Argümanlar: İnandığın Şeye Neden İnanıyorsun? – Thomas Metcalf

///
2241 Okunma
Okunma süresi: 19 Dakika

Eğer biri size bir konu hakkında neye inandığını söylerse ve buna neden inandığından bahsederse, size bir argüman sunmuş olur. [1]

Argümanlar, başka bir ifadeyi (bir “sonucu”) desteklemeye çalışmak için sunulan ifadeler ya da sebepler (“öncüller”) kümeleridir. [2] İnsanlar her gün, her türlü konu ile ilgili tartışmalara girmekte ve bu tartışmalara tanıklık etmektedirler. [3]

Bu makale, argümanların ne olduğu ve onların nasıl iyi ya da kötü olabileceği üzerine bir giriş niteliği taşır.

1. Argümanların Parçaları: Öncüller ve Sonuçlar

Bir argümanın sonucu ve en az bir tane de öncülü vardır. Argümanın sonucu, argümanın sizi ikna etmeyi amaçladığı tezdir.[4] Öncüller, sonuca inanmak için sebep sağlamak içindirler.[5]

Filozoflar, argümanı tartışmayı kolaylaştırmak için genellikle öncül ve sonuçları numaralandırırlar. Örneğin;

  1. Bütün atlar memeli canlılardır.
  2. Sebastian bir attır.
  3. Öyleyse Sebastian memeli bir canlıdır. [6]

Önce öncüllerden başlamak ve bu öncülleri takip ettiğimizde ulaşacağımız sonucu bu formel listenin sonuna yazmak genellikle en çok tercih edilen formudur.

Yazarlar genellikle sonuçları belirtmek için “dolayısıyla”, “öyleyse”, “bu sebeple” ve “bundan şu sonuç çıkar” gibi ifadeler kullanırlar. Öncülleri belirtmek içinse “-den dolayı”,  “çünkü”, “en iyi kanıt olarak” ve “sonuç olarak” gibi ifadeler kullanılır.

2. Geçerlilik ve Kuvvet

Bir argümanın kalitesi için yalnız içerik değil yapı da çok önemli bir konumdadır. İyi argümanların öncülleri sonuca uygun şekilde bağlıdır: sonuca götürür ve sonucu destekler. Bu iki şekilde olabilir.

2.1.Geçerli Argümanlar

Öncüller, eğer ki doğruysa, sonucun da doğru olduğunu garanti ettiğinde argüman geçerlidir, deriz.[7] Felsefede “Geçerli” ifadesinin özel bir anlamı vardır:  argümanın öncüllerinin doğru olduğunu varsaydığımızda sonucun yanlış olmasının imkansız olduğu anlamına gelir.

Örneğin;

  1. Eğer bir şey küp şeklindeyse, köşeleri vardır.
  2. Bu şekil bir küptür.
  3. Öyleyse bu şeklin köşeleri vardır.

(1) ve (2) doğru olduğu durumda, (3)’ün de doğru olacağını ve yanlış olmasının imkansız olduğunu geçerli olan bu argümanda görebilirsiniz.

Fakat bu argümanın yapısını biraz değiştirerek, (1) ve (2) doğru olsa bile (3)’ün doğru olmamasının mümkün olduğu bir formda yazmak da mümkündür:

  1. Eğer bir şey küp şeklindeyse, köşeleri vardır.
  2. Empire State Binası’nın köşeleri vardır.
  3. Öyleyse bu binanın şekli bir kübe benzer.

Çoğu binanın köşesi vardır ama küp şeklinde değildir, yani bu argüman geçersizdir: sonuç yanlış olmasına rağmen öncüller doğru olabilir.[8]

Sizin de görebileceğiniz gibi, her iki argümanın da öncülleri doğrudur.[9] Bir argüman doğru öncüllere sahip olsa da geçersiz olabilir. Geçerlilik, öncüllerin gerçekte doğru olup olmadığıyla ilgili değildir: doğru olsaydı, sonucu garanti edip etmeyeceğiyle ilgilidir. Şu argümanı gözden geçirelim:

  1. Güneş Sisteminde yetmiş iki gezegen vardır.
  2. Yetmiş iki asal bir sayıdır.
  3. Öyleyse Güneş Sistemindeki gezegen sayısı asaldır.

Bu öncüller yanlıştır. Fakat eğer doğru olsalardı sonucun da doğru olması lazımdı. Yani argüman geçerlidir (en azından “geçerli” kavramının felsefedeki teknik anlamı bakımından).

2.2. Güçlü Argümanlar

Argümanların öncülleri sonuçları bazen şu şekilde destekleyebilir: geçmiş bilgimize baktığımızda, öncüller doğru olsaydı sonuç muhtemelen doğru olurdu.[10] Bu tarz argümanlar güçlü olarak tanımlanır.

Örneğin;

  1. Biri Louvre’da zebraları serbest bırakmış.
  2. Mona Lisa’da zebra ısırığı izleri vardı.
  3. Öyleyse Mona Lisa zebralar tarafından hasar görmüş.

Normal hayatta, zebralar ve Mona Lisa hakkında bildiklerimize göre, eğer (1) ve (2) doğru olsaydı (3) de büyük ihtimalle doğru olurdu. Yani argüman güçlüdür.

Güçlü bir argümanda , öncüller (eğer doğruluklarına inanmak makulse) sonuca da inanmamız için bize yeterince sebep verir fakat geçerli bir argümanın aksine, sonucu garanti etmez: buradaki ısırık izlerinin başka bir hayvana ait olması, sahte olması veya başka bir nedenden kaynaklanıyor olması mümküdür. Yani, bu argüman güçlüdür fakat geçerli değildir.

2.3. Önemli Hatırlatmalar

Kuvvetlilik ve geçerlilik, iyi bir argüman için gereklidirler fakat bir argümanın yalnız kuvvetli veya geçerli olması, onun sonucunun nesnel bir doğru olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde zayıflık ve geçersizlik de sonucun yanlış olduğu anlamına gelmez.

Öncüllerin inanmak için makul olup olmadığı veya öncüller için iyi kanıtlar olup olmadığı veya bir kişinin tüm öncüllere inanmakta haklı olup olmadığı başka bir konudur.

3. Sağlamlık ve İkna Edicilik

Eğer argümanlar geçerliyse ve öncüllerinin tamamı da doğruysa, bu argümanlar sağlamdır. [12] Örneğin;

  1. Eğer bir şeyde su varsa, hidrojen de vardır.
  2. Okyanusta su vardır.
  3. Öyleyse okyanusta hidrojen de vardır.

Sağlam argümanların her zaman doğru sonuçları vardır.[13] Ne de olsa, argümanlar geçerli olduğunda, öncüllerin doğruluğu sonucun doğruluğunu garanti eder ve bu nedenle öncüller doğruysa (ve argüman geçerliyse) sonuç doğrudur.

Bir argüman güçlü olduğunda ve öncülleri doğru olduğunda, argüman ikna edicidir. Örneğin;

  1. Birçok rastgele seçilmiş kontrollü çalışmada, plasebo etkisine maruz kalmak yerine asprin alan kişilerin ateşleri daha hızlı düşer.
  2. Öyleyse, asprin ateşi düşürür.

Bu argüman geçerli değildir çünkü ateşi düşürmeye asprinin kendisi sebep olmayabilir. Fakata argüman çoğu kişi için hala güçlü ve ikna edicidir.[14]

İkna edici argümanların her zaman muhtemelen doğru olan sonuçları vardır.[15] Eğer güçlülerse, o zaman öncüllerin doğruluğu, sonucu doğru yapardı; dolayısıyla öncüller doğruysa (ve argüman güçlüyse), sonuç muhtemelen doğrudur.

Bir argümana karşı çıkmak için; argümanın sağlam veya ikna edici olmadığını göstermeye çalışın, yani argümanın geçersiz veya zayıf olduğunu, yanlış veya gerekçesiz bir öncülü olduğunu veya her ikisini de birde sahip olduğunu gösterin.

4. Sonuç: Argümanı Kullanmak

Filozoflar, argümanların insanları sonuçlara inanma konusunda nasıl haklı çıkardığını inceler. Argümanlar, bir dinleyici kitlesini öncülleri kabul ettiklerinde ikna edebilir fakat daha sonuca varamaz [16]. Eğer birisi bir argümanın öncüllerinin doğru olduğuna ve eğer öncüller doğruysa sonucun da doğru (veya muhtemelen doğru) olduğuna inanıyorsa, sonucun da doğru olduğuna inanmaması çelişkili veya mantıksız görünmektedir.[17]

Dinleyicilerinizi size nasıl inandıracağınız ya da ikna edeceğiniz sorusu da önemlidir; güzel (geçerli ve sağlam) argümanlar bu amaca bazen ulaşabilseler de ne yazık ki her zaman bu amaca hizmet etmezler [18].


Notlar:

[1] Burada “nedenler”, bir kişinin görüşünün kanıtı olarak başvuracağı iddialar (inançlar veya deneyimler ya da bu deneyimlerle ilgili inançlar gibi) olarak anlaşılmaktadır.
Ancak bazen insanlar birinin bir şeye inanmasının ya da düşünmesinin “nedeni” hakkında bir iddiada bulunduklarında, inançlarının sebebini belirtmeye çalışırlar: “O kıskanç olduğu için buna inanır.” “O arkadaşlarına uyum sağlamak istediği için bunu düşünür.” “Amaçları insanları kontrol etmek olduğu için böyle düşünüyorlar.” “Suçlu hissettiği için buna inanıyor,” vs. İnsanların inançlarının (iddia edilen) psikolojik nedenleriyle ilgili bu iddialarının argüman olmadığını fark etmek önemlidir: bunlar, insanların inançlarını desteklemek için sundukları veya sunacakları iddialar değildir.
Ayrıca insanların bu gibi inançlarının sebepleri hakkında iddialarda bulunduğumuzda, genellikle yanıldığımızı fark etmek de önemlidir: insanlar sizi bir şeye (önemli bir konu hakkında) inanmaya neyin motive ettiği hakkında iddialarda bulunduklarında, bu genellikle doğru mu yoksa yanlış bir kanı mı oluyor?

[2] Halk dilinde, birbirimizle aynı fikirde olmadığımızda, hatta birbirimize bağırdığımızda birbirimizle basit bir şekilde “tartışırız”. Ancak felsefede “argümanlar”, birini bir şeye ikna etmeye çalışmak için sunulan ifade kümeleridir.
Bu tanım, cümle kümelerinin yalnızca arkalarında bir niyet olduğu sürece argüman olduğunu ima eder: Kişi elindeki argümanla bir şeyleri, örneğin karşıdaki kişiyi sonuca ikna etmeyi amaçlar. Örneğin, bir bilgisayar programının rastgele bir dizi cümle ürettiğini ve bu cümlelerin bir kişi tarafından sunulması halinde sağlam bir argüman olacağını varsayalım. Fakat programın kendisi çok basittir; kesinlikle yapay bir zeka değildir ve ne niyeti ne hedefi ne de inancı vardır. Bu noktada sorumuz şu: arkasında herhangi bir niyet olmayan (zeka sahibi birinin herhangi birini herhangi bir şeye ikna etmek için bu cümle kümesini en azından henüz kullanmadığını varsayalım), rastgele oluşturulmuş bu cümle kümesinin kendisi bir argüman mıdır? Argümanların niyet gerektirip gerektirmediği sorusu ilginçtir, ancak bu yazıda bu tartışmaya girmemize gerek yok; konuyla ilgilenen okuyucular diğer kaynaklara başvurabilirler (bkz. McKeon, n.d., sect. 1).
Ayrıca bu tanıma göre, öncülleri ifade olarak ele alıyoruz, ancak kesin olarak konuşursak, örneğin argümanların öncül olarak sorulara (retorik sorular gibi) veya sonuç olarak zorunluluklara (komutlara) sahip olabileceğini düşünebiliriz. (“bir şey bir şey bir şey…. Öyleyse odanı temizle!”).

[3] Örneğin, sizi bir şeye ikna etme çabasının bir parçası olarak, biri size kanıt olması amaçlanan bir şeyi söylediğinde bir argümanla karşılaşırsınız. Bu sebeple, bir ürün incelemesi veya “twitter”da bir fikir okuduysanız ya da çocuğunuzun yatma saatini ertelemeye çalışmasını dinlediyseniz, muhtemelen en az bir argümanla karşılaşmışsınızdır.

[4] Aslında sunulduğu şekliyle argüman, sonucu içinde açık bir şekilde bulundurmuyor olabilir. Örneğin, size yaklaşabilir ve “20 dolarlık bağış ile çocukları hastalıklardan korumak için bir su filtresi finanse edebilirsiniz,” diyebilirim ve beklentiyle de beklerim. Size sadece bir önerme vermeme ve hiçbir zaman açıkça bir sonuç belirtmeme rağmen, bir argüman sunmuşum gibi görünüyor. Bu halde argümandaki gizli sonuç şu olabilir: “Dolayısıyla 20 dolarlık bağışta bulunmalısınız.” Ayrıca, argümanları arkalarında bir niyet gerektirecek şekilde tanımlayabileceğimizi veya tanımlayamayacağımızı da unutmayın; bkz. n. 2.

[5] Bu öncüllerden bazıları önceki öncüllerden çıkarılan sonuçlar da olabilir ve bunlar “alt sonuçlar” olarak adlandırılabilir. Genel olarak, metindeki açıklama felsefede karşılaşacağınız çoğu argüman için geçerlidir, ancak başka şeylerin argüman olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda tartışmaya yer vardır. Daha doğrusu, şöyle de söylenebilir: Bir argüman, sonucun da cümleyle ifade edildiği cümleler kümesidir. Bu, bazı öncüllerin sonuçla alakasız olmasına izin verir. Bu aynı zamanda bir dizi cümlenin öncüller ve sonuçların kombinasyonlarının sayısı kadar çok farklı argüman üretebilmesini sağlar.
Daha açık bir ifadeyle, kümede n cümle varsa, bu kümeden oluşturulabilecek n × (n-1)! olası argüman olduğunu söyleyebiliriz: Her sonuç için, öncüllerin her olası düzenlemesi için bir tane olmak üzere bir argüman kümesi vardır. Bu tanım, standart güç ve geçerlilik tanımlarıyla uyumludur.

[6] Öncülleri ve sonuçları harflerle not etmek de yaygındır. Bu durumda, örneğin şunu görebiliriz. “(P1) Tüm atlar memelidir; (P2) Sebastian bir attır; (C1) öyleyse Sebastian bir memelidir.” (P-Premise=öncül, C-Conclusion=sonuç)

[7] O halde, aynı zamanda güçlüdür. Fakat geçerli bir argümanı (yalnızca) “güçlü” olarak tanımlamak, tıpkı kaynayan bir tencere suyu “ılık” olarak tanımlamanın potansiyel anlamda inanılmaz yanıltıcı olması gibi yanıltıcı olabilir. Geçerlilik ve sağlamlığın normalde doğruluk açısından tanımlandığını unutmayın (örneğin, geçerli argümanlarda, öncüllerin doğru olduğunu varsaydığımızda sonuç da her zaman doğru olacaktır) fakat tartışma içerisindeyken, öncüllere haklı olup olmadıkları açısından yaklaşma eğilimindeyiz. Bu ayrım genellikle pratikte önemli değildir; insanlar bir öncülün doğru olduğunu iddia ettiklerinde, bunun doğru olduğuna inanmakta haklı olduklarını zımnen iddia ederler.

[8] Bu argüman, “Sonucu Doğrulama (artbileşeni evetleme)” adı verilen “biçimsel” (biçime dayalı) bir mantık hatasına düşer. Bu, bir argüman p ise q ve q içerdiğinde ve bu temelde p çıkarımı yaptığında ortaya çıkar. Formel gösterimi; Ö1:P→Q, Ö2:Q, S:P (Ö: Öncül, S: Sonuç). Benzer bir yanlışlık, Koşulu Reddetme Hatasıdır: bir argüman p ise q ve p değil içerdiğinde ve sonuç olarak q değil çıkarımı yaptığında ortaya çıkar. Formel gösterimi; Ö1: P→Q, Ö2:  ̴P, S:   ̴Q. Örneğin;

  • Ö1:Tanrı varsa, hayatın anlamı vardır.
  • Ö2: Tanrı yoktur.
  • S: Hayatın anlamı yoktur. (Sartre)

Bu formlardaki hiçbir argüman (p ve q mantıksal olarak eşdeğer olmadığında) geçerli değildir. Bununla birlikte, bu formlar bazı geçerli argüman formlarıyla yüzeysel bir benzerlik taşımaktadır. Modus ponens, bir argümanın p ise q’yu ve p’yi onayladığı ve bu temelde q sonucuna vardığı biçimdir. Örneğin;

  • Ö1: P→Q
  • Ö2:P
  • S:Q

Ya da:

  • Ö1: Eğer Ankara Türkiye’nin başkenti ise, Ankara Türkiye sınırları içindedir.
  • Ö2: Ankara Türkiye’nin başkentidir.
  • S: Ankara Türkiye sınırları içindedir.

Modus tollens, bir argümanın if-p-then-q’yu ve not-q’yu onayladığı ve bu temelde not-p sonucuna vardığı biçimdir. Örneğin;

  • Ö1: P→Q
  • Ö2:   ̴Q
  • S:   ̴P

Ya da:

  • Ö1: Eğer bugün Pazarsa, okullar tatildir.
  • Ö2: Okullar tatil değildir.
  • S: Bugün Pazar değildir.

Safsataların uzun bir listesi için bakınız Dowden (2020).

[9] Çoğu filozof, “doğru”nun genellikle “dünyanın gerçeklerine uygun” anlamına geldiğine inanır (PhilPapers n.d): Bu, doğruluğun karşılık gelme (denk düşme) kuramıdır (Glanzberg, 2022, bölüm 1.1) Örneğin, biri “Sınıfta en az bir masa var” derse, söylediği şey ancak ve ancak sınıfta en az bir masa varsa doğrudur: odada bir masa olması, söylediği şeyi doğru kılan bir dünya gerçeğidir. Birisi “Sınıfta on iki fil var” derse, bu doğru değildir veya sınıfta on iki fil olmadığında yanlıştır; odada on iki fil olmadığı yine dünyadaki bir gerçekliktir.

[10] Burada, sonucun muhtemelen doğru olup olmayacağının dinleyicinin geri kalan bilgisine de bağlı olduğuna dikkat etmek önemlidir. Bazen yeni kanıtlar sonucun aleyhinde olabilir ve onu artık gerekçelendirmeyebilir. Temel bir rasyonellik ilkesi, size sunulan tüm kanıtları dikkate almanız gerektiğidir. Örneğin, görünüşte iyi kurulmuş bilimsel sonuçlar yeni kanıtlarla altüst edilebilir ancak yeni kanıtların bazı küplerin köşeleri olmadığını nasıl gösterebileceğini hayal etmek zordur. Bu sebeple, ikna edici ama sağlam olmayan argümanlar için, yeni kanıtlar aslında sonucun geçerli olup olmadığını veya muhtemelen doğru olup olmadığını değiştirebilir. Bazen Toplam Kanıt Gerekliliğine atıfta bulunuruz: kişinin inançlarında haklı gösterilebilmesi için mevcut tüm kanıtları dikkate alması gerekir. Ne de olsa, bir sonuç öncüller tarafından henüz kanıtlanmamışsa, yeni bilgilerin bu sonuca olan inancımızı değiştirmesi olasılığı devam eder. Bu gerekliliğe ilişkin yakın tarihli tartışmalar için bkz. Barrett ve Sober (2022) ve Draper (2020). Daha genel tartışmalar için bkz. Wilson (1999, sect. 13.1.2) ve Howson ve Urbach (2006, p. 164).
Bir sonucun muhtemelen doğru olup olmadığının dinleyicinin geri kalan bilgisine bağlı olması, bir argümanın ikna ediciliğinin karşıdaki kitleye göre göreceli olduğunu ima eder. Fakat bu makuldur;  farklı bireyler farklı toplam kanıtlara sahiptir ve farklı insanlar aynı argümanı kabul ederken mantıklı veya mantıksız olabilir. Örneğin, bir sanık gizlice bir suç işlediğini biliyor olabilir fakat jüri kısmen sanığın sahip olduğu gizli bilgiye sahip olamadığı için savunma avukatının argümanları tarafından rasyonel olarak ikna edilebilir. Ancak sanığın (örneğin suçu işlediğini hatırlayan) savunma avukatının argümanlarına dayanarak inancını değiştirmesi muhtemelen mantıksız olacaktır.

[11] Güçlü argümanlar ve geçerli argümanlar gerekçelendirilmemiş öncüllere sahip olabileceği gibi gerekçelendirilmiş öncüllere de sahip olabilir. Çoğu filozof, bir şeyden emin olmak için gerekçelendirilmeden, o şeye inanmak için “gerekçelendirilebileceğimizi” varsayar: bkz. “Düşünüyorum, O Halde Varım”: Descartes’ın Bilginin Temelleri Üzerine Yaklaşımı – Charles Miceli, Epistemoloji, ya da Bilgi Kuramı – Thomas Metcalf ve Epistemic Justification: What is Rational Belief? – Todd R. Long.
Fakat bu tartışmaya açık bir önermedir. Bir şeye %67 veya daha yüksek oranda güven duyduğumda ona inanmakta “haklı” sayıldığımı varsayalım. Diyelim ki p’ye inanmakta %67 güven duyuyorum ve p ise q’ya inanmakta %67 güven duyuyorum. Bu iki önermenin istatistiksel olarak birbirinden bağımsız olduğunu varsayalım. O zaman q’ya inanma konusunda yalnızca %44 oranında haklı olurum ve bu nedenle “haklı” sayılmam. Ancak p’ye inanmakta “haklı” olabileceğimi ve q’ya inanmakta “haklı” olmadan if-p-then-q’ya inanmakta “haklı” olabileceğimi söylemek garip görünebilir. Gerekçelendirme kesinlik veya ona çok yakın bir şey gerektiriyorsa bu sorun ortadan kalkar. Collins (n.d.) ve Thomas Metcalf’ın The Probability Calculus kitabına bakınız.

[12] Bu, tartışmaya açık olan başka bir nokta. Örneğin birisi, tüm öncüllerin doğru olması gerekmediğini, yalnızca sonuca tümdengelimsel olarak geçerli bir şekilde ulaşmak için gereken uygun öncül alt kümesinin doğru olması gerektiğini savunabilir. Gerçekten de, tümdengelim monotondur (tekdüzedir): tümdengelimli olarak geçerli bir argümana fazladan öncül eklemek onu geçersiz kılamaz. Örneğin; “Bütün insanlar ölümlüdür. Sokrates insandır. Su, uranyum ve plütonyumdan oluşur. Bu nedenle Sokrates ölümlüdür.” Bu argüman, sonucu tümdengelimsel olarak geçerli bir şekilde açıkça göstermektedir ve tüm öncüllere inanmakta haklı olan biri sonuca inanmakta da haklı olacaktır. Bu nedenle, ya standart sağlamlık tanımımızı korumak ancak bazı sağlam olmayan argümanların yine de sonuçlarını gösterdiğini eklemek isteyebiliriz ya da tanımımızı sağlam argümanların geçerli olan argümanlar olduğunu ve bazı S öncül alt kümesi olduğunu söyleyecek şekilde revize etmek isteyebiliriz. Öyle bir S öncül alt kümesi vardır ki: (1) argümanın öncülleri ve sonucu geçerlidir ve (2) S’deki tüm öncüller doğrudur.. Bu sadece terminollojik bir anlaşmazlık olabilir ancak en azından bize tümdengelimsel argümanların monoton olduğu önemli noktayı hatırlatır.

[13] Benzer şekilde, geçerli ve sağlam argümanların, öncüllerinden daha az gerekçelendirilmemiş sonuçları vardır. Buna karşılık, güçlü (ancak geçerli olmayan) argümanlar bazen öncüllerinden daha az gerekçelendirilmiş sonuçlara sahiptir. Öncüller bu tarz argüman formlarında, haklı olsa bile sonucu kanıtlamaz.

[14] Birisinin bizim erişemediğimiz kanıtlara erişmesi ve bu kişinin sonucu reddetmekte gerçekten haklı olması düşünülebilir. Daha önce söylediğim gibi, bir argümanın güçlü olup olmadığı karşıdaki kişiye göre değişmektedir (bkz. not 10). Fakat bunun yanı sıra, argümanların geçerliliği karşıdaki kişiye göre göreli değildir çünkü öncüllerin doğru olup sonucun doğru olmaması dinleyicinin bilgisinden bağımsızdır (en azından tümdengelimin nasıl işlediğine dair karşıdaki kişinin bilgisi hariç; bkz. Carroll (1895)).

[15] Karşıt kanıt, bu sonuca karşı, örneğin başka bir argümandan elde edilen kanıt olacaktır (ancak hipotezle ikna edici olan orijinal argümanın kendisine yönelik eleştirisiyle değil). Bkz. not 10.

[16] Eğer dinleyiciler öncülleri kabul etmiyorsa, ikna edilmeleri için hiçbir sebepleri yoktur. Sonucu zaten kabul ediyorlarsa, onları ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Öncüller sonuç için iyi bir kanıt sağlamıyorsa, bu öncülleri bu sonucu haklı çıkarmak için kullanmanın bir anlamı da yoktur. Bu sebeple de, argümanlar, izleyici kitlesi öncülleri kabul ettiğinde ancak henüz sonucu kabul etmediğinde en iyi sonucu verir. Gerçekten de, eğer bir kişi, yalnızca sizin sonucunuzu zaten kabul ettikleri takdirde kabul edecekleri önermeler sunarak izleyicisini bir sonuca ikna etmeye çalışırsa, o zaman kişi “Sonucu varsayma (döngüsel düşünme)” safsatasına düşüyor olabilir. Bu safsatayı ayrıntılı araştırmak için bkz. Sinnott-Armstrong (1999).

[17] Eğlenceli bir tartışma için bkz. Carroll (1895).

[18] Bu ille de argümanla ilgili bir sorun değildir; bazı dinleyiciler sadece mantıksızdır.
Hedef kitlenizi nasıl ikna edeceğiniz büyük ölçüde psikolojinin konusudur; bkz. Psychology Today (n.d.). Teorik olarak, kitleniz rasyonelse ve onlara ikna edici bir argüman sunarsanız, fikirlerini değiştireceklerdir. Ancak birçok insan birçok konuda irrasyoneldir. Bu olgunun iyi çalışılmış bir alanı siyasettir bkz. örneğin Caplan (2008) ve Somin (2016).


Referanslar:


İleri Okumalar


İlişkili Yazılar


Thomas Metcalf – “Arguments: Why Do You Believe What You Believe?“, (Erişim Tarihi: 24.05.2023)

Çevirmen: Emre Kahvecioğlu

Çeviri Editörü: Alparslan Bayrak

Boğaziçi Fizik Öğretmenliği bölümü ile başladığı lisans eğitimine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe bölümünde devam etmektedir. Başlıca ilgi alanları epistemoloji, etik, Alman İdealizmi, Antik Çağ felsefesi ve dil felsefesidir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bilimsel Yöntem – Brian Hepburn & Hanne Andersen (Stanford Encyclopedia of Philosophy)

Sonraki Gönderi

Süper İş Birlikçiler – Gary Lupyan

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü