Phyrron ve Şüpheci Yaşam Tarzı: Cehalet Mutluluktur – Jonny Thomson

Niçin "Bilmiyorum." demek yapabileceğimiz en iyi şeydir?

//
737 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Her zaman bir yerlerde seninle aynı fikirde olmayacak birileri vardır. Her zaman ikinci bir görüş, farklı bir bakış açısı veya bir şüphe kırıntısı olacaktır. Sam savaşın doğru, Joe yanlış olduğunu düşünüyor. Ella burasının sıcak, Toby ise soğuk olduğunu düşünüyor. Bob tüm insanların eşit olduğunu, AJ bazılarının diğerlerinden daha iyi olduğunu düşünüyor.

Her şeyin iki yönü vardır ve hayatın kolay cevapları yoktur.

Bu, Şüpheciliğin temel inancıdır ve en büyük düşünürlerinden ikisi – Yunanlı Elis’li Phyrron ve Romalı Sextus Empiricus – bunu kabul etmenin, felsefenin bize verebileceği en iyi şeylerden biri olduğuna inanıyorlardı.

Radikal Kuşkuculuk

Kiniklik, Stoacılık ve Epikürcülükte gördüğümüz gibi, Yunan felsefesi çok sık yanlış temsil edilebilir. ‘’Kiniksi’’ ve ‘’şüpheci’’ gibi kelimeler, yıllar içinde tamamen yeni canavarlara dönüşmek üzere mutasyona uğradı. Bugün şüpheci olmak, şüphe duymak demektir. Bir fikri veya kişiyi sorgulamak, meydan okumak ve bir şekilde inanmamaktır. Yine de antik dünyada şüphecilik çok daha aşırıydı.

Phyrronculuk’a göre, bizler, kuşkunun ve muğlaklığın olduğu yerlerde cevap veya çözüm arayarak, çok fazla zaman harcarız, bu durum ise, bizleri mutsuz olmaya meyilli yapmaktadır.

Phyrron, ilk şüpheci filozof olarak kabul edilir. O, her şeyin iki yönü olduğu ve hepimizin değişmez bir şekilde kendi görüş ve düşüncelerimize bağlı olduğumuz şeklindeki basit bir gözlemle işe başladı. Böylece, dünyayı her zaman diğerlerinden farklı gördü.

Phyrron’un dünyanın bir yanılsama olduğunu, bilginin sınırlı olduğunu ve insan zekasının çocuksu, dar bir şey olduğunu defalarca iddia eden Doğu dinlerine ilk elden tanık olması veya en azından duymuş olması kuvvetle muhtemeldir. Ona göre neyin doğru neyin “gerçek” olduğunu belirlemenin olası bir yolu yoktur.

Ve yine de hepimiz inatla, öfkeyle ve hatta şiddetle başkalarının yanlış olduğu ve bizim haklı olduğumuz konusunda ısrar ediyoruz. Phyrronculuk’a göre, yalnızca şüphe ve belirsizliğin olduğu yerlerde cevaplar veya çözüm aramak ve talep etmek için o kadar çok zaman ve çaba harcıyoruz ki, bu bizleri mutsuz olmaya meyilli kılmaktadır. Dolu, mutlu ve gelişen bir yaşam sürmenin anahtarı (Yunancada eudaimonia  denir ve aynı zamanda kinizm, epikürcülük ve stoacılığın da nihai hedefidir) anlamsız çözüm arayışını durdurmaktır. Bunun yerine, ‘’yargıyı askıya almak’’ anlamına gelen epokhe adlı bir konumu benimsememiz gerekiyor.

Phyrron’a göre, eğer biri size tartışmalı bir ahlaki sorunda, en son hükümet harcama faturası veya dünyanın en iyi filmini sorarsa, sadece epokheyi tanıtlamalı ve ‘‘Konuyla ilgili sadece benim bir görüşüm var, tıpkı sizin de olduğu gibi. Yani söylemeliyim ki, herhangi bir cevap yok.’’. Elbette tartışabilir ve inekleriniz eve gelene kadar sohbet edebilirsiniz ama Phyrron’a göre bilgelik, sadece tartışmalarda herhangi bir sonuç umudu ve mutlaklığa ulaşılamayacağını ve tartışmayı da bunları fark edip tartışmayı bitirmekten geçer. Birileri, bir yerde her zaman ‘’Adamım, benim arabam muazzam’’ diye düşünecektir.

Her şey en nihayetinde bir fikir midir?

Phyrron’un kendisi işleri biraz ileri götürdü. Bildirildiğine göre, duyularına tamamen güvenemeyeceğini söylediği için öğrencileri onu ölümcül uçurumlardan ya da işlek caddelere çıkmaktan alıkoymak zorunda kalmışlardır. Yani, şüpheciliğin gelişmesi birkaç yüzyıl almış ve sesini Roma’da Sextus Empiricus’ta bulmuştur.

Phyrron gibi Sextus Empiricus da insan bilgisine fazla yer vermedi. Çünkü bildiğimizi iddia edebileceğimiz her şeyin her zaman şüpheye veya sorgulanmaya açık olduğunu düşünüyordu. Ancak Sextus, böyle bir zorluğu çözmenin mümkün bir yolu olmadığı fikrini de ekledi. Örneğin, bir konuda anlaşamayan iki kişi olduğunu varsayalım. Bir görüşün diğerinden daha iyi olmasının gerekçesi nedir? Sextus için her ikisi de eşit derecede geçerlidir.

“Ama inançlarımız için sebepler sunabiliriz!” diyebiliriz. Ancak bu sadece şu soruyu akla getiriyor: belirli bir sebep neden bir inancı daha güçlü kılıyor? Birine zarar verdiği için çalmanın yanlış olduğunu düşünüyorsam, yine de “zarar vermenin” neden önemli olduğunu açıklamam gerekiyor.

Sextus Empiricus için, her zaman “Ben böyle düşünüyorum” deme noktasına ulaşacağız. Hiçbir noktada nihai bir cevap yoktur. Gerçekten de neden zarar vermek kötüdür?

Bu belirsizlik dünyasında Sextus’un kuşkuculuğu, bizlerin yalnızca şeylerin nasıl göründüklerine göre yaşamamız gerektiğini ileri sürmüştür. Bu, duyularımıza güvenmekle aynı şey değildir, çünkü bunlar bile anlaşmazlıklara açıktır. (Ancak, neredeyse uçurumdan düştüğüne dair bir hikaye yok.) Bazı hayvanlar ultraviyole ışığı görebilir, bazı insanlar Laurel’i duyar ve diğerleri Yanny’yi duyar ve herhangi bir şeyi görmemizi sağlayan psikedelik ilaçlar vardır.

Biz sadece işlerin nasıl göründüğüne sahibiz.

Şüpheciliğin Tesellisi

Sextus ve Phyrron için, anlama yetimizin çok net sınırlarını tanımak büyük fayda sağlıyor. Asla bilemeyeceğimiz bazı şeylerin -belki de pek çok şeyin- olduğunun açığa çıkması derinden teselli edici. Doğruluğunu kesin olarak bilemeyeceğimiz görüşleri dogmatik bir şekilde savunmaya çalışmaktan vazgeçebiliriz. Her iki tarafın da muhtemelen bir çözüme varamayacağı tartışmalarda bu kadar harareti bırakabiliriz.

Ancak bu, denemekten vazgeçmek değildir. ‘’Şüpheci’’ kelimenin tam anlamıyla ‘’sorgulayan’’ olarak tercüme edilir ve hiçbir zaman başaramayacağımızı kabul ederken yine de bir şeyi hedefleyebiliriz. Şüpheci olmak, ‘’Muhtemelen bunun cevabını asla bilemeyeceğim ama yine de bulmaya çalışacağım’’ demektir. Kolay cevaplar için yanlış umuttan vazgeçmek ve yalnız başına kendi deneyimlerimizde huzur bulmaktır.

Yani, neden şüpheciliği denemiyoruz? Tek yapmanız gereken derin bir nefes vermek, silkebildiğiniz en iyi Galyalı omzunuzu silkmek ve gerçekten ne kadar az şey bildiğinizle barışık olmak.


Jonny Thomson – “Pyrrho and the Skeptical way of life: ignorance is bliss“, (Erişim Tarihi: 07.01.2022)

Çevirmen: Ömer Erce Beyaz

Çeviri Editörü: Musa Yanık

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Eğer Tanrı Yoksa Objektif Ahlaktan Söz Edilemez mi? – Jonny Thomson

Sonraki Gönderi

Neden Okullarda Siyaset Felsefesi Öğretmeliyiz? – Jonathan Floyd

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü