ahlakın Olanaklılığına Dair Bir Metaargüman – Talha Gülmez
  18. Doğal Teoloji ve Doğal Din – Andrew Chignell & Derk Pereboom (Stanford Encyclopedia of Philosophy)
  19. Olumsallık Argümanı Üzerine Bazı Düşünceler – Jonathan David Garner
  20. Olumsallık Argümanı’nı Çürütmek – Jonathan David Garner
  21. Acı ve Hazzın Biyolojik Rolüne Dayalı Argüman – Jeffery Jay Lowder
  22. Tanrı’nın Kanıtı Olarak Kötülük? – Melinda Penner
  23. Anselm’in Ontolojik Argümanı – Edward Feser
  24. Mucizeler ve Edward Feser – Jonathan David Garner
  25. Zaman, Uzay ve Tanrı – Edwerd Feser
  26. Dini Epistemoloji: Alvin Plantinga Örneği – Musa Yanık
  27. Çünkü Tanrı Öyle Söylüyor: İlahi Buyruk Teorisi Üzerine – Spencer Case
  28. Tanrı’ya Dair Ahlaki Argümanlar (1): Kanıt Temelli Biçimler – John Danaher
  29. Tanrı’nın Varlığına Dair Tasarım Argümanları – Thomas Metcalf
  30. Daha İyi Bir Dünyanın Olmayışı Problemi: Mümkün Dünyaların En İyisi – Kirk Lougheed
  31. Hür İrade Savunması – Alvin Plantinga
  32. Üçlübirlik İnancı Tutarsız mı? – Yeşua Özçelik
  33. Tanrı Yalan Söyleyebilir mi? – Dallas G Denery II
  34. Tanrı’nın Varlığına Dair “İnce Ayar” Argümanı – Thomas Metcalf
  35. Dini İnançlar İçin Epistemik Eşitliğin İmkânı: Parite Argümanı – Musa Yanık
  36. Klasik Ontolojik Argüman’ın Ateistik Eleştirisi – Mehmet Mirioğlu
  37. Üçlübirlik İnancının Tutarsızlığı Argümanı– Jeffery Jay Lowder
  38. Teistler İçin +20 Soru – Jeffery Jay Lowder
  39. Ted Drange’nin Yaratılış-Karşıtı Argümanı – Jeffery Jay Lowder
  40. Natüralizme Karşı Özgür Düşünme Argümanı’yla İlgili Problem – Alex Malpass
  41. Alternatif Tanrı Konseptleri – Jonathan David Garner
  42. Vahiy Epistemolojisi İçin Sonsuz Gerileme – Alex Malpass
  43. Teoloji ve Analitik A Posteriori – Edward Feser
  44. Augustine ve İdam Cezası Üzerine – Edward Feser
  45. İnanmanın Günahı – Arif Ahmed
  46. Kötü bir Tanrı’nın Varlığına Yönelik Kümülatif Bir Sebep – Jonathan David Garner
  47. Teizme Karşı Biyolojik Evrim Kanıtı – Jeffery Jay Lowder
  48. Evrenin Nedensiz Başlangıcının Metafiziksel Zorunluluğuna İlişkin George Nakhnikian’a Bir Cevap – Quentin Smith
  49. Kusurlu Bir Tanrı – Yoram Hazony
  50. Yeni Ateistler – James E. Taylor (Internet Encyclopedia of Philosophy)
  51. Yeni Ateizm Eleştirel Bir Değerlendirme – Berat Mutluhan Seferoğlu
  52. Bilim ve Din: Epistemik Bir Bakış – Nebi Mehdiyev
  53. Plantinga’nın Dini Dışlayıcılık Savunusunun Eleştirisi – Nebi Mehdiyev
  54. Dini Epistemoloji – Kelly James Clark (Internet Encyclopedia of Philosophy)
  55. İslam ve Rasyonalite Üzerine Kısa Bir Değerlendirme – Musa Yanık
  56. Panteizm – William Mander (Stanford Encyclopedia of Philosophy)
  57. Plantinga’nın Naturalizme Karşı Evrimsel Argüman’ı ve İtirazlar – Jonathan David Garner
  58. Deflasyonist Argüman – Mehmet Mirioğlu
  59. Kutsal Kitapların Anlamlarında Görelilik – Mehmet Mirioğlu
  60. Ateizm ve Agnostisizm (Stanford Encyclopedia of Philosophy) – Paul Draper
  61. Mutlak Kudret Argümanı – Mehmet Mirioğlu
  62. Ateistler Neden Felsefe ve Teoloji ile İlgilenmeli? – Berat Mutluhan Seferoğlu
  63. Teistler Farklı Ateist Tutumları Neden Bilmelidir? – Musa Yanık
  64. Kötülük Problemine Karşı Özgür İrade Savunusu ve Eleştirel Bir Değerlendirme – Taner Beyter
  65. Platon’un Felsefi Dini – Max Charlesworth
  66. Objektif Dindarlığın İmkansızlığı Argümanı – Mehmet Mirioğlu
  67. İsimlerini Bilmeniz Gereken 46 Ateist ve Nonteist Felsefeci – Berat Mutluhan Seferoğlu
  68. Yanlış Anlaşılan Üç Teist Filozof: Aquinas, Pascal ve Paley – Berat Mutluhan Seferoğlu
  69. Türkçede Analitik Din Felsefesi Çalışmaları – Musa Yanık
  70. Stephen Unwin’in Bayesci Teoremi: Tanrı’nın Var Olma Olasılığı % Kaçtır? – Musa Yanık
  71. Kelam Kozmolojik Argüman “Evrenin Başlangıcı Tanrı’yı Kanıtlar mı?” – Berat Mutluhan Seferoğlu
  72. Kötülük Problemi “Evrendeki Kötülükler Ateizme Delil Midir” – Taner Beyter
  73. “Allahsız Ahlak Olabilir mi?” Kitabının Eleştirisi – Talha Gülmez
  74. İnternet Ateistleriyle İlgili Problem – Alex Malpass
  75. Ateistlerin Pek Çoğunun İnandığı 10 Mit – Berat Mutluhan Seferoğlu
  76. Din Duygu Düzenlemeyle İlgili, Bu Konuda Oldukça da İyi – Stephen T. Asma
  77. Zamanı Tanrı Mı Yarattı? – William Lane Craig 
  78. Felsefe Sohbetleri #4:Din Felsefesi (Part-1)
  79. Felsefe Sohbetleri #4:Din Felsefesi (Part-2)
  80. Muhammed: Avrupa Aydınlanmasının Ruhban Sınıfı Karşıtı Kahramanı – John Tolan
  81. Tanrı’nın Varlığı Lehine ve Aleyhine Olan Argümanları Nasıl Sınıflandırabiliriz? – Jonathan David Garner
  82. Paul Draper’ın Tanrı’nın Varlığına Dair Ahlak Argümanı – Jonathan David Garner
  83. İyilik Problemi Diye Bir Şey var mı? – Jonathan David Garner
  84. Enis Doko, Üçlübirlik Problemi ve Hristiyan Teizminin Eleştirisi Üzerine (1. Bölüm) – Yeşua Özçelik
  85. Enis Doko, Üçlübirlik Problemi ve Hristiyan Teizminin Eleştirisi Üzerine (2. Bölüm) – Yeşua Özçelik
  86. Ateizm Dünya Hakkında Öngörülerde Bulunur mu? – Jonathan David Garner
  87. “Karakter Oluşturma” Teodisesi Üzerine Akla İlk Gelen Birkaç Fikir – Jonathan David Garner
  88. Üçüncü Türden Bir Ahlak Argümanı – Alexander Pruss
  89. “Ana Rahminde Biçim Vermeden Önce Tanıdım Seni / Yeremya” (1:5) – Alexander Pruss
  90. Teslis, Cinsel Ahlak ve Liberal Hristiyanlık – Alexander Pruss
  91. Şüpheci Teizm ve Tanrı’nın Sonsuzluğu – Alexander Pruss
  92. Hristiyan Dünyasının Bölünmesini Bir Skandal Olarak Mı Görmeliyiz? – Alexander Pruss
  93. Alexander R. Pruss ve Joshua L. Rasmussen’in “Zorunlu Varlık” Anketi ve Sonuçları – Musa Yanık
  94. Euthyphro – Alexander Pruss
  95. Teizm ve Qualia – Alexander Pruss
  96. Açık Uçlu İki Kozmolojik Argüman – Alexander Pruss
  97. Mereolojik Mükemmellik – Alexander Pruss
  98. Teizm Doğru İse Qualia Temel Varlıklar Kategorisinde Değildir – Alexander Pruss
  99. Büyük Kötülüklere Engel Olmak İçin Yalan Söylemek – Alexander Pruss
  100. Teolojik Modellerin Üç Seviyesi – Alexander Pruss
  101. Şimdicilik ve Haç – Alexander Pruss
  102. Tanrı ve Zamanın B Teorisi – Alexander Pruss
  103. Wittgenstein ve Din – Stephen Law
  104. Cehennem Problemi: Allah’ın Adaletinin Sınırları – Talha Gülmez
  105. Cehennem Problemi’ne Teistik Bir Yaklaşım – Ömer Çağrı Akarsu
  106. ‘Cehennem Problemi’ Tartışmasına Katkı – Taner Beyter
  107. Yeni Ahit Yazarlarının Eski Ahit’ten Yaptıkları Yanlış Alıntılar: Bu Onların İlhamsızlığının, Vahy Almadıklarının Delili mi? – Bassam Zawadi
  108. Hiçlikten Yaratılış ve Kelam Kozmolojik Argüman – Jonathan David Garner
  109. Tanrı’nın Yokluğu Lehine Ahlak Argümanı (Tersine Çevrilmiş Ahlak Argümanı) – Jonathan David Garner
  110. Schellenberg’in İlahi Gizlilik Problemi’ne Plantinga’nın Dışsalcı Epistemolojisi Bir Yanıt Verebilir mi? – Musa Yanık
  111. Mezmurlar 22:1 Tanrım Neden Terk Ettin Beni? – Eren Gündemir
  112. Bilimsel Mucize Argümanı’nın Eleştirisi – Yasin Şahin
  113. Mucizeler Gerçek mi? – Jonathan David Garner
  114. Tanrı’nın Varlığı Aleyhine Disteleolojik Argümanlar – Jonathan David Garner
  115. Paul Draper’in Acıya Dayalı Argümanı – Jonathan David Garner
  116. Dinler Tarihine Giriş: Dinler Tarihi Niçin Önemlidir? – Musa Yanık
  117. Sosyalizm Modern Dinin Manzarasının Şekillenmesine Nasıl Katkı Sağlamıştır? – Julian Strube

2 Yorum

  1. Dolu dolu ve çok akıcı bir makaleydi…kaleminize aklınıza yüreğinize sağlık…bilmediğim ve sayenizde öğrendiğim çok şey oldu…teşekkürler

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Perdüre Etmek, Fizikalizm ve Görelilik – Alexander Pruss

Sonraki Gönderi

Yeni Bir Mantıksal Kötülük Argümanı – Jonathan David Garner

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü