Herkes O Kadar da Cahil Değil: Metabilgi Bilgiden Çok Daha Elzemdir – Neil Levy

/
1379 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Öyle ya da böyle, demokrasiler politik gücü halka verdi. Neredeyse icat edildiğinden beri, demokrasi hakkındaki daimi bir endişe iktidarın cahillerin eline bırakıldığını ifade eder. Bir dereceye kadar bu endişe elitist bir küçümsemeyi yansıtır, fakat çoğu potansiyel seçmenin politika ve siyaset hakkında şaşılacak derecede az şey bildiğine dair pek de şüphe yok.

Mesela, tüm Amerikalıların yarısından daha azı, yalnızca bir Yüksek Mahkeme yargıcının adını verebilir. Seçim zamanlarında bile, çoğu insan kendi bölgelerindeki adayları tanıyamıyor ve çoğu Kongre’yi idare eden partinin ismini bilmiyor; ABD’nin dış yardıma çok fazla para harcadığı fikrini rutin olarak dile getirmelerine rağmen bu harcama yerine bütçenin mevcut harcamalarını epey aşan bir başka yüzdesini öneriyorlar. Bu insanların % 40’ı II. Dünya Savaşı sırasında Birleşik Devletler’in düşmanlarının ismini veremiyor; yalnızca bir azınlık kesim doğru bir şekilde Soğuk Savaş’ın doruğundayken Sovyetler Birliği’nin NATO üyesi olmadığını ifade etti. Ilya Somin, mevcut seçmenlerin üçte birinden fazlasının “hiçbir şey bilmediğini” iddia ediyor. Tüm bu kanıtları toparlayan Brennan, “çoğu insanın hiçbir şey bilmediğini ve birçoğunun da neredeyse hiçbir şeyden daha azını bildiğini” ileri sürüyor.

Dünya Amerikalılarla ve onların cehaletiyle alay etmeyi seviyor, ama siyasi cehalet Atlantik’in diğer kıyısında da benzer şekilde yaygın. Brexit referandumunda oy kullananların katıldığı bir anket, ne Çıkalım ne de Kalalım diyen seçmenlerinin AB hakkında pek bir şey bilmediğini gösterdi; hatta katılımcılar bazı sorularda rastlantıdan dahi kötü bir performans gösterdiler.

Epey yaygın olan seçmen cahilliği, demokrasiye karşı ciddi bir meydan okuma gibi görünüyor. Demokrasi, en önemli kararları (örneğin bir pandemiye nasıl tepki verileceği gibi) cahil bir kalabalığın ellerine bırakır. Temsili demokrasi aracılığıyla, temsilcileri ‘halk’ ile “karar alma” arasına yerleştirerek mevcut zararın hafifletildiğini düşünebiliriz, ancak bu yalnızca temsilcilerin kendileri bilgilendirildiği sürece işe yarar. Platon’un da işaret ettiği gibi, demokrasiler seçmenlere hitap edenler arasında, yetkinlikleri veya uzmanlıkları olmayan kişileri seçebilir. Trump’ın seçimi ve Brexit referandumu bunu açıkça gösteriyor.

Seçmen cehaleti, Brennan’ın epistokrasi meselesinin temel dayanağıdır. Kararlar (bir politikayı yürürlüğe koyma kararı veya politikayı uygulama yetkisine sahip kişiyi seçme kararı), bilgi ile donatılırsa daha iyi olacaktır. Bu gerçek bize, genel olarak yönetimi, “halk“ tarafından yönetilme ile uzmanlar tarafından yönetilme arasında değiştirmemiz için bir sebep verir.

Epistokrasi davasının, önemli bir ölçüde bireysel epistemoloji anlayışına yaslandığından şüpheleniyorum. Ve bu anlayışı, bilginin ve onun üretiminin toplumsal olarak dağıtıldığı bir anlayışla değiştirmek istiyorum. Bilgi üretiminin benim çerçevemde nasıl işlediğini açıklamaya çalışmayacağım fakat çerçevemin genel açıklamasının ana unsuru, esnek olan ve uyum sağlayabilen epistemik riayettir. İnsanlar – uzmanlar dahil olmak üzere tüm insanlar – her şeyi o kadar da bilmez, bilemezler. Zaten buna ihtiyaçları da yoktur: onlar kendileri için “bilmeyi”, başkalarının yapmasına güvenirler.

Seçmenler pek bir şey bilmiyor olabilirler, ama onlar metabilgisahibidirler: Kendi adlarına kimin bildiğini ve/veya bu bilenleri nasıl bulacaklarını bilirler. Metabilgi çoğunlukla bilgiden daha iyi bir şeydir, gerçek zamanlı ve esnek bir biçimde güncellenebilir. Bizzat kendisi bilmeye çalışan biri, yeni deliller karşısında mevcut inançlarını değiştirmeye karşı direnebilirler, ancak inançlarını uzmanlar topluluğundan edinen biri, uzmanlar neye karar verirse onu metabilir (metaknows).

Metabilginin mevcudiyeti ve uyarlanabilirliği – veya mevcut bir inancı diğerleriyle paylaşma, devretme ve çevreye açık olma için de- epey geniş kapsamlıdır.

Bahsettiğimiz bu kapsam,

  • bilim insanlarının bilim felsefesindeki kendi çalışmaları hakkında ne kadar az şey bildiklerine,
  • bilim kurumlarının bilgi üretiminden nasıl sorumlu olduğuna dair ne kadar az şey bildiklerine,
  • deneysel kanıtlara (örneğin, insanların bilgiye internet yoluyla erişerek edinebileceklerini bildikleri veya ortak bilgi söz konusu olduğu halde bilgiyi kendilerine atfetmelerine dair durumlara),
  • beyanların bireyler için erişilebilir olmaksızın davranışları nasıl yönlendirebileceğine dair antropoloji ve kültürel evrim çalışmalarına,
  • ve politikaya yönelik tutumların ile politikanın, esas içeriğinden ziyade kim tarafından onayladığıyla ilgili bilgilerle nasıl daha iyi öngörülebileceğine dair politik psikoloji çalışmalarına,

ve çok çok daha fazlasına dayanır. Bu yaklaşımın, birçok farklı alanı kapsayan epey geniş bir veri yelpazesinin, en iyi izahı olduğunu iddia ediyorum.

Elbette, çağdaş demokrasilerin birçok hastalığı mevcut, ve Trump seçilmesi ile Brexit referandumu bazıları tarafından makul bir biçimde açıklanıyor. ABD’de ve başka birçok ülkede insanlar, aşırı derecede cahil kişileri iktidara getirdi ve bu kişiler gereğine uygun bir şekilde engellenmediler. Fakat problem, epistemik hürmeti kullanmaları olmayabilir. Onlar, bu (epistemik) riayeti yönlendirmek için kullandığımız üst düzey kanıtlara uygun bir yanıt vermiş olabilirler. Asıl problem, bu kanıtın da göz boyayıcı olmasıdır. Yanıltıcı kanıtlar sunulduğunda, rasyonel failler yanlış inançlar oluşturarak teki gösterirler.

Eğer bu doğruysa, demokrasinin problemlerini çözmek için geliştirilecek en iyi uygulama, ne bu failleri daha rasyonel hale getirmeye çalışmak (onları oldukları gibi iyidirler) ne de oy hakkını sınırlandırmaktır. Bahsettiğimiz uygulama epistemik ortamı yeniden inşa etmektir, böylece de epistemik hürmet ve riayetin ipuçları saygı görmek adına, iyi nedenlerle daha iyi hizalanır. Bahsettiğimiz şey, paternalizm ya da manipülasyon değildir: eğer bu ipuçları gerçekten (üst düzey) kanıtlar ise, insanlar kötü değil iyi kanıtlar verildiğinden daha emin olurlar. Aslında bu uygulama, onlara yalan söylenmediğini sağlamak içindir.

Tabi ki, insanlara bunu yapmamız gerektiğini söylemek kolay; elle tutulur, somut öneriler üretmek çok daha zordur. Bu öneri aynı zamanda, epistemik hürmetin/riayetin yaygınlığını ve rasyonelliğini savunmak ve epistemik çevre mühendisliğinin paternalistik olmak zorunda olmadığı iddialarını yanıtlamak için geriye yapılacak birçok şey bırakıyor.

Bunları cevaplamak da başka bir günün konusu olsun (aslında bu fikirlerin daha kapsamlı bir şekilde detaylandırılacağı, tüm bir kitabın konusu olsun).


Neil Levy- Not so Ignorant After All: Metaknowledge Matters More than Knowledge“, (Erişim Tarihi:22.12.2020)

Çevirmen: Taner Beyter

Epistemoloji ile İlgili Diğer İçeriklerimiz

  1. Epistemoloji, ya da Bilgi Kuramı – Thomas Metcalf
  2. Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir? – Edmund L. Gettier
  3. Epistemoloji (Bilgi Felsefesi): Neyi, Ne Kadar, Nasıl Bilebiliriz? – Taner Beyter & Alican Başdemir
  4. Gettier Problemi ve Bilginin Tanımı – Andrew Chapman
  5. Türkçede Çağdaş Epistemoloji Kitapları – Taner Beyter
  6. Türkçe Çağdaş Epistemoloji Sözlüğü – Taner Beyter & Zeynep Vuslat Yekdaneh
  7. Bilgi İlkeldir – David Papineau
  8. Kripke’ye Göre A Posteriori Zorunlu Bilgi Nasıl Olanaklıdır? – Zeynep Vuslat Yekdaneh
  9. Feminist Epistemoloji: Bir Şeyi Bilip Bilemeyeceğimiz, Cinsiyet ile Sınırlandırılmış Olabilir mi? – Taner Beyter
  10. Feminist Epistemoloji – Marianne Janack (Internet Encyclopedia of Philosophy)
  11. Kavanozdaki Beyinler (BIV) Argümanı: Hepimiz Kavanozdaki Beyinler Olabilir miyiz? – Taner Beyter
  12. Epistemik Gerekçelendirmeye Yönelik İki Çözüm ve Mehdiyev’in Önerisi – Taner Beyter
  13. Gettier Problemi’ne Giriş: Gerekçelendirme Sorunu – Taner Beyter
  14. Erdem Epistemolojisi: Bilgiye Erdem ile Ulaşmak- Taner Beyter
  15. Erdem Epistemolojisi “Bilgiye Erdem Yoluyla Ulaşmak Mümkün mü?” – Taner Beyter
  16. Natüralizm ve Doğallaştırılmış Epistemoloji – Taner Beyter
  17. Reformcu Epistemoloji ve Tanrı İnancı – Taner Beyter
  18. Reformcu Epistemoloji ve Temel İnançlar – Taner Beyter
  19. Epistemoloji ve Gerekçelendirme Sorunu – Taner Beyter
  20. Bilgi ve Doğruluk – Fatih S.M.Öztürk
  21. Quine, Doğallaştırılmış Epistemoloji ve Epistemolojinin Normatif Yönü – Fatih S.M.Öztürk
  22. Carnap, Quine ve Metafizik – Fatih S.M.Öztürk
  23. G.E. Moore’un Elleri Karşısında Radikal Şüphecilik – Jonathan Birch
  24. Dış Dünyanın Varlığı Hakkında Şüphecilik – Andrew Chapman
  25. Şüphecilik, Yanılabilircilik, Anti-şüphecilik – Alex Malpass
  26. Bilgi Felsefesinde Mutlak Septik Düşünce – Mehmet Mirioğlu
  27. Güvenilircilik Gettier Problemine Çözüm Bulabilmiş midir? – Zeynep Vuslat Yekdaneh
  28. Nozick’in “Doğruluk Takibi” Teorisi Gettier Problemi’ni Çözebilir Mi? – Berk Celayir
  29. Kipsel/Modal Epistemoloji: Zorunlu & Mümkün Bilgi – Bob Fischer
  30. Plantinga’nın Dini Dışlayıcılık Savunusunun Eleştirisi – Nebi Mehdiyev
  31. Bilim ve Din: Epistemik Bir Bakış – Nebi Mehdiyev
  32. Otopoyeziz Teorisi ve Gerçeklik Sorunu – Nebi Mehdiyev
  33. Bilgi Bağlamsal Değildir – Nebi Mehdiyev
  34. Schellenberg’in İlahi Gizlilik Problemi’ne Plantinga’nın Dışsalcı Epistemolojisi Bir Yanıt Verebilir mi? – Musa Yanık
  35. Dini Epistemoloji: Alvin Plantinga Örneği – Musa Yanık
  36. Dini Epistemoloji (Internet Encyclopedia of Philosophy) – Kelly James Clark
  37. Vahiy Epistemolojisi İçin Sonsuz Gerileme – Alex Malpass
  38. Gettier Durumlarında İçselci ve Dışsalcı Gerekçelendirmenin Yeterliliğinin Değerlendirilmesi – Vedat Çelebi
  39. Çağdaş Epistemolojide Bilginin Tanımı Sorunu – Hasan Yücel Başdemir
  40. Doğru İnanç Ne Zaman Bilgi Olur? – Richard Foley
  41. Rasyonelleştirme, İnanç ve Çıkarım – Susanna Siegel
  42. Neden Felsefeciler Birbirini İkna Edemiyor? – Talha Gülmez
  43. Carneades – Felsefi Ayrımlardan Şüphe Etmek 1
  44. Carneades – Felsefi Ayrımlardan Şüphe Etmek 2
  45. Carneades – Felsefi Ayrımlardan Şüphe Etmek 3
  46. Carneades – Felsefi Ayrımlardan Şüphe Etmek 4
  47. Descartes Neden ‘Hissediyorum Öyleyse Varım!’ Demedi? – Recep Sefa Kaya
  48. Yoksunluk, Yanlış İnanç ve Zaman – Alexander Pruss

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

1 Yorum

  1. Epistokrasi daha uygun geliyor hala bana, sonuçta koca vir kitleye epistemoloji öğretip bahsettiği iyi şekilli, epistemik otoritelere riayet eden kimseler haline getirmek hem ideal teori gibi hem de pek olanaklı değil.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Alvin Plantinga’nın Maharetli Başarısı – William Doino Jr.

Sonraki Gönderi

Uzmanlık – Jamie Carlin Watson

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü